/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +319 -18
    1943 yılı 2.Dünya Savaşı’nın en şiddetli yıllarıydı. Amerika Hitler’in elinden nerdeyse bütün bilginlerini kaçırmıştı. Hitler belki de en büyük hatasını yaptı elindeki bilginleri kaybederek. Tabi Yahudi oldukları için. Einstein, Freud, Philedelphia deneyinin beyni Jessup Morris…
    Hatta Einstein’e Israil kurulduğunda ilk cumhurbaşkanlığı bile teklif edildi. Ama araştırmaları yüzünden reddetti. Savaş yılları bilim adamlarına inanılmaz olanaklar sağladı. Tabi ölüm üretmeleri için. Hitler’in emrindekiler o kadar üstünlerdi ki, insan kopyalamadan gen mühendisliğine, kuantumdan V2 roketlerine ve düşünce okumaya kadar her işle uğraşıyorlardı. Zaten 2.dünya savaşında Almanların yaptığı tank, top denizaltı o kadar çoktu ki; bütün maden rezervleri dibe vurdu. Alman ekonomisi bu savasın yarasını pek kolay saramadı.

    Verner Von Braun V2 denen roketleri geliştirerek ingiltere’ye havlu attırmıştı. Hitler’in bilginleri Avrupa’nın ortasından adaları V2’lerle dövüyordu. Hitler’in Yahudi düşmanlığı tüm bilginlerin kaçmasına neden oldu. Yahudileri fırınlayan Hitler inanılmaz bir katliamın mimari oldu. Ama bilinmeyenler de var. Metrolara doldurulup suyla boğdurulan Hazar Türkleri ve öz Alman Halkı… Hitler bu katliamı bilerek, isteyerek yaptı. Çünkü bugünün bilimine havlu attıracak bir şeyler biliyordu sanki. Büyük kitle kıyımlar çok büyük doğa felaketlerine neden olur diyordu. iklimleri altüst eder. Bu doğa ile onun beslediği canlılar arasındaki inanılmaz bir bağ. Hitler bu kıyımlarla istediği hava değişikliğini yarattı. Ama o çok sıcak beklerken korkunç bir soğuk oluştu. Moskova önlerindeki Alman ordusu soğuğa yenildi. Komutanlar kışı bahane edip çekilmek istemişlerdi.

    Hitler söyle cevap verdi: “Soğuk benim işim.” Büyük kitle kıyımlarının iklimi değiştirip aşırı sıcağa neden olacağını hesaplayan Hitler görülmemiş soğuğun mimari oldu. Ve Moskova önündeki Nazi ordusu askerleri tuvalet ihtiyaçlarını giderirken donarak öldüler. Bu yazdığım çok ilginç ama gerçekten çoğu asker bu şekilde ölmüş.
    Bir de Japonlar’ın savaşa girmesi vardı. Japonya bu savaşta girdikten sonra taraf değiştirdi. Bu sırada aktarmadan geçemeyeceğim bir olay var:”Japonların Pearl Harbor’ı bombalamasından yıllar önce bir Amerikan ordu mensubu bu teoriyi ortaya atmıştı. Ona göre Pearl Limanı Japonlar tarafından bombalanabilirdi. Diplomatik ilişkilere zarar verdiği gerekçesi ile askeri mahkemeye verildi. Amerika çok sert tepki göstermişti bu askerine. Ama askerin söyledikleri yıllar sonra gerçekleşecekti.”

    Japonlar’ın savaşa girmesinde Almanlar ve Ruslar’ın Hipnoz diplomasisi etkili oldu.
    Daha ilginci Rus ve Almanlar savaşta parapgibolojik yetenekleri üst düzeyde insanları kullanıyordu. Bu adamlar hangi şehrin bombalanacağını önceden haber veriyor, o şehirler derhal boşaltılarak can kaybı önleniyordu. Bu sırada gizli deneyler raydan çıkmıştı. Kozirev Rusya’da insan ışınlama ve glikoz yakma deneyleriyle bilinenin sınırını zorluyordu. Hitler kurdurduğu laboratuarlarda ise kusursuz Alman ırkı için genlerle oynanıyordu. Fransa’yı çok kısa sürede dümdüz eden Hitler, Avrupa’yı rekor sürede işgal etti. Çünkü Hitler o güne kadar hiç kullanılmamış bir savaş taktiği kullanıyordu: Top yekûn saldırı ve savaş. Bütün birlikleri bütün kuvvetleri birlikte kullanması da ona hızlı işgaller sağlıyordu. Ve Rusya’ya yöneldi.

