-
51.
0@1 Alex Mercer
-
52.
0amın evladı devdıbını bekliyoruz burda
-
53.
0kaldığımız evde güzel bir yemek yemeye çalıştık. eşimle birlikte bir şeyler hazırladık ve yabancı bir evin yabancı sofrasına oturduk.
fonda enfeksiyonlular tarafından parçalanan insanların çığlıkları vardı. -
54.
0bolu dağı tünelini geçtik. yoldan biraz içeride bir eve sığındık. dün bütün geceyi tünelde geçirmek zorunda kaldık. yaşadığımıza hala inanamıyorum. artık üç kişiyiz.
-
55.
0sabah kaldığımız evden çıkıp hızlıca yola koyulduk. yola çıktığıktan kısa bir süre yüz, yüzelli kişilik bir enfeksiyonlu grubu gördük. aramızda en fazla otuz metre vardı. hareket eden aracımızı farkedip bize doğru koşmaya başladılar. onlardan kaçmak için hızımı arttırdım. yollarda deli gibi gidiyorken aniden sağ taraftan bir çocuk arabaya doğru atıldı. enfeksiyonlu olup olmadığına emin olamadım. hemen arkasında bir çocuk daha vardı. onlara çarpmamak için direksiyonu sola doğru kırdım.Tümünü Göster
orta yaşlı bir kadın ve bir erkeğe çarptım. çarpmanın etkisiyle erkek sola, kadın ise yukarı doğru savruldu.
sanırım çocukların anne ve babasıydılar. aynadan baktığımda çocuklar için birbirini parçalayan enfeksiyonlular gördüm. eşimle tek yapabildiğimiz birbirimize bakmaktı.
yola devam ettik ve otoyola çıktık. terkedilmiş, kaza yapmış, ters dönmüş arabalarla doluydu yine yol. kimini yavaş yavaş ittirerek geçtik, kiminde ise aralardan ilerledik. aracımız yine hasar görmeye başladı.
gebze organize sanayi bölgesine kadar ulaştığımızda nihayet askeri araçlar ve barikatlar uzakta göründü. ben sevinçten tavanı yumrukluyordum, eşim ise mutluluktan sürekli bana vuruyordu. çığlık çığlığaydık.
barikata yaklaştığımız an bir şeylerin yoldunda gitmediğini anladık. askeri araçlar düzgün bir sıra da değil, rastgele sağa sola doğru duruyorlardı. yavaşlamaya başladık. etraf oldukça kanlı ve pis görünüyordu. aracı durdurdum, eşime arabada kalmasını söyledim ve tabancam elimde aşağı indim.
kan ve pis koku ilk dikkati çeken şeydi, hemen ardından ise kaos. yavaş yavaş ilerlerken birden ensemde soğuk bir metal hissettim. hemen ardından ise fısıltı halinde bir "kıpırdama" duydum.
bu olaylar başladığından beri bir çok ilk yaşadım. bu da onlardan biriydi. terli ensemde buz gibi bir silah hissetmenin insanı donduran etkisini hiçbir zaman unutmayacağım.
silahı yere atmamı ve ellerimi kaldırıp üç adım ileri gitmemi istedi fısıltı. tek bir kelime etmeden dediğini yaptım. arkamı dönmemi söylediğinde gördüğüm şey ise bana doğrultulmuş bir silahın arkasındaki, askeri üniforma içinde bir kadındı. suratımı görmesiyle birlikte silahını indirdi ve bana hızlıca kim olduğumu, burda neler yaptığımı sordu. başımızdan geçenleri hızlıca anlattım. buradan uzaklaşmamız gerektiğini söyledi. eşim ve arabadan bahsettim. arabada malzemelerin olduğunu söyledim.
