/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 226.
    +2
    Dediğim gibi, “alımlı” olmak… Burada bahsettiğim şey güzellik, incelik, zarafet, bakımlılık vs. değil; kadının gülüşüne, gözlerine, bakışına, duruşuna yansıyan bir hal, kelimelerle ifade edilemeyecek ama yalnızca hissedilecek bir durum. Ömründe bir kez de olsa herhangi bir kadın hakkında bu hissi duymuş olanlar, ne kadar anlatmaya çalışırsam çalışayım anlatamayacağım bu hissi eminim hemen anlamış ve hatırlamışlardır…
    ···
  2. 227.
    +3
    Bilmiyorum, o beni görünce ne düşündü ne hissetti ama benim hissettiklerim bunlardı. Onun gözünde de herhangi bir hayal kırıklığı ya da pişmanlık görmediğim için, mutlulukla onu izlemeye koyulmuştum. Adeta bir tanrıça gibi görünüyordu! Hani derler ya; Mecnun’un Leyla’ya olan aşkından etkilenip Leyla’yı merak eden padişah, Leyla’yı huzuruna getirtir ve onun hiç de öyle aşkından çöllere düşülecek bir kadın olmadığını görür. Daha sonra Mecnun’u çağırtır ve ona Leyla’nın aslında ne kadar çirkin bir kadın olduğundan ve Leyla’nın bu aşka değecek bir kadın olmadığından bahseder. Mecnun ise şöyle cevap verir: “Onu bir kere benim gözlerimle görseydiniz, anlardınız…” Aynı bu hikayedeki gibi, ondaki tanrıçalık belki de sadece benim bakışlarımın bir yansımasıydı… Bilemiyorum; tek bildiğim, bunu hissettiğimdi...
    ···
  3. 228.
    +2
    Ben orda ona dalmış bakarken, Y. artık dayanamadı:
    -Ee, burada böyle durmak için mi çağırdın beni, anlamadım?
    +Ahaha ya şey pardon, seni görünce bi an aklım başımdan gitti. içeri geç lütfen.
    -Allah Allah?
    +Noldu, hoşuna gitmedi mi?
    -Uzun zamandır böyle bir tepki almamıştım da şaşırdım.
    +O uzun zamandır denk geldiklerinin kıymet bilmezliği demek ki.
    -Olabilir. Kahveleri buraya getir istersen, sandalyeleri de unutma.
    +Off sen açtın konuyu napabilirim. Hadi geç.
    ···
  4. 229.
    +1
    içeri geçti, ürkek ama neşeli adımlarla tek tek odaları gezmeye başladı. Bir yandan da kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu, duyabildiğim kadarıyla odalarla ve genel olarak evle ilgili yorumlar yapıyordu. Ben de kapıyı kapattıktan sonra duvara yaslanmıştım, gülümseyerek onun odaları adeta eve yanlışlıkla girmiş bir serçe gibi gezinmesini izliyordum. Salondan çıktıktan sonra, nihayet beni fark etti ve yanakları kızararak şöyle dedi:
    ···
  5. 230.
    +1
    -Şey ya, sormadan gezdim ama bilinçsizce oldu biraz. iznin var mıydı?
    +Valla her şeyi gördün, daha neyin iznini verebilirim ki? Bakmadığın bir iki dolap kaldı, onlara da bakabilirsin izin veriyorum.
    -Ya saçmalama, öyle karıştırmak gibi değil de seni tanımak istedim bir anda.
    +O yüzden benimle konuşmak yerine odaları gezmeyi tercih ettin demek, mantıklı.
    -Ama önce yaşayış biçimini öğrenicem ki seni iyice tanıyabileyim değil mi?
    +Keşke sen gelmeden önce evi toplamasaydım o zaman, beni esas öyle tanırdın.
    -Tamam, bi dahakine baskın yaparım ve gerçek yaşantını görürüm.
    ···
  6. 231.
    +4
    “Bi dahakine” … Demek bu muhteşem varlığı bir kez daha görebilecektim… Beni, evi, yaşantımı beğenmişti ve kendini buraya ait hissetmişti, bir daha gelmeye ikna olmuştu… Bu düşünceyi asla bozmamalıydım, bu gece tüm uğraşım bu düşüncenin kaybolmaması üzerine kurulmalıydı. Gecenin motivasyonunu bulmuştum. Hoş, Y.’yi görmek beni yeterince motive etmişti ama onun düşüncesinin de olumlu olduğunu anlamak beni ona karşı olan/olacak davranışlarım konusunda daha hassas düşünmeye itmişti.
    ···
  7. 232.
    +3
    Yarın devam...
    ···
  8. 233.
    +2
    103 e ayranaç
    ···
  9. 234.
    0
    Devam...
    ···
  10. 235.
    +2
    Mutfağa geçtiğimizde, kahveyi yapmaya başladım. O da benim gibi kahve seviyordu ve farklı tatları denemek istiyordu. Yaptırdığım kahve karışımını french presse koyarak salona zütürdüm. “Sigara içebilir miyim?” diye sordu. “Tabii ki” dedim. Sigarayı yaktığı andan itibaren, dünya benim için başka bir yer olmuştu adeta.
