-
1.
0kölemdir..
imparatorluk işçisi
-
2.
0huur
-
3.
0çocuğu
-
4.
0hocam kazan doğurdu
-
5.
0tabi doğurur dıbına koymuşsun kazanın.
-
6.
0Bizim mahallede çok sevdiğim Serap ve Selim adında evli bir çift var. Beni çok severlerdi. Bir Cumartesi işten gelirken Selim abi beni çay içmeye çağırdı. Bende gittim.Tümünü Göster
Eve girince gözlerime inanamadım. Serap abla kısa etek ve askılı atlet giymiş sutyen bile takmamıştı. Serap abla sen işten geliyorsun karnın açtır diyerek çayın yanına tost yapmıştı.
Çay faslı bittikten sonra Selim abi Serap Sedat’a rahat bir şeyler getir dedi. Bende yok gidecem zaten dedim. Serap abla nereye Cumartesi bugün geç saate kadar otururuz dedi.
Hemen şortla bir tişört getirdi. Üstümü değiştirdikten sonra Selim abiyle işten güçten konuşmaya başladık. Serap ablada o sırada meyve falan getirdi. Oda sohbete katıldı.
Bana ne zaman evleneceğimi sordu. Bende kısmet dedim. Bana evlen rahat edersin gibi imalı kelimeler konuştu.
O sırada bir film koyayım mı dedi bende olur dedim. Vcd’nin düğmesine bastı içinde cd yi unutmuşlar ferre cd si vardı. Bir adam evli çiftle sevişiyordu. Hemen kapattı. Başka macera bir film koydu onu seyrettik.
Sonra bana deminki filmi seyredelim mi dedi Serap abla ben şaşırdım. Selim abide koy seyredelim dedi. Bir adam evli çiftle sevişiyordu.
Serap ablayla Selim abi hemen birbirlerini öpmeye başladılar. Şok olmuştum.
Kalkıp yatak odasına gittiler. Aradan iki dakika geçmişti Serap abla bana seslendi gel diye bende gittim. Serap bize üçüncü olur musun dedi. Bende kekeleyerek siz isterseniz tabi dedim o ana kadar hiç böyle bir şeyin başıma geleceği aklıma gelmemişti.
Neyse ben soyunup yatağa girdim. Başladım Serap ablayı öpmeye yalamaya Selim abi bile şaşırdı. Bana bakıyordu. Serap ablanın her tarafını ince ince yalıyor. Zevk çığlıkları attırıyordum. Selim abi sadece seyrediyordu.
Serap abla artık yeter lütfen gib diye bağırıyordu. Serap ablanın dıbına bir girişim vardı sanki roket atar gibi Serap abla daha hızlı diyordu ve beraber doruğa ulaştık.
Ama benim niyetim Serap ablayı zütten gibmekti. Serap zütten gibeyim mi dedim o da hiç yapmadık. Acır dedi. Bende ben acıtmadan yapacam dedim. O zaman kabul etti. Krem aldım azıcık züt deliğine sürdüm daha sonra Serap ablayı domalttım ve züt deliğini yalamaya başladım Serap ablanın züt deliğini yalamam çok hoşuna gitmişti ki ahh ohh çekiyordu. züt deliğini yalayarak kendiliğinden açılmaya başladı ve artık orta parmağım rahatlıkla züt deliğine girip çıkıyordu. Serap abla süpersin dedi. Şimdi sıra benim gibimi kremlemeye gelmişti. Onu da kremledikten sonra züt deliğine yavaşça girmeyi denedim 1-2 dil darbesinden sonra gibimin kafası züt deliğine girmişti. Serap abla yavaş sok diyordu. Yavaş yavaş soktum.
ileri geri yaptıktan sonra hepsini istedi ve zütüne kökledim. Serap abla zütten çok güzel oluyor Selim çok hoşuma gitti aşkım diyordu. Selim abide Sedat’ın marifeti dedi. O akşam sabaha kadar değişik pozisyonlarda gibiştik&..
Ben Karadenizli olduğum için bir muziplik yapayım dedim bir dün giderken fındık ezmesi aldım ve vajinasını kase olarak kullandım. (Siz hiç yalattınızmı)
Ondan sonra ne zaman beni görmek istese fındık ezmesi varmı diye sorar oldu. -
7.
0slm. bu ikinci hikayem bir gün evde yalnız başıma oturuyordum dairenin kapısı çaldı karşımda dilenci bir kadın ben orta yaştayım o da aşagı yukarı benim yaşımda zannettim amna degi lmiş üzerindeki kıyafet öyle gösteriyormuş neyse gelelim hikayemize bana bir sadaka verirmisin dedi benimde o anda vevesim geldi elimi kot pantolonun cebine attım fermuar o zamanmı açılmış yoksa daha öncemi açıktı bilemeyecegim elini önüme soktufermuarın açılmış a be dedi bende öylemi dedim elini tuttum benim içimdeki şeytan dürttü bozuk para odada gel orada vereyim dedim biraz çekinceli vaziyette tamam a be dedi anladımki roman odaya giderken ben arkada kalıp daire kapısını kapatıp onun öne geçmesini sagladım. o önde giderken ben hafifçe zütünü elimin içiyle okşadım baktım hiç tepki vermiyor, tamam onun istedigide bu demekki dedim kendi kendime, ben hemen onun vucut hatlarını görmek istiyordum ben üzerindekileri çıkardıkça vucut hatları meydana çıkıyordu daha sonra her şeyi yazacagım sizde yazın
-
8.
