6 senelik aşk hikayemi anlatıyorum

babası gelip polisle konuştu nasıl olmuş o kim falan diye
onlar hala bi hırsız veya pgibopat biri sanıyorlardı
mamiyi duyunca daha da şoka uğradılar.
polisi mami aradı, "tamam dedi kızla konuştunuz hadi gelin benle de konuşun"
polis, tamam sen silahını ve kızı bırak kapıya gel dedi.
polis içeri gitti, diğer memurlar kendi aralarında
şuan konuşuyorlar der gibi bi işaret yaptı
birden bi el silah sesi daha duyuldu
sonra maminin sesi.
..

"laan oyun mu oynuyoruz orrrospuçocuklarııı" diyordu
bir el daha sıktı
emniyet amiri koşarak çıktı apartmandan.

olayın aslı:
mami kapıya yaklaşmış polisle konuşurken
bir diğer huur çocuğu olan melisin babası
aramış melisi, tak mu var huur çocuğu
bırak, herkes kendi derdinde işte
telefonun sesini duyan mami delirmiş..
bi oyuna getirildiğini sanmış, eve girmiş.

ben babasının yakasına yapıştım
"ne yaptığını sanıyorsun laan" diye bağırıyordum
adem ve fevzi girdi araya , bi memur babasını alıp arabaya bindirdi
polisin işine müdahale etmişti sonuçta.

"ne edip durun, ne iş yapan" dedi babaannesi içeri girer girmez.
hadi karayara at ilk havanı dedim.
"öğrenciyim efendim, inşaat mühendisi olucam inşallah" dedim
"mehendis he, vay be yakışır bak aslan gibi çocuksun" dedi babaannesi.
bu arada adın neydi senin.
söyledim.
dedesi bastonunu koluna takıp elini uzattı.
ben de kazım, koreli kazım derler bana,
bu da naciye, emektar sevgilim dedi
dedesi.

bu yaşta bile naciye teyze'ye "sevgilim" demesi
kadını utandırmış ama mutlu etmişti.
utanarak gülümsedi
ben ikisini de çok sevmiştim.
ben de gülümsedim.

"garnınız açtır gari sizin" dedi naciye teyze.
koreli kazım dede kalkınca "oyy" dedi.
melis
"ne oldu dede"
"bacağım gari, lanet olasıca."
"hayırdır dede ne rahatsızlığın var" dedim.
"askerden hatıra evladım, kaldı öyle, kurşun yarası idi,
gelmiş damara, çıkardılar emme, sızlar durur yıllardır."

melis o anda bana baktı
adam anlattıkça
benim de bacağım sızlamıştı.
"geçmiş olsun bilirim acını" dedim
koluna girip sofraya kadar zütürdüm.

--- ve final ---

sabah melislerin evine gittim.
sürprizlerim daha bitmemişti.

annesi hoşgeldin dedi
gözlerinin için gülüyordu,
babası işteydi
gelin dedim şimdi size bir sürprizim var.

melisin telefonunu alıp
dedesini aradım.

"alo kazım dede"
"hee"
"ben karayara.."
"he bildim, oğlum ben de seni arayacaydım" dedi.
"neden dede, yoksa sana bir paket mi geldi" dedim.
"he ya, ne bu açmadım da sabah geldi, koydum kenara,
dedim bi arayım"

"bak" dedim
"dede şimdi sizin bi pikap vardı o duruyor değil mi"
"duruyor" dedi.

"şimdi paketi aç içinden bir plak çıkacak senin için doldurttum" dedim.
he sağolasın dur açıyorum dedi.
gitti telefondan, kutuyu açtı
"şimdi tak onu dinle bakalım, sen bana hep dedin ya
bi türkçe sarkı seçin diye bak seçtim" dedim.

melis dinliyordu bizi...
türkçe şarkımızı seçmiştim

kazım dede muğla'da pikaba koydu plağı..

biz istanbulda telefonu hoparlöre aldık.

plakta 1 şarkı vardı zaten, işimi şansa bırakmamıştım
direk o çalacaktı
ve istediğim olmuştu.

dinleyin: http://inci.ca/ud7vzvpdil

çalmaya başladı

telefondan bir ses geldi: "off zeki müren"

melisin annesi sevinçten ağlıyordu..

melis bana sarıldı..
ve sonra bu şarkıyı dinleyerek sarıldık..
bitene kadar hiç ayrılmadık.

