Bizzat Hz. muhafazid tarafından hadis yazılmasının yasakladığı, buna uymayıp hadis yazmaya devam eden Ebu Hureyrenin bu tutumundan men edilmek için cezalandırıldığı ve gözetim altında tutulduğu, hatta yalancılıkla(Hz. Ayşe tarafından yalancı, dolandırıcı olduğu söylenmiş) itham edildiği gerçeği yüzyıllar sonra ortaya çıkmış.

Kimisi peygamberin sadece belirli kişiler için hadis yazılmasını yasakladığını söylüyor, kimisi komple yasakladığını söylüyor. Bu tartışmalar da hadislerle belirleniyor yada belirlenmeye çalışılıyor. Neticede uydurma hadislerin olduğu, gerçeğin çarpıtıldığı ve bunun herkese zararının olduğu reddedilemez bir gerçek.

Gerçek mi değil mi bunu belirlemek için ilim var, gerçek olduğu söylenen hadislerden biri örneğin;

Mumsema . “Benden Kuran dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden Kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” (Müslim, Sahihi Müslim Kitab-ı Zühd, Hanbel, Müsned 3/12, 21, 33) Darimi’deki hadis : “Sahabe Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler. Ancak onlara izin verilmedi.”(Darimi, es-Sünen) El Hatib’teki hadis: “Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve yazdığınız şey nedir? dedi. Senden işittiğimiz hadisler (sözler) dedik. Hz. Peygamber Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.” (El Hatib, Takyid, sayfa 33) Tirmizi’de: “Allah elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.” (Tirmizi, es-Sünen, K. ilm, sayfa 11)

Hadislere çok takılmayın derim. Kuran herkes için yeterli. Şahsen hiçbirine kafa yormuyorum.

Şu son zamanlarda ortalık hareketli-stresli. Ne komşu ülkeler, ne Avrupa ne Rusya ne de ABD hiç bir zaman dost olmadı ki. Asala militanları Rusya'da, Yunanistan'da krallar gibi ağırlanıyordu. 90'larda PKK kamplarından rus silahları çıkıyordu, ABD çekic güç adı altında kamplara erzak atıyordu, Suriye imralıdaki herifi ağırlıyordu. Bak hatta bugün bize posta koyan barzani o dönem PKK'nın ölüm listesindeydi ABD istedi diye adama kırmızı pasaport verdi Ankara :D Bugün olanlarda farklı değil.

O zamanda milli dava diye diye yemişlerdi milleti arka taraftan ABD'ye peşkeş çekiyorlardı her şeyi, şimdide öyle. Olan işinde gücünde düzgün bir hayat isteyen, özgürce yaşayıp-düşünmek isteyen insanlara oluyor. Yoksa her zaman olduğu gibi yarısından fazlası milli ve ulusal çıkarlarımız için dünyaya kafa tutuyor. Yersen...

Üzülüp, kızmayın ne düzen çöker ne düzülen *

bu zamanda işini bilmeyen çavuşlar, döner tirreğini avuçlar

şöyle yaymadılar şu dini, dünya müslümandı şimdi :D

hahahahhahahaha

Oyunla oluyorsa o iş, wardlayıp ganka gideriz :D uykum açıldı gülmekten a.k :D

Bu ideale ciddiyetle yaklaşan bir tek Atatürk olmuştur. Doğu Türkistan bayrağını bile kendisi seçmiştir. Atatürk'ün; Sovyetlerin dağılacak olması ve neticesinde doğacak yeni devletler ile akrabalık bağlarımızın olacağı bu sayede yakın ilişki kurmamız gerektiği söylemlerini bir kenara bırakıp işin hazin tarafına gelirsek;

Soğuk savaş döneminde ABD, Sovyetleri zayıflatmak için Turancılık üzerine (tartışma açmak, birilerine ithamda bulunmak için demiyorum bunu Alparslan Türkeş'in bu konuda Atatürk'ten sonraki tek ve en samimi insan olduğunu kabul ediyorum) Türkiye'de kamu oyu oluşturma kararı almış. Daha sonra verilen raporda; Türkiye'de yaşayanların böyle bir ideali -isteği yok diyerek zaman kaybı olacağı için bu algı operasyonundan vazgeçmişler. Bir kere iddia sahibi Türkiye'de böyle bir ideal yok ki, Sovyet gelenekleri ile bir asırdan fazla yaşayan o insanların nasıl böyle bir yaklaşımı olsun.

