-
1.
+11 -3Evet beyler o çocuk benim. Hayatım boyunca her ağustos ayının 15 ile 20 si arası deprem kabuslarıyla uyanmanın nedenlerini, deprem öncesi ve sonrası yaşadığım enteresan olayları anlatmak istedim. Emin olun size şöyle bir şey anlatmam. "Bi sallandı bizde gaçtık." Evet aslında bizde kaçtık ama bu kadar basit değildi. 6 yaşında tam deprem öncesi uyanık olan bir çocuk için daha fazlasıydı.
Aslında bu hikayeyi dün bir not defterine yazmaya başlamıştım. Birkaç part hazır olsun insanları bekletmem diye düşündüm. Fakat bugün istanbul'da yaşanan 4.2 lik deprem benim için korkutucu bir tesadüf olmuştu. Bir işarettir belkide 3-5 reze başlıyorum. -
2.
+2 -6ananla biz her gün deprem yapıyoruz xd
-
3.
+3"Dışarı kaçın!!" Açıkçası pek hatırlamıyorum orayı "Koşuun!" gibi de bağırmış olabilir. Annem beni bir kolumdan karşı yatakta her şeyden habersiz yatan abimi bir kolundan tutmuş odadan çıkarıyordu. Zavallı abim uyurken birden yataktan çekilişi gözümün önünden hiç gitmiyor hala. Birden uyandırılmış ayakta ama gözleri kapalı bir şekildeydi. Üstündeki örtüyü hiç bırakmayacak gibi bir elinde tutuyordu. Korkunç uğultu devam ediyordu. Nereden geldiğini hala çözemiyordum. Yerden mi havadan mı? Evimizdeki eşyalar bu seramoniye eşlik ediyordu. Yıllardır aynı dolapta hiç kullanılmadan duran annemin çeyiz tabakları, bardaklar hoş ses çıkarıyordu aslında. Devrilip kırılanlar vardı. Bizi pek yanaştırmamıştı o dolaba kırarız diye oysa şimdi pek sırayla kırılıyorlardı. Annemin gözleri onları bile görmüyordu şuan tek derdi bizdik. O olmasa ayakta bile zor dururdum zaten. Çok net hatırlıyorum. Hiç korkup ağlamamıştım. Korkuyordum ama daha çok merak ediyordum. Cevap arıyordum. Odaya sızan sokak lambasının ışığı birden sönmüş zifiri bir karanlıkta kalmıştık. Annem bizi odadan dışarı çekiştirirken kolumuzun boyu kadar arkasından gidiyorduk. Peşimizden ise abimin bırakmadığı örtüsü siyah bir silüet halinde sürüklenerek takip ediyordu. Odadan çıkıp kapıya yöneldiğimizde dış kapının önünde kucağında ablamla babam bizi bekliyordu. Bütün kapılar sonuna kadar açıktı. Meğer biz şaşkınca olanları anlamaya çalışırken o gidip kaçış yolumuzu açmış geri gelip ablamı kucaklayıp çıkmıştı. Olaylardan çok sonra bu geceyi konuştuklarında o arada dışarıda ki gaz vanasını bile kapattığını öğrenmiştim.
-
4.
+3Babam pantolonunu giymiş aceleyle atilmis 3 buyuk adimla odandan cikmisti. Neden bunu yaptığı sorusu hayvanların çığlıklarından daha çok kafama takılmıştı. "Bu ses çok korkunç! Giderek artıyordu. Ne oluyordu bunlara neden susmuyorlar ki?" Tam o anda içimden geçenleri duymuşlarcasına bütün hayvanlar birbiriyle anlaşmış gibi aynı anda sustu. Etraftan çıt çıkmıyordu. Bu sessizlikleri az önceki çığlıklarından daha korkunçtu. Annem bile nefesini tutmuştu sanki en ufak bir ses çıkarsa kötü bir olay olacakmış gibi hareketsiz bir halde duruyordu. Anlam veremiyordum. Ne oluyordu? Babam nereye gitti?
-
5.
+3Bu arada bu anlattiklarim uzun zaman içine yayilmis olaylar gibi görünse de dakiklar belkide saniyeler icinde olmuş olaylardı. Hani bazı anlar olurda saniyede binlerce şeyler düşünür, kurgular ve yaşarsınız ya öyle anlarla dolu bir geceydi. Belki çocukluğun getirdiği hayal gücündendi belki de gercekti bilmiyorum ama hiç unutamadığım bir an vardı. O derin sessizlikten gelip fısıltı halinde kendini gösterip saniyelerle artan bir uğultu başlamıştı. Onunla kol kola bir sallantı başlamıştı. Belki 1-2 saniye belki de daha az bir zaman beşik sallantısı gibiydi. Hep devam etse yatar uyurdum. Öyle olmadı tabi ki. Sanki kocaman bir insan yer altından yer kabuğuna okkalı bir yumruk atmıştı. O gelen sert darbeyle annemle ayakta durmaya çabalarken babamın bağırışını duyduk.
