Önce sıcak çikolata, sonra milkshake. Eve gidincede artık kuzenine veriyorsun galiba. muallakmisin evladım.

Hepsi Rusça öğrenir saçlarını sarıya boyatıp, gözlerine lens takarlar. Elbette mini etek giyip, kıllarını aldırırlar, eee Ruslar gelecekse huur lazım di mi?
O değilde bir savaş çıksa arada Kürtleri itelesek fena olmaz.

60 70 mi la liseli sen ne diyorsun. * cahil cahil konuşma adını soyadını ver ben sana 2017'de yapılacak idef'e bir bilet ayarlayayım gel gör neler yapıyoruz. (Yapıyorum *

Yıllar yıllar önce Long isimli bir kamyon şoförü abimiz varmış, bu delikanlı abimiz uzun yollar yapar, dünyanın bir o yanına bir öbür yanına gidermiş, günlerden bir gün bir yük almış ve Arabistan yarımdasından Mısır'a doğru yola çıkmış, elbette o zamanlar yollar daha çetin, kamyonlar daha hassas zaten araba benzinli sıcak havayı görünce bayılıp kalıyormuş, nerede şimdiki gibi dizel kamyonlar o zaman. Neyse bu abimiz sahra çölünün ortasındayken arabanın motoru su kaynatmış, Long abimiz çekmiş kamyonu soğusun diye ama o ne! Arabada 1 damla su kalmamış, tabii yapacak bir şey yok az bir umutla almış bidonu eline düşmüş yola, aradan saatler geçmiş, o sıcakta yürümekten bitap düşen Long abimiz bir an hayal gördüğünü sanmış ama karşısında bir vaha varmış yemyeşil, son gücü ile kendini vahaya atmış, vahanın çeşmesine gelincede yorgunluk ve susuzluktan bayılmış, Long gözünü bir çadırda açmış; ama karşısında dünya güzeli bir hatun, hatun değil ay parçası, kızın adı Hicleymiş ve o da Long'un gözlerinin içinde kaybolmuş, o da ilk görüşte Long'a aşık olmuş; ancak kızın babası vahanın ağası kesinlikle bu aşka olanak tanımamış, onun kafasında Hicle'yi başka bir vaha ağası ile evlendirip siyasi gücünü arttırmakmış, Ağa long'u bu sevdadan vaz geçmesi için uyarmış; ama Long karşı çıkmış ve evlenmek istediğini söylemiş, bunu duyan ağa Long'u vahadan kovmuş, günler sonra bir gece Long, Hiclenin çadırına gelmiş ve benimle kaç demiş Hicle'ye. Hicle hiç düşünmeden tamam demiş ve atmışlar kendilerini çöle, çölde günlerce yürümüşler ama yollarınıda kamyonuda bulamamışlar, önce Long ölmüş susuzluktan sonra Hicle ölmüş. işte o günden sonra tüm kamyoncular arabalarının arkasına LONG VEHICLE yazmışlar.
işte buda böyle bir hikaye hadi şimdi kaybolun

ikisine birden yürü.

Lise bitsin alışırsın.

Bugün Dost kitap evine gittim, ne zamandır yeni kitap almıyorum artık yeni bir kitap almanın vakti geldi diyerek, içeri girer girmez tarih kitaplarına doğru yürümeye başladım özellikle yabancı yazarların Çanakkale Muharebesi ile ilgili yazdıkları kitaplar ilgimi çekiyordu, şöyle hızlıca göz gezdirdim; ancak aradığım tarzda bir kitap bulamadım, ya savaşan kişilerin mektupları vardı, ya da romanlaştırılmış tarih kitapları, derken gözüme Cumhuriyet tarihi kitapları ilişti, sıradan göz gezdirmeye başladım ve o anda hayatımızı ne kadar kutuplaştırdığımızı, bu ne kadar güzel yapabildiğimizi ve bu konuda yazarların ne kadar profesyonel olduklarını fark ettim. Sadece kitap isimleri bile o kadar namussuzca hakaretler içeriyordu ki sayfalarını açmadan midemin bulanmasına yetmişti aslında. Sadece kitap isimleri bile Türk, Kürt kavgasının, Alevi, Sunni nefretinin, Sağ, Sol düşmanlığını körüklemeye yetiyordu. işin en kötüsü aslında hemen hemen her kitabın yazarının ismi Prof. Dr. ile başlıyordu.
Kitaplar sadece tek bir amaca hizmet ediyordu, bağlı bulunduğu Irk'a, Din'e veya iktidar'a yalakalık ve "diğerlerini" kötülemeye. Kitapların sadece isimlerine baktığımda, kitapların içindeki o kötü niyeti görebiliyordum.
Sonradan fark ettim aslında, fişleyen asıl biziz dedim kendime, bizler fişliyoruz birbirimizi bunu yapmak için devlete veya karanlık güçlere ihtiyaç yok. insanların giyiminden anlayabiliyoruz aslında nasıl insanlar olduklarını çok uzun zamandır. Saç kesimlerinden veya bıyık bırakmalarından hangi siyasi görüşe ait olduklarını biliyoruz. Badem bıyıklı ise AKP'li, top sakallı ise solcu olmuyor mu? Başı kapalı kadınlar AKP'li, mini etekli kızlar ise CHP'li demiyor muyuz. içki içmeyene dindar, içene dinsiz demiyor muyuz? Hatta sokaktaki köpeğe sokak köpeği, evdeki köpeğe evcil hayvan demiyor muyuz? Sonradan fark ettim yazarların sadece bizim istediklerimizi yazdıklarını, aslında yeni bir şey söylemiyor hiç biri kitaplarının başlıklarında, sadece biz ne istiyorsak onu yazıyorlar teker teker.
Sen böyle düşünmüyorsan, senin için hala bir umut var galiba...

