-
45.
+3Dalları önündeki duvarı aşıp kıyıda gölge yapmış tek bir ağaç vardı. zaten o koya sadece küçük bir tekne girebilirdi. O güzel ve özel bir yer. Örtü serildi, kek bisküvi tost içecek vs. konuldu, mart olmasına rağmen serindi hava. Sırtımızı duvara yasladık karşıya, denizi izlemeye başladık. “ mutlu yıllar sevgilim” dedi. Nasıl mutlu olmayabilirdim? Huzurluydum, mutluydum, umutluydum, aşıktım.. “ uzat bacaklarını” dedim. “ne?” dedi. “ doğum günü çocuğuyum ben dediklerimi yap hadi” dedim. Şaşırmıştı uzattı bacaklarını, bende başımı koyup uzandım. “ sana bir hediye aldım” dedi. Çantasından çıkardığı paketi, açtım; attila ilhan’ın kitabı. “ ve oku bana” dedi saçlarıyla burnumu kaşındırırken. Okudum;
-
44.
+3Güzel anılardan biride mart ayının sonlarına doğru oldu. doğum günümde…
Evden çıkıp durağa gidecektim yine ama evden çıktığımda meleğim gelmişti bile. Erken kalkıp o beni karşılamıştı bu sefer. Günaydın deyip öptü dudaklarımdan. Okula gitmeyelim bugün dedi. Beraber kahvaltı yaptık. Sonra onların site servisine inip gittik. 1 saatlik yolculuk o kadar kısa gelmişti ki. Sahile gittik yine. Ama başka bir yere. Onların sitelerinin girişinde indik. Gelen dolmuşlardan birine binip yakınlardaki başka bir siteye giden yola girdik. Nereye gittiğimiz bilmiyordum aslından. Sürpriz deyip durdu zaten. Yolda bir marketin önünde indik. Bekle dedi kendi içeri girip bir piknik sepetiyle çıktı. Hadi gidelim dedi. Yürümeye başladık. Birkaç sokak geçince aşağı sahile doğru inen bir yol gösterdi, oradan devam ettik. Ama araba falan giremez, tepeden taş basamaklarla aşağıya doğru indiğinizi düşünün. Tek sıra halinde. Birkaç kez düşme tehlikesi atlattık ama indik sonunda. Etrafı tepelerle çevrili bir koy, böcek sesleri, hafifçe kıyıya vuran dalgaların sesi, ağaçların hışırtısı ve gözünün alabildiği kadar mavilik. -
43.
+2Bu olaylardan sonra aramız bozuldu biraz. 4-5 gün soğuk davrandı bana. Şiirler, çikolatalar, sürprizler, çok az işe yarıyordu. Ne yaptım ettim ama düzelttim aramızı. Özür diledim her şeyi yaptım. Biliyordum kızgın değildi aslında sadece süründürmek istiyordu. Bir ara kağıda “ sen olmazsan hiçbir şey eskisi gibi olmaz, yalnızlık bile” yazdım. Bulabileceği bir yere koydum. Beni affettiğini habersiz bir anımda yanağımdan öpünce anladım. Cennet güzeldir ama melek olmadan olmaz. O kavga ettiğim çocuk özgür, şu an beraber iş yaptığım biri. Hayat garip. Bazılarının gideceğine inanmazsın bazılarını bir daha göreceğine inanmazsın. Ama hayat bu senin elinde değil hiçbir şey. Tabi o zaman düşünmedim bunları her şey güzel gidiyordu çünkü.
-
42.
+23 kez tek yakaladım çocuğu. Birinde kaçtı, birinde adam gibi konuşmak istedim, suratıma tükürdü kaçtı. Abisinin kafesine gittim. Adam beni görünce “yine mi sen lan” diye üstüme yürüdü. Bi dur dinle deyip olayı anlattım. Kardeşinin sevgilime yavşamasını, benim gelip konuşmamı, üç gün sonra kardeşinin devam etmesini, ilk kavgadan sonra yine karşılaştığımı ilkinde kaçıp ikincisinde yüzüme tükürdüğünü anlattım adama. “ gibtirip gidip napıyorsanız yapın ona da bunu söyle” dedi. Çocuğu üçüncü kez yakaladığımda abisinin dediklerini söyledim. Kavgaya başlamadan tamam bir daha aramam mesaj falan atmam dedi. Bıraktım.
