1. 40.
    0
    gibtir git huur çocuğu otuz bir cek sen dıbına koduumun dölü. Orangutan misin ne taksun binin evladı seni.
    ···
  2. 39.
    0
    Terk et burayi amk
    ···
  3. 38.
    0
    burdan çalışırım amk bütün bilgileri burda toplamaya çalışıyom
    ···
  4. 37.
    0
    ENZiMLERiN ÇALIŞMASINI ETKiLEYEN FAKTÖRLER
    scaklk
    A-)SICAKLIK: Enzimler protein yapılı olduklarından, ortamdaki sıcaklık değişimlerinden etkilenirler. Enzimin en iyi çalışabildiği sıcaklığa optimum sıcaklık denir. Enzimler genelde 30-40 Co arasında maksimum etkinlik gösterirler (insanlarda optimum sıcaklık 37 Co 'dir).
    Bir enzimatik tepkimenin hızı belirli bir noktaya kadar, artan sıcaklığa bağlı olarak artar. Bunun nedeni sıcaklık artışından dolayı, substratların hızlı hareket etmesi ve enzimin aktif bölgesi ile daha sık çarpışmasıdır. Ancak belirli bir sıcaklığın üzerine çıkıldığında enzimler denatüre olduğundan (aktif bölgenin şekli bozulur), enzimatik tepkimenin hızı aniden düşer. Yüksek sıcaklıkta (55-60 Co) enzimlerin yapısı bozulduğundan, sıcaklık normale dönse de enzimler çalışamaz.
    Optimumdan düşük sıcaklıklarda enzimlerin etkinliği azalır, fakat yapısı bozulmaz. Bu durumda sıcaklığın belirli bir dereceye kadar arttırılması enzimatik tepkimenin hızını da artırır.
    ph
    B-) pH DERECESi: Her enzimin optimum bir pH'ı vardır. Bir çok enzimin optimal pH değeri 7 civarındadır. Bazı enzimler asidik, bazıları ise bazik ortamda optimal aktive gösterebilirler. Örneğin midede protein sindiriminde görev alan pepsin enzimi pH=2'de yani asidik ortamda iyi çalışır. ince bağırsakta protein sindiriminde görev alan tripsin enzimi ise pH=8,5'ta yani bazik ortamda iyi çalışır.
    • **UYARI*** Ortamın pH'ındaki ani değişimler enzimlerin denatürasyonuna neden olabilir.

    enzymdersC-) ENZiM YOĞUNLUĞU: Sıcaklık ve pH değerleri optimum olduğu ortamda yeterli substrat varsa enzim yoğunluğu arttıkça tepkime hızı da artar.

    • **UYARI*** Ortamdaki substrat miktarı sınırlı ise enzim yoğunluğu artsa bile reaksiyon bir süre devam eder daha sonra durur. Bunun nedeni ortamda substratın kalmamasıdır.



    D-) SUBSTRAT YOĞUNLUĞU: Enzim miktarının sabit tutulduğu bir ortamda substrat yoğunluğu arttıkça reaksiyon hızı maksimum değere ulaştıktan sonra sabit kalır. Bunun nedeni enzimlerin substrata doymasıdır.

    E-) SUBSTRAT YÜZEYi: Enzimler substratı dış yüzeylerinden başlayarak etkiler. Bu sebeple substratın yüzey alanı arttıkça etkinliğide artar ve tepkime hızlanır. Ağızda uzun süre çiğnenen besinlerin sindiriminin daha kısa sürede tamamlanması bu yüzdendir.

    F-) SU: Enzimlerin etkinlik gösterebilmeleri için ortamda belirli oranda suyun bulunması gerekir. Genellikle su yoğunluğunun %15'in altında olduğu ortamlarda enzimler görev yapamaz.
    • **UYARI*** Annelerimizin besinleri kurutarak saklaması ve reçellerin uzun süre bozulmadan kalabilmeleri su yoğunluğu ile ilgilidir. Bu yöntemle su yoğunluğu %15 in altına düştüğünden mikroorganizmaların çürümeye neden olan enzimleri iş göremez. Böylece besinler uzun süre bozulmadan saklanabilir.