0evrim teorisinin kendisi mantıksız ve tutarsız bir iddiadır. teorinin mantıksızlığı, içiçe geçmiş sayısız biyolojik sistemi barındıran canlılar aleminin tamamen kör tesadüflerle ortaya çıktığını öne sürmesinde yatar. milyonlarca türün uyum içinde bir arada yaşadığı, son derece kompleks organ ve yapılar içeren canlılar aleminin; hastaneler, kütüphaneler, üniversiteler, tiyatrolar, devletler kuran insanla birlikte kör tesadüflerle ve amaçsız bir süreçte“kendiliğinden” ortaya çıktığını öne süren bu teori, aslında darwinistlerin çaresizliklerinin bir ifadesidir.Tümünü Göster
teorinin kendisi mantıksız olduğu için, darwinistlerin teori lehinde geliştirdikleri yorumlar da saçma olmaktan öte geçememektedir. bu yönüyle evrim propagandası, ortaya hiçbir bilimsel değeri olmayan mantık hezeyanları sunup durmaktadır.
bunlardan bir tanesini son günlerde radikal gazetesinde 14 temmuz 2007 günü yayımlanan haber oluşturdu. “dünyanın en hızlı evrimi” başlığını taşıyan yazı gerçekten de dünyanın en saçma evrimci iddiası olmaya adaydı.
sözkonusu evrimci iddia, güney pasifik’teki iki adada yaşayan kelebekler üzerinde yapılan gözlemlerle ilgiliydi. saçmalığı ise erkek kelebeklerin sayısındaki artışın “evrim” olarak nitelenmesiydi.
bilim adamları sözkonusu adalarda hypolimnas bolina türüne ait kelebeklerin erkek bireylerinin yıllar içinde gösterdiği seyri kaydetmişti. buna göre erkeklerin popülasyon içindeki oranı bir yıllık süre içinde %1’den %39’a çıkmıştı.
yazıda yorumlarına yer verilen ve abd'nin california üniversitesi'nde görevli biyolog olan sylvain charlat, "bildiğim kadarıyla bu, şimdiye kadar görülen en hızlı evrim" diyerek, bu tutarsız iddia ile uzun yıllardır süregelen mantık dışı evrim propagandasına katılıyordu.
oysa burada çok belirgin aldatmaca vardır. erkek kelebek popülasyonunun sözkonusu artışı hiçbir şekilde “evrim” örneği oluşturmamaktadır.
erkek kelebeklerin sayısındaki artışın evrim olarak nitelenmesi saçmadır
sözgelimi, bir ülkenin erkek bebeklerini etkileyen ve yıllarca sürdüğü varsayılan ölümcül bir hastalık, o ülkenin kadın popülasyonunda ciddi bir artış meydana getirebilir. ancak kadınların erkeklere oranında artış yaşayan bu insan topluluğu yeni olduğu savunulabilecek hiçbir biyolojik özellik kazanmış değildir. i̇nsanlar, kadınların erkeklere oranı ne olursa olsun insan olarak kalmaya devam edecek, başka bir canlıya dönüşmeyeceklerdir.
kelebeklerde de durum aynıdır. bu canlıların, kendi popülasyonlarında erkeklerin sayılarının artmış olması, hiçbir şekilde evrime bir delil değildir, bir evrimleşme değildir. erkek kelebekler önceden sahip olmadıkları herhangi bir biyolojik özellik kazanmamışlardır, bir değişim geçirmemişlerdir. dolayısıyla iddia, son derece mantıksızdır.
radikal’in bilimdışı i̇ddiası
radikal haberinde konuyla ilgili olarak şu sözde bilimsel gerekçe ortaya konmaktadır:
“erkek kelebeklerin sayısındaki bu 'şaşırtıcı patlama', anneden bulaşan ve erkek kelebeklerin yumurtadan çıkmadan ölmelerine neden olan wolbachia bakterisini yok ederek, erkeklerin hayatta kalmasını ve hızla çoğalmasını sağlayan yeni bir gene bağlandı”.
bu satırlarda, bilim adamlarının izlediği süreçte “yeni bir gen” evrimleştiği iddia edilmektedir. oysa tamamen bir darwinist masaldan ibaret olan bu iddianın bilimsel literatürde hiçbir karşılığı bulunmamaktadır.
genler son derece kompleks organizasyona sahip, yüksek miktarda bilgi içeren molekül zincirleridir. biyomatematik alanındaki hesaplamalar, son derece hassas bir dizilime dayalı genlerin kodladığı protein ve enzimlerin tesadüfen ortaya çıkma ihtimalinin olmadığını ortaya koymuştur.