-
41.
+6Sevdiğimin ricası gittim konuştum sadece. Tamam birader kusura bakma falan dedi. Sorunu hallettik konuşarak. Gel gör ki üç gün geçmeden tekrar başladı. Bu sefer söz hakkı bırakmadan gittim çocuğun yanına. Kaslı falan değilim ama iriyimdir. “derdin ne birader” dedim. Baktı bana güldü “ bi gibtir git başımdan” dedi. Çabuk sinirlenen bir insanımdır. Aşırı reaksiyon gösteririm. Birkaç kez pgiboloğa gitmiştim hatta stres bozukluğu teşhisi konuldu biraz anti depresan kullanmıştım. Bu durumda o sinir açığa çıktı. Yakasından tutup yere indirdim suratına yumruk indirmeye başladım. 3. yumruğumda biri omzumdan çekti, kenara fırlattı. iki tane çakıp attı beni kafeden. Abisi olduğunu sonradan öğrendim. Adamın mekanında kardeşine daldım, tam benzetemeden bıraktı beni. Eğer stres bozukluğu olan bir tanıdığınız varsa sorabilirsiniz sinir krizine girerse gözü bir şeyi görmez. Benimde görmedi o an ve daha sonra olanlarda.
-
40.
+7günler devam etti böyle. aynı mutluluklar, arada ufak tartışmalar. her şey güzeldi yine. yine mutluyduk. geçte olsa ders çalışmaya başlamıştık beraber o bana ben ona yardımcı oluyordum. birbirimizle alay ediyorduk bazen. hatta üniversite sınavından sonra beraber tatile gitmeye karar verdik. yer önemli değildi zaten onu sonra kararlaştıracaktık. çoğu kişi sevgili olduğumuzu bilmiyordu. hatta bir gün biri bir yerlere gitmeyi teklif etmişti ona. sevdiğiniz birine başka birinden böyle bir teklif gelse ne yaparsınız? kan beynime sıçradı, sinirlendim, içimden yükselen hiddet duygusuna kapıldım. aslında sakin biriyimdir o da derdi sakinliğini seviyorum diye. o zaman sakin olamadım. aslında ben haklıydım. sevgilim var dediği halde aynı yavşaklıkla davranışlarına devam eden biri kaşınıyordur. ne yaptım? buldum çocuğu.
-
39.
+3beraber kahvaltı yaptık. sonra ilçeye döndük servisle. sanki başka bir yere gelmiş gibiydim şimdi. saha iki gün önce buradaydım ama şimdi bambaşka geliyordu. akşam olacak, o gidecek, ilçe onsuz olacak, ben boğulacaktım. bu kadar sevmek kalbe zararlı. gün boyu saçma saçma fotoğraf çekildik. dolaştık, oturduk, kahve içtik. herkese göre sevgilisi güzel güler. ama o bambaşkaydı benim için. sanki o gülünce dünyada ki tüm ışıklar dudaklarında toplanıyordu. onu gülerken izlemeyi seviyordum, dudaklarının aldığı şekli, gamzelerini, utanmasını. seviyordum. bizim parkımıza o banka gitmiştik yine. artık ne konuşacağımızı, neyden bahsedeceğimizi bilmiyordum. konuşulacak her şeyi konuşmuştuk; çocukluğumuz, hayallerimiz, ailemizi hatta bazen tarihten falan da konuşurduk. hep konuşurduk. şimdi hep dinliyoruz bir şey söylemesek bile.
-
38.
