+1
-1
12mart 2001
Telefonum çalmıştı. Saat iki civarıydı. Telefonu açtım. Titreyen bir kız sesi vardı. Hıçkırıklar içinde ağlayan kız konuştu. 'kaç. Abimi öldürdüler. Kaç kurtar kendini' arayan asuman dı. Hamdinin kardeşi. Hamdi nasıl ölmüştü. Hemen çıkıp hamdilerin evine gittim. Cenaze evi kalabalıktı. 20yaşlarında ölmüştü hamdi herkes gözyaşlarına boğulmuştu. Hamdinin teyze oğlunu gördüm. Hamdilere geldiğinde hamdiyle beraber oda bizle takılmaya gelirdi. 'nasıl olmuş?' dedim. 'tamir için arabanın altına yattığında kıyafeti arabaya takılmış. Orada sıkışıp kalmış. Çıkmaya çalışırlen arabanın benzin deposu alev almış. Arabanın altında kömür gibi olmuş. Çırak marketten geldiğinde yangın çoktan başlamış. Dükkandaki ateşi söndürmeye çalışmış. Ama hamdi çoktan kül olmuş. '. Donup kalmıştım. Hamdinin kıyafetinin takılması, deponun birden bire alev alması. Bunlar normal şeyler değildi. O' nların işiydi. Vazgeçmemişlerdi. Hamdinin cenaze namazını kıldık. Defnettiğimiz çocuk bedeni kadar kalmış hamdinin kemikleri herşeyi özetliyordu. Yapacak birşey kalmamıştı. Her çözümü deneyecektim. Kararımı verdim köye gidecektim. Çocukluğumda orada hacı dedeyi görmeye gitmiştik. 100yaşından büyüktü. Hala yaşıyor muydu ki? Said Nursi nin talebelerindendi. Ufuğa haber vermek için aradım. Ufuk açmadı annesinin titreyen sesi açtı telefonu. Bağırarak konuşuyordu. Ufuk kendini kapatmıştı. Kimseyle konuşmuyor evden dışarı çıkmıyordu. Annesi birdaha ufuğu aramamamı söyledi. Tek başıma kalmıştım. Önce meriç sonra hamdi. Sıra kimdeydi? Bir an önce köye dönmeliydim. Saat akşam 7 8 civarıydı. Yola çıktı Çankırıda kızılırmağın b. Köyüne gidiyordum. ilk defa köyüme yalnız gidiyordum.
Saat akşam 9,30 civarıydı. Köye doğru ilerliyordum. Kimsesiz ıssız bir yolda ilerliyordum. ilerde yolun kenarında yola doğru ilerleyen bişey vardı. Muhtemelen tavşan dı. Yanına yaklaştıkça tavşan olmadığını farlettim. O bir bebekti. Akşamın bir vakti. Kış günü ıssız bir tarlanın kenarında yolun kenarında bir bebek. Yavaşlayıp arabaya zavallı bebeği almayı düşündüm. Birden Yıldırım çarpmışa döndüm. Gecenin bu vakti bu bebeğin ne işi vardı yol kenarında?. Hemen sola manevra yapıp gaza bastım. Dikiz aynasından arkaya bakmaya cesaret dahi edemiyordum. Kaskatı kesilmiştim. Kimsenin olmadığı bir yerde yalnız başıma gidiyordum. Saat 10civarı köye vardım. Akşam vakti birkaç ışık yanıyordu. Kinde nerede kalabilirdim. Köy muhtarı burhan abiye gittim. O gece onlarda misafir olacaktım. Hacı dedeyi sordum. Hala yaşıyordu. Ama evinden taşınmıştı. Köyden biraz uzakta başka bir köye yalınelmalık tepesinin üzerinde bir ev yapmış kendine. Burhan abiye teşekkür ettim hemen gitmem gerektiğini söyledim. Burhan abi gecenin bu vakti bulamayacağımı söyledi. 'yatsıyı kılıyım beraber gidelim' dedi. Burhan abiyle birlikte namazı kılıp biraz yemek yedikten sonra yola çıktık. Burhan abi işkillenmişti hacı dedeyi neden ziyaret ettiğimi soruyordu. Gecenin bu vaktinde aceleyle neden ziyaret etmek istiyordum ki. 'abi boşver işler çok karışık' dedim fazla ısrar etmedi. Diğer köye gelmiştik elma tepeye doğru giderken yolun kenarında bir düğün gördük. Burhan abi 'kenara çek bakalım kim evleniyormuş. Bi hayırlı olsun diyelim.' dedi. işim gücüm yokmuş gibi birde muhtarın eğlencesiyle uğraşıyordum. Arabadan indik düğün alayınon içinde girince düğün sahipleri hemen bizi karşıladı. 'buyrun başımızın üstünde yeriniz var. Hemen yemek getirin!' dedi. Saat geçiyordu 11e gelmişti. Düğün sahipleri önümüze yemekleri getirdiğinde şaşırmıştım. Etler tavuklar balıklar ayranlar masayı dolduruyorlardı. Ne zengin bir düğün sahibiydi bunlar. Düğün sahibi geldi'hadi buyrun afiyet ola. size birde hediyemiz olacak. ' dedi. Hiç tanımadığı birine bir bi insan neden hediye verirdi ki.' ne hediyesi amca' diye sordum. Bana 'benim babam bir rüya görmüştü. torunumun düğününde size iki tanrı misafiri gelecek. Bu gümüş oymalı kılıcı onlara hediye edin.' diye cevap verdi. Elindeki kılıcı masaya koydu. Resmen padişah kılıcı gibiydi. Böylesine güzel oymalı desenli bir kılıç kınını ilk defa görüyordum. Yeni yapılmış gibi parıl parıl parlıyordu. Gözlerimi almıştı adeta. Elime almak için elimi uzattım. Ama burhan abi resmen elimden kaptı. Benden önce elini uzatıp kılıcı aldı. Ayağa kalktı 'ne güzel bir kılıçmış' dedi. Kılıcın kınını ve sapını tuttu. 'ya allah' diyerek kılıcı kınından çıkarmasıyla bütün herkes kayboldu. Düğün alayı yoktu. Bir ağaç kütüğünün önünde oturuyorduk. Önümüzde hayvan takları vardı. Burhan abinin elinde kuru bir kemik kalmıştı. Burhan abi benim gibi şoktaydı. Kemiği elindne fırlattı sürekli tekbir getirerek arabaya doüru koşuyordu. Bende peşinden. Arabaya bindik. Aceleden ilk seferde arabayı kaldıramadım. Kontağı kapatıp açtım. Direk arabayı kaldırdım. Ve güm sesini işitmem bir oldu. Arabanın farlarını yaktım. Bir ineğe çarpmıştık. Burhan abi kapıyı açmaya yeltendi. 'dur!' diye bağırdım. Bu saatte kimin ineği olabilirdi bu inek. Geri vitese taktım arabayı çevirip geri köye doğru yol almaya başladım. Sabah vakti gidecektim hacı dedeye. Kapıların kapandığı vakitte.
Tümünü Göster