    G-) KiMYASAL MADDELERiN ETKiSi: Enzimlerin etkinliğini artıran maddelere aktivatör adı verilir. Aktivatör kimyasal bir madde ya da başka bir enzim olabilir. Kalsiyum ve magnezyum gibi bazı iyonlar aktivatör maddelere örnektir.
    Enzim etkinliğini azaltan ya da durduran maddelere inhibitör denir. Siyanür, kurşun ve civa gibi ağır metal iyonları inhibitör maddelerdir. inhibitör maddeler ikiye ayrılır. Kompetitif inhibitörler doğrudan enzimin aktif bölgesine bağlanarak enzim ve substratın birleşmesini engeller. Kompetitif olmayan inhibitörler enzimin başka bir bölgesine bağlanıp aktif bölgenin şeklinin değişmesine neden olarak enzimlerin substrata bağlanmasını engeller.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 36.
    0
    1. Enzimlerin etkilediği maddeye substrat denir
    2. Enzim molekülünün sadece belirli bir kısmı substrata bağlanır. Aktif bölge olarak adlandırılan bu kısım, apoenzim kısmındaki bir cep ya da oluk görünümündedir. Enzimin hangi substrata etki edeceği aktif bölgenin özgün şekli ile belirlenir.
    3. Enzim ve substrat arasında anahtar-kilit uyumu vardır. Bu yüzden her enzim belirli bir substrata etki edebilir. Enzim substratına geçici olarak aktif bölgeden bağlanır ve enzim-substrat kompleksi oluşur. Enzimin etkisi ile substrat ürüne dönüşür. Enzim hiç bir değişikliğe uğramadan reaksiyondan ayrılır.
    4. Enzimler hiçbir değişime uğramadan reaksiyondan ayrılır. Bu yüzden aynı reaksiyon çeşidinde defalarca kullanılabilirler. Yapısı bozulan enzimler parçalanır ve yeniden sentezlenir.
    5. Enzimlerin çoğu tersinirdir. Reaksiyonları çift yönlü gerçekleştirirler. Alyuvar hücrelerimizde karbondioksit taşınımın da görev alan karbonik anhidraz enzimi tersinir çalışan enzimlere örnektir.
    • **UYARI*** Sindirim enzimleri tersinir değildir. Reaksiyonları tek yönlü gerçekleştirirler.
    6. Enzimler genelde belirli bir reaksiyona özgüdür. Bu nedenle her hücrede tepkime çeşidi kadar enzim çeşidi vardır.
    7. Enzimler hücrede üretilir. Hücre içinde ve dışında çalışabilir.
    8. Enzimler çok hızlı çalışır. insan vücudunda hücresel solunum sonucu zehirli bir molekül olan hidrojen peroksit(H2O2) oluşur. Karaciğer hücrelerinde katalaz enziminin varlığında saniyede 5 milyon H2O2, su ve oksijene parçalanabilir. Katalaz enziminin yokluğunda ise aynı miktar H2O2'nin parçalanması üç yüzyıl sürer.
    9. Enzimler genel olarak hücrelerde takım halinde çalışırlar. Bir enzimin ürünü diğer enzimin substatı olabilir. insanlarda nişasta sindiriminde amila ve maltaz takım halinde çalışır.
    10. Takım halinde çalışan enzimlerin aktiviteleri geri beslenme mekanizması ile denetlenir. Miktarı yeterli düzeye ulaşan son ürün ilk enzime bağlanarak tepkimeyi durdurur(son ürün inhibitör etkisi). Hücrede son ürün tükendiğinde yeniden çalışmaya başlar.

    Geri bildirim mekanizması: Takım halinde çalışan enzimlerde miktarı belirli bir düzeye gelen son ürün, ilk enzime bağlanarak substratla tepkimeye girmesini engeller ve tepkime durur.
    11. Aktif enzimler substratın sonuna -az eki getirilerek adlandırılır (Maltaz, lipaz, peptidaz gibi).
    12. Her enzimin yapımından bir gen sorumludur. Genin mutasyona uğraması, ilgili enzimin sentezini engeller.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 35.
    0
    adam fen lisesi öğrencisi beyler
    ···
  7. 34.
    0
    @25 saol eklerim
    ···
  8. 33.
    0
    Enzimler protein yapılı organik moleküllerdir. DNA'daki kalıtsal bilgiye(gen) göre sentezlenirler. Enzimler yapısına göre basit ve bileşik enzim olarak ikiye ayrılırlar.

