/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +28 -5
    Üstelik farkında bile değildim. Bunaltıcı bir yaz akşamıydı. Nem bütün şehri esir almıştı ve ben artık dayanamıyordum. Gamsız hayatım yeterince sıkıcıydı zaten. Üstüne bir de yapış yapış olmak, inanılmaz rahatsız ediyordu beni. Pardon, durun bir saniye, size kim olduğumu söylemedim.
    17 yaşında olduğumu biliyorsunuz ancak bilmediğiniz şey yaşasaydım şu an 35 yaşında olacağım. Birçoğunuzun henüz doğmadığı bir zamanda öldüm ben. bazılarınızsa henüz çocuktu. bu yüzden anlatacaklarımı buna göre değerlendirmenizi tavsiye ederim.
    ···
  2. 2.
    +13 -1
    akşamın dokuzuydu, etrafta kimsecikler yoktu. ellerim ceplerimde- ki ceplerim bomboş dolaşıyordum mahalle arasında. yaşadığım mahalle küçüktü. komşuluklar iyiydi o zamanlar. şimdiki gibi kimsenin kimseden bihaber yaşadığı bir zaman değildi. canım çekirdek yemek istedi. ama cebimde onu bile alacak para yoktu. cebi delik atarlı bi ergendim işte. maddi durumumuzun pek iyi olduğu söylenemezdi ama çekirdek alamayacak kadar da kötü değildi. dedim ya ergendim. gurur yapıyordum. Babamdan para istemeyi utanç verici buluyordum.
    ···
  3. 3.
    +11
    bu hikayeyi tamamlayacağım. ama ses verin de motivasyonum artsın gençler.
    ···
  4. 4.
    +11
    17 yaşındaydım ama hızla büyüyordum. Fena sayılmayacak bir anadolu lisesinde herhangi bir öğrenciydim. O gün kendi kendime dedim ki farklı olacağım artık. Çalışmam, azmetmem ve fedakar olmam lazım. Birkaç gün daha büyüdüm o zaman. Ağabeyimle kaldığımız odama sık sık çekilip düşünüyor ve hayal ediyordum. Kendimi zorlayıp harp okuluna gitmeye karar verdim. Üniformam olursa param da olur ve sibel beni dikkate alırdı o zaman. Çok hayal kurduğum bir an öylesine gaza gelip gecenin 11inde markasız ayakkabılarımla çıktım yola. Yaz sonu yaklaşıyordu. Son bir kez görmeli sevdiğini insan dedim. Son bir kez görmeli ve fısıldamalı rüzgara. Bu sefer ayaklarım sekiz çizmeden doğruca arka sokağa sürükledi beni. Balkonda ailesiyle oturuyordu sibel. Başımı çeviremeden göz ucuyla bakış attım ona. Fark etmedi bile beni. Işığı yanmayan evinin ışıklarını son kez gördüm. Menekşe kokulu saçlarından son bir tutam helallik aldım.O yaz onu ve birçok kişiyi son görüşümdü zaten.
    ···
  5. 5.
    +11
    ilgi budalası bir ruh olmasam da bizim burada bile dinleyenler cama 3 kere falan vuruyor. ses veri ki bu tarafa geldiğinizde bi yardımım dokunur belki
    ···
  6. 6.
    +10
    Ne kadar süre geçti bilmiyorum. Sokakları defalarca dolaştım. Mahallede 8 çiziyordum resmen. Ama ayaklarım beni hiç ikiletmeden arka sokağımızdaki sıra evlerin sonuncusuna zütürüyordu. 2 katlı evin yanmayan ışıklarına bakıyordum usul usul. Civar evlerin başkonlarında oturan konu komşu fark etmesin diye göz ucumla ezberlemeye çalışıyordum ışıkları yanmayan o evin detaylarını. O ev farklıydı benim için. Sibelin eviydi o.güzel kızdı sibel.
    ···
  7. 7.
    +10
    Bu sıcaklık canıma tak edince çıktım dışarıda dolaşmaya başladım. Henüz 17me girmiştim. radyolarda televizyonda ibrahim sadrinin sen benim 17 yaşımsın şiirine denk gelmeye çalışıyordum. Bunu dinleyip dinleyip atarlanıyordum işte. dinlemek isteyenler için :
    https://www.youtube.com/watch?v=35onM7b5na0
    ···
  8. 8.
