-
1.
0ALINTIDIR link en altta
Bu meseleyi anlayabilmek için, meselenin altında yatan esas sebepleri bilmek gerekiyor. Fethullahçı terör örgütünün geçmişi belki 40 yıllık olabilir, ancak bu yolda halen ilerlemekte olan onlarca farklı tarikatın siyasi tarihimizdeki geçmişi yüzlerce yıllık, insanlık tarihindeki geçmişi belki binlerce yıllıktır.
Dinler; arkeolojik verilere bakıldığında, on binlerce yıldır insan hayatındadır. Tarih boyunca yüz binlerce din ortaya çıkmıştır. Bunlar zaman içinde değişmiş, gelişmiş, bazen yok olmuş, bazen de başka inançlarla etkileşime geçip başka hallere bürünmüştür.
Tarikat mantığı; yüzlerce farklı dinin olduğu, bu dini görüşlerin binlerce farklı kola ayrıldığı ve bunların üstüne kurulduğu inanç bilgilerinin çok karmaşık olması sebebiyle, herkesin doğruyu bilemeyeceğinden yola çıkarak ortaya çıkmıştır.
Eğer herkes doğruyu bilemiyorsa, herkese dini külliyatlar tamamen öğretilemiyorsa, kalabalıkları oluşturan sıradan insanlar ne yapacak? Onlar için "tarikat mantığın göre" görünen yol, doğruyu bilen bir kişiyi takip etmek, donun dediklerini yapmak, maddi ve manevi anlamda onu birebir taklit etmek, onun adeta kölesi olmaktır.
işte burada, insanın içindeki putperestlik ortaya çıkıveriyor. Tarikatların temelinde böyle masum (!) sebepler olduğu söylense de, tarikat mensubu insanlar, zaman içinde tarikat liderlerini ilah edinirler.
Tarikatçılara göre, tarikatın lideri kusursuzdur. Evliyadır, şeyhtir, gavstır, mehdidir, mesihtir, evrenin yöneticisidir, Allah'ın insan haline bürünmüş halidir. Her tarikat, kendi özelliklerine göre liderlerini bu gibi sıfatlarla tanımlamıştır.
Türkiye'de binlerce tarikat vardır. Bunların bazılarından bahsedelim
https://goo.gl/NvRVh4
-
2.
01-) Nurcular Tarikatı
Nurcuların 9 kolu vardır, FETÖ bunlardan sadece birisidir. isimlerini "risale-i nur" adı verilen kitaplardan alırlar. Bu kitapların yazarı Said Nursi, bu tarikatın kurucusudur. Cumhuriyetin ilk döneminde yaşamış ve ölmüştür. Tarikatçıların çoğu, "bediüzzaman" (zamanın eşsizi, benzersizi) dedikleri Said Nursi'nin mehdi olduğuna inanır. Risale de ona Allah tarafından yazdırılmıştır. Tek bir harfi bile değiştirilemez, hatta ağır Osmanlıca olan bu kitaplar Türkçeleştirilemez, sadeleştirilemez. Çünkü dediğimiz gibi, yazdırılmıştır ve yazdırıldığı haliyle kalmalıdır. Nurcuların amacı, yayılmak, daha çok yayılmak, herkesi kendilerine katana kadar yayılmaktır.
Zaman içinde, kurucuları öldükten sonra fikir ayrılıkları başgöstermiş ve bu tarikat 9 parçaya ayrılmıştır. (Ayrılma sebepleri; örneğin bir kolun gazete okumaya sıcak bakmasıdır. Size ilginç gelebilir ancak Nurcular gazete okumaz, çünkü Said Nursi okumamıştır. Gazete okumaya sıcak bakanlar diğerleri tarafından dışlanmışlardır. Bugün Yeni Asya gazetesi, bu ayrılanlara aittir.)
Bu kollardan birisi de Fethullah Gülen denen cibilliyetsizin koludur. Feto diğerlerinden daha önce çıkmış, risalenin yanına kendi kitaplarını da yazmış, tarikat kurallarını esnetmiş, yurt dışına da yayılmıştır.
