1. 26.
    0
    rizörvırd
    ···
  2. 27.
    0
    bunu da şöyle alın beyler,

    http://www.youtube.com/watch?v=omxlHjQmHaE
    ···
  3. 28.
    0
    şöyle vira edelim,

    --spoiler--
    ···
  4. 29.
    0
    http://www.youtube.com/wa...3lbHpX6a5s5RN&index=8

    şenlik yerine geldiğimde, genel olarak tanımadığım insanlar gördüm, ortada büyük bir ateş, etrafında ise masalar ve yemekler, dansözler, mansözler, çok güzel bir ortam vardı. öyle bir anda bakınca tanıdıklarımı görememem normal diye düşündüm, bi oturalım bakalım, bir iki kaşık alalım da vakit geçtikçe tanıdıklar gelir selam verir dedim. güzel köylü kızları bana yemek ikram etti, ulan bu köyde böyle güzel hatunlar var mıydı, varsa ben niye farketmedim diyordum içimden. koydular yemeği önüme, bu köyde kazandığım bir alışkanlığımdı: yemeğe öyle löp diye dalmamak. önce bi destur aldım, alışkanlıktır bende; destur ya ahd-i süleyman dedikten sonra besmeleyi de çektim. besmele çektikten sonra etrafıma baktığımda, herkesin yok olduğunu; ortada ki ateşin yerinde ise yalnızca küllerin olduğunu gördüm.
    ···
  5. 30.
    0
    o dakika tam olarak şu şarkının taşıdığı titreşimleri taşıyordum, bu şarkı ile aynı moddaydım.
    "ölüm, yanıma gel."
    http://www.youtube.com/watch?v=-6GKswIyD44

