-
1.
+1Pgibolojimde derin yaralar açan, şeytani varlıklara ilgili yaklaşık1,5 2sene insanlarla iletişim kuramama neden olan gençliğimi pgibologlarda geçirmeme sebep olan hikayeyi ilk defa doktorlar ve hocalardan başka birilerine anlatıyorum beyler. Okusanızda okumasanızda yazacağım buraya, tek amacı içimdeki son görüntüleri sizlerle paylaşarak bir nebze olsun yok edip artık huzura ermek. Zaman harcayıp okuyan herkese şimdiden teşekkürler.
-
2.
0Sene 99 kışıydı. Aralık 19... Dün gibi hatırlarım o lanetli geceyi... Ozamanlar 17 yaşında çocuktuk, babadan araba kaçırmalar, gece sokağa çıkmalar falan bizim için en büyük eğlenceydi. Soğuk bir kış günüydü. Ankara'nın ayazıydı yine, kar yok, buz gibi insanın dudaklarını donduran kuru bir soğuk. O zamanlar telefon falan yok tabi, sadece durumu iyi olanların takoz gibi telefonları olurdu, bizde orta halli ailelerin çocuklarıydık bizde ne gezerdi telefon melefon. Neyse arkadaşlarla plan yapacaksanız yüzyüze buluşmak lazımdı. Hepimiz aynı mahallede oturduğumuzdan kapısına gidip 'Ayten teyze hamdi evde mi?' diyerek birbirimizi bulup toplanıyorduk. 19 aralık günü pazar gününe denk geldiği için okul yoktu. Yine hepimiz hep oturduğumuz okulun arkasındaki parkta toplanmıştık. Hamdi, ben, meriç, ufuk...
-
3.
0Ertesi gün okul vardı ve haftasonu çılgınca birşeyler yapıp ;onların bizi arkadaş, bizim onları potansiyel sevgili olarak gördüğümüz kızlara havalı bir şekilde anlatıp yakınlaşmak istitorduk, e tabi birazda eğlenmek... O zamanlar yapılabilecek en çılgınca şeylerden birini yapacaktık; pederden araba kaçırmak. Bir tek bizim arabamız vardı eski Lada samarra. O zamanlar iyi arabaydı. Her şeyi ayarlamıştık saat gece 1,30da parkta toplanacaktık. Ben anahtarı alacaktım onlarda bir şişe içki getireceklerdi. Meriçin babası Kıbrıs'ta askerdi. Oradan getirdiği ucuz içkileri evinde depolamıştı bir şişe farkedilmezdi bile. Vel hasılı kelam saat 1,30u gördüğü gibi yataktan fırlayıp parmak ucunda mutfaktan arabanın anahtarını alıp parmak ucunda evden çıkmıştım. Kapıyı sessizce kapatmam yaklaşık 40saniyeyi bulmuştur. Parka gittiğimde hamdi dışında herkes oradaydı. Konuştuk 15dakika bekleyecek gelmezse hamdi olmadan gidecektik. 10dakikaya kalmadan hamdide geldi evden çıkması biraz zaman almıştı. Sessizce arabayı çalıştıracak ve meriçin dede evine gidecek içecek sabaha doğru geri eve gelip okula gidecektik. Dedesi köyde olduğu için meriçin dedesinin evi boştu. Arabayı çalıştırdık ve gecenin karanlığında yola çıktık...
-
4.
0Saat 2,15 yada 2,30gibi meriçin dedesinin evine yeni varmıştık. Meriçe söve söve gelmiştik bizi resmen dağın başına getirmişti. 4 5ev anca vardı aralarındada en az 50şer metre mesafe vardı. Eve dedesinin emanet bıraktığı anahtarla giriverdik. Ev buz gibiydi hemen sobayı yakmaya koyulduk. Kömür vardı ama tutuşturacak hiçbirşey yoktu. Gecenin bu soğuğunda ve karanlığında kimsenin zütü dışarı çıkmaya yemediğinden bütün sigarayı koltuğa boşaltıp sigara paketiyle uzun uğraşlar sonucu sobayı yaktık. Yarım saat içinde evin salonu sıcacık olmuştu. Televizyonu açtık, gece sadece gündüzki programların tekrarları vardı. En iyisi hemen içmeye başlayıp bir an önce kendimize gelip kimse farketmeden eve dönmekti. Dört kişi için önümüzde 70lik votka vardı. Şişenin dibini gördüğümüzde saat tahmini 3:30 falan dı. Herkes kafayı bulmuş salak salak bağırarak gülüyordu. Biraz votkadan gelen cesaret ve kabarmış erkeklik duygularıyla ıssız o köy gibi yerde dolaşmaya çıkmaya karar verdik. Yarım saat temiz hava alıp kendimize gelip yola çıkacaktık. Yarına anlatmak için mükemmel bir anımız olmuştu. Paketi olmayan sigaraları montlarımızın ceplerine doldurup evi kilitleyip çıktık dışarı.