    Hitler Tibet’e gözünü dikmişti. Tibet’i istiyordu. Tibet’teki gizli bilimleri arıyordu.(Bunlar hala esrarını koruyor) Zaten gamalı haçı eski Tibet alfabesinden aldı. Bunlar için Bu özel güçleri olan adamlar öyle bir telepatik savaşa girdiler ki, aklini yitirmeyen bir Kozirev kaldı. Avrupa’nın işgal edildiğini Ruslar’ın havlu attığını gören Amerika mecburen savaşa girdi. Ve Hitler hayatinin hatasını yaptı. Kurmayları hemen saldıralım demişlerdi. Ama Hitler onları dinlemeyip zaman kaybedince tüm savası kaybetti. O an Naziler top yekûn saldırıya geçseydi bugün…

    beyler birazdan asıl olayı yazıcam önden yer ayırtın
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +63 -2
    Gelelim Philedelphia’ya. Bu deney ABD donanmasının radara görünmez kruvazör istemesiyle başlamış. Donanma finansa etmiş; Jessup Morris yönetmiş. Ama Jessup K. Morris’e deney hakkında tüm detayları anlatan C.Allan M. Bu adamın da kim olduğu onca şeyi nerden bildiği spekülatif. Tüm büyük projelerde onun geriden güdümü var. Hangi proje tıkansa hangi bilgin takılsa o devreye giriyor. Ya mektuplarıyla ya da bizzat. Yaklaşık 1 asırdır sağ. Ya da bu isim el değiştiriyor. internette ilgili linklerde hakkında daha fazla bilgi var. Her taşın altından çıkıyor bu esrarengiz adam. Haziran’ın sonuna doğru Philedelphia Limanında:
    2 tane çok güçlü jeneratör yerleştiriliyor Philedelphia deneyindeki gemiye.

    Projenin adı:Rainbow Project. Şalter açılarak çok güçlü ve mono blok (yekpare) bir manyetik alan yaratılıyor. Geminin etrafında yeşil bir sis oluşuyor. Gemi siluet oluyor. Sonra gözalıcı parlak bir ışıkla gemi gözden kayboluyor. Hayretle izleniyor deney. Mürettebat ise başına gelecekten habersiz seçilmiş deney için. Deney bittiğinde gemi görünür oluyor ama tayfalar bir garip. Geminin metaliyle
    kaynaşmışlar (T 1000 gibi) Bir kısmi duvarların içinden geçiyor. Mideleri bulanıyor, başları dönüyor. Kimisi hepten delirmiş. Bazısı donup kalıyor, birisi dokununcaya kadar heykel gibi kalıyor. Kimisinin vücudunun yarısı görünmüyor.

    Yazın yapılan bu deneyden sonra Ekim’de final deneyi yapılıyor. Sonuç daha inanılmaz. Gemi teleportasyon ve bilokasyon yapıyor. Türkçesi ışınlanıyor ve aynı anda birden fazla yerde görünüyor. 6 dk. içinde dünyanın çeşitli limanları görünüp kaybolan bir gemi rapor ediyorlar. Bu kez tayfaların durumu daha feci. Mürettebat deneyden sonra kaderine terk ediliyor. Deneyeyse son veriliyor. Deneyden kısa süre sonra dokümanlar ortadan kaldırılmaya başlanıyor.
    ···
    1. 1.
      -1
      YA KODUKLARIM IŞINLANMA TEKNOLOJiSi OLSA GEMiYi DENiZE Mi IŞINLAR. IŞINLAR BENi ADOLF UN YANINA SAVAŞ BiTER. Salaklığın da bi sınırı var
      ···
    2. 2.
      +2
      Kendi istekleriyle ışınlamamışlar. Manyetik gücü verince beklenmedik bi şekilde ışınlanmış. Doğru mu yanlış mı muamma ama doğru oku gözünün ferini gibtiğim
      ···
  3. 3.
    +39 -3
    beyler devamı gelcek ama 3-5 şuku atında varlığınızı hissedelim
    ···
    1. 1.
      +1
      Sen devam et yeterki panpa
      ···
    2. 2.
      -1
      Ya koduum yeter yalan bilgilerine sokayım
      ···
  4. 4.
    +65 -2
    PROJECT RAINBOW
    28 Mart 1943 ; ABD’li bilim adamı Dr. Morris Jessup’ın, Einstein’ın birleşik alanlar kurdıbına dayanarak bir “ışınlama” deneyi yaptığı iddia edildi. ‘Philadelphia deneyi” adıyla bilinen ve askeri gizlilik içersinde gerçekleştirilen olayda, 104 mürettebatlı “USS Eldridge” adlı askeri gemi, tanıkların iddialarına göre Philadelphia deniz üssünde, yeşil bir sise bürünerek yavaş yavaş “kayboldu” ve kısa bir süre sonra 640 km. ötedeki Norfolk deniz üssünde ortaya çıktı.

