1. 1.
    +24 -6
    """"ön edit: """"
    hafızamı biraz daha zorlayarak anlattıklarımı biraz daha detaylandırdım.
    bazı hayatların sıraları değişti. gecikme için ayrıca özür dilerim.
    """"ön edit: """"

    hatırladığım ilk hayat tarih öncesi çağlara ait
    bundan öncesi yok. siz nasıl hatırlamıyorsanız önceki hayatlarınızı, ben de bundan öncesini hatırlamıyorum.

    siyahlarla dolu bir hayat.
    toplasan 20 kişi var etrafımda. ateşin etrafında toplaşıp, iniltili şarkılar söylediğimizi hatırlıyorum.
    akrabalık derecemi bilmediğim 20 kişi...
    kadın erkek sayısı yarı yarıya. hangisi anam, hangisi bacım bilmiyorum *

    babam belli gibi...
    adı "kül"
    grubun en irisi, en cesuru,
    gözlerinin içine bakmaya korkuyor herkes.
    bazen gidiyor bir yerlere... bir süre gelmiyor.
    bazen bir geliyor, ağzı burnu kanlar içinde, topal, yaralı.
    bazen bir geliyor, yanında bir kadın, kadının elinde parlak taşlar ve et.
    yeri hep belli Kül'ün. mağaranın en üst basamağı onun.
    oraya kıvrılıp yatıyor kül.
    homurdayarak uyuyuor ve bazen bağırarak uyanıyor. ya da uyandıktan sonra bağırıyor. bilemiyorum.
    kadınlar onun, herşey onun.
    boyum uzadığında ( yani mağaranın girişinden eğilerek geçecek kadar olduğumda ) kül uzaklara daha az gider olmuştu.
    artık daha sık aidiyet bildiriyordum ona.
    kafasını bir anda getirip alnıma vuruyordu, gözlerimin içine bakmaya çalışıyor, orada bir şeyler arıyordu sanki.
    daha önce gruptaki ergen erkeklerden biri onun bu ritüeline homurdanarak cevap vermişti, hatırlıyorum. anında burnunu ısırıp sonrasında öldürene kadar kafasını taşlara vurmuştu.
    ne yapmamam gerektiğini biliyordum.
    sadakatimi sunmuştum her seferinde.
    ama bir gün bunun yeterli olmadığına karar verdi sanırım.
    göğsünü şişirip şişirip beni itekledi.
    gitmenin zamanı geldi diye düşünüyorduk ikimiz de.
    o gitmemi istiyordu, ben gitmek zorunda olduğumu biliyordum.
    kaçtım...
    dışarıda 3 güneş doğuşu ve batışı süren bir yağmur vardı.
    yuvarlanarak veya zıplayarak, kayalardan aşağı indim.
    kısa ağaçların olduğu alana geldiğimde güneş doğmuştu artık.
    akşama kadar yürüdüm.
    hava kararırken ileriden gelen ateşler gördüm.
    saklanmak yerine onlara da aidiyet sergilemeliyim diye düşündüm.
    ama 4 ateş huzmesi daha bana tam yaklaşmamıştı ki, ince bir ıslıkla gökte süzülen mızrağı gördüm.
    omzumdan giren mızrak arka taraftan çıkmıştı.
    bağırmadım, sızlanmadım. Kül'ün öğrettiği birşey di bu. bağırırsam gelenler daha da sinirlenecekti.
    dizlerimin üstüne çöktüğümde geldiler.
    birisi bu başarılı atışını kutlarcasına zıplıyor ve kahkahalar atıyordu.
    en iri yarı olanı gelip saçlarımdan tuttu. kafamı kaldırıp yüzüme baktı.
    ben gözlerine bakmadım.
    beni yere itti.
    bir diğeri elindeki mızrağı kalçama sapladı.
    artık hiç hareket edemiyordum.
    iri yarı olanı sırtındaki kurt postunun içinden keskin ve sivri bir taş çıkardı.
    boğazıma sapladı.
    ellerine ve yüzüne sıçrayan kanı silmedi, bağırmadı.
    gözlerim kararırken diğerlerinin zafer çığlıkları kulaklarımı son kez dolduruyordu.
    sonrası karanlık zaten, tahmin edersiniz.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +3 -2
    2 nci hayatımda biraz daha kalabalık bir grubun üyesiydim.
