2 sene önce konuşmayı bıraktığım bi kız

var arkadaşlar bugün durakta karşılaştım, onu anlatıcam dinliycek olan dinlesin.

anlattıklarımda tek kelime yalan varsa anamı bacımı karımı kızımı kanırta kanırta gibsinler, her söyliycem şey gerçek.

anlatıcaklarım ciks içerir sırf bu yüzden abazanlar falan yazdıklarımı okuyabilir, ama ben yine normal yazmaya devam edicem.

anlatmaya başlıyorum toplanın bikaç kişi

@4 kanka bu kadar asosyal olma lan biraz dışarı çık

başlıyorum

bi arkadaşım vardı, kızdı, onunda bi arkadaşı vardı, o da kızdı. arkadaşım olan kıza tuğçe diyorum arkadaşımın arkadaşı olan kıza ceren diyorum. bana da mehmet diyorum.

tuğçeyle yle 8 yıllık arkadaşım, ceren i bi kere görmemiştim, bana en sonunda anlattı. daha 6 ay olmuş bunlar tanışalı. neyse ben tuğçe lerin evine gittim gece eğlenmelik, film falan izliycez işte, carlsbergler-tuzlu fıstıklar-sigaralar hazır.

ben gittim eve orda ceren i gördüm...

meraba dedim ismini sordum, ceren dedi, ismimi sordu mehmet dedim. yani bi tek bunları konuşabilmiştik bana bakıyodu ama gözlerimin içine öyle bi bakıyodu ki sanki bi şeyler anlatmaya çalışıyodu. bende bi güzel bakıyorum buna. yalan yok baya hoşuma gitmişti senelerdir böyle güzel bi kız görmüyorum o kadar söyliyim. o arada da işte memnun olduğumu belirtmek maksadıyla elini tutuyodum, kız elimi okşuyodu tutarken bildiğiniz.

sonra oturdum bunlardan uzak bi köşede koltuğa, ceren tuğçenin nin kulağına bi şeyler fısıldıyodu arada bana bakıp. tırstım ilk başta sorunlu falan olabilir mi dedim bu kız...

bunlar konuşmayı bitirdikten sonra ikisi birden bi anda "mehmet" dediler, baktım onlara, aklımızda bikaç film var dediler, filmleri saydılar: "moonrise kingdom, the impossible yada biraz eskilerden bi film var kimse anlayamıyomuş mulholland drive diye" dediler. bende siz hangisini istiyosanız izleyelim ya benim için sıkıntı olmaz dedim. aralarında biraz konuştular, sonra tamam the impossible ı izleyelim dediler. tuğçe ekrandan widi ile bağlanıp internete girdi, ama sayfa açılmadı. sonra ben gidiyim bi modeme bakıyım dedi, çıktı üst kata...

aradan 30 saniye falan geçince telefonu çıkardım işte yeni mesajları kontrol ediyodum ki, ceren: "o sol kolundaki dövme liverpoolun kuşu değil mi" dedi, bende aa evet dedim, ilgileniyosun heralde. o da evet dedi. sonra baktım yüzüne hafif güldüm sonra mesajlara bakmaya devam ettim. kızdan da tırsmaya başladım harbi sorunlu gibi biraz. neyse derken tuğçe geldi, reset attım dedi. bağlanmaya çalıştık, yine girmedi. ben bi bakıyım dedim, çıktım yukarı (evlerini biliyorum). şebekenin kablosu çıkmış, onu taktım. indim aşağı. indiğimde ceren benim bi önceki oturduğum yere geçmişti. o arada dedim lan bu kızda harbi bi sorun var. neyse dedim, gittim tuğçenin yanına oturdum, belinden tuttum, başını omzuma koydu, açtı filmi izliyoruz...

