3 haziran 1963

gözleri her daim güneşi aradı
sözleri onu sürgüne yolladı
hiçbir şair sözünü tutamadı ama
o ruhuyla şiirimizi yazdı...

bu 4'lük te benden dev adama gitsin. bu ülkede yaşasalar da ruhu sürgünde olanlar için.

@1 verdim şukunu haco

evet, yine geldim 1 seneden 4 gün ekgib halimle, evet beyler/bayanlar biliyorsunuz bundan 4 gün sonra nazım hikmet ran'ın; yani "usta'nın" 48. ölüm yıldönümü olacak 1 saat kadar sonra yani. açtığında kapısını usta, gazetesini gördü kapı önünde, eğildi, ama kalkamadı usta bir kez daha ayağa. o ki; her şeye karşı dim dik durmuştu, o ki; vatanını hepimizden çok seviyor olmasına rağmen, vatan haini oldu, ama barış madalyasını da aldı kendi deyişiyle. ben haziran aylarını pek mutlu geçiremem arkadaşlar, bunu bu yüzden mayıs'ın son günlerinde yazıyorum. şimdi sözlerimi ustanın bir kaç dizesiyle bitiriyorum :

"biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim, gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda... ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye! .. rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik anlayamadilar... "

geçen yıl ne büyük bir hüzünle açılmıştı bu başlık ve akşamında nazım'ın hatrına içilen bir bardak rakı...

"demek ki göçtü usta ,kaldı yürek sızısı "

yine bir 3 haziran ne desek boş.

i̇nsan olan vatanını satar mı?
suyun içip ekmeğini yediniz.
dünyada vatandan aziz şey var mı?
beyler bu vatana nasıl kıydınız?

onu didik didik didiklediler,
saçlarından tutup sürüklediler.
zütürüp kâfire : «buyur... » dediler.
beyler bu vatana nasıl kıydınız?

eli kolu zincirlere vurulmuş,
vatan çırılçıplak yere serilmiş.
oturmuş göğsüne teksaslı çavuş.
beyler bu vatana nasıl kıydınız?

günü gelir çarh düzüne çevrilir,
günü gelir hesabınız görülür.
günü gelir sualiniz sorulur :
beyler bu vatana nasıl kıydınız?

unutmadık senı ustaaa !

TÜRK KÖYLÜSÜ
topraktan öğrenip
kitapsız bilendir.
hoca nasreddin gibi ağlayan
bayburtlu zihni gibi gülendir.
ferhad'dır
kerem'dir
ve keloğlan'dır.
yol görünür onun garip serine,
analar, babalar umudu keser,
kahbe felek ona eder oyunu.
çarşambayı sel alır,
bir yâr sever
el alır,
kanadı kırılır
çöllerde kalır,
ölmeden mezara koyarlar onu.
o, «yûnusû biçâredir
baştan ayağa yâredir,»
ağu içer su yerine.
fakat bir kerre bir derd anlayan düşmeyegörsün önlerine
ve bir kerre vakterişip :
«—gayrık yeter!... »
demesinler.
ve bir kerre dediler mi :
«i̇srafil surunu urur
mahlukat yerinden durur»,
toprağın nabzı başlar
onun nabızlarında atmağa.
ne kendi nefsini korur,
ne düşmanı kayırır,
«dağları yırtıp ayırır,
kayaları kesip yol eyler âbıhayat akıtmağa... »
Nazım Hikmet Ran
rahat uyu nazım yoldaş.

siyah gözlü kadın severim ben. O yüzden;

"gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki
çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben
koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken
bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim
ömrümü bir yudumda ellerinden içerim
gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki."

bana öyle geliyor ki şimdiye dek yaşanacak her şey yaşandı, söylenecek her şey söylendi.

artık yaşamamak;
yeniden doğmak
artık susmak;
yeni şeyler söylemek.

-sevgiden ve umudunuzdan yüz çevirmeyin-

haziranda ölmek zor ..

http://fizy.com/#s/1aj7vb

dile kolay, tam 49 sene...

Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.

Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa?..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

saygıyla
özlemle...

Rahmetle ..

bu tarihi bilen adam , adamın dibidir.

54. yıl