Bu saatte tutmaz sanırım ama yazam yine de.

Okuduğum bir kitaptan alıntı yaparak size 15 Temmuz hakkında yeni bir bakış açısı sunmak istiyorum.

"Başkan olarak üçüncü ve normaldeki son dönemi 1974'ün sonunda bitecekti fakat Park buna izin veremezdi. Park, iktidardaki üçüncü döneminin ortalarına doğru, Latin Amerikalılar tarafından 'Kendi kendine darbe' diye adlandırılan oyunu sahneye koydu. Bu parlamentonun lağvedilmesini ve kendisine hayat boyu devlet başkanlığı garantileyen fiilen bir seçim sisteminin kurulmasını içeriyordu."

Şimdi Türkiye'de olana bakalım.

"Başbakanlığının ardından başkan olan Erdoğan'ın görev süresi normal koşullarda 2016'nın sonunda bitecekti fakat Erdoğan buna izin veremezdi. Zamanla büyük kitleleri örgütleyen ve din cübbesi altında siyaset yapan Fetullah Gülen Hoca Efendi (!) başkan için tehdit oluşturmaya başlamıştı çünkü dinsel konuları kullanarak halkın aklını karıştıran Erdoğan'a, yine dinsel konuları kullanarak halkın aklını karıştıran birisi rakip olmuştu. Geniş çaplı örgütlenmeyi durdurmak için bir sebep arayan Erdoğan sahte bir darbe düzenledi ve sorumlusunu Fetullah Gülen olarak gösterdi. Bu tiyatronun ikinci perdesinde OHAL kapsamında bir başkanlık seçimi başlatıldı ve nitekim mühürsüz oylar sayesinde kazandı. Bu yeni anayasal düzenlemenin 8. maddesine göre (şahsen en tasvip etmediğim madde): "Istenilen kamu ya da özel kuruluştan istenilen çalışan işinden alınıp yerine başka birisi getirilebilecek." Bu madde sayesinde de sadece Fetö örgütlerindeki elemanları değil, kendisine tehdit olarak gördüğü herhangi bir kurumdan herhangi bir kişiyi işen çıkarıp yerine kendi addıbını koyabilecekti. Ve perde kapanır. Bu sayede bir taşla iki kuş vurmuştur.

Düşünceleriniz neler beyler?

Edit: Gören şukulasın da daha fazla kişi görsün, düşünsün.