    Deney ile ilgili medyatik ciddi araştırmalar, 1980’de PHiLADELPHiA DENEYi’ni perdeye getiren filme izin verildikten sonra başladı. Daha öncelerde, kamuoyuna göre olay sadece saçma bir söylentiydi. Charles Berlitz ve William Moore’un ortak yazdıkları kitap bir fantazi olarak kabul görmüştü.Ama deney ile ilgili kuşkular hala sürmektedir, nedeni anlamsız bir söylenti dahi olsa az sonra yazacağım olaylar dizisi, şaşırtıcı, düşündürücü ve gerçekçidir.
    ···
    1. 1.
      +4
      https://insanveevren . wordpress.com/2011/05/09/2-dunya-savasindan-bazi-garip-olaylar/ kopyaci seni
      ···
  5. 5.
    +34 -1
    takipte olanlar bi belli etsin kendini
    ···
  6. 6.
    +35 -2
    beyler kendinizi belli edin biraz hızlı hızlı yazıcam
    ···
    1. 1.
      +1 -1
      Lan kopyala yapıştır yapıyorsun ne yazması amk
      ···
    2. 2.
      -1
      Lan kopyala yapıştır yapıyorsun ne yazması amk
      ···
  7. 7.
    +50 -2
    Philadelphia Deneyi günümüz şartları gözönüne alındığında daha etkin ve düşündürücü bir iddiadır, olayda adı geçen bir avuç insandan geriye hemen hemen kimse kalmadığından kesin doğrulanma için ABD gizli arşivlerinin açıklanması gerekmektedir. Fakat, film için devlet tarafından zor izin verilmesi kuşku uyandırmakta ve dikkatleri yoğunlaştırmaktadır. Yaşdıbını Philadelphia Deneyi’ni araştırmaya adayan ve bir de “A-Z’ye Philadelphia Deneyi” adlı kitabı yazan Alfred Bielek bize tüm olanları anlatırken, “neredeyse delirme noktasına geldiğini söylüyordu;Philadelphia Deneyi tasarlanırken amaç çok güçlü bir elektromanyetik alanın sağlanarak gemilerin görünmez olmaları ve bu sayede top mermilerinden ve denizaltıların atacakları torpitolardan korunmasıydı. Hatta daha sonra, görünmezlik alanını bir benzerinin denizde değil, havada oluşturarak önemli üslerin görünmesinin engellenmesi de düşünülmüştü.