evrimci bir biyolog olan frank salisbury bu imkansızlıkla ilgili olarak şunları söylemiştir:
"orta büyüklükteki bir protein molekülü, yaklaşık 300 amino asit içerir. bunu kontrol eden dna zincirinde ise, yaklaşık 1000 nükleotid bulunacaktır. bir dna zincirinde dört çeşit nükleotid bulunduğu hatırlanırsa, 1000 nükleotidlik bir dizi, 41000 farklı şekilde olabilecektir. küçük bir logaritma hesabıyla bu rakamın 41000=10600 olduğunu görürüz. 10'un 600 kere kendisiyle çarpımı ise 1'in yanında 600 sıfır geldiğinde elde edilen sayıdır!" (frank b. salisbury, "doubts about the modern synthetic theory of evolution", american biology teacher, eylül 1971, s. 336)
bbc’nin bilim eski editörü olan gordon r. taylor da tek bir yeni enzimin dahi ortaya çıktığının gözlemlenmediğini şu sözlerle itiraf etmiştir:
"bu çok çarpıcı, ama bir o kadar da gözden kaçırılan bir gerçektir: altmış yıldır dünyanın dört bir yanındaki genetikçiler evrimi kanıtlamak için meyve sinekleri yetiştiriyorlar. ama hala bir türün, hatta tek bir enzimin bile ortaya çıkışını gözlemlemiş değiller."(gordon r. taylor, the great evolution mystery, new york, harper & row, 1983, s.48)
görüldüğü gibi, radikal’in “yeni bir genin” ortaya çıktığı iddiası tamamen bilimdışı bir darwinist masaldan ibarettir.
sonuç: evrimciler bilimi köhne darwinist masallara köle etmek yerine, objektif gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışmalıdırlar
bilim adamları kelebeklerin artışına dair sebepleri araştırırken bunları gerçekçi bir şekilde araştırmalıdırlar. eğer bunu bir evrimleşme olarak lanse edeceklerse, bunun moleküler mekanizmalarını ortaya koymalı, elde ettikleri delilleri kamuoyuna tanıtmalı ve yorumlarını buna göre yapmalıdırlar. açıktır ki, sözkonusu çalışmada bu sebepler ve deliller kesin olarak ortaya konmuş değildir. durum böyleyken bunları darwinist masallara bağlamak, yeni genlerin evrimleştiğini öne sürmek ise tamamen bilimdışı bir tutumdur. detaylı bir moleküler araştırma, sözkonusu kelebeklerin kromozomunda çekinik halde olsa da böyle bir genin zaten var olduğunu, yoktan meydana gelmediğini açık şekilde gösterecektir.
radikal gazetesini, tesadüflere dayalı evrim teorisinin mantık dışı iddialarını terk etmeye, halkı bilimdışı darwinist masallarla aldatmaya son vermeye davet ediyoru -
9.
0Farklı elementlere ait atomların belirli oranlarda bir araya gelerek bağ yapmasıyla oluşan yeni ve saf maddeye bileşik denir.
Bileşikler kendilerini oluşturan elementlerden tamamen farklı fiziksel ve kimyasal özelliklere sahiptir.
Bileşikler moleküler yapıda olabilecekleri gibi, olmayabilirler de. Örneğin su, su moleküllerinden oluşur. Çünkü suyu oluşturan hidrojen ve oksijen arasında kovalent bağ vardır.( amonyak, karbondioksit, basit şeker, kükürtdioksit gibi.)
Bileşikler moleküler yapıda değilse, bileşiği oluşturan atomlar arasında iyonik bağ vardır. Bu tür bileşiklere iyonik yapılı bileşik denir. iyonlar yığınlar halinde düzgün bir örgü oluşturur.
http://www.fenokulu.net/untitleasdd10.gif
( kalsiyumoksit, sodyumiyodür gibi.)
Bileşikler içerdikleri elementlere göre adlandırılır. Bileşikleri göstermek için element sembollerini kullanırız. Bunlara formül denir. Bir bileşik formülünde, o bileşiği oluşturan elementlerin sembolleri ve o elementin atomlarından kaç tane olduğu yazılır. Örneğin:
CO de 1 karbon atomu, 2 oksijen atomu,
HCI’de 1 hidrojen atomu, 1 klor atomu,
C H O ‘da 6 karbon, 12 hidrojen, 6 oksijen atomu vardır. -
10.
0eşcinsellikTümünü Göster
cinsel kimlik formu anketi için tıklayınız.
cinsel yönelim skalası için tıklayınız.
travesti veya transciksüel olma formu anketi için tıklayınız.
-eşcinsellik kader değildir.
-eşcinsellik bir hastalıktır, eşcinseller hasta değildir. çünkü kişi hasta olup olmadığına kendi karar vermelidir.
-eşcinsellik tek bir hastalık değildir, birçok alt tipi olan bir hastalıktır.