"güzel seçmişsin lan" dedi dedesi telefondan..
çok iyi bi adamsın sen dedi..

melis kollarımdaydı...
şarkımız çalarken biz,
artık evleneceğimizin sevinci içindeydik.

bizi toparlayıp müdür yardımcısının odasına zütürdüler.
benim sadece sol gözüm morarmıştı hafif,
hikmetin ağzı burnu gibilmişti.
hocalar benim gibi zayıf bi binin hikmeti döveceğine inanmıyolardı.
saf, masum ayağına yattım.
hocam gittim yanına arkadaşım burdan göremiyorum yer değiştirelim mi dedim.
olmaz dedi, sonra küfür etti dedim.
hikmetin daha önceden vukuatları olduğu için
tamam gibtirin gidin dediler.
ben de gidip melisin yanına oturdum.
bu kargaşa bi seslenmeyle bitti, ses melise aitti.

"iyi misin"

iyiyim dedim, sadece gözüm biraz acıyor.
o hayvana neden bulaştın ki sen dedi,
ben bişey yapmadım kendi kaşındı dedim.
ama havamdan geçilmiyor,
melis gözüme dokundu
"uff çok kötü olmuş" dedi
bişey olmaz ya neyse boşver dedim.
gülümsedi, hadi dersi dinle, sus da hoca tekrar kaldırmasın dedi
ben de güldüm sonra, adem ve fevzi de bana bakıp
"vay çakaal" der gibi göz süzüyorlardı.

cumartesi iyi bi uyku çektim
kalktığımda telefonda 3 tane mesaj vardı.
"ben uyuyamadım."
"seninle konuşmamız lazım."
"karayara?"

ben uyumuşum amk sabaha karşı sızmışım,
kız da benim sızmamı beklemiş sanki
mesaj attım
"melis uyumuştum özür dilerim"
heme cevap geldi.
"önemli değil, konuşalım mı?"
ben de "tabi, buyur konuşalım canım" dedim.
artık ben de samimiyet ilerlesin diye araya canım koyuyodum aklımca.
"ama burdan olmaz mavera kafe ye gel 2 gibi orda olcam" dedi.
ben de hiç bozuntuya vermeden
"tamam" dedim.

sonra ademe mesaj çektim.

"mavera kafe nerede amk"

gece ilk mesajı ben attım.

"meliscim"
"efendim canım"

işte, kıvama gelmişti bu iş.

"cevabını beklediğimi bilmeni istedim * "

ne olup bittiğini anbean bizimkilere de yazıyordum

tüm gece mesajlaşmanın sonunda, melis "sen bugün ne sormuştun ya bana" dedi
oyun oynamak istiyordu işte, "sevgilim olur musun" yazdım.
"evet" dedi.

o an adriana limayla evlensem öyle mutlu olamazdım.
olum en az 1 kere yaşamışsınızdır bu mutluluğu
yaşamayanlar da yaşar umarım dünyalar benim oldu
tüm istanbulu koşasım geldi.

"aşkım" yazdım
"aşkım" yazdı o da.

lan dedim, işte bu.

dedim bu ne amk direk küfür çıktı ağzımdan
400 e anlaşmıştık bu ne dedim
gerisini sonra uğraş alırsın dedi
keriz mi sandın lan beni ver paranın gerisini dedim
çıkardı 50 tl daha verdi başka yok koçum dedi.
1 hafta sonra gelicem 250 tl daha verme gör bak noluyor dedim
naparsın lan velet gibtir git dedi.
içerde alacağım var diye bişey yapmadım
150 yi koydum cebime
dedim vermezsen ananı gibecem oğlum
tabi içimden.

melisin odasına geçtik
bu arada adem tuğçeyi, salonda
fevzi gamzeyi, melisin kardeşinin odasında yiyordu.

• **

melisin odası loştu.
içerde çok hafif şu müzik çalıyordu bilgisayardan
http://inci.ca/ur3ayd45fc
( dinleyin güzel gider yazıyla birlikte )

ben elimdeki paketi masanın üzerine bıraktım,
az önce içtiğim biralar biraz çakırkeyf etmişti beni.
melis de şarap içiyordu hala, gülüyordu.
sarhoş olmuştu ama rahat konuşuyorduk
zil zurna değildi.