arabayı gösterdiği bir yere çekmemi istedi. gidip hızlıca eşime durumu anlattım ve arabayı dediği yere çektim. oraya askeri bir jiple yanaştı ve bütün eşyalarınızı "land" a koyun dedi. hemen eşyalarımızı yeni "land"ımıza doldurduk. ona yardım etmemi söyledi, koşarak yanına gittim ve birçok silah ve mermi kutusu olduğunu sandığım şeyleri taşımasına yardım ettim. jipin arkasını oldukça doldurduk. bu defada elinde uzunca iki hortumla geldi. bir kamyonetin arkasında bidonlar olduğunu, o bidonlara mazot doldurmamız gerektiğini söyledi. nasıl yapacağızı anlamasam da düşünmeden "tamam" dedim. altı tane bidon aldık ve askeri araçların birinin benzin deposunun önüne geçtik. kapağı açtı, hortumun bir ucunu içeri soktu. diğer ucundan dikkatlice içine çekmeye başladı. hortumda mazotu görür görmez ise ağzından çıkardı ve bidonlardan birini doldurmaya başladı. aynısını bana da yapmamı söyledi.
ilk denememde çok fazla mazot yuttum, berbat bir şeydi ve kusmaya başladım. ayağa kalktım ve tekrar denedim. bu defa daha az mazot yuttum ama bidona doldurmayı da başardım. böyle böyle bütün bidonları doldurduk ve hepsini arkaya taşıdık. "land" diye adlandırdığı aracın arkasında oldukça çok miktarda silah, cephane, yiyecek ve mazot vardı. kadın, arabaya bindiğimizde tek kelime etmeden ikimize de birer silah verdi ve nasıl kullanacağımızı hızlıca anlattı. arabayı ben sürüyordum, kadın yanımda, eşim de arkadaydı.
adını sorduğumuzda söylediği tek şey "üsteğmen" oldu. kendi isimlerimizi söyleme gereği duymadık. neler olduğunu sorduğumuzda ise bizi duyduğuna dair en ufak bir belirti bile göstermedi.
yola devam ettik... -
56.
0anlat panpa
-
57.
0oha lan olaylara bak. devam et panpa soluksuz okuyoruz.
-
58.
0yol üzerinde sürekli yanan evler, arabalar görmeye başlamıştık. üsteğmen bunu ordunun yaptığını söyledi, başka bir açıklama yapmadı. içimiz biraz daha rahatlamıştı. bolca silahımız, mermimiz, yiyeceğimiz ve bir de üsteğmenimiz ile askeri aracımız vardı. durmadan ilerledik. yol artık epey boştu, yanan evler bitmişti.Tümünü Göster
bir benzin istasyonu gördüğümüzde üsteğmen orda durmamızı istedi. istasyonun tam girişinde beni durdurdu ve tüfeğini alıp araçtan indi. etrafı kolaçan ede ede ilerlerken biz de ona katıldık. istasyon tamamen sessizdi.
üsteğmen koşarak içecek dolaplarına gitti ve yerrdeki bir kasa efes pilsen i kaptığı gibi benzin pompalarına yöneldi. yanına gittiğimde kasadaki şişelerin boş olduğunu gördüm. üsteğmen de bu boş şişelere benzin dolduruyordu. bana bulabildiğim kadar kumaş parçaları bulmamı söyledi. arabaya gittim ve yanımıza aldığım eşyalardan birkaçını getirdim. elime bir bıçak tutuşturup kumaşları düzgün şeritler haline getirmemi istedi.
kasadaki bütün şişeler benzin ile dolmuştu ve kestiğim şeritler de şişelerin uçlarına sokuşturulmuştu. bir kasa tombul şişe molotof kokteylimiz vardı artık. bunu da land a attık ve yola devam ettik.
bolu dağı tüneline ulaşana kadar hiçbir sorun yaşamadık. fakat tünele yaklaştıkça yolda terkedilmiş arabaların sayısı artmaya başlamıştı. hava artık kararmak üzereydi ve yavaşça tünele giriş yaptık. tünelin ışıkları yer yer yanıyordu. etraftaki araçlardan hızlı gitmemiz mümkün değildi. yavaş yavaş ilerlediğik ve tünelin epey içlerine ulaştık. arabalarla yolumuz kapanmıştı, durduk.
