0 dan yükseklere doğru hayat hikayem

Deneyimli olan arkadaşların söylediğine göre ilk elinden tutmam lazım tutabilirsem işlem tamam oluyormuş. sanki geyik avlıyoruz kementi at yakalarsan senindir hesabı. buluşma yerine erken geldim hemen bi çağrı attım anlasın diye. aradan bi 10 dakika geçti geldi ilk sevgilim. biraz bahsedeyim kendisinden. gerçek isimler kullanacağım karışmasın hikaye diye. çünkü ifşa olacak bir durum yok kendisini şimdi ne tanırım ne görürüm baya eskide kaldı. ismi cansuydu kısa boylu hobbit değil tabi normal işte, yeşil gözlü, güleç suratlı bir fakirdi. gördüğümde boşalmazdım yani o kadar güzel değildi. geldi kız merhaba merhaba derken yürümeye başladık. zütüm başım ayrı oynuyor heyecandan. hemen bir plan yapıp elini tutmam lazımdı. şu benim için efsane cümleyi kurdum. elin üşüdüyse benim montumun cebine sok daha sıcak dedim gülme ağlama arası heyecanla. şak diye soktu elini. bu sefer kulağımda "We Are The Champions" şarkısı çalıyordu. kendi çapımda dedim nasıl bir şeymiş bu el ele tutuşmak yumuşacık eller sıcacık vay be dedim bu günlerde gelecekmiş demek ki. Şimdi düşününce bi gibim ifade etmez çoğu kişi için elele tutuşmak anlamı kalmadı artık. ilk sınavı geçmiştim sırada çıkma teklif etmek vardı onu nasıl yapacağıma dair bir planım yoktu doğaçlama bir şeyler yapmalıydım.

neyse zütürdüm kızı bowling salonuna. baskınlık ifademle onu konuşturmadan iki kola alalım biz dedim. heyecanlandı fakir ödeyemem diye. neyse dersler bilmem ne derken konuyu istediğim noktaya getirdim. bir an cesaretimi toplayıp elinden tuttum şaşırır gibi yaptı fakir ama sevinmişti. dedim ki ben senden hoşlanıyorum. bu kızardı bozardı yine baskınlık ifademle devam ettim sende benden hoşlanıyorsun dedim. biraz yanaştı bana hiç konuşmadı ama işi bağladım amk bende anlamadım bu cümleleri söyleyen ben miyim diye. o gün eve gittiğimde aşırı bir mutluluk vardı. her zamankinden üç kat daha fazla çağrı atıyorduk birbirimize. hatta telefonla konuşurken şu muhabbet olur ya sen kapat hayır sen kapat. bizde hayır sen çağrı atma hayır sen çağrı atma muhabbeti yapardık fakirlik işte ama her şey doğal, saf ve temizdi onu 31e alet etmedim.

okulda yemekhanede beraber yemek yerdik tenefüslerde beraber takılırdık sürekli. dersleri de saldım giberler dedim şimdi dersi. küçük aklımızla gelecek muhabbetleri yapardık. sıkıldığım zaman attığı mesajları okurdum zaten toplasan ilişki boyu 20-30 mesajı geçmezdi fakirlikten. hafta sonları için sürekli para ayırmam gerekiyordu kızla çıkabilmek için. aklıma bir fikir geldi bizim kolejli binten bahsetmiştim hatırlarsınız. bunda o zamanların kablo net sınırsızı var. şimdinin über inerneti gibi bir şey demek. buna ferre cdler hazırlattım o zamanlar cd, dergi falan acayip değerli. gerçi benim evimde bilgisayar yoktu dergilerle idare ediyordum neyse konumuz bu değil. cdleri ilk başta sınıfta sonra okulda satmaya başladım. bu binle ortaklaşa kırışıyorduk parayı. para problemini şimdilik çözmüştüm. artık daha fazla takılabiliyorduk. hırslı biri olduğumu en başta söylemiştim. ticari zekayı kullanarak. belki de ilk korsan sektörünü açtım amk. herif devamlı cd basıyordu bende satıyordum. hatta şunu bile yaptık. eskiden atari kasetleri vardı değiştirme parası öderdin değiştirirdin. o sistemi bile koyduk işin içine. işler yolundaydı para sıkıntısı yoktu kızla daha çok takılmaya başladık ilk öpücük olaylarına da yaklaştığımı hissediyordum.

beyler takip eden varsa yazmaya devam edeceğim yoksa ara vereceğim biraz.