film ilerledi ilerledi, 20. dakkalarda falan ceren yanıma geldi, karanlıkta bende yüzüne baktım hafif bi daha bi güzel görünüyodu oyyy dedim, dedi ki işte filmin şurasında ne anlatmak istedi. bende anlattım bi 10 saniye, hmm teşekkür ederim dedi, kulağıma söylerken de hafiften dudaklarını sürttü yanaklarıma bi hoş oldum, kuşum hafiften havalandı. tuğçeyle ben biraları yarıladık, daha iki paket sigara duruyuodu, tuzlu fıstığında %80 i duruyoudu. ceren bi carlsberg in yarısını anca içmiştir, sigara hiç içmedi. sen içmiyo musun diye sordum, yok kapalı alanda çok rahatsız ediyo bunaltıyo dedi. saat gece 12, açtım camları. şimdi rahatsız olmazsın heralde dedim, yine geçtim aralarına oturdum. kız bana sen bunalıyo musun dedi, bende evet biraz dedim. t-shirtümüm yakasını tuttu eliyle açtı, göğüslerimin oraya hafif hafif üfledi sonra ya biliyo musun çok kötü bi duygu bu bunalım dedi...

bende işte evet falan dedim, benim gib demir gibi oldu, hayatımda hiç bu kadar sert kalktığını görmedim. görmesinler rezil olmıyım diye gibimi bacaklarımın arasına sıkıştırmaya çalışıyorum ama yine mukayet olamadım 15 cmlik et parçasına. ceren baktı dedi ki: "fermuarın mı açık senin?" bende dedim yok karanlıkta yanlış görüyosundur diye, bi an anladı heralde dedim ama zeka özürlü olduğunu düşündükçe anlamamıştır diyip geçtim. herlade tuğçede hiç bahsetmediğine göre öyle gelip giden zihin özürlü bi kız heralde dedim. o arada tuğçe dedi ki "tanıştınız heralde siz" bende evet tanışmaya başladık ehehe dedim. kız yanımda tırsıyorum heran ters bi şey yapabilir diye. şimdi yanımda 8 yıllık arkadaşım tuğçe var hayatımda onun hoşuna gitmeyecek hiçbi şey yapmadım, onunla arkadaşlığım hep olumlu geçti, şimdi bu özürlü kızın yanında tuğçeye rezil olmıyım dedim. film biraz ilerleyince kız kulağımdaki küpeyi çıkardı dedi ki "bu işaretin bi anlamı var mı, açıklar mısın?" bende hayır yok öylesine bi desen dedim. kız küpeyi öptü böyle mmmuah yapıcak şekilde, sonra geri taktı kulağıma...

sonra ben bi su içiyim dedim, mutfağa gittim, arıtma cihazındaki bütün suyu boşalttım yüzüme nedense. sonra arkama bi baktım ceren, sonra bi anda boşaldım dedim kızım in misin cin misin öldürcek misin beni, sakin ol bak ben sana güvenlice böbreğimi veririm dedim. sonra dedi ki: "bak ben anlarım sanırım sende iyi bi izlenmim bırakamadım. özür dilerim, özürlü gibi davrandım. sanırım biraz heyecanlıydım, beni tanıyan biri olsan böyle biri olduğumu düşünmezdin" gibisinden şeyler dedi. sonra sakin oldum. özür diledim çıkışım için, geçtik içeri filmi izlemeye devam ettik. aynı yerlere oturduk, kız bu sefer elini belime sardı koydu başını omzuma, sol omzuma ceren, sağ omzuma tuğçe kafasını koydu. öyle izliyoruz, ceren hafif sarılmaya başladı, ama bu sefer rahatsız olmuyodum, tam tersi hoşuma gidiyodu. bende sol kolumu onun beline doğru uzatmaya başladım. böyle inanılmaz bi güzellik yoktu. teni beni benden alıyodu, elimi sürtüp sürtüp zevkimi katlıyodum, o derece harika bi kızdı. ama kızın bu samimiyeti nerden geldi hiç anlayamadım, acaba hafızamı falan mı kaybettim dedim bi an...