-eşcinselliğin 12 alt tipi vardır. bunlar;
a-açık eşcinsellik
1-gerçek eşcinsellik
2-yalancı eşcinsellik
3-eyleme vurulmayan eşcinsellik
4-geçici eşcinsellik
5-durumsal eşcinsellik
6-cinsel fantezilerin eyleme vurulduğu eşcinsellik
7-ciks işçiliği şeklinde yaşanan eşcinsellik
b-gizli eşcinsellik
8-homofobik tutumlarla kendini gösteren gizli eşcinsellik
9-eşcinsel olma korkusu veya takıntısıyla kendini gösteren gizli eşcinsellik
10-maçoluk veya aşırı erkeksi tavırlarla kendini gösteren gizli eşcinsellik
11-aşırı çapkınlık yapma eylemleriyle kendini gösteren gizli eşcinsellik
12-heterociksüel olduğunu düşünme şeklinde kendini gösteren gizli eşcinsellik
-gerçek eşcinsellik adını verdiğimiz alt tip tedavi edilemez ve bir hastalık olarak da görülmemelidir. bu nedenle tedavisi de tıp ahlakına uygun değildir. ancak toplumsal baskılardan dolayı varoluşunu yaşamakta zorlanan gerçek eşcinsellerin kendileri ya da yakınlarının, destekleyci terapi almaları mümkündür.
—eyleme vurmayan eşcinsellik, geçici eşcinsellik ve yalancı eşcinsellik olarak tanımladığımız alt tipler tedavi edilebilir. yani bu tipe giren bir eşcinsel arkadaşımız yaşadıklarından ve hissettiklerinden rahatsızlık duyuyor ve bunları değiştirmek istiyorsa, bunu başarabilir. değişim için inanması ve istemesi yeterlidir. çünkü her şey kişinin kendi elindedir; yenmekte, yenilmekte, başarmakta, başaramamakta.
—ruh sağlığı profesyonelleri eşcinsel yöneliminden rahatsızlık duyan arkadaşlarımızı görmezden gelme eğiliminden vazgeçmelidir.
—eşcinsel lobi gerçek eşcinsellerin haklarını ve varoluş mücadelelerini savunurken; yaşadıklarından ve hissettiklerinden rahatsızlık duyan ve değişim isteyen diğer eşcinsellerin tedavi arayışlarını da desteklemeli ve onlara “hain evlat ökkeş muamelesi” yapmamalıdır.
—homofobi tanımı daraltılmalıdır. eşcinsellere saldırı ve şiddet uygulanmasını referans noktası alan homofobi, bir insanlık suçudur -
11.
0@6-7-8-9-10 özet geçin dıbına kodumun binleri
-
12.
0http://www.kitap-ozet.net...009/07/sermin-207x300.jpg
Kitabın Adı:Şermin
Kitabın Yazarı: Tevfik Fikret
Çeviri Yapan: Kübra Andı
Kitabın Yazılma Yılı:1. Basım 1981
Kitabın Yayınevi: 3F Yayınları
Sayfa Sayısı:85 sayfa
Kitabın Konusu: Çocuklara iş zevki, sanat zevki, ahlak ve okuma zevkşi aşılanmalıdır.Her iyi iş biraz alın teri ister.”Alet işler el, öğünür” sözü yanlıştır. Araçlar, insan ve gayret sayesinde çalışırlar. Ayrıca çocuklara bir çalgı öğreterek,ruhlarını inceltmelidir. Şermin, Tevfik Fikret’in çocuklar için yazdığı otuz bir adet şiirden oluşan bir kitaptır.
Kitabın Tanıtımı
Tevfik Fikret ömrünün son yıllarıda,hece vezni ve sade Türkçe ile çocuk şiirleri yazdı.Fikret, bu manzumeleri, eğitimci dostu Satın Bey’in ricası ile yazmıştır.Birlikte bir çocuk yuvası açmak ve çocukları bu kitabtaki esaslara göre yetiştirmek istiyorlardı.Yuva açılamadı,fakat Şermin kitabı edebiyatımızda bir değer olarak kaldı.
Fikret’in eğitim ve öğretmenlik sevgisi, bütün hayatınca görülür.Ömrü boyunca devam etmeyi hem nüfüz, hem de teselli sebebi bilmiştir.Haluk’un terbiyesi üzerinde çok durmuştur.Kolej’deki öğretmenliğine Galatasaray Sultanisi’nde bir yıl, cidden başarılı örnek bir müdür olmuştur.Şiirlerinin çoğunda(Mavi Deniz,Haluk’unBayramı)çocuk ruhunu iyi tanıdığı görülür.
Haluk’un Defteri’nde gençliğe seslenen Fikret, Şermin de daha temellere gitmeğe çalışır.Burada çocuklara telkin etmek istediği fikirler özet olarak:
Çocuklara iş zevki, sanat zevki, ahlak ve okuma zevkşi aşılanmalıdır.Her iyi iş biraz alın teri ister.”Alet işler el, öğünür” sözü yanlıştır. Araçlar, insan ve gayret sayesinde çalışırlar. Ayrıca çocuklara bir çalgı öğreterek,ruhlarını inceltmelidir. Çocukların zihninden batıl inançları sökmek gerekir.Umacı, öcü gibi şeyler yoktur.Tabiatı sevdirmeli,yoksullara acıma duygusu verilmelidir.Fikret ne yazık ki Şermin’de de,manevi, dini inanç duygularının lüzumunu belirtmemiştir.O inançları hor gören materyalist anlayış, “Milletin Şairi” olmak isteyen Fikret’in türk halkını, tarihi, coğrafi, manevi şartları içinde tanımamasından doğan köklü ekgibliktir. -
13.
