0
dışarda çiğnenmemiş kar, üstüne bastıkça gıcırdıyordu. kitapçının köşesinden tenha caddeye dönerken içinde bir boşluk vardı. saatine baktı: ona geliyordu. "nereye gideceğim? keşke polis kuşkulanıp karakola zütürseydi beni. değişik bir gece olurdu. belki onu da bulup getirirlerdi. birlikte çıkardık. sonra, sıkıntı. o bitti. haşet'te kitap arayacağım. niye koşuyorsun? davete geç mi kaldınız? her zaman geç kalanlar bulunur. hindi dolması daha bitmemiştir. bu gece insanların hindi yemesi gerekir. bulamayanlar üzülür. yılbaşı hindisi... ooooo! eğlenmek de zorunludur bu gece. sinemalar, tiyatrolar, barlar doludur. evlerde toplantılar vardır. küçük bir toplantı demişti avukat. göz kırpmıştı. 'neydi o yılbaşı gecesi donattığımız masa. şu mehmet bey ne şakacı adam. kırdı geçirdi bizi.ama karısı... sorma kardeş.' küçük kumarlarınız vardır. on kuruşluk tombalalar. şimdi kim bilir kaç evde, kim bilir kaç kadının 'aman ayol, bu ne kötü şans böyle,' sözüne karşılık kim bilir kaç erkek 'üzülmeyin; kumarda kaybeden aşkta kazanır,' diyordur. kim bilir kaç erkek de acele edip bu sözü ondan önce söyleyemediler diye onu kıskanıyordur. biliyorum sizi. küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. büyüklerinden korkarsınız. akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. sizi bekleyenler vardır. rahatsınız. hem ne kolay rahatlıyorsunuz. içinizde boşluklar yok. neden ben de sizin gibi olamıyorum? bir ben miyim böyle düşünen? bir ben miyim yalnız?
yusuf atılgan-aylak adam