    yaşadığım onca olayı bir kenara bırakın, en yakın arkadaşıma gözümün önünde, süratle gelen bir motor, aniden çarpmış ve motorcu adice kaçmıştı. hızı anormaldi, bana bile çarpabilirdi o hızla. ağlayarak, olağanüstü büyük bir öfke, korku, heyecan, aslında tam olarak, yaşam fonksiyonlarına sahip bir zombi olarak! evet, tam da bu şekilde, köpeğimi kontrol ediyordum, ancak o kırılma sesi kulağımda öylesine çınlamıştı ki, onun boynunun tam olarak kırıldığına emin olmuştum. son raddeye gelmiştim artık. "insan" ırkına dahil bir varlığın ulaşabileceği en son umutsuzluk ve öfke noktasına dayamıştım ibreyi. belirli belirsiz varlıklardan korkuyla kaçmış, köpeğimin ellerimde ölümüne tanık olmuş, gözyaşları içinde bağırıyordum. olması imkansız, anormal şeylerdi yaşadıklarım. ancak ben bu yaşadıklarımın anormalliğine kafamı takmadım bile, o derece kendimi kaybetmiştim. hatta farkedeceğiniz üzere, bir besmele çekmeyi dahi aklıma getirememiştim. en ağır ateist bile o durumda bilmediği duaları vahiy alır okurdu. zihnim kontrol ediliyordu. ta ki o telefon çalana kadar. telefonumda ki zil sesi, bana her zaman umut aşılayan, en sevdiğim şarkının sesiydi, o zil sesi yüksek bir ses ile kulağımda çınlamıştı. telefonu açtım, arayan annemdi.
    ···
  6. 31.
    0
    ananı cin çıkartarak gibtim ;)
    ···
  7. 32.
    0
    dediğim gibi insanları az, hayvanları çok severim. oldukça sevdiğim bir köpeğim vardı. adı Espada'ydı. ispanyolca'da Kılıç manasına gelir, bleach isimli manga serisinden etkilenerek koymuştum bu ismi, ufak bir detay. Olaylar, o gün köpeğimi gezdirmeye çıktığım gün başladı. Henüz ilk günüm olduğu ve oldukça büyük bir acı yaşadığım için, şiddeti en fazla olan korkuyu o gün yaşamıştım. Espada ile antalya'nın kuytu sokaklarında birlikte yürüyorduk yalnızca, öyle tamamiyle ıssız bir yer değildi insanlar ve evler vardı, ancak o gün etrafımda hiç insan görememekle birlikte, her yere mutlak bir sessizliğin hakim olduğunu da farketmiştim. her neyse, espada'yı gezdirmeye devam ettim, yürüdük.
    ···
  8. 33.
    0
    reserved
    ···
  9. 34.
    0
    umutsuzluğum haksız bir umutsuzluk ya da ergen bir gencin girdiği triplerden birisi değildi aslında. o denli kısmetsiz, öylesine olağanüstü şanssız ve öylesine "zincirleme" belalarla karşılaşan birisiydim ki, nereye el atsam o da yıkıldı, ben de yıkıldım. müzikle ilgilenmek istedim, olmadı. basketbolcu olmak istedim, yapamadım. çizer olmak istedim, yine yıkıldım. oyun tasarlamak istedim, ancak yine imkansızlıklarla başbaşa kalmıştım. ailemi severdim, 6 kişilik bir aileyiz. iki ablam, bir de abim var. abimi ve annemi çok severim. ablalarımdan da nefret etmem. babamdan ölümüne nefret ederim çocukluğumdan bu yana, hala da nefret ederim. geçmişte onu öldürmeyi bile düşünmüştüm, o derece. zaten bu denli umutsuz olmamın sebeplerinen birisi de öyle bir babaya sahip olmamdı. aslında bakarsanız, bir yandan da babasız büyümüş olmanın verdiği bir acı vardı. nasıl anlatsam size, durum, "inanılmaz, olağanüstü" kötüydü, pgibolojim çökmüş, ruhum yok olmuştu. yaşayan bir ölüydüm aslına bakarsanız, tam olarak böyle betimlenebilir. pgibolojimi ve ailemi bu kadar anlatmam yeterli, şimdi yavaş yavaş asıl konuya giriyorum.
    ···
  10. 35.
    0
    ben çocukluğumdan bu yana tamamiyle "başarısız," sönük, işe yaramaz ve umutsuz birisiydim. aslında bakarsanız içimde bir çok şey barındırıyordum, iç dünyam anormaldi, çok fazla hayal kurar, film izler, kitap yazar, müzik ve benzeri bir çok sanatla ilgilenirdim. sosyal hayatım tamamiyle sıfırdı, asosyaldim ve sosyal fobim vardı. insanlardan nefret eder, hayvanları çok severdim. kesinlikle milli olmamıştım ve kızlar konusunda mutlak bir umutsuzluğa sahiptim. şişman, hormonel bozukluklar yaşayan, suratının her tarafı sivilce ve sakal ile kaplanmış, kaderine lanet okuyan iğrenç bir ergendim. maalesef. ayrıca şunu da söylemeliyim ki, "büyük başarılar her zaman büyük acılar üzerine kuruludur." örneğin bu söylediğim cümle, anton szandor lavey'in bahsettiği prensiplerden birisidir. ( örn: acun ılıcalı. geçmişi oldukça kötü, genç yaşta ailesini kaybediyor mesela. ardından geleceği oldukça parlak olan bu herif, adriana lima'yı, ludacrisi, 50 cent'i ve nicelerini türkiye'ye getirebilecek kadar güçleniyor, zenginleşiyor. )
    ···
  11. 36.
    0
    entry girerken ara ara size dinlediğim müzikleri de atayim, belki okurken dinlemek istersiniz, anlatacaklarımın atmosferiyle uyumlu şeyler atıyorum, hani öyle dubstep falan girmiyorum dıptıs dıptıs. ayrıca liselileri de çok korkutmak istemem, ileride anlattıklarımdan tırsan olursa da bana pm atsın.