    kadınlar ile birlikte ağaçların arasında dolaşıyorduk sürekli.
    her yer yeşil.
    ağaçlardan meyveler topluyor, yerlerden bitkiler yoluyorduk.
    fazla uzun sürmeyen bir hayat olmuş sanırım.
    derenin altını oyduğu toprak parçası koptuğunda kendimi suyun içinde buldum.
    kadınlar bağırıyordu.
    suda sürüklenirken önce omzum çarptı bir kayaya, sonra kalçam.
    sonra muhtemelen başımı vurdum bir yerlere.
    kulaklarım çınladı, gözlerimde karıncalar yürüdü.
    nefes yerine su giriyordu ciğerlerime.
    döne döne, bata çıka yok olup gittim sonra.
    ···
  3. 3.
    +4 -3
    3 ncü hayatımda sapsarı yerlerdeydim.
    toprak sarı, topladığımız şeyler sarı, biz sarı.
    otlardan veya sazlardan yapılmış bir kulübede yaşıyoruz.
    kadınım ve çocuklarım var.
    sakallarım ve havyan derisinden elbiselerimiz var.
    sıcak zamanlarda suları yönlendiriyorum sarı bitkilerin arasında çapayla,
    soğuk zamanlarda ateş karıştırıyorum ince bir sopayla.
    arada çıkıyorum kulübeden dışarı, mızrağımla domuz benzeri bir şey kovalıyorum.
    adına Çalı dediğim bir domuz var.
    ne zaman yaklaşsam izine, alay eder gibi kaçıveriyor yanımdan.
    kurduğum bütün tuzakları bir bir yıkıveriyor.
    bir gün dar bir geçitte kıstırıyorum bunu.
    mızrağımı gözlerinin hizasında tutmaya çalışıyorum.
    benden ağır ve güçlü Çalı.
    koşarak yaklaşıyor.
    önce mızrağı, sonra kollarımı, sonra omzumu delip geçiyor sarı dişleriyle.
    dönüp bir hamle daha yapıyor.
    kaygan yerden kalkamayınca ikinci darbeyi kalçamdan alıyorum.
    defalarda geçiyor üstümden bedenimin yerini de değiştirerek.
    buz, çamur ve yaprakların içinde dalıyorum karanlığa yine
    ···
  4. 4.
    +2 -1
    4 numara çok kısa sürmüş anlaşılan.
    sadece salıncak hatırlıyorum.
    muhtemelen çocuk yaşta öldüm.
    ben ölürken gidip gelen tahta bir salıncak.
    sadece bu
    ···
  5. 5.
    +3 -2
    5 nci hayatımda bir kadındım.
    çinli olduğuma eminim.
    doğum yaparken çektiğim acıyı hatırlıyorum. fenaydı gerçekten
    savaş veya başka bir nedenle günlerce yürüdüğümüzü, başka bir yere göç ettiğimizi hatırlıyorum.
    dayak yiyorum kocamdan. belli aralıklarla dövüyordu beni. ağzımı burnumu kan içinde bırakıyordu.
    yine böyle bir dayak esnasında yüksek bir yerden düştüm. kucağımda bir bebekle beraber.
    bebek altımda kalmasın diye havada dönmeye çalışıyorum.
    ama nafile.
    yine kalçamda ve omzumda inanılmaz bir acı.
    bebeğimin kanlı yüzüne bakarak yumuyorum gözlerimi.
    ···
  6. 6.
    +1 -4
    6 ncı hayatımda da kadın oldum.
    sıradan ve uzun bir hayat hatırlıyorum.
    anlatılacak pek birşey yok.
    muhtemelen yine avrupa içinde bir yer.
    kahverengi bir hayat düşünün.
    kocam kahverengi, ben kahverengi, evimiz eşyalarımız herşey kahverengi.
    keman çaldığımı ve nota yazdığımı hatırlıyorum.
    şu anki hayatımda notaları çok çabuk öğrenmemi buna bağlarım mesela.
    kocama ceketini giydirirken görüyorum kendimi bazen.
    yüzüğünü öpüp ( ne alakaysa ) uğurluyorum kapıdan.
    balkondaki begonvilleri sularken düşüveriyorum boşluğa.
    önce omzum vuruyor bir yerlere, sonra kalçamın üzerine çakılıyorum betona.
    at arabaları geçerken kararıyor gözlerim.
