1. 26.
    +4 -1
    o ben gülerken sadece bakardı. ben hiç anlayamadım onun da gülüp gülmediğini. donuktu. etini kessem sesi çıkmayacak gibi bakardı. dakikalarca. tek kelime etmeden. sonra gidip yanına uzanırdım. konuşmak çok güçtü onun için böyle sabahlarda. bunu bilir ve uygun davranırdım. tavanı izlerdik konuşmadan. sabır anahtarıydı işin. ilk önce o konuşmalıydı. bu yüzden çayın suyunu hep fazla fazla koyardım. öyle garip olurdu ki bu anlar. dakikalarca içten içe verilen mücadeleler sonunda kazandığımda yüzünü bana çevirip bu defa bana bakardı yine konuşmadan. ben tavanın girintilerini çıkıntılarını o da yüzümün kusurlarını hayranlıkla izlerdi. ve bütün kasvet dudaklarıma kondurulan öpücüklerle sona ererdi
    ···
  2. 27.
    +4 -1
    apartmanın önüne geldiğimizde kafamız güzeldi. içeri girerken koluna girdim. kapıyı kapattım. o kadar güzel zaman geçiriyorduk ki dışarı çıktığımızdan beri başka hiç bi sese ihtiyaç duymadan televizyona bilgisayara müziğe hiçbir şeye hiç bir sese ihtiyaç duymadan sadece birbirimizi dinleyerek oturuyorduk. neşet ertaştan söz edip, ahmet kayayı yad edip türküler tutturuyoruk ortasından sonundan. karnımız açtı ve biraz kendine gelmişti otururken. gidip bi şeyler hazırlamasını söyledim. güya salonda oturup yemeği bekliyecektim. ama beceremdim. sanki yanından ayrılsam düşüp bayılacakmış gibi hissediyodum. sanki uzaklaşıversem yanından azıcık bir anda yine sabahki karanlığına gömülecekmiş gibi geliyordu. kalkıp yanına gittim. mutfağın girişinde kapı yoktu. duvara yaslanıp uzun uzun baktım ona. tezgaha dönmüş bi şeyler hazırlıyodu. açlığımı, üzerimideki kiri terden koktuğumuzu bir an bile düşünmedim. gidip arkasından sarıldım ona. boynunu öptüm kulaklarına fısıldadım içimden ne geçiyorsa. bir saniye sonra söylediğim ne varsa unutuyordum. ben konuşmuyodum. sözcükler kendiliğinden dökülüyodu ağzımdan
    ···
  3. 28.
    +4 -1
    apartmanın önüne geldiğimizde yürümekten bitkin düşmüştük. anahtarımı çıkardım kapıyı açtım ve içeri girdik.