Adeta okulda bir şebeke kurmuştuk beyler. o zamanların parasıyla iyi paralar alıyordum. zaten ferre dediniz mi o zamanlarda çok değerli çünkü kimse olayı bilmiyor. Aile durumuna geri dönelim biraz. babam kendi çapında idare eder seviyede paralar kazanıyordu. oturduğumuz mahalleyi değiştirdik. daha düzgün bir mahallede oturmaya başladık. o dönem de pazardan bir şey toplamıyorduk artık. zaten pazarada baya uzaktı yeni evimiz. kardeşim binliklere devam ediyordu benim telefonda kontörleri giberdi sürekli. o dönem paradan yana sıkıntım olmadığı için pek umursamazdım. babamın da dikkatini çekmiş bu durum bana okula gidiyor musun diye sordu. sürekli akşamları çıktığım için parayı nerden bulduğuma getirdi olayı. arkadaşlar ısmarlıyor diye geçiştirdim. zaten o dönem aramız açılmaya başladı babamla elimde sürekli telefon. dünyayı giblemiyordum. sadece kazandığım para ve sevgilim vardı hayata dair. çok büyük huur çocukluğu ama böyleydi beyler.

artık yavaş yavaş gözümü para bürümeye başlamıştı yılların fakirliği ile. sermayemiz sadece cd di. başka yerlere de açılmamız lazımdı. okulun ferre cd pazarını ben döndürüyordum. bizim durumu iyi olupta kolejli bin olmayan arkadaş sokakta satalım lan diye bi fikir attı ortaya. o gün için hasgibtir lan demiştik hiç unutmam. herif o zamanlar korsan cd piyasasını tahmin etmiş. benim aklıma gelen fikir normal film de satalım kızlara da yol açmış oluruz türünden oldu. ama bu fikirde filmler yüksek mb lı olduğu için net hızı yetersiz kalacaktı o fikirde elimizde patladı.

kızla durumlarda gibikleşmeye başladı fazla giblememeye başladım kızı hafta sonu için daha çok cd alıp basmamız lazımdı parayı o kısma kaydırıyordum. günü birinde kalan parayla merak edip bi paket sigara aldım. babam sigara içerdi ama hiç hevesim olmamıştı. sanki memleketi kurtaracaz stres olup gidip ilk paketi de yapıştırdım. kendimize yeni bir pazar daha bulduk okuldan biri dersaneye gidiyormuş. bende satarım burada dedi. kolejli arkadaşa hiç haber vermeden bunla anlaştım iş hayatında yaptığım ilk kazıkta bu olmuştu beyler. o sıralar nasıl bir kafadaydım bilmiyorum ama sanki sonradan görmüş gibi oldum bu pastayı bırakmak istemiyordum. gerçi kazanıp kazandığımızda ne amk. ama o zamanlar lise öğrencisi için iyi paraydı.

kimsede internet olmadığı için(olanda da 56k modem vardı) el mahkum züt yardiyan bizden almak zorundaydı cdleri. okulun sonları yaklaştıkça stres de artmaya başladı üç aylık yaz tatili girecekti ve cd satamayacaktık. kızla da ayrılma noktasına geldik gibimde bile değildi. bir gün şu gibim aramalar olur ya çakı, bıçak ararlar o tarz bir aramada bin müdür herkes çantalarını yere bırakıp geriye gitsin dedi o gün de 10 tane siparişim vardı çantada. neyse benim cdler çıktı tabi kimse ne olduğuna bakamaz diye rahattım. ama huur çocuğunun biri ispiyonlamış bizim tezgahı olaylar belliydi yani. müdür çekti beni hiç yakıştıramadım ilk geldiğin gün senin için umutlanmıştım tarzı bir nutuk çekti çıktım odadan herhangi bir ceza vermedi kurtulduk derken annem aradı babamı çağırmış bin müdür. akşam eve geldiğimde hiç konuşmadım. ertesi gün tekrar müdür bininin odasına gittik babamda ordaydı anlattı mevzuyu babamda paraları nereden bulduğun oraya çıktı diyerek sağlam bi tokat patlattı ve beni hayatımda ilk defa utandırdın dedi. babamı o an liseli ergenliğin verdiği hırsla sildim.

