0
Bir an o yırtıcı ses tekrar duyuldu. Dünya dümdüz ve geniş bir hale gelmişti. Bütün yaratılanlar tek bir amaca, tek bir noktaya gitmek için programlanmış şekilde yürüyorduk. Kainatta yaratılan her canlı oradaydık.. işte mahşer apaçık çıplaklığıyla karşımızda duruyor, bizi yutuyordu. Yüm peygamberler korku içinde af diliyorken bizim gibi sefil ruhlar acınacak haldeydik. Allahın varlığına ve birliğine inanan, bu inançla mümin olarak ölen tüm ruhlar ucu bucağı gözükmeyen sırat köprüsünden bir çırpıda geçtiler. Görevli milyarlarca melek onların huzuru için her şeyi Allahın emriyle bir çırpıda görüverdiler. Bizler ise ne olacağımızı kestiremeden azap içinde sıramızı bekliyorduk. Milyonlarca yıl azap içinde bekledik. O her fırsatta yoldan çıkaran şeytan en büyük acı içinde peşinden sürüklediği insanları reddediyor, ben size sadece söyledim. Nefsinizin cezasını bana yüklemeyin diyerek son satışını yapıyordu. Birço kötü ruh sıratın önünde doğrudan cehenneme düşmüş , sonsuza kadar sürecek azaba başlamışlardı. Gökten bir ses yükseldi o an..işte beni çağırıyorlardı... korku içinde mizana yaklaştım. Boşa geçen ömrümde attığım her adım yaptığım her kötülük her iyilik ve ibadet her zerresine kadar tartılıp hesabım görüldü. Günahlarımın ağırlılamsol tarafımdan verilen amel defterim ve ben acıyla sırata yürüdük. Hiçbir umudukalmayan bir idam mahkumu gibi çıktığım sırattan belki sonsuza dek sürecek azaba haykırış ve umutsuzlukla düştüm. işte o an kimsem yoktu. Ne annem ne babam. Hiçbir şeyin önemi yoktu benim için. Alevler beni sararken gözlerimi kapadım. Birkaç saniye sonra parlak bir ışık gözlerimi yordu. Umutsuzluk içimde gözlerimi açtığımda ağlamaya başladım. Kainatta çekilmiş hiçbir fotoğrafın yapılmış hiçbir tablonun erişemeyeceği güzellikte bir manzara karşımda ve amel defterim sağ elimdeydi. O an anladım ki kalbimde kalan iman kırıntısını Rabbim kabul etmiş ve beni bağışlamıştı. O sonsuz nimetlerini bana sunmuştu. Artık yokluk ve yorgunluk uykusuzluk ve hastslıktan muaf ve sonsuz bir hayat beni bekliyordu...