/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +24 -3
    Bu resmi kaynaklarda olmayan ancak benim bizzat yaşadığım karakol baskınıydı.

    15 Haziran gecesi karakolda ben ve 5 devrem (Cabbar, Rezzak, Gaffur, Ramazan ve Abuzettin) dışında kimse yoktu. Komutanlar yok diye kurduk masayı pişti oynuyoruz. Abuzettin de kapıdan bakıyor gelen giden olursa haber verecek. Her neyse saat olmuş 02:31 bir silah sesiyle irkildik.

    Abuzettin, dışarı bakmak için pencereye yanaştı. Perdeyi hafif araladı. Gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Seslendim Abuzettin. diye. Duymadı. Tekrar seslendim. irkildi kafasını bana çevirdi. Çevirmesiyle kafasından vurulması bir oldu.

    Biz o şaşkınlıkla ne yapacağımızı bilemedik. Hemen duvarların dibine çömdük. Şaşkınlıktan birbirimize bakıyorduk. Silah sesleri ve konuşmalar daha da yaklaşmaya başladı. Konuşmalardan anlamakta güçlük çekiyordum. Çünkü Türkçe değildi.

    O zaman anladım saldırı yapanın pkk olduğunu. Hep derlerdi bu karakola çok baskın olur diye. Ancak bilemedik bize denk geleceğini. Gelsinler 2-3 sıkar indiririz hepsini diyorduk. indiremedik.

    Biz hala şaşkın halde birbirimize bakarken, gözlerimizin önünde camın kırılmasıyla içeri 2 tane el bombası girdi. Cabbar, süpermen edasıyla bombaların üzerine atıldı. ilk bombayı tuttuğu gibi camdan geri fırlattı. Tam 2. bombaya yöneldi. Tam bombayı eline aldı atacakken elinde patlayıverdi.
    ···
  1. 2.
    0
    Rezerved
    ···
  2. 3.
    +2 -12
    ananı karakolda sjktjm
    ···
    1. 1.
      0
      Oç anancı
      ···
  3. 4.
    0
    kurşun geçirmez cam yok muydu diyeceğim ama çok mu abartı olur?
    ···
  4. 5.
    +4
    O gece 2 arkadaşım gözlerimin önünde öldü. Daha Abuzettin'in şaşkınlığını üzerinden atamamışken, bir diğer devrem, dostum gibi bildiğim Cabbar... Gözlerimin önünde paramparça oldu. Her yer kan ve Cabbar'ın iç organlarıyla kırmızıya boyandı.

    Karşılık vermek için silah aradık. Yoktu. Yine birbirimize bakakaldık. 6 kişiden sadece 4 kişi kaldık. Peki neredeydi bu karakoldaki komutanlar, askerler? Büyük bir oyun döndüğü kesindi. Pencereden bakmak için kafamı tam uzattım. Uzattığım anda kulağımı kesip geçen, o bıçak gibi keskin merminin etkisiyle kendimi yerde buldum.

    Kendime geldiğimde Ramazan masadaki telsize ulaşmaya çalışıyordu. Sürüne sürüne gitti telsize elini attı ve tek bir hamlede masadan aşağıya, çekti. Telsizi kullanmayı denedik. Çalışmadı. Tekrar tekrar denedik. Ancak bizi duyan hiç kimse yoktu. Neden herkes gitti? Bizi neden bıraktılar?

    Sesler daha da yükseldi. Bu sefer bir patlama sesi geldi. Artık karakola girmişlerdi. Eski saldırılardaki gibi değildi bu. 3-5 kişi değil, bir ordu gibi gelmişlerdi.
    ···
  5. 6.
    +2
    Ramazan ayağa kalktı. O klagib sözü söylemeye yeltendi. Bağıra bağıra söylemek istedi. Tam başladı "Bir Ölür B... " daha sözün yarısına bile gelemeden kafasına yediği kurşun ile yere yığıldı. Yerler Al Bayrağımın rengine bulandı. Hani derler ya o Al bayrağa rengini veren şey Şehitlerin kanıdır diye. işte o kan. Dostumun kanı da artık Al Bayrağımın kırmızısına karışmıştı.

    3 kişi kaldık. Çok istedik bu şerefsizlere karşı savaşmayı, her bir mermide 1 teröristi kafadan vurmayı. Ama vuramadık. Silahımız dahi yoktu. Koğuştan dışarı çıkamıyorduk.