Bu yeni tarikatın amacı, devletin bürokrasisini, yani devleti oluşturan şahısları ele geçirmekti.
Feto zaman içinde Said Nursiyi geri planda bırakmış, kendisini bir mehdi olarak lanse etmişti. Amacı Türk devletini tamamen ele geçirmek, daha sonra tıpkı Humeyni'nin iran'da dönüp dini lider olduğu gibi Türkiye'ye gelip dini lider olmaktı. Yurtdışına kurduğu ağı da kullanarak, islam dünyasının lideri olmak istiyordu. Kendisi Atatürk'ü de deccal olarak tanımlar. 11 Kasım 1938 tarihinde doğduğunu iddia eder. Deccalin düzenin yıkıp, tüm islam dünyasının efendisi olacaktı aklı sıra.
Neyse, uzatmayalım, bu konuya döneceğiz. -
3.
02-) Süleymancılar Tarikatı
Süleymancıların ismi Süleyman Hilmi Tunahan'dan gelir. Tıpkı nurcuların Said Nursi'yi mehdi olarak gördüğü gibi, Süleymancılar da bu adamı mehdi olarak görür. Bu adam da Said Nursi ile aynı zamanda yaşamıştır. Onun gibi külliyat halinde kitaplar yazmamış, onun yerine bol bol hafız yetiştirmiştir.
iddiasına göre, deccal olan Atatürk, islam'ı yok ediyordu. Bu da aklı sıra çoluğa çocuğa kuran ezberletip islam'ı yok olmaktan kurtarmıştır. Bunun izinden gidenler de, bugün genelde öğrenci yurtları üzerinden çalışmaktadırlar. Çocukları küçük yaştan itibaren alırlar. O saatten sonra, çocuklar sadece birkaç ayda bir, bir iki saatliğine saç kestirmeye dışarı çıkabilirler. Senelerce aynı odalarda kalırlar. Senelerce din dersleri ile beyni yıkanır, ruhu ve karakteri silinir. Konuşması, bakışı hatta tipi bile diğerlerine benzer. Yıllar sonra kataloglardan kendisine uygun görülen birisi ile evlendirilir. Kendisine uygun görülen bir işe verilir. Hayat boyu çalıştığı paranın büyük çoğunluğu tarikata gider, yaptığı her iş tarikat içindir. Bunlar da fetöcülerin saatli bomba olarak beklediği gibi sessizce beklemektedir. Amaçları devleti ele geçirmek değil, kendi düzenlerini korumak ve yaşatmaktır. Adeta bir robot gibi, verilen komutlara göre hareket edilirler. Yarın, bunların bugünkü lideri çıksa, "ilham yolu ile ilahi alemden emir geldi, hepiniz sokaktan 10 kişiyi öldürün" dese, o gün sokaklar kan gölüne dönecektir. Bu kişilerin bağlılığı, fetöcülerden bin kat fazladır. Bu kişiler, kişi değil, komutlarla hareket eden, hiçbir öz iradesi olmayan, insan görünümlü robotlardır.
Ayrıca bu tarikat, tüm bu köleleri sayesinde, aşırı derecede zengindir. Ortada dönen paranın haddi hesabı yoktur. Bu tarikatın içinde fakirlik diye birşey yoktur. Gerçi lider kadrosu hariç, zenginlik diye birşey de yoktur. -
4.
03-) Menzil TarikatıTümünü Göster
Menzil tarikatı diğerlerine nazaran çok daha ilginç bir tarikattır. Bu tarikat Adıyaman ilinin Kahta ilçesinin Menzil köyünde olduğu için, Menzil tarikatı olarak bilinir.
