-
8926.
010 kişi 15 saniyede 10 entry, dakkada 40 entry (bu arada bu kısım kutlu olsun), saatte 2400 entry 8000/2400= 3,3 saat yapar .. 3-4 saatte bu ipneyi gibtir edebiliriz
özet: yes we can -
8927.
0tanburî cemil bey'in ailesinde kendi kuşağına kadar mûsıkî ile az çok uğraşanlar olmuştur. annesi zihniyar hanım adile sultan sarayındaki saz heyetinde lavta çalardı. ağabeyi ahmed bey, kardeşinin ünü yaygınlaşıncaya kadar, eski biçim tanbur icrasının ustalarındandı. ayrıca ud, lavta, keman çalardı. diğer ağabeyi reşad bey gezici bir halk şâiriydi. ab lası beyhan hanım'ın iki oğlundan büyüğü tanburî hikmet bey, küçüğü ise kemençe çalan tevfik beydir. eşi saide hanım'ın annesi eflaknur hanım da adile sultan sarayındaki bando takımında trombon, aileden bu kuşaktan olanlarının çoğu piano çalardı. saide hanım'ın dayısı said bey de musıkîşinastı isfahan makamından bir peşrev bestelemişti.Tümünü Göster
mûgibî çalışmalarına hangi yıllarda başladığını kesin olarak bilmiyoruz. bize bu konuda oğlu mesud cemil bazı ipuçları veriyor. aile büyüklerinden ve babasının çevresinde bulunanlardan işittiklerini özetreyerek bazı değerlendirmeler yapıyor. gizlice mutfağa giderek su bardaktarına değişik oranlarda su doldurup bir çubukla bunlara dokunduğunu ve bir "gam" oluşturduğunu, kendi kendine bir şeyler çaldığını anlatıyor. çevresindeki insanları dikkatle dinlediğini, ilkokulda ki çocukların okuduğu i̇lâhi nağmelerine evdeki çerkes kadınların türkülerini karıştırarak beste yapma oyunlarına devam ettiğini belirtiyor. hatta, lastik örgülü ayakkabılardan las tik teller çekerek bunları bir tahtaya çakılı çivilere bağladığını, akord ettikten sonra kopuncaya kadar çaldığını söylüyor. yeni bir çalgı yapma merakının olgunluk yaşlarında da geçmediğini, bir ömür boyu bu arayış içinde dolaştığını yine bu anılardan öğreniyoruz.
mugibî ile uğraşmasının yasak olduğu ilkokul yıllarında onun asıl hasretini çektiği şey, eline alması yasak olan ağabeyi ahmed bey'in tanburu idi. bu hasretini, yaz aylarında taşındıkları ve ailenin malı olan anbarlı çiftliğinde giderebildi. buradaki hizmetlilerden emektar lenber ağa, çiftlik evlerinden birinde oturur, boş zamanlarında tanbur çalar, oralarda dolaşan küçük cemil de hissettirmeden bunları dinlerdi. bazen bu eve gizlice girerek bu bakımsız sazı alır, evin yüklüğüne girerek çalmağa ve içini dökmeğe çalışırdı. bir gün o kadar dalmıştı ki, lenber ağa'nın eve geldiğini duymadı bile. lenber ağa yüklükten gelen seslere şaşmış, odada ecinnîler var sanmıştı. bundan sonra bu yaşlı uşak ile sırdaş oldular. çok geçmeden durum amcasına anlatıldı. taşkasap'taki eve dönünce ona küçük bir tanbur hediye edildi. bu küçük hediyenin onun çocuk ruhundaki akislerini mesud cemil şu duygulu satırlarla anlatıyor:
"... uzun geceler cemil bu tanburla koyun koyuna yatmış, rüyalarına dalarken silkinerek uyanmış, göğsünden kopup boğazına ve gözlerine yükselen tükenmez bir hazzın dudaklarına kadar dökülen usaresiyle ıslanmış parmaklarını onun tellerinde gezdirmiş, onu sevmiş, onu öpmüş ve bilmediği bir tarikatın dervişi olan büyük ağabeyi reşad bey'den duyduğu bir türkü kulaklarında çınlamıştı:
engeller koymuyor, yar sana varsam
dünyanın zevkini yâr senle sürsem
hak'kın divanında, elim elinde
cennet bahçesine yar senle girsem.
hakikaten o gece cemil, engelleri aştıktan sonra dulcine'si ne onunla kavuştu. rindane hayatının zevkini sürdü ve bir başka gecede onun elinden tutarak ahret yolculuğuna çıktı.
