1. 7.
    0
    @2 gibmiş beyler
    ···
  2. 6.
    0
    rusya sker...
    ···
  3. 5.
    0
    @4 özet geç lan bin
    ···
  4. 4.
    0
    @1 eksici bin
    ···
  5. 3.
    0
    amerikalılar birçok konuda dünyayı kandırdıkları gibi vakt–i zamanında ay’a gittik diye de herkesi uyutmuştu. amaç her zaman amerika’nın süper güç olduğuna insanları inandırmak olmuştu. bunun için dün de senaryolar vardı, bugün de var.
    hatırlarsanız, 1969‘da 3 astronotla beraber apollo–11 uzay aracının ay’a gittiğini, astronotların özel bir araçla ay yüzeyinde dolaştıklarını, amerikan bayrağı dikip toprak nümuneleri aldığını dünya büyük bir heyecanla izlemişti. bu olay amerika’nın teknolojik gücünün ne kadar büyük olduğunun dünyaya deklerasyonu idi. pgibolojik şartlandırma tekniklerini çok güzel kullanabilen amerika, hollywood’da çektiği bu ay görüntüleri sayesinde hem dünyaya, hem de özellikle rusya’ya ’en güçlü amerika’dır’ mesajı verip herkesi sindirmişti.

    şimdi gelelim işin aslına... 1969 yılında ay’a insan gönderen amerika aradan 35 yıl geçmesine rağmen neden bir daha gönderemiyor? yoksa apollo–11’lerini mi kaybettiler? kaybettilerse aynısını bir daha yapamıyorlar mı? o zamanki teknoloji ile ay’a gidildiyse, uzay savaşlarının konuşulduğu günümüzde ay istasyonları, ay üsleri falan olması gerekirdi. hatta şezlongda uzanıp güneşlenmemiz lazımdı. teknoloji geriye mi gitmiştir ki bir daha ay’a insan gidemiyor?

    tabii ki hayır. teknoloji tabii ki ileri seviyelere gelmiştir. ama ay’a gitmek bugünkü teknoloji ile mümkün olsa bile ay’dan geri dönmek mümkün değildir. yani ‘dönüşü olmayan bir yol’ dur. dünya’nın yerçekimi etkisinden çıkmadan bir noktaya kadar gidip–gelebilirsiniz ama ay’a gittiniz mi gelemezsiniz. çünkü yeryüzünden fırlatılan bir hava aracı hareket etmek için ‘hava kütlesini’ ve havadaki ‘oksijeni’ kullanmak zorundadır. tüm jet ve roket motorları kullandıkları yakıtı yakmak için oksijen, kendini yerçekiminin tersi istikametine itmek için hava kütlesini kullanırlar.

    diyelimki siz buradan apollo–11’i fırlattınız. daha sonra taşıyıcı yakıt dolu roket ağır olduğu için belli bir hızda apollo–11 kapsülünü roketten ayırdınız. kapsül o hızla atmosferden ve dünya’nın yerçekiminden ayrıldı. uzay boşluğunda fırlatıldığı ivmeyle ve koordinatla hareket etti. ve ay yüzeyine iniş yaptı. ondan sonra ne yapacaksınız?
    hadi bakalım ay’da incelemeler yaptınız; bayrak diktiniz, toprak vs. örnekleri aldınız, koşup zıpladınız, gerekli tüm mesajları ve insanlık için en veciz sözleri houston’daki arkadaşlarınıza ilettiniz. nasıl döneceksiniz şimdi? bu dersi görmedik diyemezsiniz. derseniz yandınız.

    ay’ın küçük de olsa bir yerçekimi vardır. bu yerçekimi dünya’nın çekiminin 6’da 1’i nisbetindedir. ay’ın çekiminden kurtulup dünya’ya geri dönmeniz için sizi iten bir kuvvetin olması gerekmekte. bilindiği gibi ay’ın hava kütlesi olmadığı gibi oksijen de yoktur. bu durumda dönüş için ay’da durağan bir halden hareketli bir hale geçmek, hiçbir motorla veya roketle mümkün değildir. kaldınız ay’da... hayırlı olsun..
    dünya’ya dönmek için belki tek bir çözüm söz konusu olabilir; bir kolunuzla uzay aracınıza, diğer kolunuzla astronot arkadaşlarınıza sarılıp “hadi hep beraber, biiir, ikiii, üüüç, hoppaaaa” diye bağırıp bayağı ‘sağlam’ zıplayacaksınız. o zaman belki birşeyler olabilir.

    demek ki birileri bizi ‘fena halde’ aldatıyor. hollywood yapımı olan ay’a gitme filmi amerikalıların ne ilk, ne de son yalanıdır. amerika hiçbir zaman gerçekte dünya’nın tek süper gücü olmamıştır. amerika’nın diğer ülkelerden farklı olarak en etkin güçleri; para, holywood, internet şeklinde kategorize edilebilen sanal güçlerdir. bazı bilmediğimizi zannettikleri güçlere de sahipler ama onlara değinmeyeceğim. sanal güçler yine sanal işgal ve genellikle fiziki işgal öncesi hazırlık bağlamında kullanılır ama ‘sıcak temaslarda’ çok fazla işe yaramaz. sıcak temaslarda en fazla işe yarayan amerikan uydularıdır. bombalar, savaş uçakları, çeşitli hafif ve ağır silahlar, kimyasal silahlar bu uydularla hareket ve etkinlik kazanırlar..

    uydular konusunda birkaç söz etmek gerekir. sadece amerika değil dünya’nın bir çok ülkesi uydulara sahiptir. uydular, karadan karaya, denizden karaya, havadan karaya atılan füzelerin koordinatlarını ayarlama, saldırı mekanizmalarını yönlendirme ve yüksek zoomlu kameraları ile gözetleme işlevleri görürler. aynı zamanda haberleşme ve istihbarat için kullanılırlar. bazen de irak’ta olduğu gibi irak’a ait amerikan yapımı savaş uçakları ve helikopterlerinin merkezî kontrol sistemlerine sinyal göndererek ‘kilitleme’ işlevleri görürler. bilindiği gibi irak i̇şgalinde bu uydular vazifelerini yapmış ve hiçbir amerikan yapımı irak savaş uçağı ve helikopteri çalışmamıştı. ‘sağlam bir proje’ ile uyduları elinden alınabilecek olan amerika, bir anda oyuncağını kaybetmiş çocuğa döner. sonuçta sanal güçler gibi amerikan uyduları da amerika’nın pamuk ipliğidir
    Tümünü Göster
    ···
  6. 2.
    0
    @2 http://www.bigassmessage.com/d790b
    ···
  7. 1.
    0
    dolu şeklinde yağıyor maltepeye. noluyo laan, vay amk :S
    ···