-
51.
+3Nihayet biralarımız bittiğinde; o tuvalete gitti, ben de hesabı ödemek için kalktım. Hesabı ödedikten sonra, mekândan çıktık. Şimdi ne olacaktı? Bana gelecek miydi yoksa evine mi gitmek isteyecekti? Onu otobüs durağına mı bırakmalıydım yoksa biraz daha bekleyip ne yapacağını söylemesini beklemeli miydim? Bunları düşünürken, yanımda duran C.’ye baktım, o da düşünceli görünüyordu. Sanırım o da benim gibi ne yapacağına tam karar verememiş gibiydi. Olaya el koymaya karar verdim ve gözlerinin içine bakarak “Evim buraya yakın, istersen bi kahve yapabilirim?” diye sordum.
-
52.
+3Sarışını evine bıraktıktan sonra, yol boyunca ß’nin geceyle ilgili geyiklerini çekmek zorunda kaldım. Arabaya bindiğimiz gibi başladı yavşak:
+Ulaaan ilik gibi karıydı şerefsizim benimki, en kısa zamanda çakmam lazım çok fena oldum amk.
-…
+Sen de harbi çakalsın kardeşim ha, kızı iyi tavladın bence. Gözlerinin içine bakıyordu lan.
-…
+Hişşt bana bak lan, numarasını aldın di mi?
-…
+Tamam amk ya uzatmıyorum yine kalayı basacaksın bana. Yarın esas ben basıcam o sarışına ama göreceksin.
-... -
53.
+3Dedim ve öne eğilip dudaklarına bir öpücük kondurdum. Önce şaşırdı, sonra çok güzel ve istekli bir şekilde gülümsedi. Bu istekli ama utangaç hali, beni daha da tahrik etmişti. Artık onu daha yakından tanımanın vakti gelmişti. Elini tuttum, çekmedi. O şekilde biraz daha muhabbet etmeye çalıştık ama ikimiz de heyecanlıydık ve adeta yerimizde duramıyorduk. Aramızdaki çekim o kadar yoğun bir şekilde hissediliyordu ki, sanki elle tutulur, gözle görülür bir hale bürünmüştü. Mekânda sadece ikimiz var gibiydik; diğer insanlar umrumuzda bile değildi. Sadece ikimiz…
-
54.
+3D.’yle kongre sonrası görüşemedik; farklı şehirlerdeyiz ve bazen o bazen de ben müsait olamadık. Ara ara iki arkadaş gibi mesajlaşmaya devam ediyoruz, onunla gündelik konuları konuşmak da bana iyi geliyor. Bakalım, belki bir gün gelir ve hikâyenin virgülden sonraki kısmını da deneyimleme şansına sahip olurum. Bunu isterim; çünkü o çok nadir bulunan özel bir kadın…
-
55.
+3-Pişman oldum şu an, seni üzmek istemezdim.
+Ama beni tanımıyorsun bile...
-insan kimseyi üzmek istemiyor zaten de hele tanımadığı bir insanı üzmeyi hiç istemiyor ya.
+Keşke herkes senin kadar hassas olsa. Zaten üzülmeye yer arıyordum ya, ağlamak iyi geldi aslında.
-En azından olumlu tarafından bakabiliyorsun, bu da bi şeydir.
+Tabii ya, ne demezsin. Didem Madak’ı çok severim bu arada, güzel bir seçim olmuş teşekkürler.
-Ne demek. Aslında pek şiir okumak tarzım değildir ama nedense ansızın o geldi aklıma ve anlık olarak okudum.
+Benim dönüp dönüp okuduğum bir şiir ya, çok güzel denk gelmiş. -
56.
+3Saat 22 civarlarına kadar doludizgin muhabbet ettik, çoğunlukla ilişkilerden konuştuk ama bunun yanında yabancı dizilerden, sinemadan, edebiyattan; kısaca hemen hemen her konudan bahsettik. Hem çok güldük hem de ciddi bir şekilde dünyadaki gelişmelerden konuştuk. C.’yle her şeyi ama her şeyi konuşabiliyordum ve bunun yanında onu öpmeyi, karşı konulamaz bir şekilde istiyordum. O konuşurken, bir şeyler düşünürken ya da ilgiyle benim anlattıklarımı dinlerken; kısaca her an, dudakları muhteşem görünüyordu! Dolgun ve biçimliydiler, öpülmeye doyulamaz gibi duruyorlardı. Hafif alkolün de etkisiyle, o konuşurken dudaklarından başka bir yere bakamaz olmuştum. O da bunun farkındaymışçasına, git gide gülümsemesi artarak konuşmaya devam ediyordu. En sonunda dayanamadım:
-
57.