    ( at arabaları ve kahverengi ağırlıklı bir yaşam... muhtemelen italya veya doğu avrupa ülkelerinden biri )
    ···
  7. 7.
    +2
    7 nci hayatım da epeyce uzun.
    ama hatırlanacak çok birşey yok.
    çünkü bir rahiptim.
    isa mesih'ın heykeli önünde günlerce gecelerce dua ettim.
    mum ışığı ve uzun tespihlerden başka bir şey yok hayatımda.
    bir de haçlı ordusu.
    üzerinde kırmızı bir haç işareti olan ince zincirlerden yapılmış bir zırh giyiyorum.
    atsızım. elimde uzun bir mızrak.
    günlerce gecelerce yürüyoruz.
    hep latince dua ediyorum.
    başka hiçbirşey konuşmuyor, çok az yemek yiyorum.
    çok yüksek bir kaleye tırmanırken omzuma batan bir mızrak yüzünden aşağı düşüyorum.
    kalçam ve omzum acırken üstüme başka cesetler yığılıyor.
    son nefesimde güneşi göremiyorum.
    ···
  8. 8.
    +3
    8 nci kez hayata yine kadın olarak geldim.
    daha çok küçük yaşlardayken seviştiğimi, sonrasında sürekli seviştiğimi, başka başka adamlarla seviştiğimi hatırlıyorum.
    muhtemelen bir fahişeydim. ya da sürekli tecavüze uğruyordum.
    bu size çok ekstrem gelebilir ama, tarih kadınların mal gibi alınıp satıldığı ve sadece fahişe muamelesi gördüğü çok fazla hikaye içeriyor. yani kadınların günümüzdeki haklara sahip olması çok kısa bir dönemden ibaret. daha öncesinde hep taciz, hep tecavüz.
    bana inanın, bu anormal değil.

    neyse.
    iki katlı bir evdeyim. bazen dayak yiyor, bazen kırbaçlanıyorum. yer muhtemelen ispanya. uzun çiçekli elbiseler var üzerimde. muhtemelen çingeneyim. altın dişli bir adamdan çok korkuyorum. beni en çok o incitiyor. hatta en son o incitiyor. atla bir yerlerden kaçmaya çalışırken bir ağaca takılıyorum. attan düşüyorum. kalçamın üzerine o kadar sert düşüyorum ki kemiklerimin sesi geliyor. sonra bu altın dişli adamın karşısına zütürüyorlar beni. ben bir tahtanın üzerinde yatıyorum. gibini çıkarıp üzerime işiyor. susuz ve açım. ama hareket edemeyecek kadar ağır durumdayım. kocaman bir çekiçle omzuma vuruyor. son darbe gözümün üstüne geliyor. sonrası yok.
    ···
  9. 9.
    +1
    9 ncu kez yaşadığım hayat çok fluğ...
    ya deli ya da zihinsel engelliydim.
    kar hatırlıyorum. bol bol kar.
    kuzey ülkelerinden birindeydim muhtemelen.
    yalın ayak karlara bastığımı ve aynı yapraksız ağaca baktığımı hatırlıyorum. bir kapıya sürekli omuz attığımı ama kapıyı kıramadığımı hatırlıyorum. omzumda muhteşem ağrılar. beni bir yatağa bağladıklarını ve kalçadan aldığım bir yaradan sonra herşeyin tamamen karardığını hatırlıyorum.
    ···
  10. 10.
    +2 -11
    10 ncu hayatım arap yarım adasında geçiyor.
    belki de en kayda değer hayatım bu.
    10 ncu hayatımda yaşadıklarımı bir kaç yerde anlatma gibi bir şapşallığım oldu.
    bu yüzden çk insandan tehditler aldım. bir dönem hakkımda dava bile açıldı.

    evet tahmin ettiğiniz gibi...