filmin bitmesine 30 dk kalmış, tuğçe kulağıma fısıldadı: "mehmet ben anlarım sizin bu kızla aranızda bi şey oluştu. sen istemesende sizi yalnız bırakıcam tam 10 dakika filmden sonra ahhaa" dedi. bende: "kızım manyak mısın yapma utanırım biliyosun beni" falan dedim. ama ne kadar desem de film bittikten sonra çıktı gitti. allahım allahım napıcam, çok korkuyorum, kız yanımda bana yarısarılır pozisyonda, bende telefonda mesajlara bakıyorum, o da kendi telefonuyla ilgileniyor. bi süre sonra numaranı verir misin dedi. e peki dedim: "xxxxx" pekiii, ne diye kaydetmemi istersin dedi, bende yaz işte öyle ismimi dedim, kız olmaaaaz dedi. bende o an aklımdan ne diye bu geçtiyse %6 yağ oranlı mehmet diye kaydet dedim. kızda güldü biraz peki sen öyle istiyosan dedi. gerçekten yağ oranın %6 mı dedi, karnıma göğsüme eliyle hafif dokundu sürttü böyle, bende kısık sesle evet dedim. abanıyorum içimden var gücümle çavuş ayaklanmasın diye ama var gücümle. kız nefesini verip duruyo yüzüme, elleriyle ikide bir temas ediyo ben kendimi zor tutuyorum, kıza bakıyorum bazen inanılmaz güzel bi şey. feleğim döndü...

ben o an kendimden geçtim, her şeyden tahrik oluyorum, tuğçe geldi sonra, elinde bi kase haribo var. dedi ki tuğçe: "biliyo musun ceren de çok seviyo bunlardan" bende gülüp yeni bi şişe carlsberg açtım. ceren aldı eline bi avuç haribo. yanına da carlsberg koydu. eliyle hariboları tektek alıp emerek kopartmaya başladı. lan benim içim bi gitti kuduruyorum resmen gözümden yaşlar geldi, ter bastı. kız çok güzel bi şey öyle böyle değil, deli oldum kıza bildiğiniz. kızdaki normal bi güzellik değil yüzüne bakamıyorum, utanıyorum yani. sonra ceren aldı bi tane eline benim ağzıma getirdi, sonra ben ağzımı açtım tam içeri atıcakken bi anda çevirdi elini kendi ağzına attı, gülüştük sonra. gözlerimin içine bakmaya başladı yine, bende baktım sonra lan ne olucak dedim. tuğçe o arada kafama vurdu yastıkla "şşşşt noluyo" dedi. ben ne diycem bilemedim tabi. sonra ben o utangaçlığımı attım, 10 dakka boyunca kahkahalı kahkahalı konuştuk. sonra gülerken ceren bana "aaa dişlerin ne kadar beyaz" dedi. bende güldüm açtım dişlerimi ıııı yaptım. sonra o da bana gösterdi, böyle kafasını bana doğru uzatıp omzuma düşürdü kafasını, ben yine tahrik oldum tabi. sonra biraların hepsi bitti, biraz tuzlu fıstık kaldı. sigara hala duruyo yarım paket. ben bi aşağı kata uğrıyım bira alıyım geliyim dedim, gerek yok dediler. neyse dedim. yan odaya geçtim biraz sonra, tuğçenin yatağına uzandım. ceren geldi odaya kapıyı kapattı...