Ne var yani, RTE'nin kızıda 12 özel koruma arasında işe gidiyor. Yok lan işe gitmiyor direk evden çözüyor işini, ne işe gidecek iş onun ayağına gelsin.

Bu pazar seçim var, inşallah AKP tek başına iktidar olur, hatta %80 oy alır, anayasayı da değiştirir, yasaları da değiştirir. RTE'yi başkan yapar.
Her istediğini yapsın inşallah. Sonra da Şeriatı getirsin.

Tek istediğim bu sonra facebook'ta twitter'da selfie çekip, şeriat gelsin, kahrolsun Atatürk diyeler o selfielerini bir güzel kıçlarına sokabilir, zaten makyaj yaptıkları için 40 kırbaç hak. ayrıca sosyal medya kullanmakta neymiş 40 daha. Araba kullanan bacılar var ya 60 kırbaç, bir de sevgilisi ile foto çektiren kapalı bacılar var 70 kırbaç, kot mu giydin 20 kırbaç, oy kullanmak mı istiyorsun 40 kırbaç. 3 eşli adama karı olacaksın, kocan yokken dışarı mı çıktın 20 kırbaç, başka adama gönlün mü kaydı taş ile ölüm.

Ulan siz embesiller sürüsü, bugün küfür ettiğiniz, hakaret ettiğiniz o adam olmasa bugün yaptıklarınızın hangisini yapabilecektiniz?
Pazar günü kalkıp oy kullanabilecek miydin?
Sevmediğin birisi ile evlendirilsen ayrılabilecek miydin?
Şeriat gelse idi pazar günü şu parti kazansın diyebilecek miydin? internet'te gazete okuyabilecek miydin?
Ehliyet alıp, araba kullanabilecek miydin?
istediğin Üniversiteye gidip okuyabilecek miydin?
Üniversiteden sonra istediğin işi yapabilecek miydin?
Bir gün kot diğer gün etek giyebilecek miydin?
Akşam arkadaşlarınla bir kafeye gidip çay, kahve içebilecek miydin?
Devlet büyüklerine hakaret edebilecek miydin?
Yaz tatilinde, tatile gidebilecek miydin?

Su katılmamış mal la bu. Herkes üniversiteli çöpü kim toplayacak hurr.

Lan Türkiye'de sol iktidar gören mi var. Anca 31 solla çekilir. *

He he yıl sonunda asgari ücret ne oldu demeyi biliyonuz ama.

La yine seçim yine seçim, ne yapacaz ne edecez. Hayır bakıyorum bakıyorum en mantıklı parti Genç Parti gibi geliyor bana.
AKP: Kimin yönettiği belli olan ama olmayan parti.
MHP: Geçen Devlet Bahçeli ile görüştüm size oy vereyim mi dedim. Hayır dedi.
CHP: Parti başına Asena gelse daha iyi kıvıramaz. Ne olduğu belli değil.
HDP: O kadar da değil. Bunları direk ignore ediyorum.

Şimdi kaldın mı yine Genç Partiye ey Türkiye.

Adam en azından kafa lan, karıya kıza zütürür bizi. Çıldırt bizi başkan :D

He ya kimsede bir şey demiyordu. Ulan şimdi yapsak imdatttt tecavüz ediyorlar diye inim inim inlerler. Bizide ebemizin hörekesine sokarlar. Hayır sanki yicez.

Sene bende bilmiyorum ama 3 5 yaşında veletim o zaman, sokakta mahallenin bebeleri ile oynuyoruz, o zaman bu nah işareti baya moda, tabii kimse orta parmak falan bilmiyor, tamamen kendine yetebilen bir Türkiye anlayacağınız her şey milli. Ulan herkes nah işareti yapıyor ama o kadar hızlı yapıyorlar ki benim kafa almadı hangi parmak nereden geçiyor nasıl oluyor, tabii anldıbınıda bilmiyorum o zaman(hala tam bilmem) gel zaman git zaman kendimi zorladım ve nah işaretini yaptım, tabii bozulursa bir daha yapamam diye korktuğum için bütün gün elim öyle kaldı, her gelene geçene nah işareti yapıyor falan filan. Akşama doğru annanem eve çağırdı tabii benim el hala aynı vaziyette duruyor bozmadım işareti. Çıktım eve elimi de diğer elimle sakladım, sonuçta kötü bir anlamı var, annaneme göstermeyeyim diye. Annanem elinde ne var dedi, dedim bir şey yok; (ama öyle bir saklıyorum ki sanki elmas var elimde). Yok aç hemen elini göster ne var, diyorum ki yok bir şey elimde. Sonra tabii gizli silah olan kösele tabanlı terlik meydana çıktı ve eğer göstermezsen yersin terliği dedi. Tabii el mahkum ben gösterdim. Uzun lafın kısası o gün en az 3 yıl neden dayak yediğimi anlayamadım. Çok fena dövdü, halbuki ben elimde ne olduğunu göstermiştim.

Küçücük çocukken etrafıma taş gibi hatunlar toplanır oramı buramı mıncıklardı, ehh arada bende onları yoklardım. Aradan zaman geçti bu hatunlar yavaş yavaş azaldı. Lan o mıncıkladığınız, sen ne yakışıklı şeysin öyle yerim seni dediğiniz kişi yine benim lan. Öpsenize mıncırsanıza beni. Yok nerede sanki mikecez.