    Deneyin resmi ve bilimsel adı “PROJECT RAiNBOW” (Gökkuşağı Projesi)idi. Gökkuşağı Projesi, iddialara göre II.Dünya Savaşı sırasında küçük destroyer tipi bir savaş gemisinin başından geçti. Olayın yeri Philadelphia Deniz Üssü’ydü amaç ise gemiyi düşmanın fark etmemesi için görünmez yapmaktı. Projeye göre, fikir orjinaldi ve düşman radarları hiç fark etmeden gemi istenilen yerde birden ortaya çıkacaktı. Bilimsel tanımın adı;OPTiKAL GÖRÜNMEZLiKTi; özel bir sistemle veya jeneratörle oluşturulan çok güçlü manyetik bir alan gemiyi saracak, ışınları veya radar dalgalarını büker yada kırarken gemi görünmez olacaktı. Düşüncesi dahi bir mucizeye benziyordu ve iddialara göre de Gökkuşağı Projesi başarılı olmuştu. Yani gemi fiziksel olarak kaybolmuş ve tekrar geri dönmüştü. Tanıklara göre geminin üzerini bir pelerin gibi saran manyatik alan görevini yapmıştı. Fakat ana hedef geminin kaybolduğu yerde değil, bir başka yerde ortaya çıkmasını sağlayabilmekti yani daha yaygın bir deyimle “ışınlama” yapılmalıydı.
    ···
  8. 8.
    +21 -1
    beyler devam edicem kendinizi belli edin
    ···
  9. 9.
    +38
    Philadelphia Deneyi’nin temelinde düşünce olarak Albert Einstein’ın ”Çekim ve Elektriklenmede Birleşik Alan Kuramı” vardır. Bu teori bu konuyla ilgili kişilerce “Elektronik kamuflaj” olarak tasarlandı. Einstein, bu teorisi 1925-27 arasında Almanya’da bir bilim dergisinde yayınlandı. Fakat Einstein,bu teoriyi daha denememiş ve daha tam anlamıyla geliştirmemişti.O zamanlardaki amaç, çok güçlü elektromanyetik alanın yapılarak gemilerin görünmez olmaları ve düşman kuvvetlerine karşı korunmasıydı. Hatta bu olayı havada oluşturarak üslerin görünmesinin engellenmesi de düşünülmüştü.Bu deneyin çalışmaları 1930 yıllarda “Project Rainbow”ismiyle başlatıldı. Başlatıldığı yer ise Chicago Üniversitesidir. 1 yıl sonrada bu çalışma PrincetonÜniversitesinde devam ettirildi. bazı bilim adamları bu projede zaman zaman yer aldılar. Bunlar Einstein, Dr. Johnvon Neumann ve Dr. Nikola Tesla’dır.Dr. Alfred Bielek her 10 yılda bir Ağustosun 12’sinde manyetik enerji alanının tekrar oluştuğunu öne sürüyordu.1943’ten sonra 1963 ve 1983’te aynı olay olmuştu. sebebi ise “Senkronizasyondu” Enerji alanları tekrar toplanıyor, dalgalanarak ortaya çıkıyordu, fakat bu alanlar karmaşıktı. Neumann, 1986’da ölen Bielek’in anılarından yazdığına göre bu olayları doğrulamıştı. ifadesi teyp bantlarında vardı. Oluşturulan büyük enerji, doğru açıda sekronize edilirken birden kontrol dışına çıkmış ve “Yönsüz dalgalar’a” dönüşmüştü. Bunun sonucunda ortaya alışılmadık etkiler çıkmaya başlamıştı. Senkronize dalgalar zamanı büküyor ve etkiliyordu.Bir diğer ilginç yaklaşım, Wisconsin Üniversitesi Matematik Profesörü olan Henry Levenson’dan gelmişti. Bufikre göre zamanın merkezi bir alanın çevresinde yoğunlaştığını ve bir “Zaman Saati” oluşturarak, tüm varoluşun gerçekleştiği ve gerçekleşeceği şifrelerle çalıştığını söylüyordu; Dediğine göre “Şifrelerin içinde yaşayan herşey vardır, dünyadaki bütün maddesel varoluş dünya saat ve zamanına göredir;dünya, Güneş saatine göre, Güneşde galaktik saate göre ayarlıdır. Eğer zaman kilidi yüksek ve güçlü bir enerji alanı ile bozulursa, ortaya çeşitli zaman ve mekan dengesizlikleri çıkar. Taki zaman yeniden kendini tamir edip yeniden dengesini bulan dek”

    beyler devam edicem kendinizi belli edin başka garip olaylara değinicez birazdan
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      1943
      1963
      1983
      2003
      Veee..
      .
      .
      .
      .
      .
      2023 - Bor My God
      ···
    2. 2.
      +1
      12 ağustos 2023 tarihini bekleyin
      ···
  10. 10.
    +35
    Nanking Katliamı, Japonları'ın Nanking şehrinde gerçekleştirdiği 1937 Aralığında başlayan ve 1938 Şubatında biten toplu katliamin adıdır. ikinci Dünya Savaşı'nın başlamasından hemen önce meydana gelmiştir. Olay birçok resim ve resmi evraklarla desteklenmektedir. Burada yapılan katliamın boyutu inanılmaz ölçüdedir. Binlerce kadın tecavüz edilip öldürülmüş, Çinli öldürme yarışmaları yapılmış, birbirlerine bağlanan insanlar diri diri gömülmüştür. Japonlar kısa sürede işgal ettikleri Nanking şehrinde, 300.000 civarında Çinli'yi acımadan öldürmüştür. Tarihte pek bilinmeyen bu olayı Japonlar şiddetle reddederken, yine bu olay yüzünden Uzak Doğu'da Japon olmayan birine Japon demek hakaret olarak sayılıyor.
    ···
    1. 1.
      0
      Nanking degil panpa nanjing,
      ···
  11. 11.
    +9 -1
    beyler belli edin kendinizi
    ···
  12. 12.
    +26
    Üstün ırk elde etmek için çocuklara işkence yapıldı

