/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +40 -3
    Bu benim buradaki son hikayem olacak. Nickaltımda öncekileri bulabilirsiniz. Uzun süren bir hikaye bu; bittiğinde ise hesabımı kapatacağım. Nedenlerinden hikayede ara ara bahsederim. Benimle iletişime geçmek isteyenler; hikaye bitmeden bana ulaşırlarsa, onlara bana ulaşabilecekleri kanalları söylerim. Son, daha yeni başlıyor...
    ···
  2. 2.
    +15
    izmir’den Ankara’ya 2 sene önce taşındım. Bu süreçte yaşadığım ilişkileri anlatacağım. Ankara’da Kuğulu Park’ın oralarda tek başıma yaşadığım bir ev var. Burada, arkadaşlarımın, ailemin hatta sevgilimin bile bilmediği bir yaşantım var. Kimsenin benden beklemediği bir yaşam tarzı bu. Burada yıllardır beni tanıyan çoğu insanın da okuyunca şaşıracağı bir yaşam bu. Adeta ikinci bir kimlik gibi. Bu hikâyeden sonra evime gelip beni görecek olan kişilerin de böyle düşüneceğini biliyorum. “Aa o sen miydin ben daha farklı bir tip bekliyordum” diyecekler. Öncelikle herkese tavsiyem, dışardaki insanların rol yaptığını bilmeniz ve onlara önyargıyla yaklaşmamanız. Kimin kendi karanlığında neler sakladığını bilemezsiniz… Ve de şunu belirtmek isterim; bu hikayedeki karakter, kişi ve olayların gerçek olup olmadığını ne kadarının doğru ne kadarının hayal olduğunu asla bilemeyeceksiniz… Sizi, bu kokuşmuş sözlük ortdıbının son yıllardaki en sürükleyici hikayesiyle baş başa bırakıyorum…
    ···
  3. 3.
    +13
    Önce kendimden başlayayım. Gerçi önceki bazı başlıklarımda kendimden bahsetmiştim ama hem hayatımda değişen şeyler var hem de bir hatırlatma iyi olur. 30 yaşındayım, sosyolog olarak çalışıyorum. Dışarda efendi, herkesle samimi olmayan ama samimi olduklarıyla güzel bir arkadaşlığı olan, uzun boylu ve fit sayılabilecek bir vücuda sahip, kibar, diksiyonu düzgün, ses tonu çoğu insan tarafından takdir gören, eğitimli ve zeki bir insan olarak tanınırım (Etraftan bizzat duyduğum cümleler bunlar). Kısacası genel anlamda çoğu insandan olumlu geri dönüşler alan bir insanım. Peki ya, bu özelliklerim gerçekten ben miyim, yoksa sadece bir rolden mi ibaret?
    ···
  4. 4.
    +13
    Tabii ki bunlar birer sahtelik. Modern hayatta sosyalleşebilmek ve hayatımı idame ettirebilmek için kişiliğimi gizlediğim birer maske. Hepimizin yaptığı gibi. Aslında bu hikâyeyi, benim gibi olanlar için de yazıyorum; oynadığı rollerden sıkılarak, gerçek benliğinden bahsedebilecek birilerini arayanlar için. Burada rahatsınız, esas kimliklerinizi ortaya çıkartabilirsiniz. Benim de yapacağım şey tam olarak bu olacak. Doğaçlama bir şekilde, hissettiklerimi buraya aktarmak ve sonrasında kaybolmak. Rahatlamış bir şekilde özgürlüğünü elde etmek. “Self-destruction” yoluyla hiçliğin dehlizlerinde yeniden doğmak…
    ···
  5. 5.
    +12
    Gerçekte nasıl biri miyim? Söyleyeyim. işin gerçeği, mesleğime tamamen zıt bir şekilde, insanlardan nefret ediyorum. Onlarla bir arada olmak, o kokuşmuş benliklerini solumak, aptalca fikirlerini dinlemek, kısacası katlanmak. Her gün, her an… Korkunç! Esasen hazcılık üzerine kurulu bir hayatın peşindeyim. Şu kısacık ömürde hazsız geçen her anın pişmanlığı içindeyim. Yani, yaptıklarımın değil, yap(a)madıklarımın pişmanlığında kavruluyorum. O sebeple, gerçek hayatımda olabildiğince hazla dolu saatler yaşıyorum, yaşatıyorum. Birine haz verdikçe, kendi benliğimin tamamlandığını hissediyorum. Birisinin rahatlamış bir şekilde parıldayan gözleriyle bana bakması, taktan insanlarla geçirdiğim her andan öte bir mutluluk veriyor.
    ···
  6. 6.