artık sadece yol parası ve yemek parası alabiliyordum evden. tezgahımızda patladığı için harici para kalmıyordu cebimde. kafam dağılsın diye kıza mesaj attım buluşalım mı diye daha sonra buluştuk. onca giblememe rağmen bana destek verdi. daha iyi yaşamak istediğini biliyorum ama bu yaptığının kötü bir şey olduğunu anlatmaya çalıştım tarzında bir şeyler anlattı. duygulandım biraz bana tek sahip çıkanda giblemediğim sevgilim olmuştu. benim için paranın bir önemi yok tarzında konuştu iyice rahatlamıştım kız olayın özünü kavramış zaten. o an da cesaretle hayatımdaki ilk kızı öptüm. değişik bir duyguydu ciksüel olarak değil bir duygu patlaması gibi olmuştu ilk öpüşmem. içimden geldiği gibi sarıldım gözlerim doldu ama belli etmedim. yaz konularını konuştuk. baya rahatlamış bir şekilde kızı evine yakın bir yere bıraktıktan sonra eve döndüm. Evde de kimse konuşmuyordu benle amk sanki karı sattık. ama sevdiğim kız olarak doğru kişiyi seçtiğim için dedim hiç yoktan iyidir.

bir kaç gün sonra babam sana küçükken pazara gelmemen konusunda bir şey demiştim sende çok sinirlenmiştin hatırladın mı dedi. dün gibi hatırlıyorum dedim. Gözünü çok çabuk para bürüyor iyi olan şeyleri de ezip geçiyorsun o gün de okula gitmemekten bahsetmiştin para için hatırladın mı dedi onu da hatırlıyordum ama sesimi çıkarmadım. gençliğimde bende senin gibi yapardım bak şimdi nereden nereye geldik görebiliyor musun dedi. onca zenginlik para puldan kalan şimdi ne var elimizde dedi. düşündüm adam benim gördüğüm fakirlik döneminde insanlığını hiçbir zaman kaybetmedi sürekli şunu derdi benim yerimde olan intihar ederdi. Yine durumumuz iyi seni okutabiliyoruz bunun onurunu kirletmeden yapacağın tek iş olan derslerine bak gerisi fazlasıyla gelecektir dedi. bende konuyu dışarıda para harcamaya getirdim yakın zamanda pazardan kalanları toplardın ne çabuk unuttun dedi. dışarı çıkıp üç kuruşluk çayı 5 kuruşa içmek seni zengin, statü sahibi yapmaz dedi. Bir an düşündüm babamdan aldığım ilk hayat dersi buydu dürüst çalışa getirdi işi. milleti taklit ederek onlar gibi olamazsın eve döndüğünde yine burada yaşıyorsun dedi. belki de bir dönüm noktasıydı hayatım ve hırsımı kontrol etmem için.

kısa bir elektrik kesintisinden sonra devam ediyorum.

O günden sonra sınırlarımı çizip ne yapmak istediğimi sorgulamaya başladım ilkokulda olduğu gibi bir simit daha fazla almak üzerine bir hayat kuramazdım. hayatta beni en çok ne mutlu eder düşünmeye başladım hayatım boyunca devamlı ne yapabilirdim sıkılmadan. açık konuşuyorum o zamanlar mühendis ne yapar doktor uzmanlık konusunu nasıl yapar ya da devlet memuru nedir bir fikrim yoktu. kendime bir hedef çizip hedef doğrultusunda araştırmalar yapmam lazımdı kaldı ki o zaman internet kullanımı yaygın değildi. her şeyi kıçınızdan ter atarak yapmak zorundaydınız. hedefimi şuan açıklamayacağım. hikayenin ilerleyen zamanlarında belirginleşecektir. kendime kısa ve uzun vadeli hedefler koydum. kısa vadeli hedefim iyi bir derece ile okulu bitirmek bu da üniversite sınavında işe yarıyormuş bunu bin müdürden öğrendim okul puanı vs. durumları. hatta sorduğum zaman ticaret yapmaktan vazmıgeçtin diye taşşağa almıştı beni bin kurusu işte. Şimdilik iş konularını kenara bıraktım ve biraz daha derslere asılmaya başladım ayrıca ileri ki hedeflerim için kendimi geliştirme yoluna koyuldum.