    +9
    Almanyada yaşıyordu sibelin ailesi. Yaz tatillerinde gelirlerdi 1 aylığına. Upuzun kızıla boyalı saçları vardı. O zamanlar deniz sekiye benzetirdim. Tabi deniz sekinin genç hali. Çok alımlıydı. Çok güzeldi. Ergen ruhumu koparıp saçlarının rüzgarında hayal alemlerine uçururdu beni. Onu geçen yıl her gördüğümde utanır sıkılır konuşamazdım. Esmer yüzümde kızaramayan yanaklarım kurtarırdı beni hep mahçup olmaktan
    ···
    1. 1.
      0
      kardesim bak heyecan olume yakin tecrubeli felan bir macera bekliyorum. eger olumu tattim dedigin alamanci bir kizin sana yuz vermemesinden ibaretse, anal deligine aci biber salcasi surerim yeminle.
      ···
  9. 9.
    +8
    1 metrelik tahta çıtalar bedenimi kapatacak şekilde kabre dizildi. içeri bir tane selvi fidanı attılar. artık görünmüyordum. salih amcaya el vererek çıkardılar mezardan. imam dua okumaya başladı. 3 kürek vardı mezarın başında. birini babam aldı. diğerlerini başkaları. ilk toprağı babam atmıştı kabrime. o en sevdiğin insan, canım babam beni ebediyete gönderen ilk toprağı attı. hayatın en acımasız yanı da bu sanırım. en sevdikleriniz en çok toprağı atan oluyor. 1 dakika geçmedi ki kabrin üstü tümsek olana kadar toprakla doldu. imam elindeki ibrikten mezarın üstüne su dökerek bir çizgi çizdi. sanki hayatı anlatır gibiydi. Ömür su gibi geçti ve bitti...
    ···
    1. 1.
      0
      Yaz kardeşim yaz...
      ···
    2. 2.
      0
      yaz ba
      ···
  10. 10.
    +8
    ölü olmanın en ilginç yönü de zaman ve yer kavramlarının yaşayanların hissettiğinden farklı olmasıydı. gözlerinizi açtığınızda farklı yer ve zamanda olabiliyorsunuz. kabire girene kadar olan kısmı zor zannetmiştim. oysa çok basit şeylerdi onlar. mezarlıkta etrafa gözlerimi daldığım bir an yaşarken hatırladığım son ana dönüverdim. sırtıma giren ağrı bıçak gibi yırtarak göğsüme gelmişti ve nefes almakta zorlanıyordum. Fatma teyze acıyan gözlerle bana bakıyordu. etraf birden kararmaya ve kızıllaşmaya başladı. tsunamideki deniz dalgaları gibi alev dalgaları üzerime gelmeye başlamış, geçtiği her yeri yok ediyordu. boğazımdan hırıltılar çıkararak yere yığıldım. alev tüm bedenimi sardı. ama ateşi henüz yakmıyordu. kılımı bile kıpırdatamıyordum korkudan. gökyüzü karardı. halbuki daha öğlen bile olmamıştı. dev gibi kanatlarıyla gökyüzünde uçan iki şey gördüm. ne oldukları hakkında bir fikrim yoktu. inanılmaz acı çekiyordum. ismimin fısıldadığını duydum. acımasız bir sesti. kat'i bir emirle gelmişti yanıma hissediyordum. ölüyor olduğumu o an fark ettim. kelime-i Şahadet getirmek istiyordum ama dilim kıpırdamıyor, uğraştıkça sadece hırıltı çıkarıyordum. dışarıdaki insanlar için yerde nöbet geçiren bir ergen olan ben, bırakın kaçmayı, kıpırdayabilecek kudreti dahi olmayan bir zavallıydım. devasa varlığı, siyah görüntüsü, kırmızı gözleri ve pis kokusuyla azrail belirdi başımda. Azrailin canını almaya gittiği ruha göre şekil aldığını biliyordum. ama neden bu kadar korkunçtu. Etrafımdaki alev topu öldükten sonra gideceğim yeri müjdeliyordu! bana. Sıradan bir ergendim. Ama fazla sıradan. gerçek varlık amacını unutarak yok olmak üzere olan bir ergen...