    +10
    Evet, insanlardan nefret ettiğimi söylemiştim; bu noktada, gerçek kimliğini ortaya koyabilenleri ayırmam gerekiyor. Bana dışardaki rolüyle değil içinde taşıdığı gerçek benliğiyle gelen insanı seviyorum. Dünyanın gerçek işleyişini anlamış insanlar oldukları için, onlarla benliğimi birleştirmeyi seviyorum. Günün değil, hayatın bütün yorgunluğunu birbirimiz üzerinden akıtmayı seviyorum. Hayallerini benim vasıtamla gerçekleştirebilen insanları seviyorum. Bu, sen de olabilirsin. Sadece içindeki sesi dinlemen ve ona direnmeyi bırakarak uyum sağlamaya başlaman yeterli…
    ···
  7. 7.
    +7
    Uzun bir giriş oldu farkındayım ama bu gerekliydi; tıpkı uzun tutulan bir ön sevişmenin getirisinin iki taraf için de çok daha iyi olması gibi. Hem benim için hem de senin için. Hikâyeye başlamadan önce beni tam anlamıyla hissetmeye başlaman lazım ki benimle bir bütün olarak hikayemde kaybolabilesin. Şimdi, beraber gelişiyoruz…
    ···
  8. 8.
    +8
    Bahsettiğim gibi; Ankara’nın nadir güzel yerlerinden birinde tek başıma yaşıyorum. Tunalı, Kuğulu Park, Seğmenler Parkı, Bestekar Sokak vs. evime çok yakın olunca, gerçek kimliğimin istediği gibi bir hayat sürebiliyorum. Bu 2 senede birçok kadınla tanışma fırsatım oldu; bu konuda hayatımın en verimli dönemini yaşadığımı söyleyebilirim. Bu hem kendi başıma yaşamamın hem kendimi tanıyarak karşı tarafa iyi bir şekilde tanıtabilmemin hem de yaşımın kadınlar üzerinde yaptığı “olgunluk” etkisinin birleşimiyle mümkün oldu. Ve “30” yaş, benim için adeta bir dönüm noktası hem her anlamda kendi zirvemdeyim hem de ruhen kendimi hiç bu kadar karanlık hissetmemiştim. incideki varlığımı dahi sorguladığım bir yaş bu; yaklaşık 7 yıldır buradayım ve artık burada olmanın anlamsız olduğu bir yaştayım. Dolayısıyla, bu hikâye buradaki son ve en büyük hikayem olacak…
    ···
    1. 1.
      0
      Entry nick uyumsuzluğu

      Okumadım
      ···
  9. 9.
    +10
    Son 2 senedir Ankara’da yaşadığım şeyler çok tabii; bombalamalar, darbe girişimi, depresyon, acı, mutsuzluk, aidiyet yoksunluğu, kaybolma hissi… Bunlar işin diğer kısmı. Ben sizinle gerçek hayatımı paylaşacağım: dört duvarımın arasında yaşanan, bizim dışımızda kimsenin bilmediği bir haz yuvasında olan her şeyi… Bunları, belli bir tarih sırası izlemeden aklıma geldiği gibi anlatacağım, gereken noktada ayrıntılarıyla aktaracağım.
    ···
  10. 10.
    +6
    Mesela, Karaburun’da tanıştığım akademisyen “D.” ile başlayalım. D., katılımcı olarak gittiğim bir kongredeki konuşmacılardan biriydi. Gördüğüm gibi ilgimi çekmişti: balıksırtı olarak yapılmış siyah gür bir saç, fazla güzel olmasa da çekici bir yüz, beyaz ten, zayıf ama biçimli bir vücut; üstte beyaz bir gömlek, altta siyah bir kalem etek ve topuklu ayakkabılar. Ama bunlardan öte ilgimi çeken şey, onun doğallığı olmuştu. O kadar içten bir şekilde etrafındakilerle konuşuyordu ki, o enerjisi aklımı başımdan almıştı. Baktım, konuşma yapılacak olan salonlardan birine gidiyordu, hemen arkasından gittim. Evet, şansıma oradaki konuşmacılardan biriydi. Hemen oturdum ve onun anons edilmesini bekledim. 2 tane saçma sapan sunumdan sonra, sıra ona gelmişti. Sahneye çıkarkenki yürüyüşü, sahnedeki özgüvenli duruşu, mimikleri, gülümseyişi… Dişiliğini keşfetmiş bir kadındı o, bunu hissedebiliyordum. Konuşmasının bir yerinde, göz göze geldik. Dikkatle onu takip ettiğimi görünce gülümsedi, ben de hafifçe tebessüm ettim. işte, ilk temas… Muhteşemdi. Onun da etkilendiğini görebiliyordum şimdi; ufak titremeler, sözcükleri yanlış söylemeler, hafifçe öksürmeler… Okuyabilenler için hepsi birer küçük ama derin anlamlı işaretlerdi. Ve ben işaretleri okuma konusunda uzmanlaşmıştım.