    Basit enzimler: Sadece proteinden meydana gelir. Metabolik aktivite için yardımcı kısma gerek duymaz. Pepsin ve üreaz bu tür enzimlerdir.
    Bileşik enzimler: Protein ve yardımcı kısımdan oluşurlar. Birçok enzim etkinlik gösterebilmek için apoenzim adı verilen protein kısım ile kofaktör adı verilen protein olmayan moleküllere ihtiyaç duyar. Kofaktörler organik veya inorganik yapılı olabilir.
    Enzim aktivitesinde görev yapan Fe+²,Mn+², Mg+² ve Zn+² vb. iyonlar inorganik kofaktörlerdir. Kofaktörler organik bir molekül ise koenzim adını alır. B grubu vitaminlerin çoğu koenzimlerin önemli bir parçasını oluşturur.
    Bileşik enzimlerde apoenzim etki edeceği maddeyi belirlerken, koenzim yada kofaktör kısmı enzimlerin esas iş yapan bölümünü oluşturur. Bu kısım enzimlerin protein olan bölümünden daha küçüktür.
    Besinlerle beraber yeterli oranda vitamin ya da mineral alınmazsa, bazı enzimler iş göremeyeceğinden metabolik aksaklıklar sonucunda bazı hastalıklar ortaya çıkar.