nasıl ilerleyeceğimizi düşünürken arkamızdan gelen çığlıklarla irkildik. hemen arabaya koştuk ve arkamızdan büyük bir grup enfeksiyonlunun geldiğini gördük. üsteğmen hemen ateş etmeye başladı ve öndekilerden bazılarını düşürdü. bana molotof kokteylerini almamı söyledi. land ın arkasına doğru koşarken baktığım eşimin yüzü korkudan bembeyaz olmuştu.
kasanın içinden tombul şişeleri aldım hemen ilkini yakıp var gücümle enfeksiyonlulara doğru fırlattım. tombul şişenin patlaması ile birlikte korkunç çığlıklar atarak yanmaya başladılar. ben ikinciyi fırlatırken üsteğmen yanıma gelmiş soğukkanlı bir şekilde ateş ediyordu ve o gürültü içerisinde bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. söylediklerinden tek anladığım "set çek" oldu. doğru anladığımı umarak tombul şişeleri enfeksiyonluların yolunu kesecek şekilde yol boyunca atmaya başladım. bitirdiğimde kalan boşluklar gördüm ve oralara da başka şişeler atarak destekledim. ateşten bir duvarımız olmuştu ve duvardan çığlıklar geliyordu.
yolun sol tarafında, iki ters dönmüş arabanın arasından çok sayıda enfeksiyonlu bize doğru geliyordu. onlarında arasına bir şişe attım. patlayan şişe ters dönmüş arabalardan birini yakmaya başladı ve araba saniyeler içinde havaya uçtu. ardından birçok patlama olmaya başladı, arabaların yanarak yerden yükseldiğini görebiliyordum. ard arda birçok patlamadan sonra ortalıkta sadece alevlerin sesi kaldı.
biraz su içtik, biraz soluklandık. üsteğmen silahının şarjörünü değiştirdi. biraz su içtik, ben bir sigara yaktım.
geldiğimiz yön için endişelenmiyorduk, o taraf kapanmıştı.
önümüzde ki arabalar tamamen kargaşa halindeydi ve çok sayıdaydı. gelirken az sayıda terkedilmiş araba görmemizin sebebi bu diye düşündüm. herkes buraya kadar ulaşmaya başarmış ve burada kalmıştı.
üsteğmenle önümüzdeki arabaların durumuna baktık. arabaları iteleyerek geçebilir miyiz diye sordum ama cevap zaten belliydi. bunu yapmak mümkün değildi. yüzlerce araba önümüzdeydi. tek şansımızın arabaları tek tek çekmeye çalışmamız olduğunu söyledi. ne kastettiğini ilk arabaya binene kadar anlamamıştım. arabaya bindi, çalıştırdı ve onu yolumuzu açacak şekilde çekti. indi başka bir arabaya gitti, anahtarını bulamayınca beni çağırdı ve arabayı boşa alıp itmeye başladı, bir yandan da direksiyonu kontrol ederek o arabayı da kenara çekti.
önümüzde yüzlerce araba vardı. kimisini çalışıyordu, kimisi çalışmıyordu, kimisinin anahtarı yoktu. metre metre ilerledik.
4 defa enfeksiyonluların saldırısına uğradık. dört defa canımız için mücadele ettik. ben ve eşim de artık tüfek kullanmaya başlamıştık.
tünelin ucunda ışığı gördüğümüzde sabah olmuştu. son gücümüzü de kullanarak yolumuzu açtık ve kendimizi dışarı attık. üçümüzde birbirimize sarılmış ağlıyorduk. hayatımızın en uzun, en yorucu, en gergin ve en korkutucu gecesini ardımıza bıraktık.
hemen land a bindik. ve hızlıca ordan uzaklaştık. uyumamak için sigara üzerine sigara yakıyordum. üsteğmen bizi bir sapağa yönlendirdi ve taştan yapılmış bir eve ulaştık. evin arka tarafına land ı parkettik ve içeriye dikkatlice girdik. evin içi boştu ve temizdi. hemen yerleştik, kapıları ve pencelereleri sağlama aldık ve dinlenmeye başladık.
bu gece sağ kalabildiğimiz için çok mutluyuz. şimdi dinleneceğiz. -
59.