0وقد قال صلى الله عليه وسلم"ان أحب الكلام الى الله أن يقول العبد سبحانك اللهم وبحمدك وتبارك اسمك وتعالى جدك ولا اله غيرك"
سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، وَتَبَارَكَ اسْمُكَ، وَتَعَالَى جَدُّكَ، وَلَا إِلَهَ غَيْرُكَ -
14.
0* Akıl senin için iyi ve yeminli bir dosttur. Bilgi senin için çok merhametli bir kardeştir.Tümünü Göster
* Allâh’a sığın, onun emrine itaatsizlik etme!
* Akıl süsü dil, dil süsü sözdür. insanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür. insan sözünü dil dili ile söyler; sözü iyi olursa, yüzü parlar.
* Allah’tan ne gelirse ona râzı ol!
* Anlayış ve bilgi çok iyi şeydir; eğer bulursan, onları kullan ve uçup göğe çık.
* Bir insan bütün dünyaya tamamen sahip olsa bile, sonunda dünya kalır; onun kısmetine ancak iki top bez düşer.
* Bu dünya renkli bir gölge gibidir, onun peşine düşersen kaçar; sen kaçarsan o seni kovalar..
* Bu dünyanın kusuru bin, meziyeti ise birdir. insan bunu nasıl geçirirse, o öyle geçer.
* Bütün halka içten gelen merhamet göster.
* Bütün iyilikler bilginin faydasıdır. Bilgi ile göğe dahi yol bulunur.
* Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam, tatsız ve sevimsiz olur; kibirli insanın itibari günden güne azalır.
* Eğer kendine candan bağlı birisini arıyorsan, sözün kısası, kendinden daha candan birini bulamazsın.
* Dâima iyilik yap ki, kendin de iyilik bul.
* Doğan ölür, ondan eser olarak söz kalır. Sözünü iyi söyle, ölümsüz olursun.
* Dünya ve âhireti her ikisini birden elde etmek istersen, şu birkaç işi bırakma; muktedirsen bunları mutlaka yerine getir!
* Elini uzatarak gökteki yıldızları tutsan ve başın göğe değse bile, sonunda sen yine yerdesin.
* Ey asil insan! insanlığı elinden bırakma; insanlığa karşı daima insanlıkla muamele et.
* işi adaletle yap, buna gayret et; hiç bir zaman zulüm etme; Allah’a kulluk et ve O’nun kapısına yüz sür.
* Hangi iş olursa olsun, sen onu tatlı dille karşıla; her işte tatlı dil kullanırsan saadet sana bağlanır.
* Hiç bir işte acele etme, sabırlı ol, kendini tut; sabırlı insanlar arzularına erişirler.
* Diline ve gözüne sahip ol, boğazına dikkat et; az ye, fakat helal ye.
* Hangi işe girersen, önce sonunu düşün; sonu düşünülmeyen işler, insana zarar getirir.
* Başkasının zararını isteme, kendin de zarar verme; hep iyilik yap, kendi heva ve heveslerine hakim ol.
* Bak, doğan ölür; ondan, eser olarak, söz kalır; sözünü iyi söyle! ölümsüz olursun.
* insanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir; mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebali altında kalır.
* Ey nimet sahibi olan kimse, şükret. Şükredene Tanrı nimetini artırır.
* insan nadir değil, insanlık nadirdir. insan az değil, doğruluk azdır.
* insanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir. Mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebalı altında kalır.
* Çok mal aç gözlüyü doyurmaz. Ecel gelince pişman olur, fakat artık işini yoluna koyamaz.
* Akıl bir meşaledir. Kör için göz, ölü vücut için can, dilsiz için sözdür.
* Kötülük edersen, kötülüğün karşılığı pişmanlıktır. Elinden gelirse, kötülüğün inadına iyilik yap.
* Çok dinle fakat az konuş. Sözü akıl ile söyle ve bilgi ile süsle.
* Fenalık cahillikten doğar, hastalıklar kötülükler hep aynı noksanlıktan ileri gelir. Fakat tedavi ile hastalara şifa verilebilir; terbiye ile kötüler iyi edilebilir; okumak yoluyla da bilgisizlere bilgi verilmiş olur.
* Gönlünü ve dilini doğru tut!
* Gurur faydasızdır, o insanları kendinden soğutur. Alçak gönüllülük ise insanı yükseltir.
* Halka faydalı ol, onlara zarar verme!
* Her mahlûk kendi nasibini alır. Yürüyenler yiyeceklerini ve uçanlar da yemlerini bulurlar.
* Her sözü söz diye ağzından çıkarma. Lüzumlu olan sözü düşünerek ve ihtiyatla söyle.
* Her bakımdan tam zengin olmak istersen, kanaatkâr ol. Böylece kendi nasibini elde etmiş olursun.
* Huzur istersen zahmet ile birlikte gelir. Sevinç istersen kaygı ile birlikte bulunur.
* işe acele ile girme, sabır ve teenni ile hareket et. Acele yapılmış olan işler yarın pişmanlık getirir.