    http://www.youtube.com/watch?v=-QKHtQg0TIo

    başlamadan önce, bu şarkıyı seçmemin sebebi, allâme isminin anlamı ve "kaybettim ben ruhumu" kısmıdır. şamanlar, tükenmişlik sendromu ve depresyon gibi durumlar yaşayarak şifa için kendilerine gelen insanlara, "ruhlarının bir kısmını kaybettiklerini," şifanın ancak ruhlarının kaybolan kısmını geri getirmekle sağlanabileceğini söylerler. o dönem tam olarak bu tükenmişlik sendromunu yaşıyordum işte, ve kendi kendime bile gerçekten ruhumu kaybettiğimi sayıklıyordum. tam olarak ruhumun bir kısmı yok olmuştu.
    öncelikle size kısaca kendimden ve ailemden bahsedeyim. bunları, anlatacaklarımı kavrayabilmeniz için kesinlikle anlatmalıyım, biraz sıkıcı olacaktır ancak elimden geldiğince özet geçmeye çalışacağım. merak etmeyin, hikayenin ileri kısımlarında aradığınız heyecanı ya da korkuyu bulabileceksiniz. tabiki bu anlatacaklarım şuan ki beni değil, "geçmişte ki" beni anlatıyor olacak. o zamanlar lise dönemindeydim, dediğim gibi yaklaşık 5 yıl öncesiydi. tarih, yıl olarak 2009'du.
    ···
  12. 37.
    0
    reserved
    ···
  13. 38.
    0
    bir çok badire atlattım, hepsini aklıma geldikçe size teker teker anlatacağım. hepsinin sebebini de zamanla açıklayacağım. şuan durumum eskisinden çok daha iyi, açıkçası yaşadığım onca korkunç olay, benim hayatımı yerinden oynatarak tamamiyle değiştirdi ve beni gerçekten çok geliştirdi. hikayenin bitimine doğru size son durumumu, neler elde ettiğimi de anlatacağım. anlatacaklarımın başında, atlattığım badireleri, yaşadıklarımı yazıp, yavaş yavaş kendimi ve soyumu tanıtacağım. size şunu söyleyeyim her şeyden önce: Atlattığım bütün badireleri, yaşamamın sebebi; ya ciddi ve büyük pgibolojik sorunlarım, ya da belirli varlıkların beni pgibolojik baskı altında tutmak, yahut öldürmek istemesi.

    büyük ihtimalle diledikleri öldürme şekli, beni "korkudan öldürmek"ti.
    ···
  14. 39.
    0
    @5 dokununcu nesil geldiğinde hesabı ne olur ne olmaz silik falan yerim niyetine açmıştım, şimdi de başımdan geçenleri ifşa olmadan anlatmak için kullanıyorum. neyine takıldın lan?
    ···
  15. 40.
    0
    @2 bütün hevesimi kırdın dıbına koyım ne vardı sunu atacak
    ···
  16. 41.
    0
    sonunda teşekkür ederim yazdığına göre hikayede yatak altından çıkan zenciler seni ve kız arkadaşını gibecek ve vaktimizi çalacaksın güvenemedim lan dur okuyayım
    ···
  17. 42.
    0
    narjahanam, "nar-ı jahanam," arapça'da cehennem ateşi, cehennem nârı manasına gelir.
    http://www.youtube.com/watch?v=Hfq50h2w8Hw

    yanımda büyük bir park vardı. parkın adını değiştirerek vereceğim aksi takdirde parkın yeri tespit edilebilir, "tunç eli parkı."
    park tunç eli parkı diye bilinirdi. park dediysem öyle ufak bir kaç salıncağın olduğu bir yer değil, kocaman bir arazi, içerisinde haftasonları mangal falan yapılırdı hatta. büyük bir piknik alanı, dondurma; yiyecek-içecek satan bir merkezi de vardı hatta oranın. orda birbirleriyle ciks yapan çok insan olurdu, öylesine büyük ve ağaçlık alanın bol olduğu bir bölgeydi, bir ara arkadaşlarşa bir çifti oral yaparken yakalamıştık hatta. her neyse, parkta kimse yoktu, tam bir sessizlik, huşu hakimdi ortama. bunun sebebini sorgulamadan, zaten kalabalığı sevmediğim için, bundan faydalanarak espada'yla birlikte parka girip koşturmaya başladım. oldukça yorulmuştum, uzun süredir gezdiriyordum. orada, mağara benzeri taştan olma, milletin girip gizlice gibiştiği yerlerin çok yakınında ki bir banka espada ile birlikte oturmuştum. uzattım ayaklarımı, koydum kafayı, gevşedim, dinleniyorum. oldukça dalmışım, daha sonra kafamı hızlıca kaldırarak etrafa baktım, espada yanımda yoktu, yok olmuştu. bir yerlere kaçmış olmalı diye düşündüm. hemen biraz korkarak onu aramaya başladım, ya espada'ya bir şey olursa? öylesine pgibolojik sorunları olan birisinin en yakın arkadaşını kaybetmesinden daha kötü ne olabilir ki?
    ···
  18. 43.
    0
    espada'nın peşinden gidiyor, onu arıyordum. her yere, her deliğe, hızlıca koşarak bakıyordum. seçeneklerim yavaş yavaş tükenmeye başlamıştı, nereye bakacağımı bilemedim. son çare olarak şu bahsettiğim taştan olma, mağara benzeri oyuklara bakmaya gittim. oldukça ıssız ve korkutucu yerlerdi, aslında insanlar varken ve hava aydınlıkken pek korkulacak bir yer sayılmazdı, ancak tamamiyle sessizlik ve meltem rüzgârının yapraklara hafifçe çarpmasıyla oluşan mistik hışırtı sesleri eşliğinde, o ıssız mağara benzeri bölge, olağanüstü bir korkunçluğa bürünüyordu. ancak işin ucunda köpeğim olduğu için her şeyi bir yana bıraktım ve hafiften tırsarak o oyuklardan en büyüğüne girip göz attım, yavaş adımlarla girmeye çalışıyordum, sessizce. ulan ya birileri gibişiyosa? yakalanmayalım amk? yapacak bir şey yok, köpeğimi bulmalıyım.
    ···
  19. 44.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=iABUtPB6iTk