    ···
  11. 236.
    +3
    O sigarayı tutuşu, yavaşça dudaklarına zütürüşü, derince içine çekip bir süre bekleyişi, dumanı ağzından usul usul verişi, zarif hareketlerle sigarayı kül tablasına vuruşu, tekrar dudaklarına zütürüşü… Bir ayine canlı canlı tanıklık eder gibiydim. Ve ben, sigaradan nefret ediyordum! O kıza kadar...
    ···
  12. 237.
    +2
    Onu izlediğimi görünce, gülümsedi ve dumanı bana doğru üfledi, öksürdüm. Gülerek şöyle dedi:

    -Aa sen sigara içmiyorsun değil mi? Tüh, öksürttük bak görüyor musun…
    +Evet içmiyorum ama açıkçası hoşuma gitti.
    -Öyle mi? Daha yakından üfleyeyim o zaman.
    ···
  13. 238.
    +1
    Dedi ve yanıma sokuldu. Gözlerimin içine bakarak, zarifçe sigarasından bir nefes aldı, dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı ve yavaşça üfledi. Baş döndürücü bir an… Hem sigara dumanının verdiği rahatsızlık hem öksürme hissi; hem hoşuma gitmesi hem de gözlerimizin birbirinden ayrılmaması… Bir sürü duyguyu, üstelik çoğu da birbirine tabana zıtken, aynı anda yaşıyordum. Güldü:
    ···
  14. 239.
    +3
    -Sen bir ruh hastasısın.
    +Senin gibiyim.
    -Bak onu doğru dedin. insan her zaman kendisine benzeyeni bulamıyor.
    +Artık arayışa girmene gerek yok. Ben buradayım.
    -Vaay, iddialıyız da aynı zamanda. Göreceğiz bakalım ne zamana kadar buradasın.
    +Göreceğiz. Hadi, kahveni soğutma.
    -Tamam tamam. Güzel bahane buldun lafı değiştirmek için yalnız, bravo.
    ···
  15. 240.
    +1
    Dedi ve kahvesini içmeye başladı sigarasıyla birlikte. Tabii ben de onu izlemeye ara verdiğim anlarda kahvemi içebiliyordum, haliyle kahve buz gibi olmuştu. Kimin umurunda? Y. ise izlendiğinin tamamen bilincindeydi ama hareketlerinde en ufak bir yapmacıklık yoktu. Her hareketi olması gerektiği gibiydi ne ekgib ne fazla… Hayat, onun doğal akışının fonunda sürüp giden bir manzaraydı sadece; o yaşıyordu, arkadan hayat geçip gidiyordu…
    ···
  16. 241.
    0
    Böyle bir zarafet, böyle bir özgünlük, böyle bir doğallık… Böyle birinin salonumda kahve ve sigara içmesini bırak, gerçek hayatta var olabileceğine bile ihtimal vermiyordum. Yaşam, adeta sel suları gibi Y.’yi kapıp evimin ortasına getirip bırakıvermişti. Bu hediyenin kıymetini bilmeliydim…
    ···
  17. 242.
    +2
    Ben bu düşüncelerin ve duyguların yarattığı karmaşaya dalmışken, Y.’nin bana bakıp kahve fincanını sallamasıyla kendime geldim:

    -Huhuu, orda mısın?
    +Aa, evet ya bi an dalmışım pardon.
    -Allah Allah, nerelere daldın bakalım ben yanındayken?
    +Valla, anlatsam da inanmazsın ya boşver. Kahven mi bitti?
    -Anladın sonunda ya. Kahveyi çok beğendim, bi tane daha doldurur musun?
    +Tabii, ne demek.
    ···
  18. 243.
    +2
    Sürekli gülüyordu! Enerjisi o kadar güzeldi ki, ona bakarken gülümsememek ve mutlu olmamak imkansızdı. “Gözlerinin içi gülmek” diye bir laf var ya hani, onun doğru olduğunu ve ne kadar güzel olabileceğini ilk olarak Y.’de gördüm. O gözlerde, 2. Kahvesini yudumlarken başka bir şey daha gördüm: Tutku…
    ···
  19. 244.
    +2
    Hem gülen gözlerle bana bakıyor hem de bakışları istemsizce dudaklarıma kayıyordu, hissediyordum. Çünkü benim fark ettiğimi görünce hemen toparlanıyor ve etrafa boş gözlerle bakıyordu ancak aradan çok zaman geçmeden dayanamayıp tekrar dudaklarıma bakmaya başlıyordu. Bu durum, çok hoşuma gitmişti, hele yakalanınca kızarmaları…
    ···
  20. 245.
    +2
    Hem dudaklarıma sigara dumanı üfleyecek kadar pervasız hem de yaramazlık yapıp yakalandığında utanacak kadar masum. Gittikçe daha çok istiyordum onu… Sanırım, hislerimiz karşılıklıydı ve bunu test etmenin zamanı gelmişti…
    ···