* inen yükselir, yükselen iner, parlayan söner ve yükselen durur.
* insan süsü, yüz; yüzün süsü, göz; aklın süsü, dil; dilin süsü, sözdür.
* insan, binlerce yaşasa, arzu ettiği şeylere kavuşsa bile, yine dileği bitmez.
* insana insanlığı nisbetinde mukabelede bulun. Böyle mukabelede bulunduğu için, insana insan adı verilmiştir.
* insanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saadet bulur. insanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı gider.
* insanların seçkini insanlığa faydalı olan insandır. Halk nazarında muteber kimse, merhametli olan insandır.
* iyi hareket et, kötülerin zararlarını ortadan kaldır!”
* Kara toprak altındaki altın, taştan farksızdır. Oradan çıkınca, beylerin başında tuğ tokası olur.
* Kimin sana biraz emeği geçerse, sen ona karşılık daha fazlasını yapmalısın.
* Kötülük değersiz bir şey olduğu için, onu yapan da değersizdir.
* Menfaat sandalyeye benzer; başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan seni yükseltir. -
15.
0*semadaki tüm yıldızlar sönünce,
gözlerinde gecenin yalnızlığını hissedince,
i̇çten içe muhtaç olunca bir dost sohbetine,
unutma ki seni düşünen bir var bu şehirde...
• hayallere dalıp gitmem ben,
çünkü tek hayalim sensin benim!
hiçbirşey isteyemem ben
çünkü birtek istediğim sensin benim.
• aşkınla sararıp solacak kadar,
sevginle bahtiyar olacak kadar
uğruna canımı verecek kadar
seviyorum desem inanırmısın ?
• belki hatıralar unutulup gidecek,
belki bu sevgier yok olup eriyecek,
ama şunu unutma,
bu kalp sonsuza dek seni sevecek...
• gecenin karanlığında, güneşin ışığında,
suyun damlasında, selin coşkusunda
kimi yanımdasın kimi rüyamda
ama hep aklımdasın sakın unutma...
• bırakma beni sevdiğim gidişine dayanamam,
hasret gözyaşlarımla kendimi avutamam,
dönerim dersin ama kadere inanamam,
bıraktığın anılarla sensiz yaşayamam...
• öyle güzelki gözlerin, bakmasını bir bilsen
öldürür mahvedersin, yakmasını bir bilsen..
• i̇ki tane kör tanıdım;
biri senden başkasını görmeyen ben,
diğeri ise sana divane olan beni göremeyen sen..
• seni sensiz de yasayabiliyorum..en azindan kafami dinliyorum...
• kendini mutlu hissediyorsan, bir yerde yine bir salaklik yaptin ve farkinda degilsin demektir.
• yaşamaya ayrı, yürütmeye ayrı zaman mı ? ben darbe kullanıyorum. yıkıyorum. çıkıyorum.
• bir uçurumun kenarindan düssem ve tek dalim sen olsan düsmemek için seni kökünden sökerim..
• kendim için bisey istiyosam namerdin allah'im anneme guzel bi gelin nasip et!! -
16.
0Nasrettin Hoca Ramazan fıkraları
Çorba yerken Hoca’nın ağzı yanmış. O da bağırarak sokağa fırlamış!
Savulun! Karnımda yangın var.
Meğer Hoca’yı ramazânda iftâra da’vet etmişler. Meğer çorba gâyetle sıcak imiş. Hoca bir kaşık alup ağzına kodı, ve çıkarmağa hicâb edüp yutdı. Ve başında kavuğı çıkarup ‘acele ile altına koyup üstine oturdı. Su’âl etmişler ki: “Niçün kavuğı altına koyup üstine orutdun?” dediler. Hoca ayıtdı: “Minder yanmasun. Kavuk yanar ise mâni” değil, benimdir.”demiş.2
Bir gün Hoca bir bölük suhtelere râst gelüp bunlara ayıtdı: “Buyurun! Baba çorbası hâzırdır evde; yiyelim.” Deyüp önlerine düşüp evin kapusına getürdi. Bunlara: “Siz bir az durun. Bunda ben göreyim bir yol.” Deyüp karısına gelüp ayıtdı: “Karı! Hiç çorba tedârük etmeğe kâdir misin?” dedi. Karı ayıtdı: “Ben cânım! Sen evde yağ, pirinç aldığın var mı ebedâ, şimdi çorba istersin?” dedi. Hoca: “Ya nice edelim?” dedi. Karı ayıtdı: “N’eylesen gerek_ git, ayıt ki: bugün çorba pişmemiş, de; sav, gitsünler.” Dedi. Hoca ayıtdı: “Cânım karı! Sen çık, söyle. Belki bana inanmayalar.” Dedi. Karı da taşra çıkayım derken sûhtalar dahı kapuyı kakdılar. Karı çıkup ayıtdı: “Hoca eve gelmedi.” Dedi. Bunlar ayıtdılar: “Bu nasıl sözdür? Hoca bizimle berâber geldi.” Dediler. Karı: “Gelmedi.” S”uhtalar. “Geldi.” Deyüp vâfir münâkaşa etdiler; ve cebren içerü girmek istediler. Meğer Hoca kapu ardında dinler imiş. Başın kapudan taşra çıkarup aydur: “Behey adamlar! Ne mücâdele edersiniz? Belki kapusu ikidir; birinden girüp birinden çıkup gitdi ola.”demiş. -
17.