şimdi biraz ciddi ol bakalım, hediyeni vericem
dedim.
güldü, tamam dedi ciddiyim aşkıım falan dedi
tekrar bastı kahkahayı
ben ilk ayna olan kutuyu çıkardım.
açtı, klagib gelmişti
bozuntuya vermedi.
aynanın üstünde
"boşuna bakma senden güzeli yok" yazıyordu.
bi öpücükle geçiştirdi.

ben de onu öptüm dudaklarından, boynundan.
sarhoş sevişmesi çok zevkli oluyordu

ayrıldım birden.
dedim az önceki asıl hediyen değildi
asıl hediyem ne dedi.
benim midem bulandı ama dedim
biralardan heralde
bana bi bardak çay getirir misin
sıcak sıcak iyi gelir dedim
mutfakta her tak vardı görmüştüm, çay makinası falan
bizim evde çay geceden geceye demlikte pişerdi.

getirdi çayı.
ben de kutuyu açtım getirdiği çayı hediye olan bardağa döktüm
naptın dedi
az bu bardağı bekle dedim
üstüne bak dedim sonra üstünde ısınınca "melis" yazdı.

çocuklar gibi sevindi.
sonra sevişmeye başladık.

gece fevzinin ayarladığı telefondan tuğçeye mesaj çektim
selam ben bora.
geri mesaj geldi.
mrb bora.
(bora bizim okulda biscolata erkeğiydi)

tuğçeyle gece baya konuştum bi ara ben harbiden bora mıyım lan
diye, kendime sordum amk.
tuğçenin her mesajı ağır tahrik kokuyordu
arkadaşımın sevgilisiydi falan ama bi yere kadardı
hem tensel bişey yoktu, herşeyi ademe gösterip ispatlamalıydım.

"çok tatlsın sen ben hep okulda kesiyorum sni" yazdım.
"yaaa, hiç dkkat etmemstim" yazdı.

"dikkat etmediğin başka şeyler de var, snin için sadece kalbim çarpmıyor" dedim.
"yaa .. ıı uu falan bi ton yavşak yavşak şeyler yazdı.

dedim saldır karayara.

şöyle öperim, böyle yalarım derken gece 2-3 gibi
sanalda tuğçeyi duvardan duvara vuruyordum
ben 1 gecede olacağını hiç beklemiyordum amk
1-2 hafta uğraşıcam sanıyordum.
tuğçenin akıl almaz fantezileri beni
(daha doğrusu borayı) çileden çıkardı.
sabaha kadar mesajlaştım olayın taku çıkmıştı.
kapattım telefonu yattım.
eli kukusunda kaldı kevaşenin.

beyler bu gece bu kadar beni mazur görün.
başım çatlıyor, uyumam lazım, bugün işte de uyukladım gibecek patron beni.
yarın gece yazıcam tekrar
kalın sağlıcakla.

sizleri seviyorum, up up up

cumartesi melisle buluştuk
beyler gülmeyin ama ben o gün ilk defa taksime gittim
89c'ye bindik hatta hiç unutmam

taksime gittik
lan diyorum melise rezil olmıyım diye bilmiş ayağına yatıyorum
sanki daha önce gezip görmüşüm bu yerleri
istiklalde dolaştık el ele.
aşk tazeledik.

servet olayında bana neden kızdığını anlattı.
benim için kavga etmeni, huzursuz olmamızı istemiyorum dedi.
seni çok seviyorum, yıpranmak istemiyorum
benimle konuşsaydın ben hiç konuşmazdım servetle bi daha dedi.
dedim ki, sorun senin onla konuşup konuşmaman değil.
senin yanında yaptığı hareketleri görmedin mi şerefsizin dedim.
"bak bak yine sinirlendi" diyip sarıldı.
ben de ona sarıldım.

istiklalde bi sinema gördük,
yapacak bişeyimiz yoktu.
sinemaya gidelim mi dedim
melis de olur dedi, çocuklar gibi sevindi
alt yazılı yabancı bi aşk filmine gittik
ben hayatımda tv den başka yerde film izlememişim
bi de alt yazıyı takip edecektim amk.

