0
Star Wars ve akabinde izlediğim E.T. filmlerinden sonra yeşerdi içimdeki uzaylı sevgisi. Nedense uzaylıların gelip ağzımıza ağzımıza vuracağını hiç düşünmedim. Sanırım E.T. tipsizinin bu şekilde düşünmemde etkisi büyük. Uzaylı deyince ağzı burnu ayrı yerde eli kolu saçma sapan uzun birtakım yaratıklar canlandırılmasına da her daim kendi içimde kırıldım. Ulan, adam uzaylı, sen daha Ay’a 3-5 kere gitmişken, Mars’a gibindirik bir tane robot indirdim diye gün aşırı bayram ederken, adamlar kalkıp kendi gezegenlerinden gelecekler ama el kol ayarsız uzun, bi gözü yerde öbürü gökte saçma sapan tipleri mi olacak? Bu konuda zirveyi ise Independence Day filmiyle yaptı Holivud’un denyo prodüktörleri. Hatırlarsanız Will Smith uzaylının gemisini düşürünce ağzını burnunu kırmaya gidiyordu, sonra minibüsçü gibi uzaylıyı camdan alıp yumrukladığı bir sahne vardı. Hah işte o sahnede camı açıp uzaylının ahtapot kolları “sıvizi sıvizi!” gibi bir efektle buna uzanınca çıktım ben sinemedan! (Yok, çıkmadım tabii ama evde olsam kanal değiştirirdim.) Ulan herif dünyayı işgale gelmiş hesapta, süpersonik gemileri var, kolları ahtapot kolu! Lan “Ateş” düğmesine nasıl basacak da seni vuracak adam, dingil! Rica ederim böyle uzaylı yapmayın bir daha...
Dünyalar Savaşı filminde de yine Amerikan futbolu kafalı üç ayaklı skim skim uzaylılar dünyayı ele geçiriyordu. Hayır, benim anlamadığım Dünya dediğimiz, üzerinde yaşadığımız gezegen de neticede uzayda bir yerde duruyo. Senin tipin böyle de adamı niye karafatma gibi yapıyorsun? Ulan hâlâ sinirimi alamadım. Yavşaklara bak! District 9 filmi mesela. Şahane film. Uzaylı dediğin adam bildiğin hamam böceğiydi. O yine daha samimi. En azından gereksiz kasmamışlar, hamam böceğini direkt modellemişler. Günün birinde uzaylılar gelip benim sandığımın aksine ağzımıza ağzımıza vururlarsa bu yavşaklar yüzünden olacak. Sen adamı maymuna çevir ondan sonra “Selam dünyalı, biz dostuz!” demesini bekle...
Şu ahir ömrüm uzaydan uzaylıların gelip “Olm akıllı olun lan... Neden böyle manyak gibi yaşıyorsunuz, sizin derdiniz ne aslanım?” demelerini beklemekle geçti. Gelemedi düdükler. Zaten son zamanlarda izlediğim birtakım belgeseller, efendime söyliyim, okuduğum birtakım bilimsel makaleler (Ne sandın koçum? Oturup bilimsel makale de okuyoruz biz. Kolay gelmedik bugünlere... ) gelme ihtimallerini kafamda iyice sıfırlamama neden oldu. Anasını satayım, çok büyük lan uzay. Ayı gibi bi şey. Nasıl gelsin adam? Gelen olursa da muhtemelen Transformers kafası bi şeyler gelecek. O da olumlu gerçi. Ama gelip mal gibi kamyon olacaklarını falan beklemek biraz denyoca olur. Adam uzayın örekesinden AS900 olmaya gelmiyordur heralde...
Hadi uzaylılar gelemedi, biz birilerinin uzaylısı olalım biz gidelim desen o da zaten senin benim göreceğimiz işler değil gibime geliyo. Hâlâ TV’nin anten girişine çatal sıkıştırıp televizyon izleyenler var lan. Nereye gidiyosun? Geçen hafta Berlin’den istanbul’a arabayla gelmeye kalktım, iki gün sürdü anasını satayım. En fazla para mara bulursak Tokyo’ya falan gideriz, az biraz uzaylı görmüş gibi oluruz. Zaten uzaylı dediğin gelirse Japon gibi bi şey olur. Bol bol fotoğraflarımızı çekip eve dönünce “Bak bak denyolara bak... ” diye birbirlerine gösterirler. Oturup seninle benimle konuşacak hali yok ya adamın...