0cilt 2 eşci̇nselli̇k (3155.-3160 beyitler 137-138. sf)Tümünü Göster
oğlanın iriyarı adamdan korkması. adamın ”korkma çocuğum,ben er değilim” demesi
3155. bir iri adam bir oğlanı ele geçirdi. bu adam bana kast eder diye çocuğun yüzü sarardı.
adam dedi ki “ güzelim, emin ol.. sen benim üstüme bineceksin.
ben korkunç görünsem de aldırış etme, bil ki ben bir muallakyim. deveye biner gibi bin üstüme, sür”
i̇nsanların suretleriyle mânaları da işte böyledir. dışardan adam görünürler, içerden melûn şeytan!
ey âd gibi ipiri adam, sen rüzgârın tesiriyle dalın vurduğu davula benziyorsun.
3160. tilki, hava ile dolu tulum gibi bir davul yüzünden avını yele verdi.
davulda bir can olmadığını, içinin hava dolu olduğunu görünce dedi ki: “ domuz bile şu bomboş tulumdan yeğ!”
davul sesinden tilkiler korkar, fakat akıllı kişi onu öyle döver ki deme gitsin!
cilt 5 oğlanci hi̇kayesi̇ ( 2497-2515. beyitler 205-207.sf)
bir adam ve birlikte olduğu oğlanla sohbeti...
bir oğlancı, evine bir oğlan zütürdü. onu baş aşağı edip düzmeye koyuldu.
bu sırada o mel'un çocuğun belinde bir hançer gördü. dedi ki: belindeki ne?
oğlan, kötü düşünceli biri hakkımda kötü bir düşünceye kapılırsa bununla karnını deşeceğim diye cevap verdi.
2500. oğlancı, tanrı'ya hamdolsun dedi, iyi ki ben sana bir hile yapıp kötü bir düşünceye kapılmadım.
sende adamlık olmadıktan sonra hançerlerin ne faydası var? yürek olmadıktan sonra bunda ne fayda var ki?
tutalım aliden zülfikar'ı miras aldın, tanrı aslanındaki kol, sende de varsa göster.
mesih'ten bir nefes bellediğini farzedelim, i̇sa'nın dudağı, dişi nerde ki a çirkin adam?
kazanmak, bir şeyler elde etmek için diyelim ki bir gemi yaptın, nuh gibi bir gemi kaptanı hani?
cilt 4 müstehcen fikra (3545-3550. beyitler sf. 283)
bir kadın’ın kocasının önünde aşığıyla oynaşmak istemesi
bir kadın oynaşı ile aptal kocasının gözü önünde sevişip buluşmak istiyordu.
3545. kocasına a iyi talihli kişi, ağaca çıkıp meyve toplamak istiyorum dedi.
ağaca çıkınca kocasına baktı ağlamaya başladı.
dedi ki: a merdut ahlâksız... üstündeki lûti kim?
karı gibi onun altına yatmışsın... meğerse sen ne muallakymişsin!
kocası senin başın döndü galiba... çünkü burada benden başka kimse yok dedi.
3550. kadın o üstüne binen kalpaklı herif kim, söyle hele diye birkaç kere daha sordu, söylendi.
adam,a kadın ağaçtan in; başın döndü; adam akıllı bunadın sen dedi.
kadın, ağaçtan indi; kocası ağaca çıktı. kadın da oynaşını göğsüne çekti.
kocası bağırdı: a huur maymun gibi üstüne çıkan o adam kim?
kadın burada benden başka kimse yok ki dedi... kendine gel, senin başın döndü galiba, saçmalama.
3555. adam, bu sözü birkaç kere söylediyse de kadın, "bu armut ağacından olacak!
ben de armut ağacının üstündeyken öyle şeyler gördüm be hey kaltaban!
aşağıya inde bak... benden başka kimse yok, bütün bu hayaller armut ağacından!
şaka ve lâtife bir şey belletmeye yarar... onu ciddi gibi dinle; görünüşte lâtife oluşuna kapılma!
her ciddi şey, maskaralara göre maskaralık, şakadır... fakat akıllara göre de lâtifeler, ciddidir.
cilt 4 allah’tan vahi̇y aliyorum (1850-1855. beyitler sf. 151 (2245. beyit sf.178 ayrıca bknz. sf. 326)
1850. o padişah, ebulhasan’ın ihsanına, kıskanmasına ait ne gibi huylar söylediyse aynen zuhur etti.
çünkü onun önünde giden levhimahfuz’dur... neden mahfuzdur o levh? hatadan!
bu, ne yıldız bilgisidir, ne remil, ne de rüya... tanrı, doğrusunu daha iyi bilir ya, tanrı vahyidir!
sofiler, bunu halktan gizlemek için gönül vahyi demişlerdir.
sen istersen onu gönül vahyi farzet... gönül zaten onun nazargâhıdır... gönül, ona agâh olunca nasıl hata eder?