    ···
  11. 11.
    +8
    Konuşması bitince, salon dağılmaya başlamıştı. D. çantasını toplamaya gittiğinde, hemen yanına iliştim. Bu fırsatı kaçıramazdım:

    - Merhaba, sunumunuzu dinledim ve çok beğendim.
    + Aa, çok teşekkür ederim.
    - Ben (ismim), anlattığınız konuyla yakından ilgiliyim aslında. Müsait olduğunuzda sunumunuzla ilgili sormak istediğim şeyler var, tabii size de uyarsa.
    + Çok memnun olurum, yarın da bir sunumum var zaten. Akşam yemeğinden sonra görüşebiliriz.
    - Elbette! Sizi yemekten sonra bulacağıma emin olabilirsiniz.

    Dedim ve gülerek oradan ayrıldım. Tabii D. de gülümsüyordu. işte ne istediğini bilen, rahat ve kendinden emin bir kadın! Aslında ne için yanına gittiğimin farkındaydı ve terslemek yerine bu oyuna katılmayı seçmişti. Harika bir özellik…
    ···
  12. 12.
    +9
    Yemeğe indiğimde, gözlerimin kimi aradığını tahmin edebilirsin. işte oradaydı, açık büfede yemek seçiyordu. Şık bir mavi deri etek, üstünde güzel bir kırmızı tişört, altta spor ayakkabılar. Sade ve kusursuz görünüyordu. Tabii, arkadan görünce kalçalarını daha iyi görme şansım oldu. Ne büyük ne küçük, tam kararında ve çıkık: Muhteşem… Benim için bir kadını dikkat çekici yapan en önemli yer olduğu için, beni daha da etkiledi. Ama onu boğmamalıydım. En azından ilgimle… Bu yüzden, kongreye beraber geldiğim arkadaşımla muhabbet eder gibi yaparak onun yemeğini alıp oturmasını bekledim. Beni görmemişti. Biz de yemeklerimizi aldık ve D.nin uzağında bir yere oturduk.
    ···
  13. 13.
    +5
    Yemeğimiz bittiğinde, D.nin arkadaşlarıyla beraber otelin havuzunun etrafındaki sandalyelere doğru gittiğini gördüm. Arkadaşımla biz de o tarafa doğru gittik. Biraz oturduktan sonra, D.nin havuz kenarındaki içecek bölümüne doğru gittiğini görünce, hemen ben de arkadaşıma ve kendime bir şeyler alma bahanesiyle yanına gittim:

    - Sizi bulacağımı söylemiştim.
    + Çok zorlanmadığınıza eminim. Ne alacaksınız?
    - Bi çay alacağım. Ama farklı şeyler içmek isterseniz daha sonrasında içebiliriz.
    + Farklı şeyler?
    - Yani, birer şarap içerek muhabbet edebiliriz. Malum sonbahardayız, buralar hafiften soğuyor.
    + Hmm, güzel teklif. Arkadaşlarım birazdan otel dışına çıkacaklar, o zaman yapalım isterseniz.

    Dedi ve benim içime resmen bir sıcaklık aktı. Ne istediğini bilen ve açıkça kendini ortaya koyan bir kadın! Muhteşem!
    ···
  14. 14.
    +7
    D.nin yanından ayrılıp arkadaşımın yanına gittim ama aklım D.deydi. Arkadaşımın anlattığı hiçbir şeye konsantre olamıyordum, tek düşündüğüm yalnız kalıp D.yle görüşmekti. Bunun için aradığım fırsatı, arkadaşım kendi elleriyle bana sundu: Midesini üşüttüğünü, bu akşam odada kalsa daha iyi olacağını ve beni yalnız bırakacağı için üzgün olduğunu belirtti. Bense, içimden “Allah’ım gooool” diye bağırmak geçse de dışımdan “Geçmiş olsun kardeşim ya. Ne demek, sen çık dinlen ben burada takılırım sıkıntı yok” dedim. Arkadaşım yukarı çıktı, ben de D.ye bakmaya başladım. Ara ara göz göze geliyorduk. Aradaki elektrik, adeta elle tutulur bir hale gelmişti. Bunu bu akşam kullanmalıydım.
    ···
  15. 15.
