5 entryde sinema bilgisi seks garantili

v for vendetta (2005) – yaramaz kızımız evey, vaktinin çoğunu özürlü kardeşi velinur ile geçirmektedir. velinur yüzüne mal gibi sakallı tavernacı maskesi takıp karıyı kızı korkutarak günlerini geçirmektedir ama kör kütük cahildir bin. okuması kıttır. evey de kardeşine alfabeyi öğretmek için harekete geçer. a for anan, b for baban, c for caps diye giderken, v yer gelirler ve olaylar gelişir.

amelie(2001)- olay paris’in inşası döneminde geçer. büyük inşaatlarda amelie olarak çalışan kahramanımız, 3 öğün ekmek arası helva yiyerek günlerini geçirmektedir. bir sabah aniden “lan acaba şu anda dünyada kaç kişi mala vuruyor” diye düşünür. gözü mala ustası pierre’e takılır. “yok aq, adam mala iyi vuruyor haa” diye düşünür. aralarında aşk başlar, inşaat işini bırakır ve hayatını ispanya’da pierre ile birleştirir.

ekşici binler “yok tarkovskinin soyut öykülemesi, yok gaspar noe’nin sert anlatım dili” diyerek karının kızın aklını alırken, sen banker bilo, erkek güzeli sefil bilo, bilo31 seviyesinde bir sinema seyircisi misin? işte bu konu tam sana göre. al sana sinema tarihinin en önemli filmlerinin özeti aq. bu bilgilerle her türlü karıya kahve içmeye davet edileceğin garantili aq. yoksa buyur, bize beklerim

hostel (2005) – yıllarca, “bu süt gibi karılar kimlere veriyo abi yeaa, bizim neyimiz ekgib yeaa” muhabbeti yapan 3 abaza genç, tcdd’den selanik’e giden trene bilet alırlar. Sanki her yerde gibmişler gibi, bu sefer de trende gibişin peşine düşerler. fakat ayı gibi içtikleri için vagonda sızarlar. slovakya’da son durakta indiklerinde organ mafyasının eline düşerler, önce ciks kölesi, sonra organ olarak hayatlarına devam ederler.

schindler’in listesi (1993)- polonya’ya karı düşürmek amacıyla gelen oscar schindler, çok geçmeden bir emaye fabrikasında usta başı olur. hemşerisi friedrich, tayini başka yere çıktığı için şehirden ayrılmadan önce schindler’e, krachow’daki tüm yollu karıların listesini verir. schindler ise kah ona kah buna vurararak yaşadığı 97 yıllık ömrü boyunca, liseteyi herkesten kaçırır.

the pianist (2002)- türkiyede pianist şantörlük döneminin kapanmasından sonra işsiz kalan arif sesame, polonyaya gider ve bir barda yemek müziği çalmaya başlar. naziler yahudileri toplarken arifi de sünnetli olduğu için toplama kampına zütürürler. fakat arif her türk genci gibi komutana kendisini sevdirir ve onun postası olur. general rütbesiyle alman ordusundan emekli olur.

evde tek başına (1990)- küçük mikayil, ailesi akrabalarının yanına los angeles'e giderken onu evde unutunca önce evin tadını çıkarır. daha sonraysa "oh bee yıllardır rahat rahat tokatlamamıştım maymunu, ev boş, hacı şakiri getireyim de bir sıvaza çıkayım" der. tam phelin batug'un frikik capslerine 3. postayı giderken kapı açılır ve içeri umreden dönen dedesi girer. manzarayı gören hacı dede düşer ve kalp krizi geçirir. mikayil ise bir daha asla yürüyemez.

no country for old men (ihtiyarlara yer yok) (2007)- sertaş, günlerini inciye girerek geçiren bir gençtir. incide takip ettiği bir linkte 3 adet ihtiyarın birbirini keselemek suretiyle cinsellik yaşadığını hayretle görmüş, ve ihtiyarlardan tiskinmiştir. bir gün otobüste kendisinden yer isteyen yaşlı dedeye ters ters bakar "ihtiyarlara yer yok dayı yer yook" der. olayı duyan otobüs şöförü levyeyi çeker ve sertaşın anasını giber.

münih (2005) – köyünden bulanan alman köylüsüThomas, büyük şehre, londra’ya gitmek için hemşerisi tilki paul ile anlaşır. fakat tilki paul thomas’ı londra diye münih’e bırakır. saf ve temiz bavyera delikanlısı thomas, hapise düşse de sonunda çok ünlü bir bankacı olur. filmin “banker jacob banker jacob” adlı müziği en iyi müzik dalında oscar almıştı arkadan.