-
5.
0Sessizce kimseyi uyandırmadan konuşarak yürüyorduk ıssız köy denmeyecek kadar boş dağ başında. Sigara ve açık hava evde otururken yaşadığımız kafayı dahada arttırmıştı sallanıyorduk resmen. içtiğimiz votkanında etkisiyle ufuk benim çişim var dedi. Hafif ağaçlık bir yer vardı ağaçların arasına girip işeyip gelecekti. Bir sigara yaktım ve kafamı göğe çevirdim. dıbına kodumun yerinde bir ampul ışık yokken gökte bir yıldız bile görünmüyordu. Sadece kocaman bir ay parıltısı vardı. Birkaç saniye içinde ufuk pantolonu dizlerinin hemen üstünde, gözleri fal taşı gibi açılmış, dal daşşak ortada altına işemiş şekilde bize doğru resmen depar atıyordu. Yere düşüyor suratı taşlara sürtüp kanıyor ama o hiç aldırmadan korku dolu gözlerle bize doğru koşuyordu. ilk aklımıza gelen bu dağ başında kurt köpek domuz gibi birşeyin karşısına çıktığıydı. meriçle hamdi hemen ufuğun yanına koştu. Ben korkmuştum, hani birden başınızdan aşağı kaynar sular akar ya bir anda dizleriniz titremeye başlar ya işte o an o duyguyu buz gibi bir gecede iliklerime kadar hissetmiştim. Ufuğu aldık birazda korku içinde evin önüne döndük. Ufuk köpek gibi soluyor kendine gelememiş dili tutulmuştu. Sırf bizi korkutacak bir şaka yapmak için altına işemeyi göze alamazdı. Eve geri girdik sıcakta biraz daha güvenli olacaktık. Bir an önce evi toplarlayıp arabaya binip eve gitmek istitordum. Ufugun ne gördüğünü duymak istemiyordum bile. Sadece bu rezil gece bir an önce bitsin istitordum.
-
6.
0Eve girdik sobanın başında takları korkudan içlerinde düğüm düğüm olmuş dört dalyarak konuşmaya cesaret edemeden bekliyordu. Ufuk gözyaşları içinde yaşlı bir kadın gördüm dedi. Bunu duyduğumda ilk başta bir rahatlama duydum çünkü bu köy yerinde belki yaşlı bi teyze de dışarı çıkmış olabilirdi. Zor bi ihtimaldi belki saçmaydı ama neden olmasın dı? Ufuk devam etti; kadın çıplaktı dıbına koyayım, gözleri simsiyahtı lan beyaz yer yoktu parıl parıl parlıyodu bembeyaz suratı bembeyaz saçları parlak simsiyah gözlerle bana bakıp gülümsedi... işte bu cümleler ufuğun ağzından dökülmesiyle dizlerim boşalmıştı resmen. Ayağa kalksam belkide yürüyemeyecek kadar korkmuştum. Meriçle hamdinin beti benzi atmış kireç gibi olmuşlardı onlarda benimle aynı duyguları yaşıyorlardı. Eve gitmek istiyorduk ama kimse oturduğu yerden kalkamıyordu. Yaklaşık beş dakika put gibi kaldık orada hamdi titriyor ufuk hıçkıra hıçkıra ağlıyordu... Artık dayanılmaz bir hal almıştı şehrin ışıklarını görmek bizi hayata yeniden döndürecekti. Zor bir şekilde ayağa kalktım hadi gidelim dedim titreyen bir sesle.
-
7.
0Dört kişi kapıya kadar zor gidebildik. Kapıyı açtığımjzda karşılaştığımız manzara bir çok insanın hayatında gördüğü en korkunç an dan yüzlerce kat korkunçtu. Ufuğun tarif ettiği simsiyah gözleri sapsarı dişleri olan baştan aşağı bembeyaz çıplak kadın arabanın içinden bize el sallıyordu. Eve nasıl geri girdiğimizi hatırlamıyorum. Ama kapıyı öyle bir kapatmıştık ki bütün ev sallanmıştı. Hepimiz camlardan uzak bir köşeye gidip bir arada oturduk. Artık hepimiz titriyor hiçbirşey yapmadan bekliyorduk sadece bekliyorduk. Kimse konuşmuyor kimse ses dahi çıkarmıyor dışarıdan gelen sesleri dinliyor, korku içinde bildiği bütün duaları okuyordu.
-
8.