    10 ncu hayatımı hz.muhafazid'in sahabelerinden biri olarak yaşadım.
    ona ilk başta inanmamıştık. kimse inanmamıştı. ben yaş olarak ondan büyüktüm. söyledikleri hepimizin , hatta atalarımızın söylediklerini reddeder nitelikteydi. ona inanmaktan başka çarem olmadığı için ona inananlardan biriydim ben. ölene kadar da ona olan inancım şüphe içerisindeydi. ama anlattıkları bize , toplumumuza huzur veriyordu. bu bir tercihti. ondan öncekileri reddetmekle çok şey kaybetmemiştik. ona iman etmekle de çok şey kazanmamıştık. dediğim gibi , birbirine yakın iki seçenekten biriydi o. ben de diğer seçeneğin tamamen ekarte olacağını önceden gördüğüm için ona iman etmiştim.
    kardeşim Amr bin hişam dı. sizin bildiğiniz adıyla ebu cehil. muhafazidin ona yaptığı haksızlığı anlattığım için başım o kadar derde girdi ki anlatamam. burada da anlatmayacağım.

    10 ncu hayatımdan biraz bahsettiğimde herkes hz. muhafazid'in nasıl biri olduğunu sorar.
    siz sormadan ben anlatayım.
    çok sessiz biriydi. gözleri sürekli uzaklara bakardı. az konuşur, hiç gülmez sadece tebessüm ederdi. hiçbirşey onu kızdıramazdı. ama anlatılan efsanelerdeki gibi birisi de değildi. senin gibi benim gibi birisiydi. ince uzun bir yüzü vardı. elleri narindi. saçları ilk zamanlar uzunken, cihad ile ilgili ayeti açıkladığı günün ertesinde saçlarını kazıttı. yeşil cübbe giydi.

    cihad için çıktığımız bir seferde hayatımı yitirdim.
    daha fazla ayrıntıya da gerek yok sanırım
    ···
    1. 1.
      0
      Ahahha ah şu ateyizler ah
      ···
  11. 11.
    +2 -1
    11 nci hayatımda en ok hatırladığım şey atlardı.
    atların arasında uyuyarak büyüdüm.
    atlar ile ilgi bir çok ayrıntı daha...

    hayvan postlarından yapılan elbiseler hatırlıyorum.
    muhtemelen ortaasya kavimlerinden birindeydim.
    köyleri yağmalayıp kadınlara tecavüz ediyorduk.
    daha düzenli bir ordu karşısında yapılan savaşta öldüm.
    çok hızlı giden bir at çipnedi beni. omuzdan çarpıp yere düşürdü. sonra da sırtıma ve kalçama bastı. ayağa kalkamadım. başımı çeviremedim. nefes alırken ciğerlerime çamur ve tahta parçaları doldu. bağıramadım bile.
    ···
  12. 12.
    -1
    12 nci hayatımda muhtemelen bebekken öldüm.
    hatırladığım tek şey kocaman bir çift meme, ve tatlı ninniler söyleyen şişman bir kadın.
    başka hiçbirşey yok.
    ···
  13. 13.
    +6
    13 ncü hayatımda bir sürü çıplak zenci hatırlıyorum.
    hemen puştluğa çekmeyin olayı.
    çünkü muhtemelen afrika kabilelerinden birinde yaşadım.
    yaşıtım kızlarla duman dolu bir barakanın içinde seviştiğimizi hatırlıyorum.
    gözlerim yanıyordu dumandan. haşhaş veya esrar tütüsülüyorduk deme ki.
    kızlı erkekli grup yapmamız da dinsel bir ritüeldi galiba.
    vahşi bir hayvan taraından öldürüldüğümü ve daha o sırada çok genç olduğumu hatırlıyorum. hiç acı hatırlamıyor olmam muhtemelen o uyuşturucu duman yüzünden.
    ···
  14. 14.
    +4
    14 ncü hayatımda yine avrupa civarlarında bir yerlerdeyim.
    almanya veya fransa olabilir.
    bir dükkan içindeyim. ayakkabı yapıyor veya tamir ediyorum. mutluyum herhalde ki kaval veya flüt benzeri birşeyler çalarken etrafımda insanlar dans ediyor bazen. iki kişi tarafından dövüldüğümü görüyorum sonra. aynı elbiseden giymiş olmaları asker olduklarına işaret.
    muhtemelen mezhep kavgası söz konusu yaşadığım yerde.
    yüksek bir yerde kafamdaki bezi/çuvalı çıkarıyorlar. bir kitap uzatıp öpmemi istiyorlar. öpüyorum. ama yine de bezi kafama geçirip ayaklarımdan yukarı kaldırıyorlar. sonrası boşlukta geçen bir-iki saniye. önce omzuma sonra kalçama aldığım sert darbeden sonra tamamen gidiyor görüntü. ağlayarak ve "neden" diyerek ölüyorum.