    az önce anahtarımı dedim. evet başkasının evinin bana ait olan anahtarı. bu ev senin demek olan anahtar. istediğin an gelip kafanı sokabileceğin bir yerin var demek olan anahtar. bana bi şey olursa ilk sen geleceksin demek olan anahtar. belki de bir kadının kalbine ait olan anahtar. bir kadının bedeninin anahtarı
    ···
  4. 29.
    +4 -1
    yüzünü kendime çevirdim. ellerini iki yana bıraktı. gözlerinde kendimi görüyordum. bir an için orada olacak tek kişinin ben olduğumu düşündüm. müthiş bir huzur... belindeki atletin uçlarından tutup yukarı doğru çektim. kollarını yukarı kaldırdı. hareketlerimiz yavaştı. çünkü dudaklarını öperken bir başka eylemi gerçekleştirmek çok güç geliyordu. orada seni çeken bi şeyler var ve çekiminden sıyrılmak çok zordu. tüm bu zorluğa rağmen havaya kaldırdığı kollarından atletini kurtarmayı başardım. gözlerimi tekrar ona çevirdiğimde daha evvel onlarca kere gördüğüm bir bedeni tekrar görüşümün beni nasıl olurda hala ilk kez gördüğüm an üzerimde yarattığı etkinin aynını yaratabildiğini düşündüm. ondan öğrenmiştim şaşırmayı. daha doğrusu onunla öğrenmiştim. yaptığım şey buydu. şaşırmak. orada öylece durup şaşırdım.
    ···
  5. 30.
    +5
    bak güzel kardesım hikayenı ilk yazmaya basladıgında ne guzel gıdıyordun romantık aşk adamı edasıyla
    sımdı kalan yazdıklarını okudum da olmamıs be harbıden yakısmamıs insan aşık oldugu aşkım kadınım dediği kızı nasıl anlatır böyle? kalbi yüreği nasıl elverir yatakta geçirdiğin dakikaları anlatmaya? ulan be aşık adam kalbıne gömer o dakıkaları aşık adam ona dokunmaya kıyamaz gözlerindekı ışığa bakmaya kıyamaz. yakışmadı panpa ilk baştaki alatımına devamı yakıştıramadım kusura bakma bu benım dusuncem...
    ···
  6. 31.
    +4 -1
    dokunmaya devam ederken o göğsüme, ben bir elimle yüzünü okşayıp diğer elimle sütyeninin kopçalarını çözdüm. ellerini omuzlarına zütürüp ağır ağır çıkardı sütyenini. şiir gibiydi. durakları tonlamaları vardı sanki kadının. benim kadınımın. öylece durup izledim onu. konuşmak yersizdi çoğu zaman olduğu gibi. iki kişilik bir orkestra gibiydik. hareketlerimizin tamamı diğerimizin hareketlerini tamamlayıp bir bütünü oluşturuyordu. omuzlarıma bastırıp ağırlığını üzerime verdi. yavaşça geriye yatıp, uzandım. o da benim üzerime uzandı. sıcaklığı hissedebilmek için bunu görebilmek için termal kameralara gerek yoktu. ateşten bir çember, atom çekirdeğinin etrafında dönen elektronlar gibi dönerek savrularak sarıyordu bizi
    ···
  7. 32.
    +4 -1
    sadece arkasından sarılıp konuşarak arada boynuna öpücükler kondurarak dakikalar geçirdik. dudaklarını öperken boynunu geri çevirmek zorunda kalıyordu. nemliydi. beyaz teni alev alevdi. karnını okşamaya başladım. kalçalarını bana bastırıyordu. gözleri kısılmış bedeninde aşağı yukarı kayan elimin bir sonraki adımını bekliyordu. ben hiç susmadım. "seni seviyorum" diyordum o da bana aynını söylüyordu ama ben üsteliyordum. "hayır hayır beni anlamadın. ben seni seviyorum" anladığını söylüyordu. anladığını biliyordum. ama kabul etmedim. beni, benim onu sevediğim kadar sevmesini kıskandım galiba. aşk öyle kuvvetli bi histir ki senden az sevse seni katlanamazsın uykuların kaçar. azıcık fazla sevdiğini düşünsen kendinden şüphe edersin. onu o kadar seviyordum ki. onun beni severek sebep olduğu bir şüpheye bile katlanamazdım.

    içeri girdiğimizde hırkasını çıkarmıştı o yüzden siyah bir atlet ve kotuyla duruyordu. omuz başlarını öpüp göğüslerini sütyeninin üzerinden okşamaya başladım. o ellerini kalçama zütürdü. sertçe tutuyordu kalçamı. atletinin tek tarafını sıyırdım kolundan. kar gibiydi. ışıldıyordu.
    ···
  8. 33.
    +4
    memleketin bi yerlerinde küçük bi kasabada büyüdüm ben. sabah 9 da sokağa çıkardık arkadaşlarımızla para birleştirip aldığımız topun peşinde koşturduk yıllarca. annelerimiz akşam ezanı oknunca seslendi eve gelmemiz için balkondan pencereden ama biz gitmedik. azarlar işittik. salça ekmek yerdik hızlı olsun diye yemek faslı çünkü arkadaşları bekletmek bize göre değildi sokakta. zile ikinci kere bastırıp onlara hadi bekliyoruz dedirtmek kitabımızda yoktu yani

    traktör kullanmayı bilirdik mesela. bi ağaca nasıl tırmanılacağını, sapanla nasıl kuş vurulacağını, nasıl uçurtma uçurulacağını bilirdik. ve aşık olmayı çocuk yaşta yan komşunun kızıyla öğrenmiştik.