1855. ey mümin, sen, tanrı nuruyla bakar, görürsün... hatadan, yanılmadan eminsin!
cilt 5 cuha'nin kadin kiliğina gi̇rmesi̇ hi̇kayesi̇ (3325-3330. beyitler 272-273.sf)
mesnevi kahramanı cuha'nın kadın kılığına girip hamamda bir kadına cinsel organını elletmesi...
3325.sözü kuvvetli, cerbezesi yerinde bir vazeden vardı. mimbere çıkmış vaız ediyordu. kadın,erkek herkes mimberin dibine toplanmıştı.
cuha da bir çarşaf giyip yüzünü örttü, kadınlar arasına karıştı. kimse onu tanımıyordu.
bir kadın, vaız edene gizlice sordu:kasıktaki kıllar, namazın bozulmasına sebep olur mu?
vaiz dedi ki:uzun olursa namaz mekruh olur.
ya hamam otuyla,ya ustra ile traş etmen lazım ki namazın tamam olsun, kabul edilsin.
3330.kadın: ne kadar uzun olursa namazın kabul olmaz dedi.
vaız eden dedi ki:bir arpa boyu uzun olursa traş etmek farzdır.
cuha, hemen kızkardeş dedi,bak bakalım, benim kasığımın kılı o kadar olmuş mu? tanrı rızası için elini uzat da bir yokla. bakalım, mekruh olacak kadar uzamış mı?
yanındaki kadın, cuhanın şalvarına el atar atmaz eline aleti geldi.
3335.derhal şiddetli bir nara attı. hoca,sözüm gönlüne tesir etti dedi.
cuha dedi ki:hayır, gönlüne tesir etmedi, eline tesir etti.a akıllı adam, gönlüne tesir etseydi -
18.
-1@3 liseli gibi duruyo. ama @13 de arapça nameler kullanarak gönüllerde yer etmiş durumda. @1 ile @2 yi çözemedim
ve @17 de en sevdiğim edebi eser olan kuran dan alıntı yaparak sevgimi hakettiğini kanıtlamıştır @3 -
19.
0SEN iÇERDEN BEN DIŞARDAN
Hoca’nın eli daralmış. Eşeğini pazara zütürüp tellela vermiş.
Tellal hayvanı övdükçe dayanamayıp fiyatı durmadan yükseltmiş, sonunda eşek yine onun üzerinde kalmış. Tellalın ücretini ödeyip evine zütürmüş. Karısı kapıda karşılayıp:
- Efendi, demiş, bugün iyi bir iş yaptım. Tuzcu geçiyordu, adamı kepekle tuz değiştokuşa yapmaya razı ettim. Terazinin bir gözüne bir torba tuz koyduk, öbür gözüne bizim kepeği. Kepek hafif gelince bileziğimi içine atıverdim. Böylece fazla tuz almış oldum.
Hoca sakalın sıvazlayıp gülümsemiş.
- Ha gayret hatun! Sen içerden, ben dışardan, şu evi ne güzel çekip çeviriyoruz. -
20.
0i̇skoçyalı john napier çarpma – bölme ve toplama – çıkarma arasında bağlantılar kurdu. kurduğu bu bağlantılar mekanik hesap yapma makinalarının temelini attı.
uzun yıllar boyunca insanlar hesap makinasını blaise pascal’ın icat ettiğini düşündüler. aslında ilk icadı onun yapmadığı, ondan 18 yıl önce hesap yapan bir saat icad eden wilhelm schickard’ın yaptığı ortaya çıktı. alman tarihçi franz hammer tarafından bu konuda pekçok belge bulundu. schickard’ın icadı daha önce bulunmasına karşın pascal’ın icadından daha gelişmiş özelliklere sahipti. toplama, çıkarma, çarpma ve bölme işlemlerini aynı anda yapabiliyordu.1957 yılında belgeler ortaya çıkarıldı ve hesap makinasının gerçek mucidi olarak schickard tarihe adını yazdırdı..
1820 yılınca charles xavier thomas de colmar fransa’da ilk ticari hesap makinasını üretti. günümüzde kullanılan hesap makinaları o zamanlar kullanılanlardan çok farklıdır. mekanik sistemler yerine günümüzde mikroişlemcili hesaplayıcılar kullanılıyor. mikroişlemcinin mucidi olan jack kilby bu işlemcileri kullanarak elektronik hesap makinalarını piyasaya sürdü. 1967 yılında ise birkaç arkadaşı ile birlikte ilk portatif hesap makinasını tanıttılar. kilby ve japon firması olan canon 3 yıl sonra ilk ticari cebe sığan hesap makinalarını piyasaya sürdüler. cebe sığacak kadar küçük olan bu cihazlara pocketronic ismini vermişlerdi.
clive sinclair i̇ngiltere’de 1972 yılında sinclair executive adında bir hesap makinası icat etti. pocketronic’ten daha küçük ebatlardaydı. bazıları ilk cebe sığan hesap makinası olarak bunu kabul ediyorlar. i̇ki cihaz arasında teknik farklılıklar vardı. sinclair sonuçları led bir ekranda gösteriyordu ancak pocketronic ısıya duyarlı kağıda yansıtıyor