Saat 3:30 olmuş yarın erkenden kalkacağım ama uyku tutmuyor. Okumak- yazmak - paylaşımda bulunmak iyi geliyor. Ben teşekkür ederim *

1) iş - Zorunluluk dışında tamamen senin tercihin.

2) O mantıkta insanlara ne yapsan yaranamazsın zaten önemsiz takma kafana.

3) Zamanla olmasını temenni ederim.

4) Öyle hissettiren kişiler zaten arkadaşın değildir.

5) Hepimiz hasta oluyoruz. Özellikle son yıllarda yaşam stresli-hareketli ve zor. Yalnız değilsin :D

6) Kimse "uzun süre "yalnızlığı sevmez anormal bir şey değil.

7) Yalnız kalmamak için arkadaş bulma mantığı bence doğru değil. ilgi alanların nedir, nelerden keyif alırsın bunları alt alta koyup senle aynı şeylere ilgi gösteren insanlar ile iletişim kurabilirsin. Topluluklara katılabilirsin vs..

8) Yardım edeceğin insanları iyi seçmelisin belkide.

9) Herkesin eksiği ile fazlası ile yaşadığı-düşündüğü yada hissettiği şeyler bunlar. Ancak özel hayatını "okulunu" etkileyecek ölçüde takıntı yapmaman gerekiyor. Dediğim gibi sana özel hissiyatlar değil 7 milyardan fazla insan yaşıyor herkesin derdi stresi üzüntüsü tasası telaşı var unutma.

10) Yapmak istediğin şeyi henüz bulamadığını bu yüzden de kendini tam anlamıyla veremediğini düşünüyorum :D

11) Yine aynı şekilde gelecek kaygısı olmayan insan yok, yalnız değilsin. Kendisi için kaygısı yoksa çocuğu için, kardeşi için kaygılanır ancak muhakkak herkesin ortak kaygısıdır. ileride yapmak istediğin mesleğe karar verip ona yönelmen bence en doğru olanı. Üstüne düşeni yaptıktan sonra bile kaygı duymaya devam edeceksin(hepimiz gibi) ancak en azından kendine kızmayı durdurmuş olacaksın :D

Yalnız değilsin güzel kardeşim. Sesli dile getirmiyor olsalar da aynı duyguları paylaşan milyonlarca normal vatandaştan birisin *

wordpress admin panelde zaten saati ayarlayabiliyorsun ekstra olarak kod düzenlemene gerek yok. admin paneline gir ayarlar kısmında bulabilirsin istediğin ayarları.

Şimdide kahin oldun cihangir solcusu olduğum kanısına mı vardın? Yaşının küçük olduğunu varsayarak başka kelime etmiyorum. Yok yaşın 20 den büyükse ve böyle düşünüyorsan cahilliğine acıyıp yine susmayı tercih ediyorum. Laf anlatmaya çalışmak vakit kaybı. Allah mahkemeye düşürmesin acı şekilde tecrübe etme itham edilmeyi güzel kardeşim. son 3 yıldır niye inciye girmediğimi de hatırlamış oldum sayende :D

:D oku a.k merak ediyorsan

Şimdi ne dediğini kendin biliyor musun merak ettim. Adam ortaya iddia atmış ise "belge" istemenden yola çıkıyorum; iddia varsa devlet sırlarını ifşa etmek, silahlı örgüte üye olmaktan niye tutuklanıyor bu adam?

Yok siyasiler bu adama vatan haini diyorsa ve aynı şekilde devlet bilgilerini ifşa ettiği için kızıyorlarsa o halde "belge" istemek ispat et demek ne a.k? adamlar zaten kabul etmiş.

işin diğer tarafı adam hüküm giymedi, mahkemesi olacak ve her insan gibi kendisini savunacak! Savunduktan sonra mahkeme bir karara varacak! Henüz suçlu yada hüküm giymiş diyemezsin mahkeme başlamamış bile. Bir gün allah göstermesin tutuklanır mahkemeye çıkarsın bu memlekette anlarsın ne kadar önemliymiş "insanın kendisini savunma hakkının olması". Hüküm ile belirlenene kadar kişi suçsuzdur, hem savcı hem hakim zihniyetinden vazgeçin. Elinizi vicdanınıza koyun yorum yapmadan önce.