    dediğim gibi, espada'yı orada bırakıp dışarıya doğru koştuğum gibi, gözüme az önce oturduğum bankın yanında bekleyen espada'yı, yani köpeğimi kestirdim. normal bir köpek pozisyonunda oturmuş, dili dışarda, nefes alıp veriyordu, bana heyecanla bakıyordu. hemen yanına koştum ve mutlulukla onu tasmasının ipinden sıkıca tutarak yanımda zütürdüm, parktan hızla dışarı çıktık. arkama bakmadan koşuyordum eve doğru, insanların olduğu bir yere gitmek istiyordum bir an önce. o ıssız, büyük yolda hızla koşmaya devam ediyorduk, tam bu sırada espada anormal davranmaya başladı, biraz sonra farkettim ki yanda ki kedi topluluğunu görmüş ve öfkeyle havlıyor, beni onlara doğru çekiştiriyordu. halbuki normalde kedilere hiçbir şekilde saldırmayan, sessiz sakin bir köpekti, onu tamamen saf ve temiz yetiştirmiştim. ancak o an bütün bu düşünceleri bir kenara bırakıp espada'yı çekmeye çalışıyordum bütün gücümle, ki kollarımın ve bacaklarımın gücü de tükenmişti neredeyse. espada bir hamle yaparak kedilere doğru ileri atıldı, ve tasmasının ipi ellerimdeyken, aniden hızla, hem de aşırı derecede büyük bir hızla gelen bir motor aniden espada'nın kafasına çarptı, ve hiçbir şey olmamışçasına inanılmaz bir süratle yoluna devam etti.
    ···
  20. 45.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=LL0i7C8odEk

    gördüğüm varlıkların suretlerini açıklamak gerekirse,

    birincisinin üç kafası vardı, solunda büyük bir kobra yılanının kafası, ortasında uzun sakallı esmer bir insanın kafası, sağ tarafında ise kızıl gözlü bir kedinin kafası vardı. ayaklarını, alt vücudunu hatırlamıyorum, ancak centaurlar gibi değildi onu kestirebiliyorum.

    ikinci varlığın bir kurt gibi vücudu ve kuyruğu vardı, iki ayak üzerindeydi, bir kartal kafasına, bir kartal gagasına ve büyük ağzıyla birlikte sivri köpek yahut kurt dişlerine sahipti. detayları aklımda kaldığı kadar anlatabiliyorum, çünkü daha sonra tüm bunları net bir şekilde hatırlamama yardımcı olacak belirli olaylar gerçekleşti. aynı şeyleri ikinci kez tekrar gördüm diyebilirim.

    üçüncüsü ise aynı centaurlar gibi dört ayaklı bir alt vücuda, büyük bir kuyruğa, bir boğa ve keçinin kafasına sahipti, toplam dört tane boynuzu vardı boğa ve keçi kafasında ki boynuzlarla birlikte. boynuzları simsiyahtı, kolları ise bir boğa gibi siyah ve tüylüydü ancak insanlar gibi elleri ve beş parmağı vardı her iki kolunda da. elinde demirden bir asa benzeri materyal taşıyordu.

    dördüncü varlık ise kızıl bir atın üstünde, zırh giymiş, elinde bir kılıcı olan büyük bir canavar formunda görünüyordu. orada toplamda yedi cin vardı.
    o gün yalnızca dört tanesinin gerçek suretini görebildim, geri kalanlarını sonradan görmüş olsam da o gün henüz görmediğim için daha sonra anlatacağım. benim başıma bela olan, ve olmaya devam edecek olan varlıklar da, işte bu yedi varlık idi, yedi cin. bunlar bir cin kabilesine dahil olan cinlerdi, ve ben bunu çok sonraları öğrenecektim.
    ···