+3Bu akşam atacaktım partları ama bazı işlerim çıktı, şimdi atmaya başlıyorum... Devam...
-
58.
+3Bugün inci'ye girmekte çok sıkıntı yaşıyorum sürekli hata verip duruyor, çabuk yükleyemiyorum partları buraya. O yüzden; bugün yükleyeceğim partları, yarınki partlarla birleştirip dolu dolu atacağım. Yarın büyük ihtimalle daha erken saatlerde başlarım, gece için misafirim olabilir. Yarın görüşmek üzere...
-
59.
+3Telefonu elimden bıraktığımda, içim içime sığmıyordu resmen! Hayır; kesinlikle aşk değildi bu, önceden o lanet duyguyu yaşamıştım ve bir daha hayatıma sokmamaya kararlıydım, daha çok beğendiğim bir kadınla, fazla insanla kuramadığım bir bağ kurabilmiş olmanın sevinciydi. Kimseye anlatamadığın bir şeyini anlattığın kişi, artık senin için özel bir insana dönüşüyor çünkü. O insana bir daha asla sıradan gözlerle bakamıyorsun; o senin hayatında olmasa bile, varlığı ya da yokluğuyla sende özel bir yere sahip oluyor. C.’yle aramızda oluşan bağ da, aynı bu şekildeydi. Daha ilk günden hayatımda önemli bir yere sahip olmuştu. Onu, gerçek kimliğimle tanıştırmaya kararlıydım…
-
60.
+3Devam...
-
61.
+3Ben de vakit kaybetmedim:
-Demek son senen bu Ankara’da. Yazın gideceksin yani?
+ Yani, daha karar vermedim, yüksek lisansa başlarsam kalırım burada, seviyorum Ankara’yı.
-Hiç kimsenin eğitimine devam etmesini bu kadar istememiştim. Bir sürü üniversite var burada, hepsine başvurmalısın kesinlikle.
+Aa, sen neden bu kadar çok düşünüyorsun benim eğitim hayatımı?
-Bilmem, senin Ankara’da kalman lazım bence. iyi anlaşabileceğimi düşündüğüm insanların gitmesini istemem bu şehirden.
+Açıkçası ben de öyle bir elektrik aldım senden. Bizimkiler bizi iyi tanıyor belli ki.
-Onlar şu anda birbirlerini çok yakından tanımakla meşguller bence. Onları baş başa bırakıp yürüsek mi biraz bina etrafında filan?
+Evet, mıç mıç haldeler zaten midem bulandı resmen. Hadi kalkalım. -
62.
+3Biralarımızı içerken, ß’nin yanındaki sarışına kur yapmasını ve mekandaki gürültüyü fırsat bilerek C.yle yakından muhabbet etmeye başladım. Benim böyle ortamlarda en sevdiğim şey; beğendiğim bir kız varsa onu ortamdan bir şekilde kopartarak, onunla neredeyse diz dize bir yakınlıkta muhabbet etmek. Tabii az önce bahsettiğim gibi, bunun için mekânın gürültülü olması ve ortamdaki diğer insanların birbiriyle ilgilenmesi gerekli. Yoksa kızı ortak bir muhabbetin döndüğü bir masada ortamdan kopartmaya çalışmak, seni daha da itici hale sokar. Eğer şartlar uygunsa, hamleyi yapmak için vakit kaybetmemek gerekir.
-
63.
+3Eğilip “Amk evde oturup 31 çekeceğine şu masadaki kızla işi pişirirsin işte daha ne istiyorsun. Hesaplar senden tabii” dedi ve masaya doğru beni sürüklemeye başladı yavşak. Tam ß’nin elinden kolumu kurtaracaktım ki, yürüdüğümüz masadaki kızların bana doğru oturmuş olanıyla göz göze geldik. O an, resmen örümcek hisleri devreye giren Peter Parker gibiydim. Kızı görmemle hislerin yoğunlaşması bir olmuştu. Bu gece, o geceydi. içimdekini ortaya koyabileceğim bir gece…
-
64.