gerçi pek film izlemeyeceğimiz kesindi

pazartesi okula giderken yanıma bi araba yanaştı.
şöför camı açıldı araba yanımda ağrı ağır gidiyordu
cam yavaş yavaş açılınca
tipini gibtiğimi gördüm, mami.
"napıyosun lan" dedi.
okula işte dedim..
"ben buralardayım bi görüneyim" dedi.
"bana fark etmez birader" dedim.

camı kapattı
bastı gitti.

okula gittim
adem koşa koşa yanıma geldi
mami gelmiş lan buraya dedi.
dedim dıbına koyim dedikodunuzu gibiyim daha ben çocuğu yeni gördüm
size de mi göründü.
yok bana fevzi söyledi dedi.
gittim fevzinin yanına .

dün gece biri beni aradı.
fevzi sen misin dedi.
sen kimsin dedim
mami dedi, yarın istanbulda olucam dedi.
napayım dıbına koyim dedim.

o dediğin şeyin aynısını hepinize yapmaya geliyorum dedi.
kapattı dedi.

ben de okula gelirken gördüğümü söyledim.

ne olacak görecektik.

aradan 1-2 hafta geçmişti.

melisle parkta oturuyorduk
okuldan yeni çıkmıştık.

birden yüzüme baktı
"mami burdaymış" dedi.
"napalım" dedim.
"bişey yap demedim, dikkatli ol sadece" dedi.
"merak etme bişey olmaz aşkım" dedim.

sarıldık, oturduk parkta öylece.
hayal kurmaya başladık.
lise bitecekti, üniversite de bittikten sonra
evlenecektik.
çocuklarımızın isimlerini tartıştık.
en sonunda kız olursa o
erkek olursa ben isim koymaya karar verdik.

şimdi, ne boş muhabbetlermiş diyorum.
ama o zaman, bunlar için kavga bile ediyorduk.

babam ve annem kaç gündür hastanede perişan olmuşlardı.
onlara az eve gidin banyo yapın dinlenin dedik
gittiler, adem ve fevzi okuldan sonra yanıma geldi
melis geldi sonra.

fevzi dedi ki lan şimdi senin bu bacağı nasıl yapacaz.
dedim bekleyecekmişiz amk his geldi geldi
gelmezse gibi tuttuk.
topal takılırız bundan sonra

adem ayağımın altına anahtar batırıyordu
hissetmiyon mu lan şimdi
"adem hissetmiyorum da gibme ayağımı dıbına koyım."

melis otomatiğe bağlamıştı.
iyi misin aşkım, sevgilim su getiriyim mi
acıktın mı bilmem ne
sakin ol iyiyim dedim bi süre sonra.

doktor geldi
seni bi makineye sokucaz ayağın için dedi.
gittik ayağıma bi ton sey bağladılar.
birbirlerine umutsuz umutsuz baktılar.

tamam dediler tekrar tekrar gireceksin buna.

tamam dedim ben de, başka işimiz ne.

2 hafta hastanede yattım 10 gün devamsızlık eder.
5 gün de benim vardı, e bu gidişle yarın da kalkıp okula gidilmezdi.
kaldım dıbına koyim dedim.
sordurdum babama, rapor ayarlayacaklarmış oğlum sen kafana takma böyle şeyleri dedi.

doktor geldi, tekrar makineye gireceğimi söyledi.
sandalyeye koydular beni, zütürdüler.
bağlandım makineye.

ayağınla buraya doğru bastır şimdi dedi doktor
kıpırdatamıyorum ayağımı dedim.
sen bastır, sadece bunu düşün dedi
sanki ayağını kaldırdığını ve bastırdığını hayal et dedi.
ıııığğğh diye bastırmaya basladım
sanki kamyon itiyordum o kadar terledim.
doktor tamam dedi. ilerleme var

cebinden bi kalem çıkarıp bacağıma batırdı
"aaaağhh" diye bağırdım

bi baba oğlunun canının yanmasına sevinebilir mi hiç?
babam sevinçten ağlıyordu bile.
annem ve melis fevzi ve adem de.

bu gecelik bu kadar olsun beyler.
yarın yine en geç 19:00 da burda olucam.
hepiniz adamın dibisiniz.
çok seviyorum sizi kendinize iyi bakın

yarının fragmanı:

• takdir alış.
• melisle büyük kavga
• servetin tekrarlanan binlikleri

up up up
görüşürüz panpalar

lise 2 nin ilk dönemi geride kalıyordu
2 hafta kalmıştı okulların bitmesine

takdir alacaktım bu sefer.