    ···
  11. 11.
    +8
    bunaltıcı bir yaz akşamıydı. televizyonda pek de eğlenceli şeyler yoktu. hayatımın en güzel yıllarını doksanlarda yaşamıştım ama bu 2000li yıllar pek de keyifli gelmiyordu bana. biz daha çocukken 2000 yılında kıyamet kopacak derlerdi. Bilgisayarlar bile 2000 yılını tarih olarak göstermiyormuş. biz de inanırdık. hatta bir buçuk yıl kadar önce(99 yılı sonunda) bir futbolcu futbolu bıraktı ve inzivaya çekildi. dünya şimdikinden daha değişikti işte. saftık, belki de maldık anlayacağınız
    ···
    1. 1.
      0
      Rezerve
      ···
  12. 12.
    +9 -1
    Eski komşumuzun kızı şenayla yakın arkadaştılar. Şenayı görünce yanlarına gider ve selam verebilirdim. ikiside gülerdi ben konuşurken. Ama beni sempatik buldukları için olduğunu sanmıyorum. Saçlarını jöle bulamadığı için limon suyuyla tarayan bir şaşkın çocuktum onlar için. Sürekli bir bahane bulmak isterdim konuşmak için. Ama utangaç ve sıkılgan biri için pek kolay olmuyor tabi. Hep hayal kurardım onunla ilgili. Hatta bir gün arkadaşıma söyledim hayalimi. Kardeş dedim. Şimdi bi araba olacak. Atıcam bu kızı arabaya. Fonda güzel bir müzik gezeceğiz. Bizim araba var ben atarım kızı dedi. Pis pis sırıttı bir de. Sözüm ona en yakın arkadaşımdı. Lanet ettim tekrar parasızlığımıza
    ···
    1. 1.
      0
      hayale bak amk
      arabaya atıp çatır çutur gibme hayali beklerdim çügü
      ···
  13. 13.
    +8
    azrail başını bana yaklaştırdığında koku ve korku dayanılmazdı. geri çekildiğinde gökteki varlıklar aynı korkunçlukta yanında belirmişti. ruhları her zaman azrail a.s. almaz. bazen hazırlığı başka ölüm melekleri yapar. azrail ise son adımı tamamlar. tıpkı ameliyatta ön hazırlığı farklı doktorlar yaptıktan sonra profesörün ameliyatı gerçekleştirmesi gibi.
    Bu iki ölüm meleği iki ayağımdan ellerini sokup ruhumu yırtarcasına çekmeye başladılar. Ölüm öylesine acı vericiydi ki her hücremin ruhuma yapışıp direndiğini ve asla dayanamayıp yanarak yok olduklarını hissediyordum. dış dünya için birkaç saniyelik ya da dakikalık bu olay, benim için günlerce sürdü. dediğim gibi burada zaman kavramı yok. canım boğazıma dayanana kadar hançerle vücudumu parçalarcasına çektiler ruhumu. ağzım kurumuş, damaklarım yapışmış, haldeydim. okyanuslarca su dindiremezdi susuzluğumu. o an acı içinde kıvrılırken vefat eden dedemi gördüm yanıma geldi. elleriyle ellerimi tuttu. gülüyordu yüzüme. Ben acıdan kıvranırken o neden gülüyordu yüzüme. adımı fısıldadı kulağıma. Neden acı çektiriyorsun kendine dedi. bunların hepsi senin kafanda olup bitiyor. bitirmek de senin eline. dedi ve elini kaldırıp bir kase suyu gösterdi. bak gördün mü?
    ···
  14. 14.