+310 15 dakika sonra ß geldiğinde, Tepe’ye doğru yola çıktık. Tabii yolda gibtiği bir sürü kadından bahsetti; ben bin beşyüzüncü kez onu bu muhabbetleri sevmediğim için onu azarladım, o da yavşak yavşak güldü. Kısaca ß’yle klagib muhabbet girişimizi tekrarladıktan sonra, Tepe’ye vardık. Gidenler bilir, oranın en canlı mekanlarından biri olan Newcastle’a oturduk. Baya büyük ve açık bir mekan olduğu ve yemek, alkollü-alkolsüz bir sürü içecek de bulunabildiği için, Newcastle yine hemen hemen doluydu. Tam “Gel lan Arabica’ya filan oturalım bak doğru düzgün yer yok” diyecektim ki, bizim yavşak ß’yi 2 kızın oturduğu bir masaya doğru el sallarken gördüm. Tabii göz göze geldiğimizde bana pis pis sırıtmayı da ihmal etmedi pekekent.
-
65.
+3Dedim ve küfürler içinde hazırlanmaya başladım. Bu bahsettiğim arkadaş, “ß” diyelim adına, ülkenin önemli kurumlarından birinde çalışan bir binin önde gideni, üniversite yıllarımdan da en samimi arkadaşlarımdan biri. Gerçek hayatımın tümünü bilmese de, pek çok noktada benzeştiğimiz bir insan. O sebeple, sevgilimin olup olmaması ß’nin zerre umrunda değil; bu durumlar onun benimle takılıp binlik yapmasına engel olmuyor. Biraz da bunu bildiğim için, içten içe mutlu olmuştum aramasına. ß’nin ortamlarında illa ki enteresan kadınlar oluyordu ve ben enteresan kadınlara bayılırım.
-
66.
+3Beni gördüğünde resmen gözlerinin içi gülmüştü! Son derece doğal ve içten bir tavırla kalktı ve tokalaşacağımızı beklerken bana sımsıkı sarıldı. Muhteşem kokuyordu! Ben de onun bu sıcaklığını takdir edercesine belinden sarıldım ve kısa bir an için de olsa, bedenini sarmanın hazzını yaşadım. Aramızda kesinlikle bir şeyler dönüyordu ve o anda ten uyumumuzun büyüleyici olacağını anlamıştım. Adeta bir puzzle tamamlanmıştı sarıldığımızda. istemeden de olsa nihayet ayrılabildiğimizde, ikimiz de heyecanlıydık ve aptalca gülümsüyorduk. Yerlerimize geçip oturduk ve yanında atıştırmalıklarla birer bira istedik.
-
67.
+3ilk defa, ß’yi azarlamak yerine gülümseyerek onu dinledim; daha doğrusu dinliyormuş gibi yaptım çünkü aklımda sadece C. vardı. Eve gittiğimde direkt ses kaydımı ona yollamalıydım ama ya beğenmezse? Acaba beklenti yaratarak hata mı etmiştim? Ses kaydını bugün değil de yarın mı yollasaydım acaba? Bugün yollasam çok mu üstüne düşmüş olurdum yoksa yarını beklesem kendini beğenmiş bir tip gibi mi görünürdüm? Tüm bu düşüncelerin içindeyken ß’nin saçma sapan konuşmaları bana adeta bir fon müziği gibi geliyordu! Nihayet eve gelmiştik. Güç bela ß’yi kendi evine gitmesi için ikna ettikten sonra, hemen whatsapptan C.’ye yazdım:
-
68.
+3-Hayırdır, senin gözler gitti bu sefer de?
+Aa, nereye gitmiş benim gözlerim?
-Valla anlattıklarımdan çok dudaklarıma kilitlendin gibi geldi. Ne anlattığımı hatırlıyor musun?
+Tabii, hatırlıyorum. Müdürün zütlük mü yapmıştı neydi…
-Ahaha, o ne zamanın konusuydu. Yalan söylemeyi becerememen çok tatlı.
+Uff tamam ya bakıyodum nolmuş?
-Nolacağı daha önemli bence… -
69.
+3işte bu tam sırasıydı. Bacaklarını ayırdım, gibimi dıbına soktum ve üstüne uzandım. Ellerimle ellerini iki yana yapıştırdım ve “şimdi sıra bende” diye fısıldadım. Kalçalarımı kavradı ve güçlükle “gib beni ve üstüme boşal” dedi. iyice hızlandım ve son anda gibimi çıkartarak göbeğinin üstüne boşaldım. Bu sefer yeni doğmuş yavru ceylan olma sırası bendeydi. Resmen dizlerimin üzerinde duramıyordum, dünyanın bütün dertleri uçup gitmişti sanki! Hiç durmadan beynimi kemiren sesler, kısa bir süreliğine de olsa susmuştu. O anda ölsem, sanıyorum gözüm açık gitmezdim.
-
70.
+3Devam...
başlık yok! burası bom boş!