    “Üstün ırk” elde etmek uğruna ailelerinden koparılarak Polonya’dan getirilen binlerce çocuktan bazıları zaman içinde esmerleşmeye başladı. Hitler’in emriyle Lebensborn kliniklerine gönderilen ten ve saç rengi esmerleşen çocuklar, burada ultraviyole (UV) işlemi uygulanılarak sarartıldı.

    Saçları kahverengiye dönen çocuklar , gözleri bağlı veya gözlük takılarak saatlerce UV ışınlarına maruz bırakıldı. Bu yöntemle kahverengiye dönene saçları yine sarı bir hal aldı. O döneme ait yeni ortaya çıkan bu fotoğraflarda çocuklara uygulanan güneş ışını net bir şekilde gözüküyor.

    Lebensborn Projesi’nde tam bir alman disiplininde yetiştirilerek asimile edilen çocuklar başarılı oldukları takdirde NAZi subayları tarafından evlatlık ediniliyordu. Başarısızlık ise ötenazi ile ölüm demekti. Ancak cellatları olacak hemşireler, bu çocukları yaşatmak için ışın tedavisi yönetimini uyguladılar.

    Almanya’da iktidara geldikten sonra saf bir alman ırkı yaratmak için kolları sıvayan NAZi hükümetinin “Ari Irk” projesinde ışın tedavisinin kullanıldığı belirlendi. Yahudilerin imhasının baş planlayıcısı olan Dr. Heinrich Himmler’in ikinci Dünya Savaşı sırasında başalttığı “Lebensborn Projesi” kapsamında, işgal edilen polonya’dan on binlerce sarı saçlı, mavi gözlü çocuk ari ırk projesi için ailelerinden kopartılarak Almanya’ya getirtildi. Hemşirelere emanet edilen bu çocuklar daha sonra SS subaylarına evlat olarak veriliyordu.
    ···
  13. 13.
    +27
    Hans-Ulrich Rudel

    2. Dünya Savaşı'nda Alman saflarında savaşan bir havacı subay olan Hans-Ulrich Rudel'i ilginç kılan, bir Stuka pilotu olarak düşmana verdiği zayiatın inanılmaz büyüklüğü.

    Avcı uçaklarına karşı oldukça hantal kabul edilen Stuka ile uçak dahi düşürmeyi başaran Rudel, bacağını kaybetmek de dahil, 5 defa ağır yara almış ancak savaşmaya devam etmiştir.

    Düşman saflarına düşen uçağından çıkıp yaralı halde yürüyerek Alman saflarına dönmeyi dahi başaran Rudel'in verdiği zayiatın doğrulanmış listesi şöyle:

    800 araç
    519 tank
    150 top bataryası
    70 çıkarma gemisi
    9 uçak
    4 zırhlı tren
    1 Destroyer
    2 Kruvazör
    1 Büyük Savaş Gemisi

    Rudel'in başarıları tek başına bir filonun yaratabileceği türdendir desek abartmış olmayız. Bu yüzden Alman genelkurmayı, Rudel'in şahsına özel bir madalya tasarlatmıştır ve tarihte bu madalyayı alan tek subay kendisidir: Altın Meşe Yapraklı, Kılıçlı ve Elmaslı 1. Sınıf Şövalye Demir Haçı.
    ···
  14. 14.
    +7 -2
    neyse devam edim ben
    ···
  15. 15.
    +25
    Sultan Kılıç Giray

    Sultan Kılıç Giray ya da Sultan Giray Kılıç, 2. Dünya Savaşı'nın en ilginç ve bilinmeyen simalarından.

    Rus işgalinden öteden beri nefret etmiş Kafkas halklarının simgesi bu asker, Adigey Cumhuriyeti'nin Ulape köyünde doğmuş, Nogay (Türk) ya da Çerkes asıllıdır.