0yeter o kadar dinlenmek hadi panpa
-
60.
0ankara ya vardık.Tümünü Göster
yolda ilerlerken üsteğmen iyice içine kapandı. kurtulmamızın ardından biraz daha sıcak olacağını düşünmüştüm ama yanılmışım. heyecan geçtikten sonra eskisinden daha da ketum bir hale büründü. arabada sürekli kendi kendine konuşuyordu. ne dediğini anlamıyorduk. bir kaç defadan sonra da sormaktan ve anlamaya çalışmaktan vazgeçtik. bizi gittikçe endişelendiriyordu. şehre yaklaşmamızla birlikte üsteğmen nereye gideceğimizi sordu. eşimin ailesinin yanına gideceğimizi söyledik. yüzümüze bile bakmadan o zaman hemen araçtan inmemiz gerektiğin söyledi. ilk şaşkınlığımı üzerimden atınca uygun bir araç bulunca malzeme ve silahların yarısını da alıp ineceğimizi belirttim. silahını çekip şakağıma dayadı ve arabayı durdurmamı istedi. çaresiz durdum. yavaşça arabadan indim, o da dışarı çıktı. ona sürekli bunu yapmaya hakkı olmadığını bağırıyorduk. o ise sadece gülüyordu. arabadanın ön tarafına ulaştığımızda silahı bana doğrultulmuştu. eşimde arabadan çıkmaya başlamıştı ki bize beşe kadar sayacağını, eğer gitmezsek bizi vuracağını söyledi.
artık onun gözlerine baktığımda gördüğüm tek şey delilikti.
bir... inanamayarak suratına baktım.
iki... eşim arabadan çıktı. ben ağlamaya başladım.
üç... silahın namlusuna bir mermi sürdü.
dört... üsteğmenin arkasındaki bir apartmandan enfeksiyonlu bir köpek koşarak saldırdı. üsteğmen hızlıca döndü ve köpeğe üç el ateş etti. köpek yere düştü, ben üsteğmenin elinden silahını almak için atıldım. boğuşmaya başladık. çok uzun gelen bir saniyenin sonunda boğuşma bitti.
önce silahın sesini mi duydum yoksa sağ tarafımdaki yanmayı mı hissettim bilmiyorum. geriye doğru sendeleyerek yere düştüm. belimin sağ tarafınında bir yanma ve kırmızılık vardı. vurulmuştum ve az sonra öleceğimi biliyordum.
üsteğmenin suratında korkunç bir sırıtış vardı ve silahını ateşlemek için dayanılmaz bir arzu duyduğu gözlerinden okunuyordu.
silah sesini duydum ve gözlerim kapandı. suratımda kan ve daha büyük, sıcak şeyler hissettim. sıktığım dişlerimden başka hiçbir yerimin acımadığını hissetmem birkaç saniyemi aldı. gözlerimi açtığımda üsteğmeni yerde, kafası patlamış bir şekilde gördüm. eşim ise yanına sarkmış elinde bir silah tutuyordu. üsteğmenin ona verdiği ve kullanmasını hızlıca öğrettiği silahtı.
beni o an en çok şaşırtan şey; ne hayatta kalmam, ne de eşimin böyle bir şeyi yapabilmiş olmasıydı. hayatımın sonuna kadar hatırlayacağım şey; eşimin yüzündeki kararlı ifadeydi.
yanıma geldi ve hemen yaramı açıp baktı. ben ağlıyordum, o ise gülümsüyordu. merminin sıyırdığını söyledi ve hemen araçtan bir parça elbise ve alıp yaramı sardı ve beni arabaya bindirdi. direksiyona kendi geçti ve bizi babaannesinin yakındaki evine zütürdü.
olaysız bir şekilde oraya vardık. apartmana dikkatlice girdik. eşim elinde silahı ile önde ilerliyordu. evin kapısını anahtarı ile açtı ve içeri girdi. hızlıca içeriye baktıktan sonra üzgün bir şekilde geldi "kimse yok" dedi ve beni içeri aldı. kapıyı kapattık, kilitledik ve arkasına eşyaları yığdık.
