0
2 nesilim ne amk nesil bölünmesimi yaşıyorsun bin.
diline sahip çık ve dilin evriminden başla
dillerin zamanla değişmesi kabul edilebilir bir şeydir. fakat 40 yıl önce yazılan bir eserin genç nesiller tarafından anlaşılır olmaması maalesef türkçemizin ömrünü düşündürmektedir. değişim ancak yozlaşma yönünde olmazsa kabul edilebilir. zaten insanın biyolojik evrimi ile paralel olarak, dilin evrimi de beklenen bir olgudur. ünlü bilim dergisi scientific american ekim sayısında, nature dergisinde yayınlanan dillerin evrimiyle ilgili iki araştırmayı konu etti.
bu çalışmaların birincisinde, harvard üniversitesi'ndeki bir grup araştırıcı ingiliz fiil çekimlerinin 1200 yıllık evrimlerini inceledi. ingiltere'deki reading university'deki ayrı bir araştırmacı grubu ise yaklaşık 6000–10000 yıl önce ortak atadan gelen hint-avrupa dillerinin nasıl geliştiğini araştırmak için kökenleri aynı olan sözcükleri araştırdılar (aynı nesne için farklı dillerdeki sesteş kelimeler: ingilizcedeki "water" ve almancadaki "wasser" gibi).
evrimci profesör mark pagel'e göre, bir dil içerindeki yapıların korunması günlük hayattaki kullanılma sıklığına bağlıdır. pagel araştırmalarında, 87 hint-avrupa dili içinden "water", two" "to die" ve "where" gibi 200 sözcük kullandı. kökenleri aynı olan her sözcük için bir sınıflandırma yapılıp, kullanılma sıklığına göre numaralandırıldı. örneğin, "kuş" gibi tek bir varlığı tanımlamak için 46 farklı temel ses kullanılmaktadır.
bununla beraber, bütün hint-avrupa dillerinde, üç sayısının telaffuzu ingilizce'dekine benzerdir. ispanyolca'da "tres", almanca'da "drei", hintçe'de "theen" olduğu gibi. buna karşın, ingilizce'deki kuş anldıbına gelen "bird", ispanyolca'da "pajaro" ve fransızca'da "oiseau" şeklinde seslendirilmektedir.
araştırmacılar, hint-avrupa dillerinden, ingilizce, ispanyolca, yunanca ve rusça'daki her bir sözcüğün kullanım sıklığı üzerinde çalıştılar. pagel'e göre, eşanlamlı kelimelerin kökenleri aynı olmasa bile farklı dillerde kullanım sıklığı aynıydı ve bu durumu ingilizce ile ispanyolca arasında oldukça fazla bir şekilde gördüler.
pagel ve diğer araştırmacılar, az kullanılan sözcüklerin "unutulması" için en az 750, en fazla kullanılan sözcüklerin arasında yeni sözcüklerin evrimleşmesi için ise 10.000 yıl geçmesi gerektiğini düşünmektedirler.
ayrıca harvard'daki araştırmacılar özellikle 16. yüzyıldan şimdiki zaman kadar geçen sürede, fillerin durumlarını incelediler. bu zaman zarfında, ingilizce'de birçok fiilin geçmiş zaman formları artık kullanılmamaktadır ve şimdi sadece, (düzenli) fiilin sonuna -ed eki getirilmesi kuralıyla kullanımı devam etmektedir. araştırmacılar, yaklaşık 1200 yıl önce kullanılan "eski" ingilizce'deki düzensiz fiillerden 177 tanesini, bunların içinden yakın geçmişte kullanılan ingilizce'deki 145 düzensiz fiili ve yine 177 fiilden bugünkü haliyle hã¢l㢠düzenli olmayan 98 fiili incelediler. istatistikler sonucunda, eğer bir fiil diğer bir fiile göre 100 kat daha az sıklıkta kullanılırsa, o fiiliin 10 kat hızlı değişerek evrimleşebileceğini tespit ettiler.
harvard üniversitesindeki diğer araştırmacı erz lieberman'a göre, bir fiilin sık kullanılması o fiil için bir kararlılık unsuru olmaktadır. ayrıca liebarman, bir sözcüğün hayatta kalmasını belirleyen kullanım sıklığını, biyolojik evrimin aynası olarak görmektedir.
i̇nsan türünün, canlılar arasındaki yerini belirleyen tek unsur kültür yaratabilmesidir ve belki de bu kültürün en önemli mimarı dildir. diller de zamanla evrimleşmektedir. biyolojik evrimde olduğu gibi, dilin evrimi de uzun yıllar alacak bir süreçtir.