    dünyamız küçük insanlığımız büyüktü anlayacağınız. mahallenin en serseri gençleri bile elinde pazar poşetiyle yürüyen teyzelerin ellerinden alırdı poşetleri. evinde bir demlemelik çayı olan insanların o çayı misafir olarak evlerine gittiğimizde bizim için demlediklerini ceplerindeki belki de son parayla bakkal amcalardan aldırdıkları bisküvilerle nasıl bizlere ikram ettiklerini gördük.
    ···
  9. 34.
    +4
    kasaba küçük olduğu için dışarda yaptığın hareketlere dikkat etmen gerekirdi normal zamanlarda ama o an umrumuzda değildi. ben koşmaktan nefes nefese kalmıştım o da heyecandan oturamamıştı bile yerine. ayakta durup göğüs kafeslerimiz sarsıla sarsıla sarıldık birbirimize. dakikalarca. gözlerimizi bir an bile açmadan. dünyanın geri kalanından tek bir isteğimiz vardı: içinde bulunduğumuz anda asla ve asla rahatsız edilmemek. bunun dışında yapabilecekleri tüm çirkinlikleri yapabiliridi insanoğlu. gece yolda yalnız yürüyen bir kadına tecavüz edebilirlerdi mesela, petrol için savaşlar çıkabilirdi, masum biri idam edilebilirdi ya da içest ve pid0fili yasallaşabilirdi. umrumuzda olmazdı. biz o gün ayaklarımızın bastığı dünyadan çok ama çok uzak bambaşka bir dünyaya yerleşmiştik. nüfusu 2. yüzölçümü 60 metre kare.
    ···
  10. 35.
    +3 -1
    dizime oturtup pijemalarını çıkartır üzerini giydirirdim. ayaklarını öptüğüm günler oldu çoraplarını giydirirken. o günlerden birinde yine yaptım tüm bu söylediklerimi. üzerini giydirdikten sonra kucağıma alıp masaya zütürdüm onu. bu defa güldüğünden emindim. kahvaltıyı gördüğünde şaşırdı. söyledim ya o hep şaşırırdı. bir "eş" nasıl olmalıysa öyle davrandım çayını doldurdum. ekmekten bir parça koparıp verdim ona. yemek istemediğini söyledi. ben de yemiyeceğimi söyledim. sonra iş oyuna döndü bana o yedirdi. aç kalmama dayanamazdı. evden yurda elinde kap kacakla gelip yaptığı yemeklerden az getirmedi bana. ben de her şeyi onun için yaptığımdan yememesi gibi bi durum olamazdı o yüzden ona da ben yedirdim naçizane kahvaltımızı. arada yerinden kalkıp kalkıp kucağıma oturdu ben istemedim yüzünü görmek istediğimi söyledim. bu şeyler eşler için önemlidir.

    sıkıldığımız arkadaş toplantıları, beraber yapılan kahvaltılar, gidilen yerler. bazen bir şeyleri sırf kendi aile geleneğinizi bozmamak adına yaparsınız. yapmalısınız da. eğer kendinize aile diyorsanız, aile olmak bunları gerektirir. ve değerlidir
    ···
  11. 36.
    +3 -1
    seni buldum onuzbu cucuğu
    http://inciswf.com/253745974.swf
    ···
  12. 37.
    +3 -1
    daha evvel de bunu söyleyenler oldu. cinsel içerik olmucak. ama bu anlattıklarıma cinsel içerik diyecek olanlar da olabilir aramızda mutlaka.