yaratıcılık, ikna kabiliyeti, pazarlama kafası, hırs konuları üzerinde iyi olduğumu görmeye başladım. bu konuları bir kenara bıraktım stratejim değişikti zayıf olduğum konulara yüklenececektim ki tam donanımlı olabilmek için. kendime 10 tane soru hazırladım.bu soruları hazırlarken baya bir kütüphaneye gidip geldim iş kitaplarına, kişisel gelişim kitaplarına baktım ilk okuduğum kitaplar da bunlardı zaten. bu arada bu dönemde kitap okumanın mükemmel olduğunu ve hayatı daha da kolaylaştırdığını gördüm. soruları hazırladıktan sonra bizim kıytırık rehberlikçiye zütürdüm giblemedi tabi. daha sonra babama, anneme daha sonra tüm akrabalarıma bu testi uyguladım ama sonuç hüsrandı. kontrol ettiğimde de hiç biri işini sevmiyordu nedense bir tek babam hariç. kağıt hala bende durur yıllardır saklarım üzerinde düzenlemeler yaparım.

1) Şuan bir projeye dahil olsam hangi görevi layıkıyla yapabilirim?
2) Çalışma saatleri standart parası normal bir iş mi yoksa riskli ama kazancı çok yüksekte olabilen sıfırda olabilen bir iş mi?
3) Bir iş tek başına bitirmek mi yoksa ekip halinde hareket ederek bitirmek mi?
4) ofis ortamı mı? yoksa aktif sahada çalışmak mı?
5) Tasarlamak mı? üretmek mi? satmak mı?
6) Çarkın vazgeçilmez bir parçası olmak mı? yoksa çarkı kırıp yeni bir çark yapmak mı?
7) Piskolojik bir iş mi? yoksa mekanik bir iş mi?
8) Gelecek için koyduğum büyük hedefler neler? şuan için bu hedefe ne kadar yakınım?
9) Kafamdan olmayan bir iş mi çıkarıp yaparım yoksa olan bir işi dünya üzerinde en iyi yapan mı olabilirim?
10) Daha çok insanlarla iletişim halinde mi çalışmalıyım yoksa bireysel olarak mı iş hayatıma yön vermeliyim?

Çevremde ki çalışkan olan öğrencilerin çoğu yok hukuk yok tıp okuyacağım diye saçmalardı. Yani saçmalama kısmı popüler olarak gördükleri meslekleri istemesinden kaynaklanıyor. hani okulun en popüler kızını elde etmek istersin ya ama içi boş salaktır senin için önemli olan onun popüler olmasıdır kız değildir. çevremdekilerin bir kısmı böyleydi bir kısmı da giblemiyordu hiçbir şeyi. yaz tatili geldiğinde kendi planlarıma uyan nokta denilecek kadar küçük seviyede bir iş denemesi yaptım. sonuç benim istediğim gibiydi. amacım para kazanmaktan çıkıp başarıya odaklanmıştı en büyük yaptığım hatayıda tahlil sonucu bulup düzelttim tabi babamında etkisi büyük. başarılı oldukça parayı görmedim başarıyı düşündüm para zaten geliyordu. bu stratejiyi yeni dönem için derslerde de uygulama kararı aldım dersler için bir plan hazırladım kendime. önemli kısım dersi başarmak not zaten gelecekti kendiliğinden not için çalışsam başarı gelmeyedebilirdi. ama zayıf kaldığım bir yönde insan ilişkileriydi yani ikili ilişkiler toplum bazında iyidim ama ikiye indiğinde yani sevgilimle pek iyi gittiği söylenemez. en sonunda o kadar iyi bir insanı da kaybettim zaten.

babamla açıkça gidip konuştum baba dedim bunca yıllık evlisin nasıl devam ediyor ben yürütemiyorum işim düşmeden aramıyorum ya da canım sıkılmadan. babamda emek vermezsen eğer her ne olursa olsun senin için hiçbir anlamı olmayan şeylerdir diye bahsetti. çocukluğuma dönüp düşündüm pazardan topladığım meyveler elmas gibi değerliydi çünkü emek verip onca ezik meyve içinden buluyordum hepsini. o yaşlarda olayın özü belliymiş zaten. ha ilk defa aşık oldum dedim ya o da aşk değilmiş beyler açık ve net.

şiir yazan binleri tebrik ediyorum özet haliyle gidiyor hikaye şiirler sayesinde.