    ···
  15. 15.
    -3
    15 nci hayatımda kadındım.
    çok şatafatlı bir sarayda beyazlar içinde bir çocukluk hatırlıyorum.
    kırmızı, beyaz ve lacivert içerin bir bayrak var her yerde ( ingiltere veya onun sömürgelerinden biri olabilir )
    iki beyaz atın çektiği krmızı bir arabanı arkasında omzunda apoletler olan bir adamla evleniyorum.
    günlerce, gecelerce sevişiyoruz. başımızda uşaklar var. bazı pozisyonlarda uşaklar elimden tutup yardım ediyorlar falan.
    ( nasıl bir fantezi lan bu )
    kocam olan adam hayli yakışıklı. belli ki saray eşrafından biri.
    yarı çıplak dolaşıyoruz sarayın bahçesinde. çıplak ata biniyoruz falan.
    daha esmer bir erkekle sevişiyorum sonra. belli ki kocamı falan aldatıyorum. ( daha esmer olan bana daha derin şeyler hissettiriyor )
    sonrasında çok fazla duman çıkaran tüfekler ile birlikte bir manga asker nişan alıyor bize. gözlerimin bağlanmasını istemiyorum.
    ilk kurşun kasığımdam girip kalçamdan çıkıyor. sonraki omzumdan girip sırtımdan.
    dizlerimin önüne çökerken tüfekler birkaç saniye sonra ikinci kez dolduruluyor. burnuma ve ağzıma dolan kan yüzünden nefes alamıyorum.
    ···
  16. 16.
    +4
    16 ncı hayatımda bir denizciydim.
    denizde doğup denizde büyüyen biri.
    zeytin ağaçları ve yelkenli bir gemi görüyorum.( muhtemelen akdeniz civarlarında bir ülke )
    sürekli yuvarlak tahta fıçılar taşıyorum gemiden limana, limandan gemiye.
    geceleri şarap için gökyüzünü seyrediyoruz arkadaşlarımla birlikte. şarkı söylüyor, ayaklarımızı tahta güverteye vuruyoruz ritmli bir şekilde.
    hasta oluyorum sonra. kötü kokulu taş bir binaya zütürüyorlar beni. ellerim, parmaklarım ve burnum çürüyor, görüyorum.
    heryerim bezlere sarılı. canımı çok acıtan bir sıvı sürüyor benim gibi sarıp sarmalanmış hastalar.
    omzumdaki ve kalçamdaki yara o kadar büyük ki içinde yumruğum kaybolur.
    güneşe çıkarıyorlar sonra beni.
    martı sesleri duyuyor, denizin tuzunu hissediyorum yaralarımda... acıyorlar.
    güneş batarken nefes alamıyorum artık. almak da istemiyorum zaten. yaşım ya 30, ya 40... kireçle boyanmış duvara veriyorum sırtımı... öylece ölüyorum.
    ···
  17. 17.
    0
    17 nci hayatımda bir asker çocuğuyum. daha küçük yaşta tanışıyorum silahlarla.
    hangi ülke olduğunu bilemiyorum ama babamın şatafatlı bir asker elbisesi var.
    daha çocuk yaşta cephanelikteki askerlerle şakalaşıyorum. bir tanesinin şapkasını başıma takıp emirler falan veriyorum, gülüşüyorlar.
    cephanelik gibi bir yere giriyorum.
    sanıklar içindeki tüfeklerden birini alıp içine mermi koyuyorum. karşıdaki sandıklarda birine hedef alıp ateşliyorum tüfeği. vurduğum sandıktan daha büyük ses geliyor. alevler, alevler, alevler.
    dışarıdan bağırışmalar geliyor. ama kimse içeri giremiyor. sandıklar birbirini uçuruyor havalara. üzerime taşlar, demirler yağıyor. omzumdan ve kalçamdan giren iki şarapnel paramparça ediyor bedenimi.
    tek bir ses çıkaramadan, tek bir çığlık bile atamadan birkaç saniye içinde bitiyor herşey. çok şiddetli ama çok kısa süren bir acı hatırlıyorum. muhtemelen patlama ile birlikte tamamen parçalandığım için...
    ···
  18. 18.
    +1
    18 nci hayatımda bir dişiydim yine panpalar.