+1Artık sabah olmuştu. Güneş doğmuş evin içi aydınlanmaya başlamıştı. Bu bizi biraz olsun rahatlatmıştı. Eve döndüğümde anneme babama ağlayarak sarılacaktım. Saat 6:15 civarıydı. Korku içinde kapıyı santim santim açarak dışarı baktık birşey görünmüyordu. Korku içinde arabaya yaklaştık kadından eser yoktu.evi kilitleyip hemen yola çıktık. Yol boyu kimse konuşmadı. Arabayı eve getirdim saat 6:45ti yani babamın kalkmasına 15dakika vardı. Hala şansım vardı. Yavaşça eve girdim. Ve o mükemmel rahatlık duygusunu bütün gecenin sonunda damarlarımda hissettim. Annem ve babam uyuyordu. Hemen anahtarı koyup kıyafetlerimle yatağa girdim. Yarım saat sonra okula gidecektik. Arabadan ayrılırken bir kelime etmediğim arkadaşlarım okula gelecek miydi? Hangimiz bu korkunç olaylar hakkında konuşacaktı. içkiden kaynaklanan bir hayal de değildi çünkü hepimiz görmüştük. O cehennemden kurtulmanın huzuruyla gözyaşlarına boğuldum.
Cehennemden kurtulduğumu sanmanın huzuruyla... -
9.
+1Okula gittim içimde kaygı ve korkuyla. Ufuk okula gelir miydi? Ailesine anlatır mıydı? işler büyüyebilir di. Ve en önemlisi biz dün gece ne yaşamıştık. Okula gittim sınıfta hamdi sırasında oturuyordu ufuk yanındaydı. Meriç onların önündeydi. Hepsinin yüzünden de hala korku okunuyordu. Mericin yanına oturdum. Birşey söylemeye cesaretim yoktu. Ufuğun bilekleri elleri ve çenesinin ucu yaralarla doluydu. Acaba annesi görmüş müydü? Meriç sessizliği bozan oldu. Beyler dün geceki kadın benim babaannemmiş dedi. Ve dün geceki korku yeniden içimde canlandı. Boğazım düğüm düğüm olmuştu... ' Bugün evden çıkarken fotoğrafını gördüm, masamın üstünde duruyordu. Anneme sordum o koymamış onu oraya.' gözlerinden düşen damlalar kravatının üstüne damlamıştı. Dün gece cehennemin kapısını aralamıştık ve emindim ki artık bazı şeylerin önüne geçmek imkansızdı.
-
10.
+1ilk iki ders kimse konuşmamıştı. Tenefüslerde birbirimize sormaya başladık dün ne oldu? Neler yaşadık? Hepimiz aynı şeyleri gördük mü? Biririmizle konuşmamız biraz rahatlatmıştı bizleri. Okuldan sonra parkta oturduk. Artık bu konuyu kapatmaya karar verdik. Hepimiz aynı görüşte fikir birliğine varmıştık. Meriçin babaannesinin ruhu evinde içki içmemizden rahatsız olmuş bize zarar vermeden bizi korkutmuştu. Ve bu olayı kimseye anlatmayacaktık. Köy davası o gün orada bitmişti sözde... O günün akşamı eve gelince babam gelinceye kadar annemle sarmaş dolaş oturdum. Annem biraz şaşırmıştı birden onu böylesine büyük bir sevgiyle kucaklamama. Akşam yatağa girdiğimde gözlerimi kapattığımda önceki gece aklıma geliyordu. iki günlük uykusuz yorgunluğun etkisiyle sızıp kalmışım yatakta. Ve o gece rüyamda hiç görmediğim hiç yaşamadığım bir olayı yaşadım...
-
11.
+2Rüyamda karanlık ve soğuk bir ormanın içindeydim. Soğuk okadar gerçekti ki resmen gerçekten oradaydım. Ormanın ucunda 4kişi duruyordu. Biri ormana doğru yaklaşıp orada duruyordu. Ona doğru yaklaştım. Ufuk tu o. işemek için gelmişti. Beni gördü ve kaçmaya başladı. Herşey o kadar gerçekti ki. Yalnız orada ilginç birşey vardı herkes kaçarken meriç öylece bekliyordu. Sanki yanına gitmemi bekliyordu. Bir anda uyandım. Cam açık kalmıştı. Sabah ezanı okunuyordu. Oturur vaziyete geçtim. Gördüğüm rüya beni çok etkilemişti. Korkmuştum annemlere bakmaya gittim uyuyorlardı. içimde biraz güven oldu. Hala mutlu bir hayatım vardı ve muhtemelen gördüğüm kabus bir önceki gece yaşadığımız iğrenç tecrübeden dolayıydı. Bu rüyayı kimseye anlatmayacaktım. Konu kapanmıştı. Taki üç gün aynı rüyayı aynı şekilde görünceye kadar.
-
12.
