1. 16.
    0
    okudum bu kadar betimleme nie huur
    ···
  2. 15.
    0
    @1 anan yanımda kardeşim ;)
    ···
  3. 14.
    0
    okudum, allah kahretsin ki okudum. lanet olsun. sözlüğümüzün en büyük değerlerinden birini de kaybettik. ne olurdu biraz daha adam olsaydık.
    ···
  4. 13.
    0
    okuyan var mı lan
    ···
  5. 12.
    0
    güle gü l e
    ···
  6. 11.
    0
    okumadım okurum bi ara
    edit: okudum da bu gizem niye gardaş ?
    ···
  7. 10.
    0
    okumadım gibtir git
    ···
  8. 9.
    0
    bir kaç saniyeden sonra okumadım
    ···
  9. 8.
    0
    cok uzun panpa okumadım ama altta yazılşanlara göre üzüldüm.
    ···
  10. 7.
    0
    ilk cümleden sonra okumadım panpa, elveda
    ···
  11. 6.
    0
    y o l u n açık olsun.
    ···
  12. 5.
    0
    bunu kim okur dıbına koduğum malı
    okuyanın anasını kamuya açık alanda giberim
    ···
  13. 4.
    0
    allah razı olsun.
    ···
  14. 3.
    0
    ü z ü l d ü m dostum.
    ···
  15. 2.
    +4
    çok uzun olmuş panpa. translate e yapıştırdım dinliyorum
    ···
  16. 1.
    0
    burayı gerçekten çok sevmiştim kankalar.

    evet

    vedaları hiç beceremem. bu anlamda herkes gibiyim. "ben çok güzel veda ederim." diyen biri varsa, çıksın karşıma. (birkaç saniye sonra... ) aferin! delikanlıymışsın. şimdi geç, otur yerine. efendim şahsımda, zannederim aşırı kadercilikten neşet etmiş yaşadığın yeri sev güdüsü ile stockholm sendromu arası adını koyamadığım tuhaf bir huy mevcuttur. ben bu huyun kökünü kurutmak istedim hep. osmanlı sakalı gibi, ben budadıkça o daha gür çıktı. bi kere de gittiğin yeri sevme, her gördüğünü beğenme, her güleni kendin sanma, bırak gitsin be. yok! öğretemedim. ben kızdıkça yok etmek istedikçe o, katlanılması en güç durumlarda "fark etmez ben ayakta da giderim.", en soğuk havalarda "yok ben kolay kolay üşümem zaten ki.", en eşekten düşen karpuz halinde bile "ben zaten inecektim." dedi durdu. dinletemedim senin o sevdiğin, katlandığın, beklediğin, gelir dediğin, olur dediğin şeyler seni hak etmiyor. yetmezmiş gibi, bir de bakmışsın ben o sevmediğim durumları sahipleniyor, istemediğim şeyleri savunuyor olmuşum.

    bir insan kendine bu kadar yüklenmemeli. karar anı denen bir şey var, hissediyorsun. kaptan dahil bütün mürettebatı bir odaya kilitleyip dümen başına geçiyorsun. köprüüstü havadar, zihnin açılıyor, ateş saçıyorsun: benim o katlandığım şeyler var ya, hepsi sana girsin. ben gidiyorum.

    vedalar böyle başlıyor. en yapabileceklerinden, en öndekinden. epeydir bu ruh halindeyken ben de işe mutluyum sandığım ama aslında katlandığım ilk şeyden, işimden başladım. artık orada çalışmak istemediğimi beyan ettim. neden çalışmak istemiyordum? emin olun sizi hiç ilgilendirmez. diyemedim tabii, az buçuk izah ettim, aslında elle tutulur hiçbir şey sunmaksızın çalışma barışını yitirdiğimden, günümün büyük bir kısmını geçirdiğim bu yerde kaybolan huzurumun hiç değilse kendi çabalarımla tesis edilmesinin bir gereklilik olduğundan bahsettim amirime. ben içimden "hangi dizide alt yazıydı bu sözler, afilli tospaam!" diye geçirirken işe yaradı, "anlıyorum." dedi başkan. ne sihirli bir söz bu. ne anladı acaba?

    ve veda anı... gidişimi hiç istemediğini bildiğim başkan, duygusal bir konuşma hazırlığı içinde. ben de masamı topluyorum bir yandan. karton bir kutuya kalem, takvim, ajanda, ıvır zıvır doldururken neden masamda köpeğimle çekilmiş bir fotoğrafımın olmadığını düşünüyorum. bunun için önce bir köpeğimin olması gerektiğini hatırlayıp daha az film izleme sözü veriyorum kendime. "çalışma hayatına burada başlayan insanlar, kendi rızalarıyla da gidiyor olsalar, aradıkları şeyi başka yerlerde pek bulamazlar. umarım sizde böyle olmaz, yolunuz açık olsun keyfekeder hanım." başkanın bu sözleriyle gerçek dünyaya dönüyorum. gülümsüyorum. "doğrudur, başkanım. ama, kötü bir şekilde ayrılmadığımız için buraya istediğim an dönebilecek olmak içimi rahatlatıyor." diyor, ikimize küçük bir dünya kuruyorum. "valla buradan giden buraya bir daha kolay kolay gelemez." diyerek o dünyayı başıma yıkıyor, başkan. çok tatlı adam. gidene dur denmiyor ama, geri kalan her şey mübah sanırım diye düşünüyorum. üzülüyorum. "yine de, sahipsiz değilsiniz, oradaki rahatınızın da takipçisi oluruz, merak etmeyin." diyerek mızrağın ucunu biraz çekiyor ciğerimden. teşekkür ediyorum, ilgisine.

    yeni yerimde beni ne bekliyor, hiç bilmiyorum. gitmem gerektiğini hissettim, gittim. ben ki hiç gidemezdim, gittim. böyledir bu işler. sıra sana da gelecek.
    Tümünü Göster
    ···