Adnan GÜLLÜ isimli bir tarih araştırmacısı bu konu ile ilgili şöyle bir makale yazmış;

Osmanoğulları’nın, hanedan kurallarının en değişmez olanı, tahta çıkmak için padişah oğlu olmak şartıydı. Bu şart uyarınca ölen, tahttan indirilen padişah yerine oğlu, kardeşi veya kuzeni geçmiş; şehzade oğlu olarak tahta çıkan olmamıştır. Bu kuralın 600 yıl boyunca korunabilmesi dikkatlerden kaçırılacak gibi değildir.

Hanedanın atası Osman Bey’in ardılları Orhan’ın I. Murad’ın, Yıldırım Beyazıd’ın kesin doğum tarihleri bilinmiyor. Kaynaklarda, büyükbabalarının öldüğü, babalarının tahta çıktığı tarihler önerilip, beğ/ padişah oğlu olarak dünyaya geldikleri vurgulanmıştır. Daha sonra kesinleşen kurala göre ise şehzade oğlu şehzadenin tahtın varisi olabilmesi için, önce babasının tahta çıkması şarttı. Bu şekilde ilk tahta çıkanlar Çelebi Mehmed ve II. Murad’dır. Fatih Sultan Mehmed (1430) babası II. Murad’ın padişahlığında doğmuştu. II. Beyazıd (d.1447), Yavuz Sultan Selim (d.1466), Kanuni Sultan Süleyman (d.1495), III. Murad(d.1546), III. Mehmed(d. 1566), I. Ahmed(d.1590) ve I. Mustafa (d. 1591) padişah babalarının şehzadeliklerinde; II. Selim(d.1526) ise babası Kanuni’nin padişahlığında doğmuşlardır.

Her iki durumda da kural “evladiyet” ve “amud-ı nesebi” denen dikey iniş, yani tahta babadan sonra oğlunun oturması idi. Bu ilke “es-sultan ibnü’s-sultan” (sultan oğlu sultan) sanı yinelenerek vurgulanırdı.

ilk dönemin diğer bir kuralı, tahta ki padişahın oğullarının sancağa çıkarılmalarıydı. Şehzadeler, Manisa, Kütahya, Konya, Amasya, Kastamonu sancaklarına vali gönderilirlerdi. Şehzadelerden biri tahta oturunca diğer kardeş ve yeğenlerini “nizâm-ı âlem “için boğdurturdu.

Sancak gelip padişah olanların sonuncusu III. Mehmed (1595-1603), kendi şehzadelerini sancağa göndermediğinden bu gelenek kapandı. 1603’de ölünce büyük oğlu I.Ahmed tahta oturdu ve kardeşi I. Mustafa’yı boğdurmayarak sarayda göz hapsinde tuttu.1617’de ölünce oğlu II. Osman değil, kardeşi I. Mustafa tahta oturtturulunca 300 yıllık gelenek bozuldu.

1617-1918 arasında tahta oturmada “ekberiyet ve bi’l-irs ve istihkak” (padişah oğlu ve yaşça büyük olmak) kuralı yerleşti. Bu dönemin 22 padişahı da babalarının saltanat yıllarında doğmuşlar, ancak bunlardan sadece ikisi (Dördüncü Mehmed ve Abdülmecid,) babalarından, diğerleri ise kardeşlerinden, amcalarından, kuzenlerinden sonra tahta çıkmışlardır.

Bu dönemin 1617- 1808 evresinde, şehzadeler, babalarının, padişahlığında yaşadıkları mutluğunun ardından, ağabeylerinin, amcalarının, kuzenlerinin saltanatında dünyadan habersiz, eş ve çocuk edinmekten yasaklı olarak göz hapsinde tutulmuşlardır. I. Mustafa’dan II. Mahmud’a kadar 15 şehzade de kafes çilesinden sonra tahta çıkmışlardır.

1808- 1922 arasında ki evrenin başında ise II. Mahmud (1808–1839) hanedanın tek erkek bireyi kaldığından Kafes yaşamı da sona erdi. Oğlu Abdülmecid, kardeşi Abdülaziz’e özgürlük tanıdığı gibi, onun doğumu resmen ilan edilmeyen oğlu Yusuf izzeddin Efendi’ye de göz yummuştu.

Abdülaziz ise, yetişkin yeğenlerine, saray daireleri, köşkler, konaklar tahsis ettiği gibi harem yani aile kurmalarına da göz yummuş; V Murad, II. Abdülhamid ve V. Mehmet Reşad, bu sayede şehzadeliklerinde evlat sahibi olmuşlardır, ancak bunların oğullarının doğumundan resmi duyuru, geleneksel şenlikler yapılmamıştır.