0Pgibolojim bozulmaya başlamıştı o dönemlerde. Artık hamdi ufuk ve meriç dışında kimseyle konuşmuyordum. Gördüğüm rüyaları sadece hamdiye anlatmaya karar verdim. Ufuk zaten aramızda en çok korkandı. Meriçte rüyamda beni bekliyordu. En mantıklısı hamdiydi. Ve hamdiye rüyalarımı anlattım. Hamdi konunun kapanmasını istediğinde doğru dürüst dinlemeden pgibolojik olduğunu söyleyerek beni avutmaya çalıştı. Aradan günler geçmişti rüyalarımda artık normal şeyler görüyordum. Ertesi hafta perşembe günü meriç bize birşey söylemek istediğini söyledi. Günlerdir ormanda babaannesinin ona doğru yürüdüğünü tam aralarında az bir mesafe kaldığında babaannesinin gülümsediğini ve bir anda babaannesinin ayaklarının ters olduğunu farkettiği bir rüya gördüğünü anlattı. Oradaki herkesten daha çok korkmuştum. Çünkü ben bu rüyayı babaanne olarak görüyordum ama hiçbir zaman meriçe böyle yaklaşmamıştım. Güvenilir olduğunu düşünerek o gün okul çıkışında olayı din kültürü hocamıza anlatmaya karar verdik. pekekent ona masal anlattığımızı düşünüp bizi başından savdı. Anlattıklarımız inanılmaz geliyordu bize de. En azından bu rüyaları birine anlatmamız gerekiyordu. Kime anlatabilir bir akıl alabilirdik. Okulun yanında ki camiye gitmeye karar verdik. Hocaya sadece meriçin rüyasını anlattık. Hoca ciddi anlamda anlattığımız rüyadan korkmuştu. Anlatmayı bitirdiğimizde ayağa kalkıp yatmadan önce nas ve felak okuyun birşey olmaz korkmuşsun biraz deyip meriçin sırtını sıvazladı. Sonra acele adımlarla arkasını döndü ve camiye doğru ilerledi. Bu işte bir iş vardı, hoca neden böyle davranmıştı? Bu hoca birşeyler biliyordu ve bize söylemiyordu. Ertesi gün okuldna sonra tekrar hocanın yanına gittim beni dinlemedi bile gitmemi istiyordu. Namazdan sonra tekrar hocaya gittim. Hocam sadece ne olduğunu söyleyin arkadaşım neden böyle rüyalar görüyor bir nedeni vardır dedim. Hoca gözlerini üzerime dikti bana buz gibi soğuk ve bir bıçak gibi keskin bir cümleyle karşılık verdi. Arkadaşının gördüğü babaannesi değil bir cindir...
-
13.
0Hocanın bu sözü sadece onunla benim aramda kalacaktı. Aradan uzun zaman geçti aylar sonra lise bitti. üniversite kazandığım için babam bir telefon almıştı. Bir gece yarısı telefonun sesini duydum. Artık o köy defteri kapanıp tozlu raflara kaldırılmıştı. Telefonu açtığımda duyduğum ses içimin ürpermesine sebep olmuştu. Arayan ufuk'tu. 'meriç ölmüş. Dedesinin evinde bir hafta sonra bulunmuş. Her tarafı parçalanmış. Kafasıyla çenesi öyle bir ayrılmışki dudaklarının kenarından kulaklarına kadar yanakları yırtılmış.' Tam bittiği anda, artık hayatımın düzene girdiği anda, o kötü hatırayı yaşayanlarla birlikte tozlu raflara kaldırdığım anda, bir zamanlar en yakınımdaki dostlarımdan biri bir insanın yapamayacağı şekilde öldürülmüştü. Otopsisi yapıldığında eve giren vahşi bir hayvan tarafından parçalandığı yönünde kanıya varıldı ve dosyayı kapattılar. Ama ne evde bir hayvanın izi ne girebileceği bir delik vardı. 18 ekim 2000 tarihi 18yaşında ki kardeşimin mezar taşında yerini buldu. O gün farkettik ki bu lanet hala bitmemiş ti. Bizden birini almıştı ve belki de hepimizi parçalamak istiyordu.
-
14.
0Olaydan bir hafta sonra artık böyle duramayacağımı farkettim. Vicdan azabı çekiyordum. O dıbına koyduğumun yerine o gün neden gittik ki. Neden biri uyanıp bize engel olmadı. Neden arabayı biryere çarpmadık ki? Bir cuma akşamı arabayla ufuğu ve hamdiyi aldım. Üniversitede ruh çağırma, fallar la ilgilenen bir kıza konuyu biraz açtım bana bir cinci hocayı önerdi. Bu tür adamlara dolandırıcı gözüyle baksamda artık belki bir çözüm olur umuduyla yola koyulduk. Adam ıssız biryerde yaşıyordu. Küçük bir köy dü. O geceden beri hiçbir köye gitmeyen ufuk gelmek istemedi. En son hatırası hala dün gibi aklındaydı. Koca adam yanımda ağladı dıbına koyayım gitmek istemiyorum diye zırıl zırıl ağladı. Bu dıbına kodumun belasıyla uğraşırken birde ufuk çıktığı için bir an delirip ufuğu delicesine dövebilirdim. Sakin kaldım ufuğu zorla zütürdük. Hocanın evinin önüne tam geldiğimiz anda hoca birden evden dışarı fırladı. Bağırarak küfürler ederek bize gitmemizi söylüyordu. Bizim daha geldiğimizi görmüş olamaz dı bile ama evden fırlayıp bizi köyünden kovmuştu. Artık kafayı yemek üzereydim. Hocayı öneren kızı tekrar aradım bana başka bir adam önerdi. Ne ufuğun nede hamdinin arabadan dışarı çıkmasına izin veriyordum. Bu iş bugün bitmek zorundaydı artık bu dıbına kodumun korkularıyla yaşamak istemiyordum. Saat akşam 10gibi bir cd satıcısına girdik. Adres buraydı. Adama kızın adını verdiğimde burda beklememizi söyledi arkaya gitti birşeyler yaptı dükkanın kapısını ve canlarını örtüp bizi dinlemeye başladı. Olayları en ince ayrıntısına kadar anlattık. Ve o anda öğrendim ki benim arka arkaya rüyalar gördüğüm dönemde hamdi ve ufukta benle aynı rüyayı görüyormuş. Adam bizi sonuna kadar dinledi. En sonunda ağzını araladı ve birkaç kelime döküldü dudaklarından. Üzerinizdeki güç kendini hissettiriyor. Artık onla iletişime geçmek lazım.