    +8
    Birkaç gün geçmişti. Yazıın sonu geliyordu. Sonbahar etkileri şehre hakim oluyordu. Yazın mahalleden ayrılanlar bir bir dönüyordu mahalleye. Evimizin arka balkonundan mahalle arasındaki telaşeyi izliyordum. üzerimde birkaç gündür bir halsizlik, yorgunluk vardı. Bahar yorgunluğu diyorlardı sorduklarım
    Günün ilerleyen saatlerinde gökyüzü giderek grileşti. Hafif rüzgara ince yağmur taneleri eklendi. Balkondaki konserve tenekelerine çarpan yağmur tanelerinin sesi, ıslanan tıprağın kokusuyla birleşmişti. Gözlerimi kapadım ve o temiz kokuyu çektim ciğerlerime. Tertemizdi ciğerlerim. Sigara içilen yerde bile oturmazdım. Sokaklara inip özgürce dolaşma isteği geldi içimden. Belki açılırım diyerek evden çıktım. Annem alt katta ev sahibine oturmaya gitmişti. Ev sahibinin Pintiliğinden mozaik bile yaptırmadığı beton merdivenden inip dışarı çıktım. Zaman durmuş gibi yağmur tanelerini seçebiliyordu gözüm. Yağmurda gezmek için çıkmıştım dışarı ama yağmurdan kaçar gibi hızlı hızlı yürüyordum. Sokak arasında bulgar göçmeni bir ailenin yıllardır gelmediği evinin önünden geçiyordum. Sırtımın altında bir ağrı hissettim. Sanki biri sırtıma bıçak saplamış gibiydi. Acı öylesine şiddetli ve bir anda girdi ki midem bulandı. Duvarın dibine eğildim ve kusmaya başladım. Komşumuz fatma teyze seslendi. Cevap verecek mecalim yoktu. Kusma hissi geçmişti ama sancı hala devam ediyordu. Olduğum yerde doğruldum. Etrafı flu şekilde görüyordum. Yağmur şiddetlenmişti. Saçlarımdan süzülen sular kirpiklerimden aşağı süzülüyordu. Nefes alıp verdikçe burnumdan yağmur havasıyla beraber su giriyordu. Fatma teyze tekrar seslendi. Başımı çevirdim ve panikle bana bakıyordu. Gözlerim karardı ve kendimi hiçliğe bıraktım. Artık hiçbir yerim ağrımıyordu
    ···
    1. 1.
      0
      Devammmmmmm
      ···
  15. 15.
    +7
    imam duaya başladığında arkadaşları babamın koluna girdiler ve ve hep beraber uzaklaştılar. imam duasını bitirdi. affım için Allah'a dua etti. Kabirde yaşayacaklarımı söyledi bana. bense korku ve azap içinde çaresizdim. münker nekirin kabrime geleceğini ve bana soracakları soruları söyledi. din kitaplarında duymuşsunuzdur. en son imam ayrıldı oradan. yapayalnız kalmıştım. gün henüz aydınlıktı. oradan gitmek istedim ama ne yapacağımı bilemedim. arkamda bir ses işittim. Rabbim günahlarını bağışlasın!
    Arkamı döndüm ve biraz ilerimdeki komşu mezarda bir adam duruyordu. sahi nasıl fark etmemiştim ki onu ben. korku, kalabalık ve telaştan sanırım. Ne oldu bana diye sordum. Cevabını bilmiyor musun dedi. evet biliyordum. hem de çok net biliyordum. sanki hissetmiş olacak, kabullenmek zordur dedi. gerçekten de zordu. ne olacak peki şimdi dedim. bilmiyorum dedi. rabbim hakkında hayırlısını versin. deneyimli bir ölü için fazla belirsizdi konuşmaları. yaşadığım gizem yetmezmiş gibi bir de o gizem yaratıyordu.
    ···
    1. 1.
      +2
      deneyimli ölüyü tuttum panpa.
      ···
      1. 1.
        +1
        eyvallah pampa
        ···
  16. 16.
    +7
    Bu gecelik bu kadar beyler. Üzerimde yol yorgunluğu var.
    ···
  17. 17.
    +7
    gözlerimi açtığımda kalabalığın yanındaydım. ana caddenin yanındaki mezarlıkta, mezarımın başında kanlı canlı olmasam da ruhani hassasiyetimle kendi cenazemin defnedilişine şahit oluyordum. mezarın yanı başına konulmuş tabutumun kapağını hiç tanımadığım bir adam açtı. babam kenardan izliyordu. ağabeyimin gözleri donuk, bakışları ruhsuzdu. mezarın başı birden kalabalıklaştı. babamın yakın arkadaşı salih amca çevik bir hareketle atladı mezarın içine. ömer amca ise yanındaki tanıadığım bir adamla bedenimi kucaklayıp salih amcaya verdi. salih amca beni kabire yerleştirdi.