    • **UYARI*** Bir apoenzim, belirli bir koenzim yada kofaktörle çalışır. Fakat bir moenzim ya da kofaktör birden fazla apoenzimle çalışabilir. Bu nedenle hücrelerde bulunan apoenzim çeşidi, koenzim ya da kofaktör çeşidinden fazladır.
    ···
  9. 32.
    0
    C ViTAMiNi:
    Bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve sinir sistemimizin düzenli çalışması için gereklidir. Ayrıca bağ doku hücreleri arasında bulunan kollagen proteininin sentezinde görev alır. C vitamininin ekgibliğinde skorbit hastalığı oluşur. Diş etlerinin kanaması ve yaraların geç iyileşmesi skorbitin belirtileridir. Hava ya da ışıkla temas ettiğinde çabuk bozulduğundan, C vitamini içeren besinlerin taze tüketilmesi gerekir.
    Taze sebze ve meyvelerde bol miktarda bulunur. Portakal, limon, greyfurt, yeşil biber, domates, kuşburnu ve çilek gibi besinler C vitamini bakımından zengindir.
    ···
  10. 31.
    0
    K ViTAMiNi:
    Besinlerle alınabildiği gibi kalın bağırsaklarımızda yaşayan bazı yararlı bakterilerce de üretilebilir. Kanın pıhtılaşmasında görev yapar. Ekgibliğinde pıhtılaşma süresi uzadığından, kan kaybı artar.
    Ispanak, domates, lahana, soya fasulyesi, yulaf ve karnabahar gibi sebzelerde bulunur.
    • **UYARI*** Bilinçsiz antibiyotik kullanımı kalın bağırsaklarımızda bakterilere zarar verebileceğinden, vücudumuzda K vitamini ekgibliği ortaya çıkabilir.
    ···
  11. 30.
    0
    E ViTAMiNi:
    Dişilerde yumurtalık, erkeklerde testis gelişiminde etkilidir. Ekgibliğinde kısırlık görülür. Antioksidan özelliği ile kansere karşı koruyucu etkisi vardır.
    Bitkisel yağlarda, et, süt ve yumurta sarısında bulunur.
    ···
  12. 29.
    0
    D ViTAMiNi:
    Besinlerle alınan provitamin D'den güneş ışığı yardımıyla deri altı hücrelerinde sentezlenir. Kalsiyum ve fosforun ince bağırsaktan emilmesini hızlandırır. Kalsitonin hormonu ile beraber kandaki kalsiyumun kemiklere geçmesi ve depolanmasını düzenleyerek kemiklerin sertleşmesini sağlar. Büyüme döneminde bu vitaminin yeterince alınmaması kemiklerin gerekli oranda sertleşmemesine ve raşitizm hastalığının ortaya çıkmasına neden olur.
    Balık yağında bol, süt ve yumurta sarısında az miktarda bulunur.
    ···
  13. 28.
    0
    A ViTAMiNi:
    ihtiyacımız olan A vitaminini besinlerle doğrudan ya da provitamin A olarak alırız.
    Provitamin A karaciğerde A vitaminine dönüştürülüp kana verilir. Görme olayında etkili olan maddelerin yapısına katılır. Bu nedenle ekgibliğinde gece körlüğü ortaya çıkar. Hücre yenilenmesi, mikroorganizmalara karşı direnç sağlanması ve cildimizin güneşin zararlı ışınlardan korunması için gereklidir.
    Hayvansal besinlerden balık yağında, süt, peynir ve tereyağında, bitkisel besinlerden havuç, domates ve kayısı gibi sebze ve meyvelerde bulunur.
    ···
  14. 27.
    0
    PROTEiNLER
    Yapısında C,H,O ve N organik moleküllerdir. Virüsler dahil tüm canlılarda bulunur. Yapıcı ve onarıcı olarak kullanıldıkları için zorunlu haller haricinde enerji verici olarak kullanılmazlar.
    Et, süt, yumurta ve baklagillerdir. Beyaz et özellikle balık eti tercih edilmelidir.
    Günlük ihtiyacımız 0,02 gr dır.
    Protein ekgibliğinde
    Açlık durumunda ödem olur
    Yaralar yavaş iyileşir
    Alyuvarların yapısında düzensizlik görülür.
    Savunma sistemi zayıflar
    ···
  15. 26.
    0
    aç kitabı çalış biyoloji ders notlarını buraya niye yazıyon amın olu amaç ne
    ···
  16. 25.
    0
    3 karbonlu şekerlere Pirüvik Asitide ekle
    ···
  17. 24.
    +1
    B. ASiTLER VE BAZLAR : bir çözelti içerisindeki H iyonu konsantrasyonunun negatif logaritmasına PH denir.
    Çözeltiler pH 0- 7 arasında ise asit
    7- 14 arasında ise baz özellik gösterirler. 7 olduğunda ise nötr özellik gösterirler. Örneğin su
    insan kanının pH’ı 7,4 dür. Bu değer 7 veya 7,8 çıkması ölümle sonuçlanabilir.
    Canlıların vücutlarında çeşitli asitler bulunur.
    En başta nükleik asitler, yağ asitleri, amino asitler ve laktik asit gibi organik asitler her canlıda bulunabilir.
    Bunun yanında insan midesinde tuz ruhu, limonda limon asiti, karıncada formik asit, ısırganotu, portakal ve diğer meyvelerde çeşitli asitler bulunabilir. Zehirli hayvanların zehirleri asit özellik gösterir.
    Canlı vücudunda bir çok baz bulunabilir. En başta nükleik asitlerin yapısına giren organik bazlar bulunur.
    ···
  18. 23.
    +1
    C. MiNERALLER
    insan vücudunda bir çok mineral tuzu bulunur.
    Fakat en önemlisi yemek tuzudur.
    Tuz doku sıvısının kana geçmesini sağlar.
    Dolayısıyla ekgibliği sakıncalıdır.
    insanın günlük tuz ihtiyacı 6gr. (2 çay kaşığı) ilerleyen yaşlarda alınan tuz vücutta birikerek kalp ve damar hastalıklarının oluşmasına neden olmaktadır. Bunu engellemek için bu gibi kişilerin NaCl yerine KCl kullanması faydalı olabilmektedir.
    insan vücudunda belli başlı
    Ca, Fe,P, Mg, Na, K, I, F, Zn gibi mineraller bulunur.
    Bunlardan Ca
    -kemik yapımında
    –kasların kasılmasında
    –kanın pıhtılaşmasın da görev alır.
    Bu yüzden ekgibliği kemik erimesi gibi ciddi rahatsızlıklara neden olur.
    Ca ihtiyacımızı en kolay süt ve süt ürünlerinde karşılayabiliriz.
    Özellikle ergenlik dönemindeki genç kızların Ca alımına dikkat etmesi gerekir.
    Aksi takdirde menopozdan sonra kemik erimesiyle karşılaşılabilir. Sonra ki alınacak Ca o kadar etkili değildir.
    ···
  19. 22.
    +1
    Metabolizma: Canlı hücresinde meydana gelen tüm yapım ve yıkım tepkimelerine denir.
    Hücredeki metabolizma olayları ikiye ayrılır:
    a) Anabolizma (Yapım=Sentez) :
    Küçük moleküllü maddelerden büyük moleküllü maddelerin meydana getirilmesidir.Bu olaylar sırasında genellikle su açığa çıkar. (dehidrasyon sentezi)
    Örnek: Protein sentezi, Nişasta sentezi.
    b) Katabolizma (Yıkım = Yadımlama) :
    Büyük moleküllü maddelerin daha küçük parçacıklara ayrışması olayıdır.
    Bu olaylar sırasında genellikle su kullanılır. Örnek: Sindirim.
    NOT:
    Fotosentez, anabolik bir tepkime olmasına rağmen su kullanan, hücre solunumu ise katabolik bir tepkime olmasına rağmen su açığa çıkaran bir olaydır.
    ···
  20. 21.
    +1
    hayvanlarda glikoz karaciğerde glikojen olarak depolanır bitkilerde nişaşta olarak glikoz depo edilir mantarlardada glikojen olarak glikoz depo edilir
    ···