-
15.
0Adam ayakkabılarını ve çoraplarını çıkardı. içi su dolu bir leğene üstünde işaretler olan taşlar koydu. Hepimizden birer saç teli attı suya. Bir bıçakla parmaklarımızı kesip üçer damla kan damlattı. Ayaklarını suya soktu birkaç dakika içinde transa geçmişti. Bu yerde bizi parçalasalar kimse görmez ve duymazdı. Camlar kapalı kapı kilitliydi. Yaklaşık 15 dakika sessizlikten sonra adam birden oturduğu yerden fırladı. Gözleri kızarmış öksürüyor ve zor nefes alıyordu. Ufuğu gösterdi parmağıyla 'sen' dedi. 'sen bir cinin mezarına işedin'...
-
16.
+2'Bulunduğunuz ormanda her ağaç ölmüş bir cinin mezarını temsil ediyordu. Orası eski bir cin köyüydü ve siz onların köyüne gittiniz. Onların evlerinde içkiler içtiniz. Ve mezarlarına işediniz. Şimdide onlar bu saygısızlığı size ödetmek istiyor' bu cümleleri öyle bir sesle söylemişti ki sanki bunu söylerken bizleri öldürmek istiyordu. Hiç bir halttan haberim yokken ufuğun tak yemesinden bu belanın içine düşmüştüm. Peki ya meriç? Dedesi? Orası onların evi değilse kimin di? Bunları öğrenmenin tek yolu vardı meriçin odasına girmek herşeyini detaylıca aramak. Ama daha öleli bir hafta olmuştu. Ailesi bizi eve veya odaya alır mıydı? Bunu denemek zorundaydık. Gece vakti yapabileceğimiz birşey değildi. O yüzden ertesi günü beklemeye karar verdik. Ertesi gün sabah 8 gibi hamdi eve geldi. Bütün gece beklemiş. Hemen ufuğu alıp meriçin evine tekrardan gittik. Ailesiyle biraz konuştuk. Böyle vahşice bir ölüm onları çok daha fazla hırpalamıştı. Odasına girip giremeyeceğimizi sorduk. Tabi girebilirsiniz dedi. Amacımızı belli etmeden odayı aramamız lazımdı. Hamdi akıllılık yapıp yanında bir çanta getirmişti böylece önemli birşey bulursak belki alabilirdik. Masasına yatağının altına baktık birşey çarpmadı gözümüze. Kitaplığa baktık. Ders kitapları ve romanlar doluydu ama arada bir kitapvardı. Oldukça eskimiş dökülen yırtık pırtık bir kitap gördüm. Kitabı elime aldım kitabın yüzünde biraz silinmiş şekilde avuç içi gözüken bir el ve tam avucun ortasında göz işareti vardı. Kitabın içini açmaya cesaret dahi edemedim. Gözleri faltaşı gibi açılmış hamdi ve ufuk birbirine bakıyordu. Kitabı etrafı kontrol ettikten sonra hamdinin çantasına attık. içimizi kemiren merakı dindirmek için on dakika daha oturduktan sonra zavallı kadına ve adama başsağlığı dileyip evden çıktık. Kitabı açmak için eve gitmeyi beklemedik bile. Arabayı evin önünden biraz çektikten sonra kitabı açtık. Aralarında katlanmış bir sayfa vardı. Sayfayı açmamızla donup kalmamız bir oldu. Kitapta ufuğun benim ve hamdinin gözlerinin üzerine kırmızı mum damlatılmış fotoğraflarımız vardı.
-
17.
