0
Biraz yatağa uzanıp yıldızları seyretmek istedim ama yok tavandan bir şey gözükmüyor ki.Burası gerçekten çok sıkıcı. Dışarda rüzgara karşı gelip göklere çıkardığım uçurtmaları, her üzgün olduğumda dışarda saatlerce yürüdüğüm sokakları caddeleri yolları hatta tıkış tıkış iettleri bile özledim.Ben özlemlere dalıp gitmişken yatakta birinin daha olduğunu farkettim.Bir an korkuyla doğruldum. Bembeyaz bir Gelinlik giymiş, bembeyaz yüzlü büyük iri gözlü bir kız bana doğru bakıyordu. Hemde benim yatağımdaydı.Şaşkınlıktan gözlerim fal taşı gibi açıldı, bir an titrediğimi farkettim. Korktuğumu farketti elimi tuttu "korkma ben sadece zihnindeyim" dedi. Kaybolsun diye gözlerimi açıp kapadım fakat hala yanımda oturuyordu."dertleşmek ister misin ?" dedi. Galiba artık bende deliriyordum, gerçi delilik böylesine güzel bir kızla aynı yatakta oturmaksa ömür boyu iyileşmemeye razı olabilirdim.Üzerimdeki telaşı biraz atmıştım sadece "isterim" diyebildim."Tamam uzan biraz" dedi. Uzandım oda benle beraber yanıma uzandı. Eliyle tavanı gösterdi. Baktığımda çok şaşırdım. Masmavi bir gökyüzü vardı, çarşaf gibi bir deniz, yemyeşil ortasından nehir geçen bir vadi, "hurdacııı, hurdaaa aleyomm" diyen bir eskici. Herşey tam istediğim gibiydi.Bir an dokunmak için elimi uzattım, elimi tuttu "bunu yapma" dedi. Bunlar hayal olamazdı, rüya hiç değildi deli değildim ben. Elimi tuttuğunda iliklerime kadar hissettim sıcaklığı. Sonra kafasına bana doğru çevirdi."Şimdi buraya en çok sevdiğin kişiyi koyucağız. Bana isim söyle ?" dedi. Böyle bir yere ancak Ebru konulabilirdi."Ebru" dedim."O kim sevgilin mi ?" dedi."Hayır görümcem" dedim.Bir an sevgilim demeyi yediremedim kendime, nede olsa terk edilmiştik. Elini tavana zütürdü, gerçi çektiğinde ebruda manzaraya dahil olmuştu. Nehrin kenarında önce biraz gezindi daha sonra su içti.Öyle bir su içti ki, o nehirden suyu içti ama nehir değilde ben eksildim. Buraya geldim geleli en mutlu anlarımı yaşıyordum. Gerçek miydi değil miydi artık pek umrumda değildi, anın tadını çıkarmaya bakıyordum."Bu iyiliği bana niye yapıyorsun ?" dedim."Ben değil sen yapıyorsun, ben sadece zihnindeyim" dedi. Tekrar manzaraya döndüm herşey dört dörtlüktü. Ebruyu böyle dışardan seyretmek bana müthiş bir haz veriyordu.Bir süre sonra Ebru nehrin yanından uzaklaşıp bir ağacın gölgesinde oturmaya başladı. beklediği biri vardı sanki. Beklediği ben miydim acaba ?.Eğer düşündüğüm gibiyse ve birazdan manzaraya ben dahil olacaksam.O andan sonra ölebilirim, çünkü bu benim için çok fazlaydı. Düşündüğüm doğru çıktı birazdan biri Ebruya doğru yaklaşmaya başladı. Yakınlaştıkça bunun ben olmadığımı anladım. Hayalde bile birleşemiyoruz Ebruyla, neydi benim günahım bilmiyorum."Herşey beni sinir etmek için miydi ? bu çocukta kim bende oturmuş saf saf izliyorum. Değiştir şu kanal allasen ya" diye çıkıştım. Güldü "sabret" dedi. Film devam ediyordu çocuk Ebrunun yanına geldi, biraz konuştular. Konuşma bir süre sonra hararetlendi fakat ses yok ne konuştuklarını duyamıyoruz."Ses versene şuna, ne dediklerini duyamıyorum. Kötü bir şey diyorsa dalıcağım çocuğa" dedim. Yine güldü "Ebru senin için o çocuktan ayrılıyor" dedi. Hadi canım sende biraz usturuplu salla bir yaz günü bizim eve gelmişti Ebru. Tabi hava sıcak evde klima yok bir şey yok terledi. Sırf o terledi diye ertesi gün bebekte 4 katlı klimalı, Türk hamamlı, fin hamamlı, havuzlu bir ev almak için bankadan kredi çektim. Sırf terledi diye bunları yaptım, yinede terk etti şimdi benim için bu çocuğu mu bırakacak ? inanmak zor umarım bu filmde Lostun finali gibi olmaz. izlemeye devam ettim hararetli tartışma bir süre sonra sona erdi. Ebruyla çocuğunun başlarının üzerinde baloncuk belirdi. Ebru çocuğa "buraya kadarmış, kalbimde bir başkası var. Kendine iyi bak." Dedi.