    Aniden kapı kırıldı ve sayılarını tam göremediğim ancak 10'dan fazla sayıda terörist içeri daldı. Ellerinde Ak-47'lerle. Kafamıza vura vura bayılttılar. Hani derler ya Türk Askeri kahramandır, cesurdur diye. işte biz orada kahraman veya cesur olamadık.

    Kendimize geldiğimizde bir mağaradaydık. Yukarıdan sarkan bir ip ile bacaklarımızdan bağlı bir haldeydik. Altımızda variller vardı. içleri pislikten ve çamurdan kahverengiye dönüşmüş sularla dolydu.

    Başımızda bekleyen terörist hareketlendi ve sanırım kendimize geldiğimizi haber vermek için dışarı çıktı
    ···
  6. 7.
    +2
    Bir süre sonra yanında şişman, kısa boylu ve suratındaki yaralar yüzünden aşırı şekilde itici bir adamla geri döndü. Artık pislikten beyaz saçları kahverengiye dönmüş bu adam önce yanımıza yaklaştı ve sinirli bir ses tonuyla bir şeyler söyledi.

    Ne dediğini anlamıyordum. Tekrar bağırdı. "Ne dediğini anlamıyorum." demek istedim. Ancak bu sefer daha da sinirli ve yüksek bir sesle "Öğreticem sana pis tece askeri" dedi. Söyledikten sonra kenarda duran sopayla vurmaya başladı.

    Hiç durmadan, acımadan vurdu. O vurdukça kemiklerimin çatırdadığını duyuyordum. O acıyı iliklerime kadar hissediyordum.

    O gün bize türlü işkenceler yaptılar. Aklınızın alamayacağı şeylerdi bu işkenceler. Öyle elektrikli sandalye gibi sıradan işkenceler değil.

    Neden yaptıklarını bilmiyorduk. Ne bir şey öğrenmek için ne de konuşturmak için. Sadece işkence yaptılar. "Ne öğrenmek istiyorsunuz?" diye bağırdı Rezzak. Yaşlı adam ise "Bir şey öğrenmek istemiyoruz. Zaten her şeyi biliyoruz" diye karşılık verdi. "Size pkkya bulaşmak neymiş göstericez" diye de ekledi.

    Meğer bunlar bizim yapacağımız operasyonları, baskınları önceden haber alıyormuş. Bastığımız mağaraların boş olmasını sebebi buymuş.
    ···
  7. 8.
    0
    Allahu akbaaaaar
    ···
  8. 9.
    +6
    Karakoldaki askerlerin de çoğu onların adamıymış. Onlar önceden pkknın baskın yapacağı haberini alınca belirli askerleri alıp karakolu terk etmişler. Yolda da baskın yedik ayağına haberi olmayan askerleri alıp kendi adamlarını serbest bırakmışlar.

    Bize işkence ederlerken yaşlı teröristin telsizinden bir anons geldi. "Başkanım! Tece askeri sizin oraya baskın düzenleyecektir ha. Aranızda köstebek vardır. Hemen oradan çıkın köstebeği tespit ederseniz de öldürün."

    Hemen alelacele dışarı çıktılar. Korktukları her hallerinden belliydi. Sesleri gittikçe uzaklaşıyordu. Bir süre sonra ise sesleri tamamen kesildi. Biz hala ipler ile yukarıda asılı duruyorduk. O sırada yapılan işkencenin verdiği acı ile gözlerim kararmaya başlamıştı.

    Bir süre sonra bir adamın içeri dalması ile irkildik. Bu adam tıpkı teröristler gibi giyinmiş, sakallı boynunda yeşil bir atkı benzeri bir şey olan biriydi. Sağ cebinden çıkardığı bıçak ile ayaklarımızdaki ipleri kesti bizi aşağıya indirdi. Kim olduğunu sorduk, "Kim olduğumun önemi yok. Önemli olan buradan kaçmanız. Eğer geç kalırsak bu bizim sonumuz olur" diye karşılık verdi.
    ···
    1. 1.
      0
      Yeşil reyiiiz boynuma dola
      ···
  9. 10.
    +1
    Adam ile birlikte mağaradan dışarı çıktık. Etraf sakindi. Güneş doğmaya başlamıştı. Dağın başında 4 kişi ilerlemeye başladık. Buruk bir sevinç içerisindeydim. Yaşadığım olayları hatırladıkça, gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Gözlerimin önünde o pak alınlarından vurulan ve gözümün önünde paramparça olan arkadaşlarımı, dostlarımı hatırladıkça içim büyük bir hüzünle doluyordu.