0Üniversitenin kapısından girdik. Edebiyat hocasını bulmam lazımdı muhtemelen osmanlıca yada arapça olan bu kitabı bir ihtimal anlayabilirdi. Kitabı hocanın eline verdim kem küm etti kitabı nereden bulduğumuzu sordu birşeyler söyledik. Çok eski bir kitap olduğunu ve farsça olduğunu söyledi bize bir isim verdi ona gidin o çözer dedi ve oradan ayrıldık. iki gündür aralıksız geziyorduk. Sonunda farsça bilen adamın evinin önüne geldik. Adamı aradık ve buyrun lafını duyduktan hemen sonra arabadan inip adamın evüne çıktık. 70yaşına yakın oldukça yaşlı bir adamdı. Oturduk çay isteyip istemediğimizi sordu teşekkür ettik, bir an önce başlamak istiyorduk. Adam kavanoz dibi kalınlığında gözlüklerini taktı ve kitaba ilk bakışta donup kaldı. Kitabın kapağına şöyle bir baktı. Bunu nerden buldunuz diye meraklı gözlerle bize baktı. Dede yadigarı bir kitap olduğunu söyledim. Neden özellikle bu sayfa diye sordu. Amacımızı çözmüş gibiydi ve bizi sıkıştırıyordu. Bu sayfanın kitabı bulduğumuzda katlı olduğunu önemli birşeyler olup olmadığını merak ettiğimi söyledim. inanmayan gözlerle baktıktan sonra. 'bir bakalım ozaman' dedi. Kitabı biraz okuduktan sonra dedem ile ilgili sorular soruyordu bende uygun cevaplar veriyordum. En sonunda kitabın kapağını kapattı gözlüklerini çıkardı ve yavaşça masanın kenarına bıraktı. O yavaş yavaş hareket ettikçe benim merakım daha da kabarıyordu. Sonunda ihtiyar ağzını açtı ; 'bu kitap muhtemelen 300 400 yıllık bir büyü kitabı - meriç bunu nereden bulmuş diye günlerce düşündürtmüştü bu cümle- bu sayfada yazanlara göre bir cinni mahalline üç bakire kız yada üç bakir erkeği kurban olarak getirildiğinde, cinniler o kişiye üç yardımcı cin tayin edelecek hayatı boyunca onlar tarafından korunacak sonsuz bir zenginlik içinde yaşayacak. Tabi bana sorarsanız böyle bir büyü gerçek olamaz. Muhtemelen eski mitolojik hikayelerden kaynaklanan bir el yazması. Çok değerli bir parça aslında... ' ' peki büyüyü nasıl yapıyorlarmış yazıyor mu? ' dedim sözünü keserek. ihtiyar biraz bozuldu ve' evet üç bakir yada bakireyi cin mezarlığının içine ; derinlere çektikten sonra onların kurbanını kabul edip onlara sonsuz bir zenginlik vaad ediyorlarmış.' peki fotoğraflar neyin nesiydi diye düşündüm. ihtiyar kitabı biraz karıştırdı, gözü kalmıştı resmen... ' Burda katlanmış bir sayfa daha var' şaşkınlıkla kitaba baktık. ihtiyar gözlüğünü takıp okumaya başladı ; 'buradada başka bir büyüden söz ediyor. istenen kişinin sureti resmedilir ve gözleri bir mühürle mühürlenirse, mühürlenmiş resim şu aşağıdaki yazı okunarak bir kuyuya bırakılırsa o kişi görmemesi gerekenleri görmez, gözlerine bir perde indirilir ve O' nların istediğini görür. ' işte burada düğümler çözülüyordu. Meriç bininin bizi o taktan yere zütürmesi o resimleri kuyuya atmaması, ufuğun o mezara işeyince mezarda yatanın bizlere gözükmesi, meriçin bütün olaylar boyunca sakin kalması ve bizden bir adım geride durması. Bütün taku onun yediğini gösteriyordu. Peki o neden ölmüştü? Bizler o ormana girmediğimiz için mi yaşıyorduk? Ayin düzgün tamamlanamadıysa bizim peşimizi bırakmamalarının nedeni ufuğun o mezarın üzerine işemesi miydi? Bütün bu sorular cevaplan madan rahat uyku uyumayacaktım. ihtiyara teşekkür edip evden çıktık. Arabanın motorunu çalıştırdım...Tümünü Göster
-
18.
0Gideceğim yeri biliyordum. Bu sefer kovsada sövse de o eve girecektim. Oadam bizi daha arabadan inmeden tanımıştı. O adam biliyordu bütün olan biteni. Saat akşama geliyordu. Bir lokantaya girip yemek yedik. Cebimde artık sadece mamazot almaya yetecek kadar para kalmıştı. Hava karardı bu gün o hocaya gitmek zorundaydık. Ufuk bu sefer benden de aceleciydi. Zorla bindirdiğimiz adam artık bir an önce bu takun bitmesi için uğraşıyordu. Korkudan hala iliklerimize kadar titriyorduk ama artık alıştık mı yoksa bir arada olmamızdan mı nedir cesur davranıyorduk. Saat 7:30gibi hocanın evinin önünde durduk. Arabadan indik eve yöneldik. Kapı açıldı. Hoca görünmüyordu. Hepimizin nutku tutulmuştu. Bizi kovan adamın evinin kapısı kendiliğinden açılıyordu. içeride ışık yanmıyordu. ufukla hamdiyi kollarından tutup arabaya doğru çektim. Arabaya binip geri şehre doğru yol almaya başladık. Bu bela bizim hareketlerimizi bizden önce biliyordu resmen.