dedim aha lan sevişme var sanırım dedim. kız geldi yattığım yatağa oturdu. eliyle bacağımı okşadı baştan aşağı. okşarken ben çığlıklar atmamak için kendimi zor tutuyorum. vücudumun kaşınmasından-okşanmasından öyle büyük haz alırım ki, bi de bunu o kadar güzel bi kız yapıyo. ellerimle yatağın her tarafını sıkmaya başladım, hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladım. kız okşarken arada penisime de dokunuyo. bi anda durdu, dudaklarıyla çok hoş bi mimik yaptı, dedi ki: "ben seni tam çözemedim biliyo musun" bende: "ciddi misin, bende seni tam çözemedim" dedim. yani gerçekten ilginç geliyodu hayatımda ilk defa gördüğüm bi kız neden bana bu kadar samimi olsun ki? işte konuşuyoruz, dedi ki: "tuğçe sen gelmeden önce bana senden bahsetti, fotoğraflarını gösterdi, siyasi ideolojin x miş, benimde öyle. youtube da videoların varmış, kitaplar ve bununla ilgili makale ve uğraşıların varmış. beğendim, biraz benimle konuşmanı istedim" gibisinden uzunca şeyler söyledi. bende o konuşurken hep "hı hı, hı hı" diye onayladım. sonra telefonundan not kısmına yazılmış bi sözü okudu: "ben ölümden korkmam, çünkü ben doğmadan milyar milyar yıl önce zaten ölüydüm" bu söz mark twain in en sevdiğim sözlerimdendi. tuğçe o sözü sevdiğimi söylemiş ona. sonra cerene dedim ki: "beni mi öldürüceksin niye şeyettin ki onu şimdi" ceren güldü sonra, kasığımdan tuttu sıktı, ölemezsin şimdi dedi...

tam o sırada tuğçe içeri girdi, baktı içeri şaşkın şaşkın. sonra yanıma geldi, tuttu kolumdan beni bi yan odaya zütürdü kapıyı kilitledi, duvara yasladı, güzel bi tokat attı. "sen ne yaptığının farkında mısın, ben senden asla böyle bi şey beklemezdim. seni hep en iyi arkadaşım olarak bildim. en büyük nedeni neydi biliyo musun, sen çünkü gördüğüm en farklı insansın. her şeyi geçtim daha yeni tanıdığın bi kızla cinsel bi münasebete nasıl girersin" dedi. sonra devam ettirdi: "şuan sana biraz mesafe koyuyorum, umarım eskisi gibi olmazsın" sonra odadan çıktı, yalnızım öyle oturdum. sigara yakmadım. sadece düşündüm, ben eski ben değilim dedim. ben hedefleri, idealleri olan genç bi insanım dedim. normal birisi olamam dedim. benim kitabımda yazmaz böyle şeyler dedim. tam böyle düşünürken tuğçe yine geldi odaya. sarıldı bana, özür dilerim, çok özür dilerim dedi. mesafe koyduğum falan yok, bi anlık sinirdi dedi. bende önemli değil gibisinden şeyler söyledim. saat nerden baksanız 2 gibi. altta celal amca var bizim. onu çağırdık okey attık bikaç el. güldük gülüştük. saat 4 e doğru fifa 12 açtık oynadık, 6 ya doğru da dağıldık. inanılmaz bi geceydi. gittim 6 gibi yattım evde. sonraki gün...

sonraki gün kalktım, internette geziyorum öyle. saat 11.00 civarı. saat 12 gibi de yüzme klübüne gidicem. tuğçe de gidiyo oraya. neyse saat 11,30 oldu mu çıktım, x yerindeki x havuzlarına. o gün baktım ceren de orda. lan dedim bu kızın burda ne işi var. orda erkek arkadaşlarım var. hepsi cerene bakıyo huur çocukları sinirimi bozdular. cereni biraz inceliyorum, mayolu, öyle bi züt varki, size yemin ediyorum ben ömrü hayatım boyunca böyle güzel bi züt görmemişim. göğüsler dolgun dik. lan bu ne biçim bi yaratıkm dedim huri huri. bizim oğlanlar konuşuyolar aralarında şu hatun nasıl lan, mükemmel inanılmaz çok güzel falan konuşuyolar. tuğçelerin seansı başladığında bizim oğlanlar işte belki bize bi şey sorar ayağıyla kızın bulunduğu yere gittiler. kız atladı havuza, bi yüzüyo bi yüzüyo, şampiyonalara katılsa altın madalya alır. neyse işte çıktı havuzdan ıslak ıslak. oturma yerlerine doğru geldi. bende ne kadar göğüs, karın kol, adonis kası varsa hepsini içime çektim yorum yaparsa utanırım diye...