21.yüzyıla girdiğimiz şu günlerde elimizdeki değerlerin en önemlilerinden biri olan türkçe nin nasıl çürüdüğünü hepimiz görüyoruz. görüyoruz ama bunun için bir şey yapıyor muyuz? hayır.
mustafa kemal atatürk ün 1 kasım 1928 yılında arapça yı kaldırıp yerine latin harflerinden oluşan türk alfabesini getirdiğini biliyoruz.bu devrim türkiye nin gelişmesi ve dünyaya ayak uydurması adına yapılmış en büyük hareketlerden biridir. burada düzeltmemiz gereken bir şey vardır.o da "alfabe" kelimesinin bile nasıl dilimizde yer bulduğudur. alfabe alfa ve beta ile başlayan lisanı temsil eder. bizim kullanmamız gereken ise "abece" dir. çünkü bizim dilimiz a,b ve c harfleri ile başlıyor.
günümüzde artık türkçe öylesine yozlaşmış ki artık insanlar aralarında konuşurken "ok" "yes" gibi kavramları kendi dillerinde sanmaya başlamışlar.bir ulusu kontrol altına almanın veya yok etmenin silah kuvveti hariç en etkili yolu kültürünü bozmaktır. oktay sinanoğlu bir kitabında batı uluslarının türkiye deki oyunları arasında en önemlisinin türkçe ye saldırı olduğunu belirtmiştir.bu görüş kanımca yüzde yüz doğrudur.
öyle bir hale geldik ki insanımız artık yabancı dille anlaşmayı övünç sanıyor. insanlar kurdukları cümlelerde bazen tamamen ingilizce kelimelerle bazen de türkçe kelimeler arasına ingilizce serpiştirerek konuşmayı tercih ediyorlar.bu durumdan da hiç rahatsız olmamaları nasıl bir durumda olduğumuzu gözler önüne seriyor.
dilimizin kurallarını hiçe sayan konuşma tarzları sergileyen insanların yeri geldiğinde büyük milliyetçi oldukları gözlerden kaçmayan trajikomik bir durum. kendileri ile çelişkiye düşen ama bunu onlara söylemedikçe asla farkına varamayan insanlar var. türkçe yi basit ve sıradan bir dil gibi yorumlayan bu kişilerin kendilerini türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak nitelemeleri açıkçası üzücü bir durum.
türkiye cumhuriyeti nin resmi dili türkçe dir ve bu ülkede yaşayan insanların da kendi dillerini özenle korumaları gereklidir. eminim ki bir çoğu anayasada yer alan bu maddenin kaldırılmasından rahatsız duymayacaklardır. böyle düşünmemin sebebi ise türkçe yi kullanış biçimlerinden başka bir şey değildir.
türkçe kullanımında yapılan hataların en başlıcaları bağlaçların yanlış kullanımıdır."de" "ki" bağlaç ve ekleri bilhassa en yanlış kullanılanlardır.bir diğer olumsuzluk da ingilizce kelimeleri cümlelerinin arasına serpiştirmektir."yes geliyorum" veya "ok" gibi artık kendi dilimizde bir kelime olduklarına bile inanmak üzere olduğumuz bu tür kullanımlarla sıkça karşılaşmaktayız.bir diğer karşılaştığımız şey de kelimeleri değiştirerek kullanımdır. sonu z ile biten kelimeleri s ile kullanmak,ı veya i harfleri yerine 1 sayısını koymak,v yerine w kullanmak gibi.
bu tür kullanımlarda kişinin savunması ise kurduğu cümle kadar komik ve düşündürücüdür:
"öyle alıştım"
aslında bu konu hakkında konuşacak pek çok şey vardır fakat konunun aslı "türkçe nin yok oluyor olmasıdır".atatürk ün "ne mutlu türküm diyene" sözü ekgib biliniyor. doğrusu "türk demek türkçe demektir ne mutlu türküm diyene"dir.
Tümünü Göster