    Almanlar Kafkas cephesine yaklaşınca, çoğunluğu Türk (Nogay, Karaçay, Kumuk) ve Çerkeslerden oluşan tam 5000 gönüllü toplamış ve Almanya için Ruslara karşı savaşmıştır.

    Kılıç Giray daha sonra yakalanarak idam edildi, ardından Stalin, Karaçayları Nazilerle işbirliği etmekle suçlayarak Kafkasya'dan sürdü, Karaçaylar bu yüzden iki defa sürülmüşlerdir: ilki Çerkeslerle birlikte Türkiye'ye, ikincisi Sibirya içlerine.

    Karaçaylar Kafkasya'ya on yıllar sonra dönebildiler, Sultan Kılıç Giray Kafkas halklarının Rusya'ya karşı verdikleri savaşın trajik bir figürü olarak tarihin tozlu sayfalarına gömüldü...
    ···
  16. 16.
    +31
    ve gelelim şimdilik son askerimize bundan sonra askerden ziyade daha ilginç olaylara değinicem fakat bu şahıs baya saygı duyulcak adam yani taktir ediyorum

    Hiroo Onoda

    1944 yılında, Teğmen Onoda, Amerikan çıkarmalarına karşı adaları savunmak üzere Filipinler'in Lubang adasına gönderilir. Görevi, olası bir Amerikan harekatına karşı gerilla savaşı vermektir. Amerikalıların yanlış haberler yayarak onları savaşın bittiğine, Japonya'nın teslim olduğuna inandırarak kandıracağına dair sıkı sıkıya tembihlenir. Yalnızca emri veren komutanının direkt emri ile görevi bırakacaktır. Onoda bu görevi harfiyen yerine getirir: Tam 30 yıl boyunca!

    Atom bombasından sonra Japonlar teslim olur, ancak Onoda Amerikan uçaklarından atılan bildirilere inanmaz ve teslim olmaz, silah arkadaşlarıyla birlikte yöre sakinlerine saldırıya devam eder. Arkadaşları birer birer ölür ama o dağlarda, ormanlarda komando hayatını sürdürür. Zira komutanı ne olursa olsun geri geleceklerini söylemiştir.

    Nihayet bir turistin onun hikayesini duyması ile, olay gündeme taşınır, ve 1974 yılında Onoda'nın artık emekli olmuş komutanı yeniden gelerek, resmi bir emirle Onoda'yı görevinden azat ettiğini bildirir. Onoda, annesinin teslim olmaktansa kendisini öldürmesi için verdiği hançer de dahil olmak üzere, silahlarını teslim eder.

    Burada sorun çözülmez, zira savaşı yaklaşık 30 yıl daha devam ettiren bu asker, insan öldürmüş, ambar yakmış, suç işlemiştir. Krizin çözülmesi adına, Onoda tutuklanır, ardından Filipinler Cumhurbaşkanı tarafından affedilerek salınır.
    ···
    1. 1.
      0
      vay dıbına koyim
      ···
    2. 2.
      0
      1 ay geçti panpa
      ···
  17. 17.
    +11
    beyler belli edin kendinizi
    ···
  18. 18.
    +38
    Nazi Tıbbi Deneyleri

    Yirminci yüzyılın teknolojik gelişmeleri ile birlikte anılan Tıp tarihinde, Üçüncü Reich döneminde yaşanan modernizasyon gözden kaçmamaktadır. En hafif adlandırmayla Toplama Kamplarında yapılan Nazi deneylerinde tüyler ürpertici detaylar, insanların kanını donduracak derecede canice yöntemlerle keşfedilmiştir. insanlar üzerinde yapılan bir dizi ilaç denemesi ve çirkinleştirme deneylerinin çoğunda denek olarak kullanılan esirler Nazi doktorları tarafından değersiz birer kobay olarak görülmüşlerdir. Şimdi isterseniz bu deneylerin amaçlarını, yapılan uygulamaları ve Toplama Kamplarını inceleyelim.