+4ondan önce uyandım. çıplak omzunu öptüm. saçını okşadım, tekrar tekrar aşık oldum. bir kağıda " uyan ki günüm aysın sevdiğim" yazıp avucuna sıkıştırdım kağıdı, sessizce içeri gidip elimden gelenin en iyisini yapıp tost yaptım, çay demledim. "niye aşık olduğumu anladım" dedi arkamdan. arkanızı dönüp birden güneşle karşılaştığınızı düşünün. sabah serinliği, sıcak bir gülüş, gülen gözler ve meleğiniz. o an orada ölsem üzülmezdim. kahvaltıya sevgilinizin dudaklarıyla başlamak nasıl tarif edilebilir? sanki hayata yeni başlıyor gibiydim. sanki ilk defa dünyaya tüm duygulardan arınmış gibi bakıyordum. aşk nedir derler ya aşk budur işte, dünyayı bambaşka görmek, sanki cenneti dünya da keşfetmiş gibi. ben cenneti keşfetmiştim ve hiçbir şey umurumda değildi benim.
-
37.
+2hayatımdaki unutamadığım tek geceydi belki de. o ruh hali içinde sizi ağlayarak öpen bir kız var. ne nefes alışımı kontrol edebildim, ne kalp atışımı, ne düşüncelerimi ne de kendimi. zamana bıraktık her şeyi, o ana bıraktık, birbirimizin olup tenimizi birbirine karıştırdık. sevişmek güzeldir evet ama aşkla sevişmek o başka bir his, başka bir heyecan işte.
-
36.
+4“ aklımdan hep sen geçiyorsun, yanında olduğumda bile. Sanki seni görmesem, sesini duymasam dünyam hep karanlık olacak. Senden sonra ne zaman kitap okusam, film izlesem ya da müzik dinlesem senden bir parça arıyorum. Şiire düştüm, senden öğrendiğim aşkı sana yazmaya çalışıyorum. Tüm dünyamın anldıbını adına sığdırmaya çalışıyorum. Ne yaptın bana böyle? Aşka bu kadar düşmemem lazımdı, sana bu kadar bağlanmak değil de seni bir gün kaybetme ihtimalimin olması korkutuyor beni. Seni üzme ihtimalim korkutuyor.” Elimi yanığına koydum sıcaklığı hissettim kalbim delirdi yine. “hayatımın sonuna kadar birbirimizin olalım, bırakmak istemem seni hiçbir zaman” dedim. Kafa salladı sadece. Yüzüme bakmıyordu. Ateş yüzümü yakıyordu. içimden gelen ateş… ellerim titriyordu, kalbim göğüs kafesime çarpıyordu. Yüzümü yüzüne eğdim. Dudaklarına yaklaşırken gözlerini kapattı, bende kapattım. Yaklaştım ve değdi dudaklarım dudaklarına. Islaktı, tuzluydu, öptüğüm göz yaşıydı, ağlıyordu. Korktum, yanlış bir şey yaptığımı sandım. “ağlıyor musun” dedim. Gülümsemeye çalışıp doğruldu yerinde sus dedi sarıldı bana. Sonra sıcaklığı tekrar dudaklarımda hissettim. Ruhumu dudaklarımdan çekip alıyordu.
-
35.
+2“Turgut uyarla beni kandırabileceğini mi sanıyorsun kendi yazdıklarından oku” dedi. “ sen yanımdayken başka şiire ihtiyaç duymam ben, hayatımın dizelerisin sen” dedim. Biraz durup “çok pisliksin, her gün beni kendine aşık etmekten utanmıyor musun?” dedi. “ yoo senden intikamımı alıyorum işte” dedim. Omzuma vurup “ ciddençok pisliksin” dedi gülerek. Gülüşünü çok seviyorum. Biraz daha oturup sohbet ettik orada. Sonra kalktık eve gittik. Tost yaptık beraber. Yedikten sonra çıkıp biraz daha yürüdük site etrafında. 13 şubatı 14 şubata bağlayan gecedeydik. Akşam onlarda kalmamı istedi. Kabul ettim. Selçuk’a uğrayıp kıyafetlerimi aldım onlara gittik.