"en azından evde bir incinlık yok, eşyalar alınmış. belki de olaylar başlayınca abimler onları yanına almıştır" diyerek güldü ve yaramı temizlemeye başladı.
bense hala şaşkınlık ve dehşet içinde kafamı toparlamaya çalışıyordum. uyumadan önce son hatırladığım ise sürekli saçlarımı okşamasıydı. -
61.
0reserved
-
62.
0apartmanda eşimin babaaannesinin bir komşusuyla konuştuk. olaylar başladıktan hemen sonra eşimin abisi gelip babaanneyi zütürmüş. bu haberle biraz rahatladık. en azından erken davranıp önlem alma şanslarının olduğunu düşünüyoruz. sokaklardan sürekli sesler geliyor. bu geceyi burada geçireceğiz. yarın eşimin abisinin ve annesinin evine bakacağız. orada yoklarsa da kızılcıhamam a, köylerine gideceğiz. şimdilik iyiyiz.
-
63.
07. gün;Tümünü Göster
eşimin abisinin ve annesinin evleri etlik te, birbirine yakın evlerdi. önce abisinin evine bakmaya karar verdik ve sabah yola çıktık. yol üzerinde ilerlerken caddelerde kağıtlar dikkatimizi çekti. durup bir tanesini aldık. ordu tarafından atılmış, kitapçık halindeki bildirilerdi. halka, toplanma noktalarını ve gidilebilecek yerleri gösteriyordu. 30 ağustos tarihinde bu toplanma noktalarının dağıtılacağı, halkın uçaklarla ve askeri konvoyların eşliğinde tahliye edileceği yazıyordu. halkın çeşitli adalara zütürüleceği ve orada güvende olacakları yazıyordu. hızlıca devam ettik. apartmana ulaştığımızda ortalık oldukça sessizdi. etrafı kontrol ederek yukarı çıktık. kapı kapalıydı, apartman sessizdi. apartmanda herhangi bir kargaşa belirtisi olmamasını teselli olarak gördük. kapı kilitliydi ve eşimde anahtar yoktu. kapıyı çaldık ama açan olmadı. silahla ateş ederek kilidi kırdık ve içeri girdik. içerisi düzenli, fakat boştu. hızlıca odaları kontrol ettik ama kimseyi bulamadık. eşim bir şeye bakacağını söyledi ve bir sandalye alıp duvara yanaştırdı. duvardaki baca kapağını kaldırdı, içine baktı ve gülümsemeye başladı. "altınları almışlar, demek ki rahat rahat toplanıp gitmişler" dedi. ben de gülmeye başladım. ortalığı incelediğimizde yiyecek ve giyeceklerin alındığını gördük. biraz dinlenmek için masanın yere oturduk. eşimin ailesinin buradan gittiklerinden emindik. masanın altına doğru kafamı çevirdiğimde yerde bildiri kitapçıklarından birini gördüm. hemen aldım ve sayfaları karıştırmaya başladım. toplanma noktalarının gösterildiği yere geldiğimde etimesgut askeri havaalanını yazısının yuvarlak içine alındığını gördüm. eşimin ailesinin nereye gittiğini öğrenmiştik. hemen aşağı indik ve etimesgut a doğru ilerlemeye başladık. sokaklar çok boştu. enfeksiyonlulardan fazla bir iz yoktu. bu da bize tahliyenin başarılı olduğu yönünde büyük bir ümit veriyordu. hızlıca ilerlerken eşim hemen durmamı söyledi. ne olduğunu sorduğumda sadece "abimin arabası" dedi. hemen durdum ve geri döndüm. daha abisinin arabası olduğunu sandığı arabaya ulaşmadan plakanın farklı olduğunu söyledi ve geri dönüp yola devam ettik. askeri bölgeye ulaşana kadar bir sorunla karşılaşmadık. yolda eşimin abisinin arabasına da rastgelmedik.