ki ben böyle düşünmeden vay be şu kaslara bak dedi kız. hayatımda ilk defa yanaklarım kızarmıştır var ya, hayatımda ilk defa. gelirken tribünlerin kapısı var, orayı açtı, geçerken gözlüğünü düşürdü, onu almak için hafif eğildi, kalçaları da bana dönük. al işte dedim. benim çavuş yine çeliğe büründü. bu sefer saklayamam da öyle şort. kapandım bende karnından vurulmuş asker gibi. sonra geldi yanıma, ıslak tenini iyice yapıştırdı yanımda oturarak. benim gib çelik x2 oldu. artık damarları falan patlıycak öyle yani. sonra dedi ki: "tuğçe bana seninle ilgili bi şey söyledi odadan çıktıktan sonra, sen ağır abazaymışsın falaaaan" dedi. bende güldüm tuğçeye baktım lan dedim. sonra yanii falan dedim, sonra kız: "çok istekliymişsiiiin" dedi. bende olm nerden çıkartıyosun dedim. kız "tuğçe dedi" dedi neyse. işte biz bunla konuştuk, arkadaş gibi konuşmaya başladık ama. bi şey gütmeden. gülüştük öyle. sonra bana adres verdi, telefonun not kısmına kaydediyorum bende, burda kalıyorum dedi, bende işte bunu niye söyledin ki şimdi dedim, cerende dedi ki: "kalıcak yerin yokmuş karavanda kalıyomuşsun tuğçe dedi" dedi. sonra he evet ama seni rahatsız etmem olmaz dedim. sonra ceren de: "ne rahatsızlığı memnun bile olurum" dedi. sonra bende hafif bi kafa salladım. sonra durup dururken: "sen çok yakışıklısın biliyo musun" dedi (tipsizin tekiyim bak insanlar yakışıklı diyo da bence aşırı tipsizim) sonra yok canım ne tipi şurdaki çocuk bile daha yakışıklı dedim küçük bi çocuğu göstererek...

sonra hı hı hı yaparak güldü. böyle konuşmalara bakmayın, kızla daha çok bi arkadaş gibi konuştum. neyse işte benim seansım geldi. yüzmede orta dereceyim pek bi iddaam yok. gemi batsa kendimi kurtarıcak kadar biliyorum, bide normal denizde iyice eğlenicek kadar biliyorum. işte şöyle kulaç atcan şu teknik bu teknik bitti seans. eve gidiyorum (ev dediğimde kaçak wireless lı bi karavan dıbınakoyum) yolda evde yemelik biraz süt mısır cipsi aldım. paramda yoktu fazla orda konserve yiyecekler vardı da param yetmemişti mecbur onu aldım bu akşam idare etsin diye. sigara da alamıyodum hep başkasından geçiniyodum sigarayı da. karavanın önünden geçen küçük bi çocuk gördüm, üstü başı kir pas içinde. oturdu direğin dibine. gittim çocuğun yanına, cebimden peçete çıkarıp yüzünü sildim. poşetteki süt mısır cipsini de verdim eline yesin diye. nerde kalıyosun diye sordum, konuşabildiği kadar "dilinizi bilmiyorum" demeye çalıştı. bende bi şey diyemedim gittim karavana...