300 (2006)- yunan ortamlarının sevilen çocuğu leonidas, bir gün sıradan site (site dediysem yunan sitesi aq) hayatından sıkılır. site meydanında "benden nefret eden 300 kişi bulursanız zütüm sizindir" diye bağırır. arkadaşlarından ve çevresinden çok emin olan leonidas, bir anda 1123 spartalının kendisinden nefretini beyan etmesi üzerinde önce şoka girse de sonra sözünde durur. önce yunanistan sonra da perslerin en yağız savaşçılarına maalesef verir.

@27 al bin, özel özet aq.

fight club (2005)- taylor dürden, hacı şakir sabunlarının iç anadolu bölge satış elemanıdır. elinde sabun dolu çantayla kah tokatta, kah kırşehirde kah çorumda satış yapmaktadır. bir yaz günü, çorum merkezde birbirini tokatlayan köy çocuklarını görür " la bunlar dövüştükten sonra ne kadar da rahatlıyorlar lan, şehirdeki bebelere de zütüreyim bu olayı " der ve fikrinden dolayı kıs kıs gülmeye başlar. yoldan geçen bir dayı "ne gülüyon la mal bebe, muallak misin bizi mi gibeceen" der ve taylorun ağzını burnunu kırar.bu sırada çanta açılır ve sabunlar yere düşer. köylüler iyice galeyana gelir. -bundan sonrasını anlatamayacam aq-

usual suspects / olağan şüpheliler (1995)- kevin, spacey, ray ve liotta, iş kulelerde çalışan 4 gençtir. şık takım elbiseleriyle plaza karılarına umarsızca çömmektedirler. bir gün asansöre herkesin hasta olduğu çıtır stajer bengü biner bu dördüyle beraber. asansör 134. kata çıkarken kat arasında kalır ve gergin dakikalar başlar. o sırada içlerinden birisi sessizce ossurur. bengü çok rahatsız olur ve 4 genç kendi aralarında hesaplaşmaya başlar. salan kimdir? (sonunu söyleyip kızın keyfini kaçırmayın, meğerse salan bengü'ymüş aq)

american pie (1999)- amerikada bir kasabada yaşayan kevin uzun süredir ponpon kızların kaşar gibi görünen ama bakire lideri christine ile beraberdir. christine kevini sınıfın topalı ashley'den kıskanmaktadır. çünkü bir gün kevin erkek arkadaşlarına "panamanın panı, topalın amı makbüldür" derken duyumuştur onu. kavga ederler, christine "sana vereceğiem çalıya çırpıya sürterim beaa" der, kevin ise kızar ve " seni gibeceğime pastayı giberim ulan" der ve yemekhanenin ortasında pastayı giber.

the last samurai (2003)- 1980'lerdeki karate salonu furyasında annesi tarafından karate kursuna gönderilen nathan, sarı kuşağa kadar yükselmeyi başarmıştır. uzun yıllar karateye ara veren nathan, japon kültürüne hep bir hayranlık duyar. hayata atılır ve üniversiteden sonra bir cemaat şirketinde aytici olarak işe girer. fakat mesai saatlerinde brazzers indirdiği anlaşılan nathan işinden atılır. evde iş arayan nathan, bulvar gazetesinde "japon amı dardır, japonyada turiste ikram vardır" manşetini görünce altını okumadan japonyaya bilet alır. 38 saat uçtuktan sonra tokyo'ya inen nathan, yolda satılan sahte parfümlerden alır ve otelde ilk fısta ölür aq. (ne tırt adammış lan, film de tak gibi, hem de siyah beyaz aq)

basict instinct (temel içgüdü) 1992- temel, varını yoğunu satar ve amerikaya göç eder. fakat dolar kuru yükselince elindeki parayla ancak 3 gün idare eder, sokakta homeless olarak yaşamaya başlar. kah 5th avenue de kah msg önünde gündüz gündüz otuzbir çeken, zencilerle tavla oynayan bir tip olmuştur. bir gün caddeden geçmekte olan 50 cent, sıkışık trafikte camı açar ve "lan fakir bin, new york indiana maçı üst olur mu lan" der, temel "heralde yarram" der, "boston dallas maçı ilk yarı 1 ikinci yarı 2 olur mu lan" der, temel onaylar. yarı şaka yarı ciddi doldurdukları bu kupon tutar ve temel içgüdüsü sayesinde 50 cent'in en has adamı olur.