    ···
  18. 18.
    +6
    bir süre mola vermem gerek. benimle kalın
    ···
    1. 1.
      0
      Yazsana amk
      ···
  19. 19.
    +6
    gözlerimi tekrar açtığımda çürük tahta kokusu, rutubet ve karanlık sarmıştı her bir yanımı. boylu boyuna uzanmıştım ve hareket edemiyordum. vücudum olduğu yerde sallanıyordu ve etrafta fısıltı ve tıkırtılar vardı. arada bir besmele ve fatiha sureleri çalınıyordu kulaklarıma. o an anladım ki rüyada değildim. rüya bu kadar uzun süremezdi. tabutun içinde, o meşhur dört kolluda zütürüyorlardı beni. Lisede edebiyat öğretmeninin sessiz gemi şiirinde tahlil ettiği gibiydi her şey.
    Artık demir almak günü gelmişse zamandan
    Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
    Hiç yolcusu yokmuş gibi alır yol
    Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol
    Birçok giden memnun ki yerinden
    Çok seneler geçti çok seneler geçti
    Dönen yok seferinden
    Biçare Gönüller
    Ne giden son gemidir bu
    Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu
    Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
    Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler
    Birçok giden memnun ki yerinden
    Çok seneler geçti çok seneler geçti
    Dönen yok seferinden
    zaman mefhumundan demir almıştım artık ben de. ve bindiğim bu geminin arkasından hiç kimse el sallamıyordu bana. oysa harbiyeye uğurladıklarını hayal ederdim hep. şimdi hayatıma dair her şey anldıbını yitirmişti. Ara sıra ölümü düşünürdüm ama hiç böyle olacağını hayal etmemiştim. hani Azrail neredeydi. o almayacak mıydı canımı? annem babam ne kadar da üzgündür şimdi. Keşke ağabeyimle o kadar kavga etmeseydim. nedense birden geçen yılki kavgamız geldi aklıma. kavga ederdik ottan taktan sebeplerle ama kıyıp da sert vuramazdı bana. bense acımasızca geçirirdim yumruklarımı. geçen yıl yine böyle bir kavgamızda arkası dönükken sırtına tekme atmıştım. dengesini kaybedip kafasını koltuğun kenarındaki demire çarpmıştı. çok kanamıştı ve gözü çıkacaktı az kalsın. çok korkmuş ve üzülmüştüm. o ise bana tepki bile vermedi. alnından damlayan kanlarla gözü yaşlı gitti yanımdan. keşke ağzımı burnumu kırsaydın abi. saatlerce ağlamıştım. o ise yanıma gelip omzuma dokunmuş, kardeşler arasında olur böyle şeyler demişti. ne yapıyor, ne hissediyor acaba şimdi.
    ···
  20. 20.
    +6
    Tekrar içeri girdiğimde çenemden başım üstüne bir bez bağlanmıştı. imam kefene sarıp sarmaladı beni. Bir kenara dikilmiş olanı izliyordum. Artık sesim çıkmıyordu. Kefen ayak kısmından bağlanmış, sadece başım açık kalmıştı. Konu komşu sırayla girip son kez baktılar yüzüme. Ağabeyim girdi içeri. Çok kavga ederdik onunla. Sadece hıçkırıyordu. En son annem girdi içeri. Yunuşak ellerini son kez yüzüme dokundurdu. Çığlık atmadı hiç sadece hıçkırıyordu. Komşular annemi çıkardı. imam tek hamlede yüzümü kefenle kapattı ve üstten kefeni bağladı. Sessizlik içindr içeri kocaman bir tabut girdi. Ölü bedenimi bir hamlede tabuta yerleştirdiler. Kapağı kapattılar. artık yoktum. Gözlerim karardı. Ve hiçlik...
    ···
    1. 1.
      0
      Devam qumqi okuyanlar vad
      ···