    kiraz hatırlıyorum. bol bol kiraz. ( vişne de olabilir )
    bana kirazları ( yada vişneleri ) veriyorlardı. ben de saplarını koparıp tahta bir varilin içine atıyordum.
    aynadaki yüzümü hatırlıyorum sonra. down sendromlu bir kızdım ben. böyle gözleri kısık, ensesi kocaman, güler yüzlü bir down sendromlu...
    elleri buruş buruş bir annem vardı, ( belki de ninem ) öpüyordu başımdam.
    nasıl ödlüğümü hatırlamıyorum.
    zaten bu hayatımda hatırladığım tek şey kirazlar ( ya da vişneler )
    ···
  19. 19.
    +1 -1
    19 ncu hayatımda sıradan bir çobandım yine. muhtemelen kuzey afrika civarlarında biryer. çünkü ezan sesi hatırlıyorum.
    sonra kitap hatırlıyorum. sağ taraftan sola doğru okuyor olmam yine arapça etkisi altındaki bir ülkede olduğumu gösteriyor.
    mısır veya cezayir olabilir. belki de filistin.
    çok kitap okuyorum geceleri. gündüzleri de keçilerin peşinden koşuyorum.
    biraz büyüdüğümde başımda daha büyük bir sarık görüyorum. önümde bir sürü öğrenci.
    ben okuyorum, onlar tekrar ediyor.
    akşamları büyükçe bir avluda oturuyoruz. ben anlatıyorum, herkes dinliyor. tıpkı şu an yaptığım gibi. ne anlattığımı hatırlamıyorum. ama herkesin anlattıklarıma çok önem verdiği belli.
    yüksekçe bir ağaçtan düşerek ölüyorum sonra. tabi ki omzumdan ve kalçamdan yara alarak.
    ···
  20. 20.
    +2
    20 nci hayatımda japondum
    yıl 1800 ler falan.
    nereden biliyorum, çünkü ateşli silahlar var.
    atım, avradım, silahım var.
    ama evin başl köşesinde samuray kılıcı duruyor.
    boy boy kimono giymiş çocuklar hatırlıyorum. hepsi çocuklarım olmalı.
    kukusu hayli kıllı iki ayrı hatun hizmet ediyor bana. belli ki varlıklıyım. ( kukuları aklımda kalmış niyeyse )
    tahta yontuyorum kılıcımla. sürekli tahta yontuyorum.
    birilerine accayip kin besliyorum ama. gece gündüz plan yapıyorum. planları hatırlamıyorum ama içimdeki kin bayağı birikmiş ve ısınmış.
    japon evlerini bilirsiniz. herkes yerde bağdaş kurar, yarım saatte bir finsan çayı veremezler birbirlerine. öyle bir yerdeyiz.
    odada 9 tane erkek var.
    hepsi benimle aynı yaşta. biri daha yaşlı.
    yaşlı olan önünde eğiliyoruz. bir nevi ona tabiyiz. artık aşiret reyisi midir nedir bilemiyorum.
    kılıç koyuyorlar önüme.
    üstüne bir ağacın yaprağını. ( muhtemelen çınar. hani şu kanada bayrağındaki gibi )
    kılıcı alıp dönüyorum arkamı. önümde başka bir adam.
    karnına sokuyorum kılıcı. ve çeviriyorum. karnında curuluk şuruluk guruluk sesler geliyor. adam tek bir kez bile ah demiyor.
    yığılıyor karnındaki kılıcı tutarak. yüzü koyun düştüğünde kılıcın kalan kısmı da giriyor döşüne. arkadan çıkıveriyor kıpkırmızı.
    dönüp yaşlı adama bağırıyorum.
    o da bana bağırıyor. eliyle dışarıyı işaret ediyor.
    tahta sürmeli kapıdan bahçeye adımımı atar atmaz patlıyor silahlar. omzumdan vuruluyorum. verandanın altından biri saplıyor kılıcı kalçama. yığılıp kalıyorum. son bir hamleyle ayırıyorlar başımı gövdemden. son saniyede bedenimi ve boynumdan sıçrayan kanları görüyorum yere düşen başımdaki kırpışan gözlerimden.
    ağzımda ekşi bir tat, kulaklarımda muhteşem bir çınlama ile dalıyorum karanlığa yine.
    ···