Gece yarısına kadar konuştuk, bizden gelecekten vs. sonra sana bir sürprizim var dedi, içerden pikap getirdi. Babasınınmış. Pikap dediğim plak çalar, gramofonun teknolojiği. Ayten alpman, zeki müren, neşe karaböcek, nil Burak, çok şarkı dinledik o gece. Kanepeyi açıp ışıkları kapatıp eskiden kalma gaz lambasını açtık. Babası eski tip bir insan. Romantik bir ortam oldu. Battaniyenin altında oturup birbirimizi izlerken çözüldü dilim. -
34.
+3Kapının önünde bekliyordu. indik beraber sahile. Sahilde kumdan eser yoktu. Ege sahilleri genelde taşlıktır, plajlar hariç. Site lokantasında yemek yedik. Zaten saat 4e geliyordu, sahilde oturduk, güldük, konuştuk. iki aşığın ne yaptığı önemli değildir, yan yana olmaları, birbirlerine dokunabilmeleri, seslerini duyabilmeleri yeterlidir. Öyleydik bizde, aşkın boş vermişliğinde sahildeki banka oturup denizi izliyorduk güneş ardımızda batarken. “bana şiir oku” dedi. “ şiir mi? Düşünmem lazım.” Dedim. “ ya odunluk yapma işte oku, bir kerecik istedim kıracak mısın beni?” dedi. Bunu söylerken yüzüme bakmasına bile gerek yoktu ki. Cevaben bildiğim tek şiirin son bölümünü okudum;
“Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım” -
33.
+3Uyandığımda elimdeydi hala eli. Başımı dizine koyup uyumuşum, o da oturduğu yerde uyumuş. Yavaşça kalktım. Yüzüne düşen saçını elimle itip alnından öptüm. Sürekli söylüyorum ama aşk gerçekten bambaşka bir şey. 6 aydır sevgiliyiz ama hala alnından öperken kalbim sıkışıyor. Öylece oturdum onu izledim, geleceği düşündüm. Gerçekten bir geleceğimiz olacak mıydı? Olmalıydı. Onsuz ne yaparım bilmiyordum. Bunları düşünürken yavaş yavaş açtı gözlerini. Uyku mahmuru ela gözleriyle şaşkınca baktı bana. Gülerek “günaydın sevgilim” dedi. “günaydın sevdiğim” dedi. Sevdiğim.. birine sevgilim demek ayrı sevdiğim demek ayrı. Sevdiğim daha derindi, gözleri gibi, sesi gibi. “sahile inelim hadi “ dedi. Olur dedim. O içeri gitti bende Selçuklara gittim üstümü değiştirmek için. Selçuk’un kıyafetlerinden çarptım iki parça, sevdiğimin yanına döndüm.
-
32.
+2Direkt kaloriferin yanına oturttu beni. Bekle burada deyip içeri gitti. Tekrar kapattım gözlerimi. Tekrar açtığımda o gelmiş üstüme battaniye örtmüş sıcak su torbası koymuş. Ben yerde cenin pozisyonunda yatıyorum o başımda bir minder üstünde oturmış bekliyor. “ aptalsın, malsın, geri zekalısın, beyinsizsin, öküzsün, embesilsin” dedi. “hayır aşığım” dedim. “ bak gerçekten sandığın gibi değil sena bi..” “ biliyorum sena seni aradı açtım anlattı durumu. Ben özür dilerim” dedi. Bir şey diyemedim. Toparlandım oturdum. Şimdi tam karşımdaydı. Bağdaş kurmuş, saçları omuzlarından dökülmüş, ela gözlerini bana dikmiş beni izliyor. Sonra sehpayı gösterip “ye bunları” dedi. Çay ve bisküvi var. “bunlar ne?” dedim. Ayağa kalkıp kusura bakma beyefendi bugünlük bu kadar hamaratım.” Dedi ellerini beline koyarak. Olsun dedim. Kalkıp oturdum koltuğa yanıma oturdu. Bu sefer ben onun ağzına zorla bisküvi tıkıştırdım aynı bardaktan çay içtik. Yine mutluyduk. O kadar mutluydum ki başımı dizine koyup uyumuşum. Saçlarını yüzümde gezdirmese uyanmazdım aslında. “ bir daha bunu yapma olur mu? Ben sana kızarım ama vazgeçmem senden, git derim ama ciddi söylemem. Sen benim en değerlimsin. Kızdıysam biraz zaman ver bana düzelir zaten her şey.” Dedi. Bir kız size bunu diyorsa ve o bunu derken siz onun dizine başınızı koyma ayrıcalığına sahipseniz bir şey demeyin. Susun. Ben öyle yaptım. Sustum ve sadece tuttuğum elinin avuç içini öptüm.