Bu tarikatın amacı, insanları dini bilgi ile doldurmak değildir. insanları kullanıp devleti ele geçirmek de değildir. insanları kendisine köle yapmak da değildir. Bu tarikat diğerlerinden farklı olarak "hikayeler, hurafeler" üzerinde döner. Tarikat üyeleri kendi aralarında akla hayale gelmez hikayeler anlatırlar. Başlarındaki şeyhe "Gavs" derler. Hikayelerde Gavs'a sürekli mucizeler atfederler. Başlarında gelen her iyi şeyde, "Gavs bize himmet etti" derler. Başlarına gelen her kötü şeyde "biz Gavs'a yeterince yakın olamadık, yeterince hizmet edemedik, ondan böyle başımıza kötü işler geldi" derler.
Gavs evrenin yöneticisidir. Sofierin (tarikat mensupları) gece yataklarında kaç kere sağa ve sola döndüğünü bile bilirler. Bir ihtiyaçları olduğunda içlerinden "yetiş ya gavs" diye geçirirler. Eğer istedikleri gibi olursa, gavsın kendilerine manevi olarak yardım ettiğine inanırlar.
işin boyutu burada bitmiyor tabi. Tıpkı müslümanların hacca gittiği gibi, sofilerin de yılın belli zamanlarında Menzil'e gitmeleri gerekmektedir. Sofiler buraya gidince ne mi yaparlar? "Hizmet" adı altında kölelik. Gavsın yüzbinlerce dönüm tarlasında işçi olarak çalışırlar, Gavsın fabrikalarında işçi olarak çalışırlar, Gavsın köyündeki yolların yapımında işçi olarak çalışırlar, Gavs'ın meyve bahçelerinde çalışırlar, Gavs'ın hamallığını yaparlar, Gavs'ın yeni yaptırdığı trilyonluk evlerinin inşaatlarında amelelik yaparlar.
Hikayeler öyle bir anlatılır ki, Gavs için çalışırken bir tek tuğla taşımak bile, bin kere cennete gitmeye yetecek kadar sevap verdirir. Gavs rüyalara girer, Gavs insanları yönetir, Gavs evreni bile yönetir. Gavs ve Gavs'ın sülalesi son model aşırı lüks araçlara binerler. Bu Gavs ve sülalesi askere bile gitmezler. Çoğu okuma yazma bile bilmez. En ufak bir iş bile yapmazlar. Tüm sofiler onların kölesidir. Gavs'ın tek yaptığı iş, günün belli vakitlerinde camiye gitmesi, yarım yamalak okuduğu ayetlerle namaz kıldırmasıdır.
Bu tarikatın en büyük avantajı, anlattıkları hurafelerle pgibolojik olarak insanları etkilemektir. Türkiye'nin her yerinden hapçıları, otçuları, alkolikleri toplarlar. Bunlara pgibolojik olarak etki edecek binlerce hikaye anlatırlar. Bunlara "tövbe verirler". Bu tövbe verme olayı, Gavs'ın, sofideki tüm günahları silmesi durumudur. Böyle bir süreçten sonra, alkoliklere içkiyi bıraktırılar, yeni bir hayat yaşatırlar. Vesaire.
Bu sofileri, gözlerine çektikleri sürmelerden ve leş gibi sigara içmelerinden tanıyabilirsiniz. Sürme ve sigara, olmazsa olmazdır. Neyse, bunlar da böyle bir topluluk işte. -
5.
04-) Çarşamba Tarikatı (Cübbelinin tarikatı)Tümünü Göster
Bu tarikat, menzil tarikatının birebir kopyasıdır. ikisi de nakşibendi tarikat geleneğinin iki koludur. Onlardaki Gavs'ın yerine, burada Mahmut Ustaosmanoğlu vardır. Bunların farkı, istanbul'un göbeğinde olmaları ve menzil tarikatından daha "sıkı" olmalarıdır. Menzilin bir sofisini kot pantolonlu, dudağında pirsingli bile görebilirsiniz. Kıyafet kimsenin umurunda bile değildir. Çarşamba tarikatında ise tam tersidir. Herkes pantolon olarak bol (tercihen şalvar) kumaş giyecektir. Üstüne cübbe giyecek, kafaya sarık saracak ve sakal bırakacaktır. Kadınlar ise elbette ki çarşaflı olacaktır.