Birden frene bastım.
Arabadakiler noluyor neyapıyosun derken u dönüşü yapıp geri köye yöneldim. Ufuk korkmuştu ama bu sefer yalnız değildi titreyen bir sesle hamdi de bana küfür edip dönmemi söylüyordu. Susun diye bağırdım. 'Köyün camisine gidiyoruz bu cinler camiyede giremez ya' dedim. Meriç bininin bizi zütürdüğü köyün etrafında caminin C si dahi yoktu ya. Köye geri girdik. Saat 7:45 falan olmalı. Yatsının okunmasına az vardı. Camiden içeri adımımızı attık. içim huzurla dolmuştu. En önde kur 'an okuyan bir hoca vardı. Cübbesinin altından tanıdım oydu, evine gittiğimiz hoca. Gelin dedi caminin dışına çıktık. iki üçbank vardı. Oturduk, konuyu açacaktık konuyu açmamıza izin vermedi. Abdest aldık köy cemaatiyle yatsı namazını kıldık. Sanki bütün o belalardan kurtulmuştuk. içim huzur doluydu. Yatsıdan sonra hoca bizi eve zütürdü, evinde olanları anlattık. Hoca kapısına geldi besmele çekti sağ ayağıyla eve girdi selamun aleyküm dedi. Bizde aynını yapıp oturma odasında oturduk. Bize kalmadan hoca söyledi ' anlatın bakalım.' -
19.
0Hocaya konuyu son detayına kadar anlattık. Çıtını çıkarmadan dinledi. Dinledikten sonra hep beraber namaz kıldık ve bize abdest alıp yatmamızı söyledi. Cinlerle ilgili bir kelime dahi etmedi. Birşeyler biliyordu emindim, bu adam bizi kurtaracaktı. sabah uyandığımda son bir yıldan fazla zamandır böyle güzel bir uyku uyumadığımı farkettim. Hocayla beraber kahvaltı yaptık. Kahvaltıdan sonra hoca kitabı istedi. Kitabı tam çantadan çıkarırken hoca durdurdu bizi. ' nerden buldunuz bu melun kitabı' dedi. 'Abdestimi bozmayın kitaba ellemem.' demesinin üzerine kitabı önüne koyduk. Kapaktaki işareti gördü bir euzu besmele çekti. Kitabı açtık katlı sayfaları ve fotoğrafları gösterdik. Hoca yüzünü ekşitmişti. işler iyi değildi hocanın yüz ifadesinden belliydi. 'bu meriç dediğiniz çocuğun mezarı nerede?' diye sordu. Mezarın yerini bilmiyorduk ama ailesine sorup öğrenebileceğimizi söyledim. 'tamam. Önce şu fotoğraflardan kurtulalım' dedi. Fotoğrafları yakmadan mum alevinde önce fotoğrafların üzerindeki kuru mumu eritip akıtarak temizledik. Sonra fotoğrafları köyün hemen dışındaki bir dereye attık. Derede bu fotoğraflar rengi gidene kadar akıntının içinde gezinip duracaktı. Bunların doğada yok olması gerekiyormuş ateş gibi bir elementle birleştirmememiz gerekiyormuş. Yaklaşık bir hafta hocayla kaldık, onun yanında sanki bu bela başımızdan uzak kalıyordu içimiz huzurla doluyordu. Hoca bir gün kitabı istedi. Kara ilmin kaynağı, kötülüğün ve cehennemin anahtarı.. 'kitabı yakacak mısınız hocam?' diye sordum 'asla. Böyle şeyler katiyyen ateşle birleşmemeli' dedi. Kitabın tüm sayfalarını tek tek kopardık. Hepimiz küçücük olana kadar kitabın tüm sayfalarını parçalıyorduk. En son bir kova dolusu paramparça kağıda dönüştü. Kovayı fotoğrafları attığımız dereye döktük. Ailelerimiz artık dayanamıyor bizi merak ediyor gelmemizi istiyordu. Olaydan haberleri yoktu tabi. Ama biz burada o kötü varlıklardan uzak rahat bir şekilde yaşıyoruk.Tümünü Göster
20günü bulmuştu hocanın evindeki yaşamımız. Sabah namazı için uyandık yine. Camide namazımızı kıldık. Eve geldik. Hoca durdu. 'artık gitme vaktidir' dedi. Hocanın bizi huzura erdireceği düşüncesi içimi kıpır kıpır etmişti. Artık eskisi gibi normal bir hayat sürebilecektim. Normal bir insan olmak, dünyevi sıkıntılar çekmek ne kadar büyük bir nimetmiş meğerse. Sevgiliden ayrılmak ne büyük bir lüks müş meğer. Arkadaşla kavga edip küsmek ne kadar boş üzüntülermiş meğer. Hoca evdeki eşyalarımızı toplayıp arabaya binmemizi söyledi. Sabahın ilk ışıklarıyla yola koyulduk. Hoca hiç konuşmadı. O konuşmayınca bizde saygıdan konuşmadık. En son köyden uzaklaşınca hocaya sormak zorunda kaldım. 'hocam nereye gidiyoruz?. Hocanın cevabı bir aydır içimdeki huzur ve mutluluk duygusunu birden bastırdı.' cinnilerin köyüne' -
20.