-
6.
+3Hemen dışarı çıkıp karşıdaki boş arsaya geçmiştik. Annem üçümüze de sıkı sıkı sarılmış bir şeylerden korumaya çalışıyordu. Babam koşarak yine gözden kaybolmuştu. Bi yerinde dur be adam!! Yine nereye gittin? Her yer zifiri karanlıktı. O gece yıldızlar istanbul dan bir daha hiç öyle görülemeyecek kadar güzel görünüyordu. Binlerce yıldız zifiri karanlıkta ampul büyüklüğünde parlıyordu. Annem sürekli bir şeyler mırıldanıyordu. Ara ara yüksek sesle çıkan kelimelerden dualarını anlayabiliyordum. Babam yardım edebileceği herkese yardım ediyor. Binalardan çıkan komşu çocuklarını kucağında yanımıza getiriyordu. Tüm tanıdıklarım sevdiklerim yanımıza doluşuyordu. Ama hepsinin yüzünde bir korku maskesi takılıydı. Bir köşede ağlayanlar ve onları teselli etmeye çalışanlar, bir köşede bayılanlar. Sağda solda çaresiz koşturanlar. Mahşer yerini andırıyordu sokağımız. Her yerden ayrı çığlıklar kopuyordu. Çocukluk işte böyle zamanlarda bile gülecek şeyler bulmuştum. Yan komşumuz Ruhi abi boxer atlet ortalıkta geziyordu. içten içe buna çok gülüyordum. Ama bu etrafımdakilerden çekiniyordum. Herkes üzgündü sonuçta...
-
7.
+2 -13 5 şukuya niye başlıyorsun koduğum anlat beğenen üç beş şukular seni
-
8.
+317 Ağustos 1999 yaklaşık 20.000 kişinin öldüğü, bir o kadarının da yaralandığı ve milyonların pgibolojik açıdan zedelediği o gece. Saat 03:02 de insanları uykularının en tatlı yerinde yakalamıştı. Ne yazık ki beni uyanık halde bulmuştu. Keşke uyuyor olsaydım da uyku sersemi pek bir şey anlamasaydım diye düşündüğüm çok oldu.
Çocukluğum istanbul Kadıköy'ün bir mahallesi olan Fikirtepe'de geçti. Bol gecekonduların olduğu varoş bir mahalleydi. Hayatımın en fakir ama en güzel yıllarını (yaklaşık 16 sene) o mahallede yaşamıştım. Belki de elimde olmayan şeyler o kadar çok ve o kadar uzaktı ki bende elimde olanlarla mutlu olmayı öğrenmiştim. 3 katlı bir binanın en alt katında oturuyorduk. Apartman kapısını açtığınızda soldan merdivenler yükselirken tam karşıda 3-4 adımlık mesafede bizim evin kapısı görünüyordu. Sokağı anlatacak olursam genelde en yükseği 3 katlı olan eski binalardan oluşuyordu. Dar sokakları içinde her türden insanı barındıyordu. Tam karşımızda gecelere kadar top, misket vs. oynadığımız yemyeşil boş bir arsa vardı. Tüm komşularımız o kadar yakın ve samimiydi ki orası bana kocaman bir ev gibi gelirdi. Depremin yıkamadığı sokağımızı, evimizi kentsel dönüşüm adına yıktılar. Koca bir taş yığınına çeviriler. Her neyse konuya dönüyorum. -
9.
+2Hayatımda gördüğüm en büyük çadır o gün kurulmuştu.(Fesatlaşmayın) Kafamı kaldırıp dev çadıra bakınca mavi çadır gökyüzü ile uyumlu duruyordu. Kadın ve çocuklar için yapılmıştı. O sabah bütün sokak cemaat olup sabah namazını kılmıştı. Geneli dindar olan bir mahalleydi ama yine de bu kadar katılımın fazla olmasında korkunun büyük rolü vardı. Namaz bitmiş insanlar bitik bir halde saga sola dağılıyordu. Gece sabaha kadar düşünmekten çok yoruldukları açıktı. Ruhlarının yorgunluğu vücutlarına yansımış bunun ağırlığı altında ayakta kalmaya çabalıyorlardı. Çoğu bir baba bir abi olduğundan sorumlulukları çoktu. Tam namaz bitmişti ki insanları duygu girdabına sokan bir olay olmuştu. Ben o sahnede bir çoğunun insanın pgibolojisinin bozulduğuna emin olmuştum.