şuan bile her pazardan geçişte duygulanırım o topladığım meyveler gelir aklıma annemin oyun oynama topla eve gideceğiz değişleri yankılanır. fakir olmanın avantajını da bu hayatta en iyi kullananlardanım diye düşünüyorum aslında bir azim söz konusu. hırs söz konusu toplayamazsan yiyemezsin yani. neyse konumuza dönelim yazı çalışarak geçirdim. artık daha dikkat ediyordum dış görünüşüme de. artık boyumdan üç benden büyük ceket giymiyordum yani. yeni dönemde okullar açıldığı gün aydınlanma havasında okula gittim. planım programım belliydi zaten. ilişkilere de bir ara verdim diye düşünüyordum. zaten yaşadığım tek şey bir kızla elele tutuşup birkaç kez öpüşmek ha güzelmiydi şimdiki gibişmelerden yüzlerce kat iyidi çünkü saf ve temizdi çıkarsızdı.

okula devam ederken bir yandan gelecekti bir yandan derslerdi aileydi derken hayatımdaki ikinci sigara paketini de aldım. kendimi yorgun hissetmeye başlamıştım. bir an düşündüm ulan çok mu ciddiye alıyorum hayatı diye. çevreme bakıyorum hepsi boş insanlar şimdiki tabirle liseli işte amk. tek derdi bir kızla çıkmak onunla öpüşmek ve 31 çekmek. bir an giberim ya dedim biraz da hayatı yaşamak lazım iyice asosyal takılıyordum o dönem. kendi kafamda adam arasam yok kız arasam o hiç yoktu. gittim müdürün yanına dedim durum bu çok düşündüm hedef belirledim hırslıyım ama asosyalim. ne kadar bin desemde babacan bi adamdı. hiç tereddüt etmeden rehberlikçiye git dedi. hay gibecem dedim içimden o kamilde bir şey bildiği yok. anlattım buna mevzuyu dedim durum bu o binte olur öyle gençsin biraz da eğlenceye vakit ayır dedi. çıktım gittim kafamda sorularla.

o aralar bir piknik muhabbeti dönüyordu havalar bozulmadan ayarlayalım diye okulda. herkesin de kör topal bir sevgilisi var benim elimde olan tek malzeme sağ eldi. cansu da başkasıyla çıkmaya başlamıştı zaten. ne aşkmış arkadaş ilk defa öpüştüm seviyorum diyorsun destek oluyorsun sonra başkasına gidiyorsun. kız mevzularına ciddiyetsiz halde devam etme kararı aldım. arkadaşın sevgililerinin arkadşlarından kör topal getirdiler bi tane kız konuşmayı yeni öğrenmiş gibi he dedim tamam olsun bu. bunu ilk defa itiraf ediyorum amacım o ilk gün okulda gördüğüm masmavi gözlü kızı ayarlayabilmekti ama ne zamanıydı ne de yeriydi kendime güven konusunda eskisi gibi değildim. nitelikli olunca güvende tam oluyor beyler parayla alakası yok gerçekten. konuşacak bir şeylerin olması yeterli ilişkilerde. o masmavi gözlüyü daha sonra bakarım icabına diyerek rafa kaldırdım.

piknik için birikimlerimin bir kısmını kullandım. hayatımda ilk defa alkol olayınada girecektik. benim konuşmayı yeni öğrenen sevgilide içesekmiş tey dıbına koyim onun bira parası da bana kitlendi neyse aldık bira, et, cips türü şeyler hocalarda vardı o sıralar. dıbına kodumun ayaşları onlarda içecekmiş toplu ciks gibi. sigaradan yana sıkıntı yok içiyorum ama biranın tadı tak gibi içilmiyor. yarısına geldim başım dönmeye başladı. muhabbet iyice sapıttı ben o kör topal kızı öpmüşüm o kısmı hatırlamıyorum. neyse bi ara kendime geldim. kız gurur duyması gereken yerde hüzünlenmiş gibtik sanki ama o zamanlar öpmek gibmeye eş değerdi sanırım. dedim tamam üzülme bir yandan da akıntıya kusup ağzımı yıkadım.

okulda benim olay mevzu oldu ilk günden zütürdü kızı diye. kızın bi midem bulanıyo hamile olabilirim demediği kaldı. başımdan atmaya çalıştıkça daha da taka saplanmaya başladı. lan sadece öpücük onu da hatırlamıyorum. ben yürümüyor bitsin dedim bu repliği de cansudan öğrenmiştim o da bana aynısını demişti. akşamları sürekli çağrı atıyor vs. en son cahil cesareti ile bizim eve geldi. bizimkiler evde dedi xxxx e bakmıştım evde mi okuldan arkadaşım diye annemde evde çağırayım dedi. annem geldi çağırmaya bağırarak yok de dedim annem kapıya geri döndüğünde kız yoktu zaten.