99da askerliği doğuda yapmış bi abiniz olarak

beyler @1 dediği doğru ben de askerliği söylemeyeceğim bir ana karargahta yaptım ve komutanlıktaki önemli yazıcılardandım. Benim dönemimde aktütün saldırısı yapılmıştı ve o hafta boyunca karakollarda baya bir şehit vermiştik. bakın en basitinden şunu söliyim kendi işimde taktan bişey için bazen geceler boyunca oturup çalışıyorum 1'lere 2'lere sabaha kadar neden? çünkü işimi sahipleniyorum ve yapmak zorundayım. ama gözlerimle gördüm ki o yüksek rütblerin hiç biri bu baskınlarda kıllarını bile kıpırdatmadılar. bi geldiler göstermelik yarım saat sonra hepsi evlerine döndü.

kimsenin gibinde değil olanlar. ne hükümetin ne askerin. çünkü olan askere oluyor. nolcak biri ölür diğeri gelir adam bol a.q. yanlış anlamayın kesinlikle şakirt değilim ama bizim ordumuz vatansever olmadıkça terör bitmez. Ordu şu an elindeki para kaynağını kaybetmemek adına bu savaşı bitirmiyor. bunu zaten hepimiz biliyoruz. bunun yanında eski adetlerden midir bilemiyorum ama bu asker çok boş işlerle uğraşıyor. hele ki bu emir komuta zinciri tam evlere şenlik. tam bir rezillik. her sabah birbirilerini karşılıyorlar her sabah ve akşam bir uğurlama bir tören bir selam durma. ya a.q gibtirin gidin işiniz gücünüz yok mu. o adam seni karşılasa ne olur karşılamasa nolur. işinizi yapın a.q koskoca rütbeli adam binayı teftiş ediyor tuvaletleri kontrol ediyor yanında da belki de askerde göremeyeceğiniz rütbelei adamlar. efendim bura personel başkanlığı efendim bura tuvalet. ananın amı karakolunu basıyorlar sanane lan fayanstan yerin temiz olup olmamasından.

anlayacağınız öyle hayallerinizdeki gibi bir ortam yok. öyle haritalar üstünde taktik belirlemeler falan yok. bunları yapanlar dağda olan gerçek vatan sever askerler. adam rütbe alıyor bütün odasının mimarisini değiştiriyor. tuvaleti değiştiriyor boş işlerle uğraşıyor. her gün masa başında oturup kakara kikiri. sanırsınız ki iş yapıyorlar sanırsınız ki içerisi başka alemlerle dolu. yok a.q istihbarat bilgiler gelir rütbeliler imza atar kağıt dosyalanıp rafa kaldırılır.

önlem?
ne önlemi bir şarjör daha koy silaha.

adam plakasına kadar bombalı araç bilgisi veriyor. güzergah değiştirin yazısı geliyor yok a.q hala aynı yoldan gider. zütü taklu bir asker elinde mp5 ne o koca servisi o kurtaracak. bir ara paranoyak olmuştum kafayı yiyordum gelen istihbaratlardan.

ortam tam bir laçka ve size bişey söliyim ordu sadece insan sayımıza güveniyor.
yarın öbür gün ciddi bir savaşa girsek allah korusun valla bizi hoplatırlar billa hoplatırlar. bu emir komuta zinciriyle hiç bir gib olmaz olmaz.

cidden bu işin kahramanları canını siper ederek o mevzileri koruyup şehit düşenler. gerisi tırt.
arada bir bordo bereliler gelirlerdi. dana kadar merdivenden inerken sarsılırdı. ben kısa dönemdim o yüzden pek gibimde olmaz devamlı selam durarak gezmezdim. zaten karargah onlardan dolu e kardeşim işimimi yapıyım devamlı selam mı veriyim. bir gün bu yannan hasanlardan biri yanında koşarak geçtim diye takmıştı bana. lan amcık hoşafı imzaya gidiyorum acil diyorum önemli diyorum.
adamla baya papara olmuştum. zabıt tutturmuştu biraz itip kakmıştı, bir de üstüne yalan yanlış doldurmuştu. yok terbiyesizlik yaptı yok cevap verdi. a.q allah mısın sen huur çocuğu verecem tabi cevap. çok iyi hatırlarım nöbetçi bölük komutanına bu eli kırarım o kağıda allahın oğlu imza attıramaz demiştim. tabi biraz araya sokacağım torpillere güveniyordum. o öküz kafayı yemişti pes etmedi ben de anasını gibtim bıraktım neticesinde ama böyle artislerle dolu orası.

sonra bana anlatıyorlar lan o işte şöle kahramanmış böle bimnnenymiş. lan gibtirin gidin lan öyle adam bu tarz şeylere takılır mı boş işlerle uğraşır mı selam verdin mi vermedin sorgular mı.