Bu tarikatta, şeyhe bir saniye bakmak bile, bin yıl Allah'a ibadet etmekten daha büyük birşeydir. Kafasını kaşımaktan aciz olan şeyhleri, dünyayı yönlendiren yegane güçtür. He şeyi bilir, her yardıma koşar. Ancak kendi kendine yürüyemez. Tekerlekli sandalyeyi biri itmelidir.
Bunların amacı da devleti ele geçirmek değil, yayılmaktır. Şimdilik şu anki hükumete destek verir olarak gözükmektedirler. Ancak en ufak bir sürtüşmede kimseyi tanımazlar. Şeyleri ne derse o.
Konuyu fazla uzatmayalım. 15 Temmuz hadisesi, bu çarpık tarikat zihniyetindeki bir grubun, devleti tamamen ele geçirme harekatının bir parçasıdır. Liderlerinin sözleri uğruna hayatlarını bu işe vermişler ve birbirlerini kollayarak devletin her yanına sızmışlardır. Ordudan büyük ölçüde tasfiye edileceklerini anlayınca, yönetime el koymaya kalkışmışlardır.
Devletin içinde zaten çıkar icabı herkes kendine yakın olanı kollayabilmektedir. Bürokrasi çürümenin bile ötesine geçmiş, tanıdıkların tanıdıklarla devlet imkanlarını kullanarak işlerini yaptığı bir yer halini almıştır. FETÖ ise bu çürümüşlükten faydalanmış, devletin içinde sürekli birbirini kollayan ve kendinden olmayanları dışlayan bir yapı kurmuştur.
Daha birkaç yıl öncesine kadar destek aldıkları hükumete, çıkar meselesi yüzünden düşman olmuşlardır.
Biz bu güne kadar yapılan operasyonların, FETÖ'ye yok edici bir darbe indirdiğini düşünmüyoruz. Çünkü bunlar bir ajan edasıyla, son 40 yıldır devletin her yerine sızmışlardır. Hatta içeriye sızanlar zaman içinde emekli olmuşlar yerine yenileri gelmiştir. FETÖ operasyonunu yapan kişiler arasında bile FETÖ'cüler çıkmakta, hatta onları bulanların arasında bile FETÖ'cüler çıkmaktadır.
FETÖ'nün temizlenmesi imkansız mıdır? Elbette hayır. Şuan ağır baskı altında oldukları için eleman devşirme işi bitme noktasına gelmiştir. Devlete girecek yer yeni nesil, eskiyi atacaktır. Uzun zaman içinde, gerek operasyonlarla, gerek emekliliklere bu örgütün etkisi azalacaktır.
Güçlerinin kırıldığı kurumların başında TSK gelmektedir. Bunlar 15 Temmuz günü, güçlerinin çoğunu öne sürmüşlerdir. Başarısız olacaklarını anlayınca, bir çok kaydı imha edip, gizlenmeye çalışmışlardır. Bazıları gizlenmeyi de başarmıştır. -
6.
0Olayın üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, hala büyük bir sis perdesi ortada durmaktadır. Bir çok bilinmez, bir çok çelişkili durum vardır. Özellikle, aylar öncesinden Amerikan medyasında "Türkiye'de darbe olacak" diye bağırtılara rağmen, darbenin görülememesi nasıl bir durumdur? Darbeyi MiT'in haber alması, örgütün içinden birinin gelip durumu anlatmasıyla olmuştur. Devletin içine yıllardır sızan ve mücadele içinde olunan bir örgüt, aylardır bir darbe planlıyor ve bu iş birkaç saat önce ancak böyle öğreniliyorsa, bu nasıl bir acizliktir?Tümünü Göster
Cumhurbaşkanı darbeyi eniştesinden öğreniyorsa, eniştesinin haber iletmesi, istihbaratın haber iletmesinden daha mı hızlıdır? Bu gibi söylemlere diyecek hiçbir şeyimiz yok, biz zaten yönetimin her yanının ferasetsizlik ile dolu olduğunu görüyor ve her fırsatta söylüyoruz. Eğer öyle olmasaydı, bu örgüt bu hükumetten bu kadar çok destek alıp, bu kadar büyümezdi zaten. Daha düne kadar, devletin başından "ne istediniz de vermedik" gibi laflar ediliyordu örgüte karşı...