    ben öyle demiyorum ama. aşk varsa ortada bu anlattıklarım bunun vazgeçilmezlerindendir. sevişmek olmadan aşk tarif edilir mi?

    benim için değerli bu anlar. bu yüzden her anı kafama çivilenmiş gibi. anlatmadan geçmek o anlara saygısızlık olacak kardeşim. bunu yapamam
    ···
  13. 38.
    +4
    mahallede top oynarken çok aktiftim ama ilerleyen yıllarda böyle olmadı. hayat akıp gidiyordu ve ben sadece etrafı gözlüyordum. o kadar az konuşurdum ki insanların benle konuşmaya çekindiğini sayısı 3'ü 5'i geçmeyen arkadaşlarımdan duyardım. üzülürdüm. çünkü asıl ben çekinirdim ve hatta korkardım onlardan. korkunç kahkahalar atarlardı mesela ben güldükleri şeyi anlayamamaktan çekinirdim, yanlarında yokken bi başkası hakkında konuşurlardı. duyardım. bir sonraki konuşulan, hakaretler edilen, alay edilen kişi olmaktan çekinirdim. ben korkağın tekiydim. onlar bunu güç sandılar.
    ···
  14. 39.
    +4
    baba adamlar atraksiyon istiyo benden. mesela arjentine gidip sktiğim kadınlardan bahsetmem falan gerekiyo insanlara. ben kendi halinde bi adamım abi. evden dışarı çıkamıyorum aylardır. okula gidiyorum arada o kadar. durum bu. ben hangi atraksiyonu anlatayım size. yalan mı söyliyim amk

    genç bi adamın içinden geçenler ve başına gelen şeylerle ilgili bi olaydır benim anlattıklarım. 19 yaşında bi çocuğun miamide bi barda yaptığı pompa diye hikaye yazabilirim ama isteyenler için başka bi zamanda.

    ama hakikaten destekleyip içlerinde hissederek okuyan arkadaşlara gönülden teşekkür ederim.
    ···
  15. 40.
    +3 -1
    söylediğim gibi yaptığımız her şeyden gurur duyuyorduk. yine duyduk. o yatakta, bizim yatağımızda birbirimizin olduk. tekrar ve tekrar ve tekrar...

    yorgun ve çıplaktık. gözlerimizi tavana çakıp ellerimizi bir birbirinden koparmak isteyenler varmış gibi sıkı sıkı tutup ara ara az önce yaptıklarımıza güldük. büyüyorduk. birlikte. birlikte yetişkin oluyorduk. o yatakta geleceğin planlarını yapıp doğacak çocuklarımızın isimleri üzerine kavgalar ediyorduk. üşüdüğümüzde üzerimize yorganı çekmiyorduk mesela. o çirkin insanların, birbirinin gözlerinin içine bakmaya cesareti olmayanların işiydi bize göre. biz çıplak bedenlerimizi birbirine dayayıp buharlı nefeslerimizle ısınıyorduk
    ···
  16. 41.
    +3
    @55 işin gücün varsa gibtir git yat ölüsünü gibtiğim adam şair gibi döktürüyor beğenmiyosan gibtir git oç
    ···
  17. 42.
    +3
    bir sonrakinde bir bankta otururken görüyorum onu. tereddütsüzce kalkıp yerimden karşısına dikiliyorum. yanında oturan arkadaşına yana kaymasını söylüyorum. elinde bir poşet var. içinde yılın ilk erikleri. sormdan elimi daldırıp poşete biraz alıyorum. biraz sohbet ediyoruz. gözlerinde rahatsızlık görmüyorum. sonunda kendimi tanıtmak aklıma geliyor ve söylüyorum adımı. o bildiğini söylüyor. sanki binlerce havai fişek ardı ardına patlıyor göğsümde. avucumdaki erik bittiğinde tekrar poşete yeltenecekken içinin boş olduğunu görüyorum. son eriği dudaklarının arasına koyuyor. bir hamle yapıp eriği alıyorum ondan. teşekkür edip yoluma gidiyorum
    ···
  18. 43.
    +2 -1
    beni kendime getiren onun gömleğimden tutup kendine çekişi oldu. üst düğmelerden başlayıp acelesiz, her bir adımın bir ibadet olduğunu düşünürcesine ağır ağır çözdü iliklenmiş düğmelerimi. inanın o da çok zorlanıyordu. dudaklarımız vardı çünkü. iki mıknatıs gibi. ayrı düşünülmesi mümkün olmayan şeyler gibi. bitirdiğinde gömleğimi tutup bi çırpıda çıkardı üzerimden. durup baktı. konuşmadan. elini uzattı. anladım. tuttum ellerinden. bir adım önümden ilerledi odamıza kadar. koridor karanlık ama adımlar emindi. kapıyı açtı ellerimden çekip odanın ortasına kadar sürükledi beni. yaptığımız her şeyden gurur duyuyorduk. kahvaltı hazırlayışlardan, hastayken yapılan çorbalardan olduğu gibi bedenlerimizi birbirimize sunmaktan da.
    ···
  19. 44.
    +3
    @199 @206 arkadaşlar eğer ben çok fazla cinsellik içerecek şekilde yazmak isteseydim betimlemeler çok daha farklı olurdu bundan emin olabilirsiniz. saklamam gerekenleri kendime sakladım ben.