gittim eve, telefonun şarjı bitmeye yakın üst katta büyük lambasını yakmak için kullandığı pirizi olan bi adamın pirizine taktım şarj aletini. yattım yatağa, yine her zamanki gibi derin derin düşünmeye başladım, hayal ettim, üretmeye çalıştım. evrenle ilgili sorular, evrenin işleyişi ve sistemi, siyasi ideolojiler vesaire. öyle düşünürken kapı tıkladı. açtım kapıyı, en sevdiğim arkadaşım gelmişti (kod adı): arif. elinde bi poşet, umutlandım sanırsam aç kalmıycam dedim, sonra dilediğim oldu, marketten yürüttüğü bi parça yağsız domuz eti ve 2 şişe heineken. nerden buldun lan bunları dedim, sen olmadan da hırsızlık yapabiliyorum dedi. her şey mükemmeldi, tek sorun etleri nasıl ısıtıcaktık. tüp çalmamız lazımdı. ilçe dışına kadar koşarak gittik, bailout bottle ların bulunduğu bi dükkana girdik, kapanmasına 15 dakika vardı. dolapların arkasına saklandık, vurdular kilidi çıktılar 15 dakika sonra. bizde 2 tüp tuttuk, camı kırdık kaçtık koştuk yine dakikalarca eve kadar. bugün de aç kalmadık...

sonra arif yerde, ben yatakta olmak üzere saat 1 gibi yattık. o gün erken yattık çünkü sabah erken kalkmak istiyoduk. neyse sabah oldu, bekledik konuştuk biraz eğlendik. wifi dan çaldığımız bilgisayarlarla internete girip ferrelar izledik 31 çektik. ve bu arada anlattığım bir kelime yalansa sülalemi gibin dediğim için yalan söylemiyim, birbirimize sakso ve 31 bile çektik. öyle eğlendik, sonra saat 11 gibi olduğunda çıktık dışarı, büyük bedenli ama küçük ruhlu insanlar olarak bol bol salakça aktiviteyle uğraştık. sosisli satan yere "damat tıraşı ne kadar" diye sorduğumuzu mu dersin, kasapa girip "islami sünnet yapıyo musunuz" diye sorup kaçtığımızı mı dersin. işte biz bu işleri büyütelim dedik. kasaba girdik, 2 kilo tavuk kanat istedik, adamdan hepsini ayırmasını ve soslamasını istedik. but da istedik tam 3 kilo. sonra yarım kiloda kıyma istedik. hepsini hazırlayıp paketlediğinde hiçbi şey demeden dükkandan çıktık. sonra adam bizi bi sokak boyunca kovaladı ama olsun başka türlü eğlence yok. sonra bi markete gidip kasaya doldurabileceğimiz kadar ürün doldurduk, aynısını yaptık, hiçbi şey demeden kaçtık...

saat bakıyoruz 13.00, arifi postaladım evine. bende karavanıma yol alıyorum. cerenin ev caddenin sonunda. hayır yani bi gitsem bi şey olmaz dedim, sonra düşündüm de utanırım falan hiç girmiyim. gittim karavanıma. oturdum öyle, girdim internete. donanimhaber falan derken, hiç tanımadığım bi numara aradı. günde binlerce kere aranıyorum, buda öylesine bi numaradır dedim, ceren arıyo. aradı işte konuşuyoruz. bize gel diyo, lütfen gel falan diyo. eh işte tamam dedim. donanimhaberde de kızın evine gidiyorum beyler sonuçlarını yazarım tarzından bi konu açmıştım. şimdi bulamıyorum o konuyu. neyse işte gittim kızın evine. hafif makyaj yapmış, inanılmaz ciksi giyinmiş. ayakkabılarımı çıkardım, kalp atışlarım inanılmaz hızlı, kız sezmiş olmalı, elini göğsüme koydu: "kalbin baya hızlı atıyo" dedi, güldü. neyse girdim içeri. tuttu kolumdan, zütürdü düzenli bi yatağın üstüne oturddu beni, kendisi de yanıma oturdu. eliyle yanağımı okladı. çok hoş bi sahne bekliyoken bana: "seninle tanrının varlığı yokluğu hakkında konuşmak istiyorum" dedi. devam ettirdi: "bu konularla çok ilgiliymişsin" bütün hayallerim suya düştü o an. o amı çatır çutur gibip zevkten ölme hayalim. mahvoldum ben. sonra kısık bi sesle evet ilgiliyim dedim...

uruguay-kosta rika maçına ara verildi, hızlı hızlı yazıyom okuan okur, sonra ağır ağır yazmaya devam maç başlayınca