1924’de hanedanın yurt dışına çıkarılışı sırasında, taht varisi olabilecek konumda ki şehzadeler şunlardır:

· 1- Abdülaziz’in oğulları son Halife Abdülmecid (ö.1944), Mehmed Seyfeddin(ö.1927),

· 2-Abdülhamid’in oğulları Selim (ö.1937), Abdülkadir (ö.1944), Ahmed Nureddin (ö.1944), Burhaneddin (ö. 1949), Abdürrahim Hayri (ö.1952) Âbid (ö. 1973),

· 3- Sultan Reşad’ın oğulları, Ömer Hilmi (ö.1935), Mehmed Ziyaeddin (ö.1938)

· Vahideddin’in oğlu (ö.Ertuğrul (ö.1944)



Bunların ölümleriyle “Padişah oğlu şehzade” ler dönemi sona ermiştir. Babasının padişahlığında doğan son şehzade, II. Abdülhamid’in oğlu Mehmed Âbid Efendi’dir. Şehzadelere özgü son resmi duyuru ve veladet şenliği de Âbid Efendi için yapılmıştır. Onun 1973’te Kahire’de ölümüyle mülga saltanatın varisi denebilecek “padişah oğlu şehzade” de kalmamıştır.

Bu gerçekler ışığında Osman Ertuğrul’un ölümünün ardından oluşan bilgi karmaşasını düzelmekte yarar var. Ailenin aydın, saygın bir bireyi ve en yaşlısı olan II. Abdülhamid’in torunu, Şehzade Burhaneddin’in oğlu Osman Ertuğrul Osmanoğlu, son veliaht olmadığı gibi, padişah oğlu olmadığından mülga tahtın varisi de değildi. Kaldı ki böyle dava güden Osmanoğlu da olmamıştır.

Faydalanılan Kaynaklar
NTV Tarih dergisi
“Osmanlı Hanedanı dört kıtada yaşıyor". Milliyet Gazetesi 15 Temmuz 2010 "'Osmanoğulları'na insanlık şehadet edecek'". Zaman Gazetesi 27 Eylül 2009.

inşallah olumlu geri dönüş yaparlar. Hangi pozisyona başvurdun?

komple! şok olduk kardeşim :D

Rusya vizeleri iptal etmedi mi :P git uyu kalk kahveni iç çalış sonrada :D

Aklıma sürekli şu karikatür geliyor ne zaman bu tarz haber görsem :D :D Daha önce bende başkasının paylaşımından gördüm ve hala daha kahkaha atıyorum hahah

https://karikaturistan . wordpress.com/2013/12/25/var-mi-bonbaniz-umut-sarikaya/

taraya taraya gider :D :D :D hahaha

1) Karşına çıkan insanların kusurları yok mu zannediyorsun? Senin ne yakışıklı adam yada ne güzel kadın dediğin kimselerin, kendi iç dünyalarında beğenmedikleri bir yerleri mutlaka vardır.
Her insan içten içe kendisiyle alakalı (kimisi burun takıntılı, kimisi boy, kimisi kilo, kimisi cinsel organı ile alakalı vs..) sorunlar hisseder ancak bunu çok az insan dışa vurur. Lisede boyunla ilgili espri yapan çocuklara devedede boy var diyip gülerek karşılık vermiş olsaydın aynı espriyi tekrar edeceklerini düşünmüyorum.
Herkesin bir kusuru olduğunu ancak çoğu insanın kendi kendine dahi bunu reddettiği gerçeğini bir kere kabullen. insanlar bu gerçeği reddettikleri ölçüde kendileri ile barışık olabiliyorlar bunu unutma.

2) Asosyallik milyonlarca hatta dünyayı baz alırsan milyarlarca insanın ortak sorunu, sana özgü bir durum değil. Oyun oynamak, film izlemek, kitap okumak bunlar çok güzel şeyler sakın vazgeçme bunları yapmaktan. Ancak açık öğretimden liseyi bitirip bir işe girmende fayda var. insan yapacak bir şey bulamadığında, çoğunlukla boş kaldığında ister istemez yalnızlaşır. Yalnız olduğunda sürekli düşünmeye başlar neticede olumlu dahi başlasa düşündüğün şeyler karamsarlık çökecektir. En güzeli dediğim gibi bir işe gir yada daha da güzeli liseyi bitir ve üniversite ye gir!
Göreceksin ki kendini bir düzene oturttuğunda ve meşgul olacak şeyler bulduğunda bu duygular kendisini yavaşça terk edecek.