Bir üst komşumuz Emel abla cırtlak bir sesle balkondan aşağıdakilere seslendi. "Ay noolduu?" Herkes şaşkın biçimde balkona bakıyordu. Sesler kesilmişti. O sırada Emel ablanın kocası boxer atlet eşinin yanına çıkmış herkesin balkona baktığını görünce ani bir çeviklikle eşinin arkasına geçmişti. O gece tabiri caizse kıyamet koparken bunlar herşeyden habersiz uyuyorlarmış. O karmaşada kimseninde aklına bu gümbürtünün duyulmayıpta birilerinin evde yatacağı gelmemişti. Aşağıdan bir cevap gelmişti. "Siz depremi duymadınız mı!!!" -
10.
+2Yorgunluktan olsa gerek hemen uyumuştum. 1-2 saat geçmeden çığlıklara tekrar uyanmıştım. Bir artçı sarsıntı daha olmuştu. Altımdaki battaniyenin altındaki tahtanın sertliği hissedebiliyordum. Oturmuş etrafa bakıyor uyku sersemi anlamaya çalışıyordum. Bir komşumuz başımıza gelmiş uyanan çocuklara "korkmayın korkmayın yatın siz" diyordu. Bunu derken korku dolu gözlerini benden kaçırıyordu. Kadınların çoğu ağlıyor durmadan dua ediyordu. Bir ara annemi aradı gözlerim, artık gün ışımaya başladığından uzaklardan onu görebilmiştim. Anladığım kadarıyla depreme arsanın dışında yakalanmıştı. Artık görevini yerine getiremeyen bir elektirik direğine sarılmış gözünü kapatmış bekliyordu. Fakat sarsıntı geçmesine rağmen babam koşarak gidip direkten alana kadar orada beklemişti. Gözünden saniyeler önce akmış yaşın bıraktığı ince çizgi yanağında duruyordu...
-
11.
+1 -1Biriniz canlılık göstersin lan. Bugünlük bu kadar yarın akşam devam.
-
12.
+2Akşam olmuş yemek çay faslı bitmişti. Sabah ki tempolu işin vermiş olduğu yorgunluk herkesin gözünden okunuyordu. Annem hemen yatağımın yanına yere kocaman bir döşek sermişti. Çocukluğun verdiği coşkuyla hemen koşup üstüne atlamış tepiniyordum. Döşek ve yorgandan gelen hafif naftalin kokusu çok hoşuma gidiyordu. Her zaman şikayet ettiğim odamdaki bir dolabı işgal eden dev yün döşeklerdendi. Kullanılmıyorsa neden duruyor ki burada sorunun cevabını almıştım o gün. O gece farklı bir şey daha vardı sanki. Hava biraz kasvetliydi. Belki de sıradan bir gündü sadece bana öyle geliyordu. Ama farklı hissettiğim kesindi.
-
13.
+2Sonuç olarak böyle bir olay atlatmıştım. Yaşadıklarımın hepsi gerçek miydi yoksa hayalgücümün etkisi var mıydı bilmiyorum. Rüyam, o karga, arsada yaşananlar gerçekti. Uğultu gerçekmiydi emin değilim yaşayan hatırlayan varsa banada anlatsın. Aslında afilli bir son yazmam gerekiyordu galiba. Ama bitti işte...
-
14.
+2Karanlıktı... istanbul hiç bu kadar karanlık olmamıştı. Sağda solda çaresizce bir şeyler yapmak isteyen insanların silüetleri belli oluyordu. 4-5 adımlık mesafede ancak kim oldukları anlaşılıyordu. Mahallenin büyükleri kontrolu ele almış insanlara yapabildiği her türlü yardımı yapmaya çalışıyorlardı. Babam yine kayıptı. Ara ara gelip yokluyordu bizi her gelişinde de birşey getiriyordu. Battaniye su vs.
Mahallemizde evler eskiydi ama küçük olduklarından hiçbiri yıkılmamıştı. insanlar çok hazırlıksız yakalanmıştı bu felakete. Sertçe uyarılara rağmen camları sarsıntıdan kırılmış evlere giren cesur komşularımız hızlı hızlı el feneri battaniye ne bulursa alıp kaçar adımlarla geri geliyordu. Karşı komşumuz Kadir abi bulduğu bir pilli radyola yere oturmuş etrafında merakla toplanmiş insanlara aldırmadan haber arıyordu. Parazit sesinden başka birşey bulamiyordu. Bu insanların umudunu daha da kırıyordu. insanlar arasında dedikodular dolaşmaya başlamıştı bile... -
15.