havaalanı tamamen terkedilmişti. düzenli barikatlar göz alabildiğince uzanıyordu. barikatların hemen dışında çok sayıda araba vardı. yavaşça içeri girdik. girişte, sağ tarafta da, binlerce sivil aracın olduğu büyük bir alan vardı. ortalık inanılmaz sessizdi. araç, park alanının en uzak olduğu kısımda düzgün sıralar halinde duruyordu. sonlara doğru sıralar biraz bozulmuştu. dışarıdaki araçlarda da pek bir düzen yoktu. ilk gelenlerin araçlarının düzgün sıralar halinde park edildiğini düşündük ve arabalara bakmaya en baştan başlamaya karar verdik.
her sırada ikiyüz araç vardı. üçüncü sırada ortalarda da eşimin abisinin arabası duruyordu. hızlıca yanına gittik. araba kilitliydi ve içinde hiçbir şey yoktu. eşim içine bakmamıza gerek olmadığını, ailesinin ilk tahliye edilenler arasında olduğunu söyledi. sevinçten hem gülüyor hem de ağlıyordu. ama yine de içinde biraz endişe kalmıştı. ona sarıldım ve ailesinin iyi olduğunu söyledim... -
64.
0rezerved
ölülerin şafağı giber bu arada beyler -
65.
0gibiliyor mu bu zombiler? acil cevap
- 66.
-
67.
0askeri alanı baştan aşağı taradık. kullanabileceğimiz tek bir çöp bile bulamadık. burası tam anlamıyla terk edilmiş vaziyetteydi. geceyi burada geçirmeye karar verdik. yarın izmir e doğru yola çıkacağız.
ankara tamamen boşaltılmış. eğer kalanlar varsa da onlara yardım gelmeyecek. umarım her şey düşündüğümüz kadar iyidir. -
68.
08.gün;
polatlı yı geçtikten sonra ilerlemek inanılmaz zorlaştı. yollar terkedilmiş araçlarla dolu. çoğu ankara istikametine doğru ilerlemeye çalışmışlar. sanırım ankara daki toplanma noktalarına ulaşmaya çalışmışlar. fakat bunu sadece kendi şeritlerinden yapmamışlar. yolun iki yönü de ankara istikametine gitmeye çalışmış terkedilmiş araçlarla dolu. birçok arabada kan izleri görüyoruz. ara ara yoldan çıkıp araziden ilerliyoruz. durmamak için elimizden geleni yapıyoruz. mazotumuz, silahımız ve yiyeceğimiz var. şimdilik dayanıyoruz. izmir e ulaşmaya çalışıyoruz. -
69.
0bu arada senin nick değişti. hayrola?
-
70.
028 days later lan bu biliyom bunu ben 28 gün var daha yani
-
niyet ettim silik yemeye bu muymuş
-
niyet ettim silik yemeye bu sen misin la
-
namık da benden yanaa
-
zalinazurtun futbol muhabbeti yapacak
-
nasyonel sosyalizm arama gecmisi
-
michael gibofield yeni keşfettiği kelimeyle oynuyo
-
sadece tarihci agalar anlar
-
nasyonel sosyalizm façan yansın
-
bu incelcanin adi azad diye
-
ananı niye zütürdün solaryuma olm
-
9 sene once benide ayni yerden atmislardi
-
yol aga bişeyler ekgib sözlükte
-
hay ananı rizenin çay tarlalarında
-
rolexim var
-
hüüüüp selam beyler
-
nasyonel sosyalizm anani bacini
-
yarın iş başı var aga
-
solaryum bu muymuş aga
-
tegmen karari dogru abi
-
zuhahhauweovaovdogapbdbpa
-
pazar gecesi 50 üye ne olm
-
bu adam kim aga
-
şöyle allahsız kitapsız minyon ufak çeneli
-
3 milyon dolarlık sözlük hala gece 12 de çöküyor
-
nasyonel sosyalizm savaştığın şeye dönüşürsün
-
mikropcan radiyallahu anh
-
umit ozdaga bir sey olursa
-
kırmızı pelerinli o ananı
-
cccrammsteinccc gel hele burayaaa
-
niyet ettim silik yemeye bakircan miymis
- / 3