amcası refik bey'in evi sanat ve edebiyat adamlarının bir uğrak yeriydi. cemil için çok renkli ve zevkli bir ortam dı. musıkînin teknik yönlerini ilk kez burada öğrenmeğe çalıştı. bir yandan ahmed bey'den genel bilgiler elde eder ken, diğer yandan büyük amcasının oğlu mahmud bey'e keman dersleri vermeğe gelen kemanî aleksan ağa'dan hamparsum ve batı notasını öğrendi. aynı zamando yeni ve bilinmeyen bir uslubla tan bur çalmasını ilerletiyordu. mugibi çevreleri artık bu genç ve muktedir sanatkardan söz edi yordu. bir gün mahmud bey le birlikte gittiği bir mecliste tanburî ali efendi ile tanıştırıldı. ali efendi cemil bey'i hayranlıkla dinlemiş, titreyen elleri ile onun yüzünü okşamış, alnından öpmüş, "evlâdım ! bunca senedir bu sazı çalardım eh, şöyle böyle biraz yendik de sanırdım. şimdi seni dinledikten sonra bir daha tanburu elime almayacağım" gibi sözler söylemişti. bu büyük ustanın sözleri sadece orada bulunanları şaşırtmakla kalmamış, cemil bey'in sanatının çevresinde bir efsane yaratılmasına, bu yeni çalış tekniğine karşı çıkanların susmasına da neden olmuştu. bundan sonra cemil bey, çoğu kez ali efendi'nin bulunduğu meclislerde bulunduş doğrudan doğruya ders olmamakla birlikte genel mugibî bilgisi ile klagib okulun asıl karekterine ait incelikleri ali efendi gibi büyük bir ustadan öğrendi.
o zamanki i̇stanbul'da biraz mûgibî bilmek, özellikle piano çalmak görgülü insan olmanın başlıca şartıydı. sultan iii. selim ve sultan ii. mahmud zamanından beri yerleşen bu gelenek küçük cemil'i de mugibîye doğru itmiş, küçük yaşından beri scnatkar ruhunu beslemişti. refik bey'in evinde bir kaç piano bulunur, aile nin gençleri mükemmel bir şekilde piano çalarlardı. o asıl ilerlemesini, ileride göreceğimiz gibi, dönemin ünlü mûgibî ustaları ile tanıştıktan ve onlarla sanat arkadaşlığı yaptıktan sonra, tükenmez bir gayretle sürdürdüğü bir arayışla elde etti. mûgibî ile ilgili her konuyu sabırla incedi, en basitinden en mükemmeline kadar bu sanatın her türünden yararlandı. mûgibînin bilimsel yönterini kendi çabası ile öğrendi.
cemil bey, hamparsum notasının bizim mûgibîmizin perdelerini daha iyi belirttiğini söyler ve onu tercih ederdi. her iki notada da olağanüstü melekesi vardı yazı yazar gibi nota yazard -
8928.
010 kişi 15 saniyede 10 entry, dakkada 40 entry (bu arada bu kısım kutlu olsun), saatte 2400 entry 8000/2400= 3,3 saat yapar .. 3-4 saatte bu ipneyi gibtir edebiliriz
özet: yes we can -
8929.
010 kişi 15 saniyede 10 entry, dakkada 40 entry (bu arada bu kısım kutlu olsun), saatte 2400 entry 8000/2400= 3,3 saat yapar .. 3-4 saatte bu ipneyi gibtir edebiliriz
özet: yes we can -
8930.
0şerîf i̇çli, 20 aralık 1899 tarihinde beşiktaş’ta doğdu. hacı ahmed efendi ile şöhret hanım’ın oğludur. mahallesindeki ilkokulu bitirdikten sonra orta öğrenimini beşiktaş’taki “âfitab-ı maarif rüştiyesi”nde tamamladı;yüksek öğrenime devam etmedi. çocukluğu ortabahçe’de geçmiştir. i. dünya savaşı yıllarında “orman ve maadin nezareti”nde resmî göreve başladı. askerliğini türkiye cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra ankara’da yaptı. terhisinden sonra “i̇ktisat vekâleti”nde arşiv memurluğuna tayin edildi. bir yandan da bir saz salonunda ud çalıyordu. bu nedenle memuriyetten ayrılmak zorunda kaldı. şerîf i̇çli için bu yıllar çeşitli maddî sıkıntılarla geçmiştir. mûgibî ile uğraşmanın geçimini sağlamadığını görünce, bazı dost ve arkadaşlarının aracılığı ile, yeniden aynı bakanlıkta başka bir göreve getirildi.Tümünü Göster
bir ud sanatkârı olarak sanatsever ve kültürlü çevrelerde aranıyor, zaman zaman çankaya köşkü’ne çağrılıyordu. 1938 yılında ankara radyosu yayın hayatına başlamış, tanınmış bir sanatkâr grubu bu kuruluşta toplanmıştı. şerîf i̇çli de bu yıllarda “kaşeli sanatkâr”olarak radyoevinde çalıştı. o zamanki yasaların çıkardığı engeller dolayısıyla yayınlarda “eşref kadri” takma adını kullandı. yirmi bir yıllık memuriyet hayatından sonra 1946 yılında hakkı derman, mefharet yıldırım, mustafa çağlar’la birlikte istifa ederek maksim gazinosu’nda çalışmak üzere i̇stanbul’a nakletti. sanat hayatını bundan sonra bestekârlık, plâk çalışmaları, gazino sanatkârı olarak sürdürdü;özel dersler verdi.