    II. Dünya Savaşı sırasında bazı Alman bilim adamları toplama kamplarındaki birçok esir üzerinde onların rızası olmaksızın deneyler yapmışlardır ve bu deneylerin sonucunda denek olarak kullanılan insanlar hayatlarını kaybetmişler ya da sakat kalmışlardır. Alman toplama kampları Sachsenhausen, Dachau, Natzweiler, Buchenwald ve Nuengamma’da, bilim insanları sıtma, tifüs, tüberküloz, sarı humma ve bulaşıcı hepatit de dahil olmak üzere, bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve tedavisine yönelik bağışıklık sistemi bileşenleri ve sera deneyleri yapmışlardır. Üçüncü Reich döneminde yapılan bahsi geçen insanlık dışı deneyler üç kategoriye ayrılmıştır.
    ···
  19. 19.
    +20
    1. kategori

    Bu deneylerin birincisinde Dr. Sigmund Rascher tarafından Dachau’da, Alman Hava Kuvvetleri için oksijenli ve oksijensiz atlamalardaki farklılıkları gözlemlemek için düşük irtifa odalarını kullanarak zarar gören uçaklardan personelin atlayabileceği üst sınırı bulabilmek için yüksek irtifa deneyleri yapmıştır. Deney sonunda kullanılan 200 mahkumun 80’i deney sırasında, geri kalanları da deneyden sonra öldürülmüşlerdir. Dr. Sigmund Rascher, Hipotermi için etkili bir tedavi yöntemi bulmak amacıyla sözde dondurma deneyleri yürütmüştür. Aslında asıl amaç 2. Dünya Savaşında, Kuzey Buz denizinde düşman atışlarına maruz kalan Alman pilotların soğuk suda kaç dakika hayatta kalabileceklerini öğrenmektir. Bu amaçla Dr. Sigmund Rascher önce Dachau’da daha sonra Auschwitz’de bu soğuk ortamı kurarak toplam 300 denek kullanmıştır. Fakat yapılan deney, deneklerden 80-90’ının ölümüyle sonuçlanmıştır. Ayrıca Dachau’da, Dr. Hans Eppinger tarafından çingeneler üzerinde deniz suyunun içilebilmesine ilişkin çeşitli yöntemleri bulmak için deneyler yapılmıştır. Deniz suyu hiç değiştirilmeden deneklere verilmiş, 6-12 gün içerisinde deneklerde ciddi fiziksel patolojiler ve ölümler gözlemlenmiştir. Hatta denekler o kadar dehidre olmuşlardır ki, bir damla su için yerleri yalamışlardır.
    ···
  20. 20.
    +19
    2. kategori

    ikinci kategori ise, Alman Askeri işgalci Personelinin sahada karşılaştığı yaralanma ve hastalıklara çare bulabilmek için ilaçların ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi ve denenmesini kapsamıştır.

    Nazi doktorları deneklerin Akciğerlerine Tüberküloz basili enjekte etmiş ve gelişim evrelerini kaydetmiştir. 200 Yahudi esir, bu hastalık deneyleri sonucu ölmüştür. Buchenwald’de bir araştırma ekibi fenol, benzin ve siyanür bileşimiyle Rus mahkumlar üzerinde infaz denemeleri yapmışlardır. Deneylerde ilaç enjekte edildikten sonra Rus deneklerin ölüm hızları ölçülmüştür. Ravensbrueck Kampı, kemik greflemesi deneyleri ve kısa zaman önce geliştirilen Sülfa (sülfanilamid) ilaçlarının etkinliğinin denendiği yerdir. Aslında sülfanilamid deneyleri Alman Kuvvetler’inin 1941-1943 yıllarında gazlı kangrene bağlı çok ağır kayıplar vermesi nedeniyle araştırılmaya başlanmıştır. Sülfanilamid yaralanmalardan sonra oluşan enfeksiyonlarda bir tedavi yöntemi olarak hatta bir devrim niteliğindedir. Öncelikle sağlıklı Yahudi denekleri üzerinde savaş yaraları açılarak bu yaraların Kangren ve Tetanoz olmaları sağlanmış ve bu açık yaralarda “Sülfanilamid” kullanılarak tedavi evreleri izlenmiştir. Natzweiler ve Sachsenhausen’de ise, esirler olası antidotları test etmek için fosgen ve zehirli hardal gazına maruz bırakılmışlardır. Yapılan deneylerin geneli, Alman askerlerinin savaş cephelerinde karşılaştıkları salgın hastalık ve yaralanmalarla şekillenen akut ve viral enfeksiyonların çözümlerini bulmaktır. Bu deneyler için, kamplardaki sahipsiz esir Yahudi ve çingenelerin yanı sıra esir Rus askerleri de kullanılmıştır
    ···