    19 yaşında bi adamın sevdiği kadınla aynı evde yaşamasının sonucunda neler olabileceğini burda bu yazdıklarımı okuyan herkes biliyor . o yüzden belli sınırlar içinde anlattım olanı biteni. anlatmasam gerçekliğini kaybederdi insanların gözünde.

    kaldı ki bu sizler için sadece bi hikaye bi adam ve bi kadından oluşan. kimsenin ismini vermedim. benim kim olduğumu da bilmiyorsunuz. o yüzden burada başımdan geçenleri tüm sahiliğiyle anlatmamda bi sakınca görmüyorum. zira yaşayan herkes bir cinselliğin ürünü. bunu biliyoruz.

    teşekkür ederim.
    ···
  20. 45.
    +3
    yurttan erken çıkıp evlerine gittim. oyunun başlamasına daha bir kaç saat vardı. anahtarım yanımdaydı ama zili çaldım. bana kapıyı açan o olsun diye...

    onu çok ama çok özlüyordum. bedenini değil. bana kapıyı açarken boynuma atlayıp odaya gidene kadar kucağımdan inmediği günleri. kadının öyle günlerini özlüyordum..

    kapı açıldı. kirpikleri ıslaktı. bana bir şey belli etmemek için elinden geleni yapıyordu. bir kaç saniye dikildim kapıda. boynuma dolanan kolların hayaliyle. beklediğim gibi olmadı. daha fazla ısrarcı olmadım hayalimde. eyilip ayakkabılarımı çıkardım. içeri girip masanın yanındaki koltuğa oturdum. evde bizden başka kimse yoktu. gelip yanıma oturdu. oysa ki kucağım boştu.

    konuşmadan bekledik bir süre. içimdeki özlem duygusunun etkiyle onu belinden kavrayıp kucağıma oturttum. isteksizdi çünkü mutsuzdu. kucağımdan ayrılmadı çünkü o da eski günleri özlüyordu. bir süre bu şekilde oturup gözlerimize bir karış mesafeden bakarak konuştuk. kendimi durduramıyordum. içimde ona doğru akan nehirler vardı sanki. tersine akması ya da yolunu şaşırıp başka akarsulara karışması mümkün olmayan. dudaklarını öpmeye başladım. gözlerimden yaşlar geliyordu. onunkilerden de. bir kaç dakika sonra eskiden odamız diye tarif ettiğim odada çıplaktık. o gün o yatakta hayatımın en güçlü, en duygulu, en içten, en tatmin edici ikinci sexini yaşadım. tüm bu olanlar bittiğinde her anlamda boşalmıştık
    ···