hakkı derman, şükrü tunar gibi her biri kendi alanında sazının hakimi olmuş sanatkârlarla aynı sanat anlayışı içinde, hâlâ hâfızalardan silinmemiş olan çok güzel icrâ örnekleri verdi. i̇stanbul radyosu’nun açılışından sonra programlara katıldı. son yıllarında “şeker hastalığı ve damar sertliği”nden tedavi altındaydı. 1956 yılının şubat ayının üçüncü günü, bir programa geç kaldığı için, radyoevinin yakınında bulunan evinden acele ile yürüyerek gelmiş ve provaya katılmıştı. bu sırada fenalaşarak arkadaşlarının kolları arasında hayata gözlerini yumdu. ertesi günü kalabalık bir cemaatle kaldırılan cenazesi feriköy mezarlığında toprağa verildi.
mûgibîye çok küçük yaşlarında heves etti. i̇lk mûgibî çalışmalarına on sekiz yaşında iken nakiye hanım’dan ders alarak başladı. yine aynı yıllarda ud çalmaya uğraşıyordu. neyzen i̇hsan bey’in kurduğu “beşiktaş mûgibî kulübü”ne 1921 yılında girdi ve hakkı derman’la bu sıralarda tanıştı. bir ömür boyu sürecek olan sanat arkadaşlığının temeli böylece atılmış oldu. i̇hsan bey’in gayreti ile mûgibîmizin pratik ve teorik yönlerine ait geniş bilgi elde etti. mûgibî dünyasında ilerlemesi ve tanınması hızlı olmuştur.
şerîf i̇çli'nin eski harflerle kartviziti.
muhafazid şerîf
beşiktaş mûgibî kulübünden ûd muallimi
bestekârlığa 1924 yılında başladı. i̇lk eseri “gelmeseydin âleme, görmeseydim ben seni” güfteli uşşak şarkısıdır. i̇kinci eserini saba makamından besteledi. sözleri “pür zemzeme bir beste-i zîruh-i emelsin”olan bu şarkının sözlerini, “neydin güzelim sen, güzelim dün gece neydin ?” olarak değiştirmiştir. fakat onun asıl ününü temin eden, 1927 yılında süleyman nazif’in “derdimi ummana döktüm , asumâna inledim” mısraı ile başlayan şiirine yapmış olduğu ağır aksak usûlündeki hicaz şarkısıdır. daha sonra verimli bir bestekâr olarak güzel eserler besteledi. eserlerinin çoğu , zamanının ses sanatkârları tarafından plâklara okundu;halk arasında çok tutundu. kendine has, duygulu ve tekniği sağlam eserler yaptı. eserlerinde özellikle prozodi hatası yapmaması ile dikkati çeker.
i̇crakâr olarak nevres bey, refik tâlat bey, şerîf muhiddin targan gibi teknik bir saz olmamakla beraber, eşlik etmedeki ustalığı, temiz icrâsı ile tanınmış bir udî idi. çok güzel fasıl çaldığını herkes kabul eder. aynı zamanda iyi bir hanende olduğundan fasıllara sesi ile katılırdı. uzun yıllar emek vererek vücuda getirdiği nota koleksiyonunu, ölümünden sonra ankara radyosu satın aldı. halen trt müzik dairesi başkanlığı arşivinde bulunmaktadır.
şerîf i̇çli, sıdıka hanım’la evliydi. bu eşinin ölümünden sonra 1945 yılında ikinci kez evlendi;dört çocuğu dünyaya geldi. kızı sadiye i̇çli de ses sanatkârlığı yapmıştır. günümüz bestekârlarından dr. selahaddin i̇çli, şerîf i̇çli’nin yakın akrabasıdır.
bilinen eserleri bayati makamından bir saz semaisi, neva makamından bir yürük semai, yetmi -
8931.
010 kişi 15 saniyede 10 entry, dakkada 40 entry (bu arada bu kısım kutlu olsun), saatte 2400 entry 8000/2400= 3,3 saat yapar .. 3-4 saatte bu ipneyi gibtir edebiliriz
özet: yes we can -
8932.