Çocuk "pişman olucaksın" dedi ve gitti."Ya bu ne allasen, biraz paraya kıyıp pahalı prodüksiyon yapsaydınız keşke. Baloncuk bütün havayı bozdu, 60 lardaki western filmler bundan daha net" dedim ama bir yandan da içimde kelebekler uçuşuyordu. Ebru benim için o çocuktan ayrılmıştı.En son boş diye bastığım akbil, dolu çıktığında bu kadar sevinmiştim. izlemeye devam ettim çocuk ağır ağır yürüdü ve kadrajdan çıktı. Sonra uzaktan bigibletli biri belirdi.Dua ettim dedim Allahım ne olur bu ben olmıyayım. Biraz yaklaşınca ben olduğumu anladım.Ya yok böyle bir şey hayalde bile fakiriz. Bigiblet nedir ya ? Versene bir lamborghini, bir ferrari ama yok anca bigiblet. Fakirlik genlerimize işlemiş."Ya gözünü seveyim hadi ferrariden geçtim, yok muydu elinizde bir megane, bir clio, passat hiç olmadı bir unicorn felan. Rezil ettiniz kıza beni yemin ediyorum" dedim. Susda izle şunu der gibi baktı suratıma "iyi bak bigiblete" dedi.Öyle deyince bigibleti incelemeye başladım.Ve farkettim; Bigiblet Ebrunun iki seleli bigibletiydi.Öne ben otururdum arkayada o.Bütün mahaleyi gezerdik.O bigibletin bende Anlamı çok büyüktü. Bazı küçük şeylerin taşıdıkları anlam maddi değerleriyle ters orantılıdır. Utandım kendimden herşey düşünülmüştü, en kral yönetmene taş çıkartıcak çekim teknikleri, güzel bir set ortamı, izleyiciyi sürekli şaşırtan bir senaryo ve efsane bir final. Bunların hepsi benim içindi, sırf ben mutlu olayım diyeydi. Biskletle Ebrunun olduğu ağaç kenarına vardım. Koştu sarıldı bana, "özlemişimm" dedi."Bende, hemde en çoklusundan" dedim. Atladı bigibletin arka selesine sarıldı belime. Bigibletle ilerlerken Etkileyici manzarada kaybolup gittik.
Manzara kayboldu, tavan yine eski tavan oldu. Hiç bitmesin isterdim ama herşeyinde bir sonu vardı tabi."Çok teşekkür ederim, sabahın köründe okula gitmek için uyanıp, kar tatili olduğunu öğrendiğim anlarda bile bu kadar mutlu olmamıştım. Gerçekten beni çok mutlu ettin" dedim."Üzgün olduğun anlarda, kendini mutlu etmeyi bilmen lazım" dedi. Kalktı yataktan duvağını çıkarttı yere bıraktı. Uzun boylu buğday tenli sarı saçlı daha önce görmediğim kadar güzel bir şeydi."Ben artık gitmeliyim" dedi."Üzerindeki gelinliğe bakarsak nikaha yetişeceksin herhalde" dedim."Tanımadın mı ?" dedi. Anlamsızca bakıp "neyi" dedim."Gelinliğe iyi bak" dedi. Dikkatli bakınca farkettim bu Ebruyla baktığımız gelinlikti. Bakmak için girdiğimiz gelinlik mağazasında, Ebru bu gelinliği giymişti. Gelinlik güzeldide, fiyatı tam 7.000 dolardı. Gelinliğin fiyatını söyleyen görevliye "mağazanın fiyatını sormadım, gelinlik ne kadar ?" demiştim. Ebru bozulmuştu, duvağı çıkartıp yere koymuştu ve gelinliği çıkartmak için kabine gitmişti.
Şimdi gelinlik olayını çözmüştüm. Niye giymişti ki bu gelinliği ? Anlam veremedim."Neyse benim gitmem lazım" diye yine tekrar etti. Tamam git gitde kimsin nesin ? Tüm bu olanların anlamı ne ? Bir daha seni görebilecek miyim? Bunları cevaplada öyle git değil mi."Bir daha seni görebilecek miyim ?" dedim."Bu senin elinde, ben sadece zihnindeyim" dedi. Sabahtan beri tutturmuş bir zihnindeyim zihnindeyim! Başka bir şey bildiği yok."iyide seni nasıl çağıracağım? Üç kere el şaplatsam, amuda kalkıp wish you were here'yi tersten söylesem yada bu tip şeyler yapsam gelir misin ?" dedim."Sadece zihnindeyim, nasıl çağırırsan çağır" dedi. Hiç bir soruma adam akıllı bir yanıt alamamak üzmüştü."Peki son olarak ismin ne bari onu söyle" dedim."Bilmem sen koy" dedi. isim koyma konusunda pek iyi sayılmam en son erkek kangal köpeğime pelinsu ismini koymuştum. Babam ismini sen koy bakalım deyince stres yaptım.Hep babamın gözüne girmek için çalıştım, fakat hiç başaramadım. Neyse konumuz bu değil."iyi bari geldiğinden beri zihninde zihninde deyip duruyorsun. ismin "Zihninde" olsun. Sana bundan sonra "Zihninde" diyeceğim" dedim baktım kaybolmuş. Sormayı unuttum inş. süt içiyordur. Böyle insanların yaşaması lazım.
Tümünü Göster