...

sabah okula giderken bacağımda bir ağrı hissettim
anneme söyledim.
hastaneyi aradık, gelin dediler.
gittik hastaneye.
ameliyatımı yapan doktor beni tekrar o makineye bağladı.
sonra kas filmini çektiler

ameliyattan sonra dikilen bir damar tekrar kopmuş.
onun için bir ameliyat daha olmam gerekiyormuş.
yarına gün verdiler
durduk yere bir ameliyat çıkmıştı başıma

daha yeni iyileştim derken.

akşam herkese haber verdim
bu sefer apar topar değil, bile bile gidecektim hastaneye
fevzi, beni mezarlıkta baygın halde bulmayacaktı.
yanımda olacaktı mesela.

sabah oldu, okul yerine hastaneye gittik.
adem fevzi ve melis okuldan çıktıktan sonra geldiler.
ameliyata girdim
tekrar ağzıma kapandı maske.
sonra sessizlik.

gözümü açtığımda yoğun bakımda değildim
direk normal odaya almışlardı bu sefer.
yanımda sadece melis vardı
annem babam yemekhaneye inmişlerdi.
çocuklar da sigara içmeye

melis "iyi misin aşkım" dedi.
"iyiyim bitanem" dedim.
"doktor ameliyatın çok iyi geçtiğini söyledi
zorlamışsın bacağını çok
o yüzden böyle olmuş
o kadar çalıştın ama takdirini almaya gelemeyeceksin
sağlık olsun" dedi ve güldü.

"sen ol yeter aşkım" dedim.
öpüştük..

benim ağrım tuttu
oturduk koridordaki sandalyelere
"giberim dersi girmeyelim" dedi fevzi.
girmedik.
ne yapıcan lan şimdi dedi
bilmiyorum başım çatlıyor amk sigaran var mı dedim.
son dersti zaten
çıkışta içeriz dedi sıkma canını.

çıkışta büfeye gidip dal sıgara aldık.
köşesine geçip içmeye başladık
benim sırtım okula dönüktü
fevziyle konuşuyorduk.

fevzi kaşlarını arkaya kaldırdı
"la gelene bak" dedi
kafamı çevirdiğimde serveti arkamda buldum.
ağzımdaki dumanı yüzüne üfledim.
"hayırdır genç?" dedim

biraz konuşabilir miyiz dedi.
randevu defterimize mi bakacaz oğlum
konuş ne konuşacaksan dedim.
"yalnız" dedi.
fevzi kahkayayı bastı
"tamam la yalnız konuş, yürek yemiş gelmiş zütoğlanı"
az uzaklaştı bizden.

servet yanımda kaldı.
konuşmaya başladı.
"melisle ayrılmışsınız?" dedi.
yaa öyle mi olmuş ben niye duymadım dedim.
alaylı konuşma benle, düzgün düzgün anlat dedi.
emniyet amiri misin yarram sana ne anlatıcam dedim bağırarak.
fevzi duyup hazırlıklı olsun diye.
"gerekirse anlatacaksın lan" dedi.
yaa sor başka ne anlatayım abi dedim hala taşak geçiyordum.
anlatacağın değil, isteyeceğim şeyler var dedi.
melisle bitti artık bunu kabul et ondan uzak dur dedi.
dinlemeye devam ettim.
yaklaştı daha da
"yoksa diğer bacağını da ben keser kopartırım."
anlamsız anlamsız bakıyordum.
fevzi ilerden seslendi.
"aslanım" dedi.
"o kopartığın bacağın ananın dıbına sokarım senin."
servet üstüne atladı fevzinin
fevzi yer mi dıbına koyim.
altı altına gibti ecdanını.
çocuğun kaderi olmuştu bizden dayak yemek.

millet ayırdı bunları.
gitti servet
fevzi yanıma geldi
"hay kulağını gibeyim nasıl duydun" dedim.
"iki kulağım var al gib birini işin görülsün" dedi.

sonra durdu.
lan o değil de
bu ağzını gibtiğim neye güveniyor da dayılanıyor
neydi ne oldu dedi.
dur bakalım dedim, anlarız.