-
31.
+2Her yerim tutulmuş, titriyorum büyük ihtimal. Üşüyorum bunu hissediyorum, kemiklerime kadar soğuğu hissediyorum, donmuşum, kışın deniz kenarı bir yerde dışarıda uyumak. işte aşkın mantığı bu. Her yerim soğuk ama yüzümde bir sıcaklık var. Yanağımdan alnıma doğru. Sonra öbür yanağımda hissediyorum sıcaklığı. Sanki biri yüzüme sıcak bir şey bastırıp ısıtmaya çalışıyor beni, sanki biri kalbime dokunmaya çalışıyor. Sonra sesini duyuyorum; uykulu, korkmuş, kızmış bir ses. “ ya kalksana” diyor. Gözümü açmak istiyorum ama kirpiklerim birbirine yapışmış. Zorla açıyorum gözlerimi bulanık görüyorum ama tanıyorum bu yüzü. “kalk hadi içeri geç.” Deyip kaldırdı kollarımdan beri. Anneler derler ya kalk yerine yat diye, sevgi ve şiddet karışımı bir sesle. Bunu sevgilinizin dediğini düşünün. ister istemez gülümsedim. “geri zekalı aptal bir de gülüyor musun” diyor ama oda sırıtıyor hafiften. içeri girdim onun yardımıyla.
-
30.
+2“Ne arıyorsun burada” dedi. “ seni.” Dedim. “ yüzünü bile görmek istemiyorum.” Dedi bu sefer. “ ya açıklamama biri izin versen her şeyi anlata…” sözümü kesip “defol” diye haykırdı. Sonra kapıyı suratıma çarptı. Sen bilirsin dedim. Olduğum yerde dönüp etrafa baktım; karanlık, ağaçlar, uzaklardan gelen dalga sesi. Oturdum kapının yanına yere. Gecenin kaçı olduğu, havanın ne kadar soğuk olduğu ya da burada ölmek beni ilgilendirmiyordu. Bekleyecektim. Ya ailesi gelene kadar evden çıkmayacaktı, ailesi geldiğinde babası benimle ilgilenecekti ya da dışarı çıkıp benimle konuşacaktı. Ne olursa olsun bekleyecektim. Saat ilerledikçe soğuk arttı, karanlık arttı. Üşüdüğümü ilk o zaman fark ettim. Devam ettim oturmaya, bir yandan üşüyor bir yandan uyumamaya çalışıyordum. Sonuç güneş doğmasına yakın uyudum.
-
29.
+2Yanına gittim direkt. “ noldu oğlum anlat” dedi. Anlattım olan biteni. “ eve kız atmadın değil mi lan” dedi. Küfür edince sustu. “hadi gidelim gelir servis birazdan” dedi. Çıktık durağa kadar yürüdük. Çok beklemeden servis geldi. Bindik çıktık yola. Koca otobüs, yollar virajlı ve karanlık yavaş yavaş gidiyor servis. Yoldayken de aradım ama kapalı hala telefon. Siteye vardık girişte indik zaten. Gecenin üçü. “evleri nerde” dedim. Sıra sıra evleri geçtik. iki katlı evler 4 daire, apartman gibi değil müstakil evleri birleştirmişler gibi. “şurası işte, alt kat” dedi. 4 daireden ışık yanan tek yer. Koştum kapıya kadar, apartman girişi değil zaten ufak bir veranda var. Durdum kapının önünde, nefes alışımı, kalp atışlarımı kontrol etmeye çalıştım başaramadım. Çaldım kapıyı. Kapıyı açtı sanki arkasında ışık huzmesi vardı. saçlar açık, üzerinde polar eşofman, bluz, hırka üçlüsünü tamamlayan donuk bir bakış, ama şaşkın çünkü beklemiyordu beni. Ağzını açtı ilk önce diyemedi bir şey.