+23-5 şukuya başlıyorum nedir amk ya. hadi bi kaç rez dersin anlarım dinleyenler var diye anlatıyosundur da şuku istiyo adam. demekki amacı başka
-
16.
+1-"Türkiye dümdüz olmuş devlet çökmüş kimse yardıma gelmeyecek."
-"Amerika bomba atmış ondan olmuş."
-"Kıyılar hep suya gömülmüş"
Binlerce asılsız haber dönüyordu ortalıkta. Karanlık kalabalığın içinden Kıyamet koptu Deccal gelecek diyeni bile duydu bu kulaklar. Enseye inmiş bir tokat sesinden sonra farklı bir seste "Ağzını hayra aç salak salak konuşma" diyordu. Telefonlar çekmiyordu. Radyodan parazit sesi gelmeye devam ediyordu. Umudunu kaybetmeyen büyükler herkesi teselli ediyor bir arada tutuyordu. Arsanin bitiminde marangoz Aslan amca dükkanın kapısını açmıştı. Yaklaşık 2,5 m boyunda 1,5 metre eninde sunta plakalar çikarip yanyana dizerek arsanin zeminini kaplamaya başladı. El birligiyle 10 dk sürmeden arsa tamamen kaplanmis çatısı gökyüzü olan bir ev inşa edilmişti adeta. Bir bölüme battaniyeler yorganlar serilmiş kocaman bir yatakhane olmuştu. Bir bölümde erkekler toplanmış ne yapacağını planlıyordu. Annem bizim yatakların oraya yatırmıştı. Sağımda solumda bütün arkadaşlarım sıralanmış uyuyorlardı. Ne güzeldi. Uyansalarda oyun oynasak... -
17.
+1Aslında annemin ağlaması hep üzerdi fakat o gün fazla gözyaşı görmüştüm ve alışmıştım. O gün tekrar uyuduğumu hatırlamıyorum. Zaten o gece yaklaşık 4-5 artçı sarsıntı olmuştu. Sabaha kadar oturmuştuk bir artçı daha olursa kimse buna uykuda yakalanmak istemiyordu. Babam hiç uyumamıştı galiba. Eve girmiş yine incinlığın içinde işimize yarayacak ne bulduysa toplamış. Herkes derin derin olanları ve ne olacağını düşünüyorlardı. Ben ise ilk defa dışarda kalabalıkla bir gece geçirmenin mutluluğunu yaşıyordum. Biraz uzağımda nereden buldular ise dev bir çadır bulmuşlar nasıl kurarız planları yapılıyordu. Gün ışığı dün gecenin yıkımını açıga çıkarmıştı. Binaların duvarlarında dev çatlaklar vardı. Bazı evlerin camları kırılmıştı. Arsanın tahta kaplanmamış bir yerinde bir el girecek büyüklükte yarık oluşmuştu. Güvenli saydığımız alan bile böyle olduysa hicbir yer tam güvenli sayılmazdı
-
18.
+1Aslında insanların o depremden sonra ibret alması gerekirdi. kıyamet gününü andırıyor resmen.
-
19.
+1Kaşığı tabağa bırakıp kumandaya uzanırken söyleniyordu. "insanda iştah bırakmıyorlar!" daha sözü bitmeden televizyonu kapatmıştı. Her zaman kendimi biraz sıyırmış biri olarak görüyorum. Arada bir kendi kendime sorduğum "deli miyim lan ben?" sorusunun en büyük sebeplerinden biri bu sahnedir. O yaşta bir çocuğun görmemesi şeyleri görmüştüm. O mahşer gecesi anlatdıklarımdan daha şiddetli daha kasvetli geçmişti. Belki de hatırlayamadığım daha korkunç şeyleri yaşamıştım...
-
20.
+1Abartısız söylüyorum. Neredeyse herkes gözünden yaş akarken kahkaha atıyordu. Herkesin sinirleri allak bullak olmuştu. Kahkaha atıp yerde yuvarlanan x teyzeyi gördüm 3-4 kişi onu sakinleştirmeye çalışıyordu. "Su getirin! Su getirin!"
Çocukluk anneme gidip "anne x teyze deli mi niye böyle yapıyo" demiştim. Gözleri dolu dolu bana "yok bişey oğlum" derken gülmemeye çalışıyordu. O gün öyle böyle geçmişti. Yine arsada yatacaktık belliydi. Zaten kimsenin de eve girmeye niyeti yoktu. Ben yine arkadaşlarımla beraber yatacak olmanin mutluluğunu yaşıyordum.
başlık yok! burası bom boş!