    Uzun bir süre sonra Askeri bir karakola geldik. Neresi olduğunu bilmiyordum. Adama sormak için arkamı döndüm. Ancak adam yoktu. Etrafıma bakındım. Tekrar tekrar baktım. Ancak ne bir iz ne de bir hareketlilik yoktu. Kimdi bu adam?

    Karakola doğru yaklaştık. Girişte nöbet tutan asker dürbünle bize baktı. Hemen içeriye haber verdi. Kapıyı açtılar ve bizi içeri aldılar. Önce yemek verdiler sonra da komutanın yanında zütürdüler. Komutan çok babacan bir adamdı. Normalde askeriyede aşırı disiplinli bir resmiyet olur. Ancak bu adam bize oğullarıymışız gibi davrandı ve başımızdan geçenleri anlatmamızı istedi.
    ···
  10. 11.
    +2
    Başımızdan geçen olayları dinledikten sonra ayağa kalktı, "Geçmiş olsun aslanlarım, yorulmuşsunuzdur şimdi geçin koğuşa dinlenin." dedi. Hızlı bir şekilde odadan çıktı.

    Biz de arkasından çıkarak koğuşa yöneldik. Dinlenmek için ranzalara yattık. Birkaç saat sonra komutan geldi kaldırmak için. "Sizi hemen Ankara'ya göndermeliyiz. Şu karşılaştığınız adam hakkında. Emir büyük yerden." dedi ve Helikoptere bindik.

    Uzun bir yolculuktan sonra Ankara'ya vardık. Genelkurmay Başkanlığı'na zütürdüler. Genelkurmay'ın odasına çıkardılar. Genelkurmay Başkanı ismail Hakkı Karadayı, bize bu adam hakkında neler bilip bilmediğimizi sordu. Biz de bildiklerimizi anlattık.
    ···
  11. 12.
    +4
    Bizi önce askeri hastaneye zütürdüler bir dizi tetkik yaptılar, sonra da çürük raporu verip tezkerelerimizi verdiler. Ancak Gaffur karşı çıktı ve tekrar Şemdinli'ye dönmek istediğini söyledi. Ne kadar ısrar etseler de tekrardan tetkik yapıldı ve onun çürük raporu iptal edildi. Şemdinli'ye geri gönderildi.

    Onca olaydan sonra artık normal bir hayat yaşayacağımı umuyordum. Ancak öyle olmadı. Gaffur Şemdinli'ye gönderildi bize de tekrardan bir sürü tetkikler yapıldı. Bir şizofreni damgası yemediğimiz kalmıştı. Onu da yedik.

    Bir sürü rehabilitasyon merkezleri falan derken, aradan seneler geçti ve hastalığımın hafiflediğini söylediler. Artık rehabilitasyon merkezine gelmem gerekmediğini söylediler. Aradan geçen bu seneler sonunda Gaffur'un da tezkeresini aldıktan sonra Ankara'ya dönerken helikopterin düşmesi sonucu şehit olduğu haberini aldım. Rezzak'tan ise bir daha da haber alamadım.

    Okuduğunuz için teşekkürler. Ha bu arada unutmadan Ramazan, Gaffur ve Cabbar'ın selamı var. Şuan yanımdalar.
    ···
    1. 1.
      -1
      Nediyon amk cocu adamlar oldu
      ···
    2. 2.
      -1
      Lannnnnnnn giberim çocuk seni
      ···
  12. 13.
    0
    Hoşgeldiniz Yeşil bey
    ···
  13. 14.
    +1
    Hasgibtir içim hürperdi tüylerim diken diken oldu kardeş bunu yazan ellerine sağlık ❤
    ···
  14. 15.
    0
    panpa dogum tarihim amk
    ···
  15. 16.
    0
    (bkz: anlamlı bir fıkra)
    ···
  16. 17.
    0
    Okıycammm rezzzzzz
    ···
  17. 18.
    0
    Atma ziya
    ···
  18. 19.
    0
    Hayal gücü %99 hayali senaryo'ya dökme %1 olmamış. Amk adamlar sizin boğazınızı kesmeden ordan ayrıldı demek..
    ···
  19. 20.
    0
    Rez alayım
    ···