@181 in dediklerine noktası noktasına katılıyorum. bizi var ya israil bile giber..
okuyun sunu panpalarım bi yazarın yazısından alıntıdır.
sene 1967.
arap-i̇srail savaşı başlamıştı. birleşmiş milletler 9 haziran’da ateşkes
ilan edilmesi için uğraşıyor... abd bi yandan i̇srail’e silah veriyor, beri yandan arapları komple kaybetmemek için ateşkese destek çıkıyordu. tavşana kaç tazıya tut vaziyeti, i̇srail’in canını sıkıyor

amerikan istihbarat gemisi liberty, ateşkese sadece 24 saat kala, gazze açıklarına geldi. i̇srail keşif uçakları, sabahla öğle arasında sekiz defa liberty’nin üstünde turladı. gemiyle pilotlar arasında iki defa irtibat kuruldu, amerikan gemisi olduğu teyit edildi, ki, mevsim yaz, görüş açık, amerikan bayrağı apaçıktı. saat 14... tık, liberty’nin telsiz frekansları bloke edildi!

önce iki mirage göründü, daldılar, vurdular. roketleri sürpriz kroşe gibi
suratına yiyen liberty nerden geldiğini şaşırmıştı... n’oluyo demeye kalmadan, üç super mystere göründü, daldılar, peş peşe yangın bombalarını bıraktılar. kaptan, bi umut belki fark ederler diye, cayır cayır yanan gemiye beş metrelik tören bayrağını çektirdi. nafile... mirage’lar geri döndü, vurmaya devam etti. hava saldırısı 22 dakika sürdü, 9 ölü, 60 yaralı, ağır hasar vardı.

bitti sanılırken... i̇srail hücumbotları geldi, portakal kasası gibi duran gemiyi torpilledi, üçü ıska, ikisi tam isabet, gövdede delik açıldı. mirage’ların ilk vuruşunda savunma silahları darmadağın olan liberty, çaresizdi. amerikan bahriyelileri can havliyle botları indirmeye çalışıyordu, ki, hücumbotlar alenen savaş suçu olmasına rağmen, kurtarma botlarını da taradı.

bir saat 15 dakika, aralıksız ateş
altında kaldılar, cehennemden farksızdı. neticede, kıyıya vuran balina gibi,
malta sahiline kapağı attı liberty... 34 amerikalı ölmüş, 171 amerikalı yaralanmıştı. gövdede 82 roket, üç binden fazla mermi izi vardı. ve, ateşkes ilan edildi!

i̇srail “pardon” dedi, “biz onu al kuseyr isimli mısır gemisi sanmıştık, karıştırmışız!”

halbuki, liberty’le i̇srailli pilotların karşılıklı konuşup, teyitleşmesini boşver... al kuseyr 80 metre, liberty iki katı, 152 metreydi. al kuseyr kum kosterine benzerken, liberty’nin her tarafı devasa radar-çanak antenleriyle doluydu. al kuseyr’i liberty sanmak, ikinci el lada’yı cadillac’la karıştırmaya benziyordu. üstelik, al kuseyr’in yüzemez halde olduğunu ve i̇skenderiye limanı’nda iskeleye bağlı bulunduğunu, elbette herkes biliyordu.

daha enteresanı... i̇srailli pilotlar,
geminin liberty olduğunu belirtiyor, vur emri alıyor, bu telsiz konuşmaları abd beyrut büyükelçiliği tarafından kaydediliyor, abd eski lübnan büyükelçisi dwight porter tarafından 1991’de itiraf ediliyordu. buna rağmen, soruşturulmadı iyi mi... abd kongresi tarafından soruşturması açılmayan tek olay olarak tarihe geçti.

diyeceksiniz ki, ee-e?
e’si şu...
akdeniz’e it dalaşı’na gönderiyoruz, denizaltı filan gönderiyoruz ama,
vururlarsa n’apacağız?

“cevabını misliyle veririz”
diyenlere, yukardaki satırları tekrar okumalarını öneririm... özellikle de, yiğitlerimizi vuruşmaya gönderirken
tatilde bulunan tbmmilletvekillerimize.

ve, sonuna kadar gelmişken, zahmet edip, aşağıdaki satırları da okumalarını rica ederim.

“bak sevgilim... al şu noter vekâletini, maaşımı şöyle çekeceksin, şuraya şuraya taksidimiz var, unutma, mecbur kalırsan otomobili şu şekilde satacaksın” diye tembihliyordu eşlerine, vedalaşırken subaylarımız... ki, oralardayken, buralarda tutuklanma ihtimalleri yüksek.