Gerçek olan şudur ki, tarikatçı zihniyetin kökünün kazınması şarttır. Din, insanları köleleştirmek, robotlaştırmak için çok kolay bir araçtır. Dini kullanarak devleti ele geçirmek, ekonomiyi ele geçirmek, kendine saltanat kurmak çok kolay bir iştir. Tarikatların dini ve fiili olarak engellenmesi, Türk milletinin bekası açısından büyük önem arz etmektedir.
15 Temmuz günü Fethullahçı terör örgütünün tatbikat diyerek, terör diyerek sokaklara çıkardığı bir çok asker vardır. Bunlar karşılarında halkı gördüklerine, onlara karşı şiddet uygulamayı reddetmişlerdir. Eğer gerçekten şiddete yönelselerdi, tankın altına yatanların hepsi ezilirdi. Ezilenler de oldu ancak büyük bir çoğunluk şiddetten geri durdu. Halka ateş edenler, insanları ezenler FETÖ'nün militanlarıdır. Sokağa çıkan her asker, silahına davransa ve gerçekten darbe yapmak istese, silahsız sivillerin hiç şansı yoktu. 60 tonluk tankların önüne araba, kamyon vs koymak ayrı bir ironidir. Zira içindekilerin çoğu "halka karşı iş yapmayız" deyip durmak istemese, sivil ölümü on binleri bulabilirdi.
15 Temmuz darbe girişimini durduran, en başta ordunun içindeki askerlerdir. Darbeye taraf olmayan, FETÖ'cülerden gelen emirleri dinlemeyen, tankını halkın üstüne sürmeyen, kışlalardan tankları çıkarmayı engelleyen askerlerdir.
ikinci en büyük etken polis özel harekattır. Karada problem çıkığını gören FETÖ'cüler, kendi sadık militanlarını helikopterlerle stratejik yerlere taşımışlar ve oraları ele geçirmeye çalışmışlardır. Bunlara anında müdahale eden, bunlarla çatışan polis özel harekattır.
Sokağa çıkan sivil halkın da, olayın pgibolojik olarak bitmesine büyük katkısı vardır. Halkın darbeye karşı olduğunu göstermesi, sokakları doldurması, FETÖ'cülerle çatışan ve onlara engel olan silahlı güçlere büyük moral ve destek olmuştur.
Bu esnada, her büyük kitlesel olayda olduğu gibi masum insanlar ölmüş ve yaralanmışlardır. Gerek sivil halktan, gerekse FETÖ'cü olmayan masum askerler arasından ölenler olmuştur.
Ülkemize karşı yöneltilen bu istila hareketinde, ölen tüm askerlerimize, polislerimize, sivil vatandaşlarımıza rahmet diliyoruz. Böyle olayların tekrarlanmaması için yapılacak iş bellidir.
"ihanet eden" tarikatın yerine başka "sadık" tarikatların getirilmesi konusunda çok şey duyuyoruz. Umarız böyle bir ferasetsizliği hiç kimse göstermiyordur.
Devlet; Türk ulusuna yürekten bağlı, likayat sahibi, Türklük için yaşayan, Türk ulusunun varlığından ve bekasından başka bir şey düşünmeyen, onurlu, şerefli, vatansever insanlardan oluşmalıdır. Bu çerçevede bir teknokrasi düzeni, bizim kurtuluş için gördüğümüz tek yoldur. Demokrasi acizdir, zayıftır. Demokrasi halkı kitlelere bölmekten ve çatıştırmaktan başka işe yaramamaktadır.
Devlet kadroları doldurulurken, torpil ve siyasi yakınlık derecesine bakılırsa (bugün olduğu gibi) devletin geleceği tehlike altında demektir.