böyle bi babaanne evi düşünün ama babaanne ölmüş. dede de kendi takunda yaşıyor. öyle evler vardır. birebir aynısı bi eve girdim. mübalağa etmiyorum, salonun kenarında yığın şeklinde uçları ruj lekeli sigara izmariti vardı. bilinçli bir yığın. küllük doldukça o köşeye boşaltmışlar.

ya dedim yargılamayayım insanları titizliğiyle falan. evlenecek değilim amk. kaçmayayım diye hızla daldım içeri. 2 saniye düşünsem adidasları kapıp kaçacam çünkü.

kapının karşısında büyük bi oda vardı. girdim oraya, bi baktım bağdaş kurmuş, saçlarını tepeden topuz yapmış, bi elinde telefon bi elinde sigara, ağzında sakız bi kız. kafasını kaldırıp bakmadı bile bana. sonradan fark ettim kulaklık varmış kulağında.

beni görünce kulaklıkları çıkardı, gülümsedi. merhaba hoşgeldin dedi. anladım ki esin'le olan bütün muhabbetlerimizi okumuş, belki de 'şöyle yaz kız' 'ayyy böyle yazsana kız' diye etkileşmiş, bugün de eve geleceğimi biliyor. en ufak bir şaşkınlık yoktu çünkü.

hoşbulduk dedim, geçtim yanına oturdum. bağdaşlı ayaklarına güç uygulayarak hafif zıplar gibi bana doğru döndü, sakızını ufacık şişirip pıt diye patlattı. elini uzattı 'deniz ben' dedi. 'altın ben de' dedim. bu sırada esin de ceketimi falan asmış, üstünü çıkarmış pijama giymiş geldi. benim de pijamaya acayip bi ilgim vardır bilen bilir. 'çok tatlı olmuşsun' dedim. deniz hemen sırıttı kahpe.

Rez dursun

'ben bi şeyler hazırlayayım' diye mutfağa gitti esin. lan ben de etrafı görmüşüm, nasıl bi şey yiyeceğiz bu evde şimdi diye öğürtülerden öğürtülere koşuyorum. pijamanın hatırına ufak bi cinsel meditasyonla kendimi sakinleştirdim.

deniz de telefona dönmüştü çoktan. televizyon açıktı. reklam izledim biraz. dedim gideyim şu kızın yanına ya ne duruyorum burada amk diye ben de kalktım mutfağa gittim.

baktım kahvaltı malzemeleri koymuş masaya. akşam kahvaltısı da çok severim. kesin muhabbeti geçmiştir diye düşündüm. patates kesiyordu kızartma için. tam arkadan sarılmalık andı beyler ya. yavaş yavaş gidip böyle ellerini karnının çevresinden okşayarak göbek deliğinin orada buluşturacaksın, hafif fortlayarak. ama romantik fortlama. abbas amcanın minibüste pazarda maydanoz satan neneleri fortlaması gibi değil amk

ama yapamadım. hep filmlerde oluyor onlar. yaparım normalde çekinmem de, dediğim gibi çözememiştim daha olayı.

Rezervuar köpekleri

okururmmmrmrurm

okumadım ama gibiş kısmı varsa kesin yalandır aq

sueaya pari

EHHEHEHEHE

Kesin gibecek kesin gibecek rez rez rez

Seri yaz pic

Reserved

oturdum masanın yanındaki tabureye. 'ev arkadaşın mı?' diye sordum. 'hıhı' dedi. durdum biraz. 'hiç bahsetmemiştin' dedim. cevap vermedi önce, patatesleri tenceredeki yağın içine attı cıss diye. döndü bana sonra 'çok mu önemli senin için' dedi. bi dumur oldum. 'yok canım sordum öylesine işte' dedim.

döndü yine önüne patates kabuklarını topladı çöpe attı falan. çöp dediğim de mutfağın dolabına asılmış poşet. lan bi ortamın havası değişti, buz gibi oldu. içeri mi gitsem acaba diye düşünüyorum. deniz daha yakın, daha samimi kız diye. ona sığınacam resmen. korktum esin'den. 'tuvalet ne tarafta' diye sordum.

gittim tuvalete, allahtan orası biraz temizdi yine. küvet vardı, küvetin içine de tabure koymuşlar. hiç böyle çırılçıplak vücudundan sıcak sular akarken tek ayağı yere düz basmış, diğeri parmak ucunda diz hafif kırılmış şekilde iki eliyle saçlarını tutmuş dumanlar tüte tüte duş alan bir esin görüntüsü gelmedi gözüme. tabureye oturmuş tasla yıkanan bi görüntü geldi. işedim sifonu çektim elimi yıkadım çıktım. deniz de oturmuştu masaya peynir yiyodu çatalın ucuyla.

Prezervatif

Rez belki okurum

Okurum panpa rez

Rez zzz

geçtim oturdum. esin çay koydu su bardağına verdi bana. deniz sigara uzattı. nasıl anlatayım, sanki bu anı daha önce birçok kere yaşamış gibiydiler. kendimi kurbanlık koyun gibi hissettim. hani geliyorsun eve, önce çayını yemeğini veriyorlar, sonra bıçağı gırtlağına sokup cansız bedeninin üzerinde bi takım eski dualarla dans ediyorlar. çay da leş gibiydi zaten. ılıktı. bardağın ağız kısımları inşaatçı zütü gibiydi. yer yer sıva vardı resmen bardakta. içemedim. neden içmiyorsun diye sordu deniz sonradan, pek sevmem ya çay dedim kapattım konuyu.

patatesler kızarınca, kırdım ekmeği allah ne verdiyse yedik. yemek boyunca esin bir kere bile gülümsemedi. aksi gibi deniz de konuşkan çıktı, sürekli bir şeyler sordu bana, ben de komik adamım, gelişine esprileri döşedim buna. boğulacaktı gülmekten.

rezzzzzzzz

Rezerved