    +6
    Onların olduğu tarafa geçerek, manzaraya bakma bahanesiyle yakın bir yerden aşağıya doğru bakmaya başladım. Otel denizden yüksekte olduğu için, manzara muhteşem görünüyordu. Burada düşüncelere dalmış bir şekilde dururken, kolumda bir el hissettim: Evet, oydu. Gülümseyerek, “Aradığın ne?” diye sordu. Bu soru, beni afallatmıştı. Niyetini mi belli ediyordu, yoksa sadece basit bir soru muydu? Kartlarımı açık oynamaya kadar verdim. Gülerek, “Karanlığımla boğacağım birisi” diye cevap verdim. Yüzünde, şaşırmayla merak arası bir görüntü oluştu. Güldüm ve “Böyle saçmalarım bazen. Şaraplarımızı alıp geleyim, sen de otur istersen” dedim. Bir kaşı havada hala bana bakıyordu. Nihayet güldü ve “Saçmalamak benim uzmanlık alanım. Tamam, bekliyorum” dedi. Rahatladığını hissetmiştim. Gerçek benliğine yapılan ilk temas başarılı olmuştu. Devamı için kendisini açmaya karar verdiğini hissedebiliyordum...
    ···
  16. 16.
    +6
    Fark ettiğiniz gibi; bütün hikayeyi yazdım, part part buraya atıyorum. O yüzden yarım kalması gibi bir tehlike yok. Uzun bir hikaye olacak, geceleri anlatacağım. Yarın devam...
    ···
  17. 17.
    +3
    Devam...
    ···
  18. 18.
    +9
    Şaraplarımızı alıp geldiğimde, en uçtaki masaya oturduğunu gördüm. Soğumaya başlayan havanın da etkisiyle, etrafta kimsecikler yoktu. Sanki otel sadece bize hizmet ediyordu. Yanına gittim ve yaptığı sunumdan konuyu açtım. Şaşırmıştı, gerçekten de bunun için mi gelmiştim yanına? Biraz hayal kırıklığına uğramış gibi gözükse de, oyuna devam etmeyi tercih etti. Uzunca bir süre, ciddi bir şekilde konuştuk. Gerçekten verimli bir konuşma olmuştu. Şaraplarımız bitince, aniden konuyu değiştirmeye karar vererek pat diye “Karanlık hakkında ne düşünüyorsun?” diye sordum. Yine şaşırtmıştım, tam da istediğim gibi! Gülerek “Gerçeklerin ortaya çıkmasını sağladığını düşünüyorum” dedi. Harika bir cevap! Buradan devam etmem gerekiyordu. Derken, o hamlesini yaparak “Karanlığını kimseyle paylaştın mı?” diye sordu. O da kartlarını açık oynamaya karar vermişti. “Evet, ama onları da kararttım. Senin gibi enerjik bir insana yazık olabilir” dedim. Kulağıma eğildi, fısıldayarak “Ya ben seni karartırsam” dedi. Bütün tüylerim diken diken olmuştu! Soğuk, karanlık, sessizlik, nefesinin sıcaklığı… Hepsi bir bütün olarak vücudumda geziniyordu. Artık “o” noktadaydık: Bütün gidişatın belli olacağı o an…
    ···
  19. 19.
    +5
    Hafifçe döndüm, dudaklarım dudaklarına 5 santim yakındı artık. Nefesi nefesime değiyordu. Sadece dudaklarına bakarak; “Denemeden bilemeyiz” dedim. Dudakları titremeye, nefes alışverişi düzensizleşmeye başlamıştı. “Deneyelim o zaman” dedi. Bu kadarı benim için yeterliydi. Oyun bitmiş, gerçek benliklerimiz ortaya dökülmeye başlamıştı. Gülümsedim. Hafifçe “deneyelim” dedikten sonra, yavaşça öptüm dudaklarından ve tepkisini ölçmek için geri çekildim. Gözleri dudaklarımdayken ellerini dizlerimin üzerine koydu. Cevabımı almıştım.
    ···
  20. 20.
    +6
    Yavaşça öpmeye devam ettim. O da ellerini dizlerimin üzerinden yukarıya doğru çıkarmaya devam ediyordu. Arkam otele dönük olduğu için, kimse onun ne yaptığını görmüyordu. D.yi yavaşça öperken, tepkisini ölçmek için alt dudağını hafifçe ısırdım. Küçük bir “ah” sesiyle birlikte, pantolonumun üzerinden gibimi avuçlaması bir oldu. Cesaret dolu bir kadın! Bu elektrik anı, önümüzdeki zamanlara ışık tutuyordu adeta: Sınırsızlık… Bu kadınla istediğim ve istediği her şeyi yapabilirdim. “Oda arkadaşın ne zaman gelecek” diye kulağına fısıldadım. Boynumu öperken “Gezip gelecekler, saat vermedi çok riskli” dedi. “Şimdikinden daha mı az riskli sence” diye sordum, ellerim bacaklarında gezinirken. Gülerek ayağa kalktı. Pantolonumun önündeki kabarıklığa bakarak, “Odam 2. Kattaki asansörün karşısı, ayağa kalkabilecek gibi olduğunda gel.” Dedi ve salına salına yürüdü otele doğru. Adeta hipnoz olmuştum onu izlerken. Bu kadının hakkını vermeliydim...
    ···