leon the proffesional (1994) pariste kendi halinde, kah süt içen kah mekik çeken bir kiralık katil olarak yaşayan leon'un hayatı, şarküteride haim fresko'yla tanışınca değişir. o sırada galatasaray'a stoper bakan fresko "vien a la turquie, jouns football" der, leon önce hayır dese de fresko'nun ısrarlarına dayanamaz ve "bien aq, je vien" der, florya'da idmanlara çıkar. daha sonra türk olur ve servet adını alır

truman show (1998)- truman bekar bir amerikalı köylü gencidir. tek eğlencesi evindeki bilgisayarı ve webcamidir. webcamde türkiyeden gençlerle onları karı sanarak konuşmakta, gün aşırı dedeler linki yemektedir. günün birinde kamerası açıkken belinde havluyla ajdar taklidi yapar, açık olan kameradan tüm ülke bu ilginö dansı izler. hemen o hafta cnn ona haberlerden önce show yapmasını önerir ve truman show başlar.

sex and the city -şehir ve gibiş- (2008)- semra, pemra, sevil ve didemcik kentsoylu 4 kadındır. günlerini ofiste mesai ayağına solitaire oynayıp fal bakarak, internette yazışarak geçiren 4 diri vücutlu kadındır. akşamlarıysa barlarda erkekleri avlayıp avlayıp amlamaktadırlar. arada da buluşup çay içerken "ahaha ne güzel yea, yediğimiz önümüzde yediğimiz de önümüzde hahaha" diye gülmektedirler. bir akşam semra internetten buluştuğu bayburtlu gence vermekten dönerken topuğu mazgala sıkışır ve sinirlenir. "gibeyim böyle şehri yeaaa" diye bağırır. olaylar gelişir. -filmin ismi burdan geliyor-

memento (2000)- film, kahramanımızın boş bir yatakta uyanmasıyla başlar. donu hafifçe sıyrılmış, züt bölgesinde de beyaz bir sıvı bulaşmıştır. kahramanımız yavaş yavaş kendine gelir ve "hassgibtir diyorum hassgibtir! beni gibmişler huleaannn!" diyerek höykürür. genç adam, yaşadığı şoktan dolayı hafızasını kaybeder. arkadaşları, "ramiz la biz sana şaka yaptıh ya la,zütüye yumurta kı sürdüh ya la" diye mal mal konuşsa da, ramiz çoktan yarra yemiştir.
ilerleyen bölümlerde ramiz sağa sola yapıştırdığı postitlerle hayatını keşfeder. biz de onunla beraber keşfederiz hayat öyküsünü. aslında o, 19 yaşında, amatör olarak raple uğraşan liseli bir gençtir. arkadaşlarıyla kah ogs'ye hazırlanmakta kah sınıf arkadaşlarının zütünü düşünerek 31 çekmektedir.
(filmin finali süprizli, meğerse gerçekten gibmişler ramizi arkadaşları aq.)

titanic (1997)- bin rıza, sarışın saçlarıyla mahalledeki karının kızın aklını alan tipik bir istanbul binidir. her akşam olduğu gibi o akşam da, beşiktaş üsküdar motoruyla evine dönmektedir. güvertede sigarasını içerken yanına motorun kaptanı kont adnan gelir. rızanın kafasını gibmeye başlar. bin rıza kaptanın geyiğini dinler gibi yapsa da, arka tarafta oturan beyaz pantalon siyah tanga kombinasyonunu kesmekte, akşam için kayda almaktadır. sohbet sohbeti açar, kaptan "yigenim bu motoru yüce rabbım gelse batıramaz aq, o kadder sağlam" der. bin rıza aniden irkilir "şom ağzını gibtiğim, ne diyon sen, batıracan bizi mcık" der ve kaptandan tiskinerek uzaklaşır. fakat çok geçtir, mal kaptan, o sırada boğazdan geçmekte olan yarrag adlı gemiye çarpar. yolcular liseli bin gibi denize dağılır. bin rıza yıllarca karının kızın zütünü başını kesmekten yüzme öğrenmeye vakit bulamamıştır. maalesef ayı gibi batar ve ölür.