0Saat 9 10gibi köye geldik. dıbına kodumun köyü meğerse bomboşmuş. O gibtimin evlerinde yaşayan yok. Gece geldiğimizde ışıkları yanıyordu. Hoca 'akşam ezanına kadar vaktimiz var' dedi. Meriçin öldüğü eve girdik. Ölümden sonra evdeki eşyaların yarısı toplanmıştı. işin garip yanı hiçbiryerde bizim parmak izimiz çıkmamıştı. dıbına kodumun köyünde geceleri gökte bir yıldız yok gündüzse bir kuş dahi uçmuyor. Nekedi ne köpek ne yılan nede fare bir tane hayvan yok köyde. Hoca yanımızdaydı ama yinede korkuyorduk. Ufuk zangır zangır titremeye başlamıştı yeniden. Hoca 'o dişi cini gördüğünüz yere zütürün beni. ' dedi. Bacaklarımın yine boşaldığını hissettim. Ama gündüz olması ve hocanın yanımızda olması biraz olsun güven veriyordu. Ormanın önüne geldik. dıbına kodumun ormanında bile bir kuş yoktu ve ağaçlar okadar yüksek ve genişti ki ilk bakışta insanın dikkatini çekiyordu. Gece bunları karanlıkta farkedememiştim. Ağaçlar okadar sık ve geniş dallıydı ki ağaçların altı pek az ışık alıyordu. Hatta dderinlere gidersek muhtemelen gece gibi karanlıktır. Hoca ufuğun işediği ağacı sordu. Bir anda komiğime gitmişti. Gülümsedim. Ne zamandan beri gülümsemiyordum acaba... Hoca bizi uyardı ağaçların gölgesinin altına yaklaşmayacaktık. Hoca ufuğu çağırdı ve işediği ağacın dibini gösterdi. Gözlerime inanamadım. Ufuğun işediği yer hala ıslaktı. Hoca ufuğa 'ellerinle o toprağı al ve mezarlığın dışına at' dedi. Ufuk titreye titreye başını kaldırmaya korkarak avuçluyordu toprağı. işi bitince 'bitirdim' dedi. Hoca oyuk olan yeri temiz toprakla doldurmasını söyledi. Ufuk yine elleriyle toprak taşıyarak oyuk kalan yeri doldurmaya koyuldu. Ufuk toprak taşırken krmanın derinliklerinden genç bir kadın kahkası duyuldu. Eminim ki orada bulunan herkes bu sesi duydu. Ufuk bir an için durakladı. Hoca devam etmesini söyledi. Ufuk oyuğu tamamen doldurdu. Hoca hadi gidelim dedi. Eve geri döndük. Çok kasvetli bir havası vardı. Hoca hadi yeter burda durmayalım gidelim dedi. Hocanın peşinden dışarı çıktık. Evin arkasından hocanın sesi duyuldu'çocuklar hemen buraya gelin çabuk' hoca ne ara evin arkasına dolanmıştı ki? Birden hocanın sesi daha gür olarak işitildi 'durun! O sesi bende duydum' ardından korku içinde bildiğimiz bütün duaları okuya okuya köyden çıktık. Hocanın köyüne ikindi vakti geri döndük. Arabadan inecek miydik? Evimize gitmemiz gerekiyor muydu? Sanki kafamdan geçenleri anlamışcasına bana döndü. 'ben size daha fazla yardım edemem. Bunun ötesi beni aşar. Artık kendi başınızın çaresine bakmanız gerekli' dedi. Artık eve dönme zamanı gelmişti...Tümünü Göster
-
vinovat li ya selamm ne habeerr
-
sevdiklerinize bir çicek alın
-
saksocektiren
-
acayip ve tuhafin nicki mi degismiz
-
entiriye resim ekleme
-
kadın milli voleybol takımı oyuncusu
-
acayip tuhaf ve yamuk
-
emel1971
-
giyim mağazalarına gidip
-
en sonunda dayanamayıp bıçaklıyordu
-
beyler bitkiler reçine dökerek sıçıyormuş
-
beyler maaştan maaşa yasıyorum
-
cilalı ibonun
-
aşk sizin icin ne demek
-
bütün kpop böyle olsa
-
memati femboy musun
-
aziz sokie penisi
-
sözlüğü timarhaneye döndürdüm
-
sözlük bitmeş
-
vikings caliyo ama yapıyor abi
-
sözlüğe femboy getirin abi
- / 1