0her türlü giderin var. öyle duruyor.
-
8933.
010 kişi 15 saniyede 10 entry, dakkada 40 entry (bu arada bu kısım kutlu olsun), saatte 2400 entry 8000/2400= 3,3 saat yapar .. 3-4 saatte bu ipneyi gibtir edebiliriz
özet: yes we can -
8934.
010 kişi 15 saniyede 10 entry, dakkada 40 entry (bu arada bu kısım kutlu olsun), saatte 2400 entry 8000/2400= 3,3 saat yapar .. 3-4 saatte bu ipneyi gibtir edebiliriz
özet: yes we can -
8935.
010 kişi 15 saniyede 10 entry, dakkada 40 entry (bu arada bu kısım kutlu olsun), saatte 2400 entry 8000/2400= 3,3 saat yapar .. 3-4 saatte bu ipneyi gibtir edebiliriz
özet: yes we can -
8936.
010 kişi 15 saniyede 10 entry, dakkada 40 entry (bu arada bu kısım kutlu olsun), saatte 2400 entry 8000/2400= 3,3 saat yapar .. 3-4 saatte bu ipneyi gibtir edebiliriz
özet: yes we can -
8937.
0ben acılar denizinde boğulmuşum
i̇şitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
duyarım yosunların benim için ağladıklarını
ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
baksana;herkes içime dökmüş artıklarını
bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
bir deli rüzgar çıksa; alıp zütürse
yılların içimde bıraktıklarını.. -
8938.
010 kişi 15 saniyede 10 entry, dakkada 40 entry (bu arada bu kısım kutlu olsun), saatte 2400 entry 8000/2400= 3,3 saat yapar .. 3-4 saatte bu ipneyi gibtir edebiliriz
özet: yes we can -
8939.
0azminizi gibeyim helal olsun lan
-
8940.
010 kişi 15 saniyede 10 entry, dakkada 40 entry (bu arada bu kısım kutlu olsun), saatte 2400 entry 8000/2400= 3,3 saat yapar .. 3-4 saatte bu ipneyi gibtir edebiliriz
-
8941.
0bence gider amk
-
8942.
0olan bitende onay çıksın 15.000 entry girdiğimiz takdirde bu muallaknin ip si banlansın giremesin bir daha.
-
8943.
010 kişi 15 saniyede 10 entry, dakkada 40 entry (bu arada bu kısım kutlu olsun), saatte 2400 entry 8000/2400= 3,3 saat yapar .. 3-4 saatte bu ipneyi gibtir edebiliriz
özet: yes we can -
8944.
0sana şiirler okuyacağım, gitme
güneşler doğacak yalnızlığımdan
sana bir ışık getireceğim
büyük aydınlığımdan
sana bir dolu umut getireceğim
küçük ellerine sığmayacak
sana afrika gecelerini getireceğim
sımsıcak
sana çiçekler getireceğim
bozulmuş güz bahçelerinden
sana bir serinlik getireceğim
yağmur tanelerinden
sana avuç avuç yıldız getireceğim
güneşimden başka
sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
köpük köpük dalga dalga
sana bir rüzgar getireceğim
dağlardan, tepelerden
gitme, sana zamanı getireceğim
zamanın bittiği yerden -
8945.
010 kişi 15 saniyede 10 entry, dakkada 40 entry (bu arada bu kısım kutlu olsun), saatte 2400 entry 8000/2400= 3,3 saat yapar .. 3-4 saatte bu ipneyi gibtir edebiliriz
özet: yes we can
-
yeni din hocanız ördek hoca
-
cccrammsteinccc bu resimde ne görüyorsunn
-
bakircan sandığımızdan daha hayatsız biri olabilir
-
ben bir gün sevişirsem de
-
albay sen ilk geldifinde öğrenciydin de mi la
-
bi kadınn geldii
-
insanlar niye çoğalıyor
-
ben grand hariltonu havaya uçuracak olan kişiyim
-
escorta gitmeyin travestiye gidin
-
mesaj atmak için çok yensiinn
-
minguziyi öldürenler
-
sıla eskiden ne güzel kadınmış
-
29 temmuz 2025 karnımın acıkması
-
ferre kategoris nerde söyleyene 100 tl
-
ben haric 19 adam var her biriniz
-
iki gündür femboy entry giriyorum diye
-
sözlük içi gibişebilen şanslı
-
işe git eve gel inciye gir instaya gir
-
kaptan kirk göğüs kılı
-
deniz akkaya 10 yıl sonra akrep nalanaa
-
taşaklarım takumu içiyorrrrrrr
-
bana ilk reis diyeni sağk kolum yapcam
-
en az 3 gün burdayım
-
bakircan umudunu kaybetme
- / 1