-
28.
+3“ ne küfür ediyorsun be” diyor bi de. “ yav bi sus amk! Sana dedim ki telefonla konuşuyorum seslenme bağırma dedim senin yaptığın ne amk” diye bağırdım. Zaten o an ne yapacağımı bilmiyordum. Bi an senaya tekme tokat dalmak geldi içimden. “ ne bilim unuttum.” Dedi. Arıyorum telefon kapalı, ordaki evin telefonunu da bilmiyorum. Ne yapacam diye düşünürken aklıma Selçuk geldi. Aradım. “ Selçuk benim sizin siteye gitmem lazım, nerdesin” dedim. “pubtayız da noluyor lan” dedi. “ ya boşver amk anlatırım nasıl gidecem sizin siteye?” bir saat sonra personel servisi var onla gidecem ben beraber gideriz” dedi. “ tamam oraya geliyorum” deyip kapattım telefonu. Sena kapı önünde bana bakıyor. “görüşürüz” deyip çıktım. Yanıma hiçbir şey almadım. Zaten eşofman t shirt hırka var üstümde, yürüyerek Selçukların olduğu pub’a geldim.
-
27.
+3Senaya dedim ki ben telefonla konuşuyorum bir şey olursa kapıya tıklat bakarım. Ama içerden haykırıyor ismimi resmen. Ben dondum özge dondu. Sonra sinirli bir şekilde ”o kim” dedi. “kim kim” dedim. “ ya saçmalama kim o söyle. “ dedi. “halamın kızı sena” dedim. “ya bir tek sabah gördüm, ilk defa adını orada duydum bir şey demedim. Ailen yok ama kız sende mi kalıyor?” dedi. “ ya hayatım bizimkilerin evde olmadığını bilmiyordu adanaya gitmeden uğramış bizimkileri görmek için gelmiş biletini de iki gün sonraya almış. O yüzde…” lafım yarım kaldı tabi. Sena ben cevap vermeyince odama gelip “ canım çağırıyorum neden cevap vermiyorsun” dedi. Telefon suratıma kapandı. Tekrar Aradığımda operatör bana “aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor” diyor ben sena ya canını gibim diyorum.
-
26.
+3ilk önce yazıyı okudu. Sonra biraz gülümsedi. Sonra kulağıma; “kalbim bu kadar hızlı atarsa kalp krizi geçirebilirim. Görürsün o zaman sen cenneti” dedi. Bende “tamam o zaman bundan sonra güzel söz, iltifat, şiir yok.” Dedim. “ öküz” dedi. Yine iyiydik. Devam ettik. Çıkışta yine direkt gitti eve. Akşam konuşuruz dedi. O akşamı iyi hatırlıyorum. 12 şubat gecesi. Telefonla konuşuyoruz. Ben odamda sena içerde kendi halinde takılıyor. “ annemler yok iki gün. Bak selçukta bizim sitede gel onlarda kalırsın. Akşamları da beraber takılmış oluruz sahile falan gideriz “ dedi. Sena var gidemem ki amk. Ama o senanın bizde kaldığını bilmiyor. Sadece birbirimize görüşürüz derken görüp öyle davrandıysa bizde kaldığını bilse neler olur acaba. Belki çok büyük bir şey değildi sabah yaptığı ama sevdiğiniz birinin tek bir hareketi canınızı feci yakabilirim. Ben mutlu olmuştum beni kıskanmasına. Her neyse biz konuşurken sena bana seslendi. Dondum kaldım.
başlık yok! burası bom boş!