3) 2 de verdiğim cevap burası içinde geçerli. Hangi ortama gireceğin yada nereden zevk alacağın tamamen kişisel konu, ancak üniversite veya iş hayatı seni büyük ölçüde rahatlatacaktır.

4) Dünyanın başkaları etrafında döndüğüne ikna etmişsin kendini. Herkesle aynı haklara sahip olduğunu, kimseden üstün olmadığını ve aynı şekilde kimseninde senden üstün olmadığını bir kere tekrar et kendine. insanlar kendi aralarında güler eğlenir kavga eder. Başkalarının davranışları, söylemleri seni etkilemesin. Diğer herkes gibi olamıyorum demişsin, çok emin olarak söylemek istiyorum ki kimse gibi olmaya özen gösterme zaten. Ne kadar mutlu diye düşündüğün insanlar aslında kendi içlerinde çöküntü yaşıyor olabilirler. Herkesin kendine özgü dünyası, pgiboloji olduğunu unutma.
insanlara tebessüm et, selam ver büyük çoğunluğun aynı şekilde karşılık vereceğine kendin şahit olacaksın. Kuruntularında insanlarla kuracağın diyaloglar neticesinde son bulacak.

5) Kimse sana bakıp dalga geçmiyor. 16-17 yaşında çocuklara özgü bu davranışlar için insanlarla arana duvar örme bence. Tebessüm ve güler yüzlü yaklaşımlar aynı şekilde karşılık bulacak bundan emin ol. Kendi hayatının merkezinde sen varsın başkaları değil. Herkes gibi olamıyorum dediklerin bu şekilde yaşıyorlar, kendilerini merkeze koyuyorlar hepsi bu. (Yolda yürürken tanımadığın bir kadına gülmekten bahsetmiyorum yanlış olmasın :D )

6) Yaşamak stresli. Stres, sinir hepimizin hayatının bir parçası. Bazı zamanlar elimden düşen sigaraya bile küfür eder hale gelirim o derece gergin olurum, iş yüzünden-memleket meselesi yüzünden-yada nebileyim herhangi bir şey yüzünden. Zamanla insanlarla diyaloğunu arttırtıkça bununda orantılı olacağını göreceksin.

7) Bu düşünceyide aynı şekilde insanlarla arandaki duvarları kırmaya başladığında, onlarla sohbet etmeye başladığında (üniversite hayatı-iş hayatı) kafandan silip atabilirsin diye düşünüyorum. Kendini çok fazla yalnız hissettiğin için saçma düşünceler belirmiş kafanda. ilerde insanların sana tebessüm edip nasılsın dediklerinde bu düşüncen için kendine kızacağın garanti.

8) Hepimiz öyleyiz.

9) Dağ evi olsa bende yerleşsem, daha güzel hayat mı var?

10) insanlar ile ilgili söylemiş olduklarımı düşün, iletişim kurmak zor değil zor olan o iletişimi sürdürmek. Hepimiz için zor olan bu sana özgü değil. insanların senin gibi, bahsettiğin arkadaşın gibi ve ailen gibi iyi insanlar olduklarına inanarak yaklaş her zaman. Sevmediğin hoşlanmadığın kişilerle zaten işin olmaz, ancak çevrene karşı kibar yaklaşımlarda olursan çevrende sana o şekilde yaklaşır. Göz teması kurmaktan korkma insanlar ile konuşurken, hal hatır sormaktan çekinme.

11) Bununda önce yazdıklarımla ilgili olduğunu düşünüyorum.

12) insanlarla tanışmazsan, ördüğün duvarları yıkmazsan kız arkadaşında olmaz tabiki :D Seni tamamen anlayacak, seni sen olduğun için sevecek kız arkadaşında, normal arkadaşlarında olacak. Düzenli bir iş hayatı ve mümkünse öncesinde güzel bir üniversite hayatı sana önerim bu.

13) Esasında kimse de özgüven tavan yapmış şekilde değildir. Çevre faktörü ve insanların yaklaşımları kendimize duyduğumuz özgüveni belirler. iş hayatında iş ortamında kendine gayet güvenen bir insan, eve geldiğinde ev hayatında eşi karşısında aynı özgüveni hissetmiyor olabilir. Yada tam tersi bir arkadaşın karşısında hissettiğin özgüven başka bir arkadaşın karşısında farklılaşabilir. Neticede iş sende bitiyor, kendine düzenli bir yaşam kurmak zorundasın.

14) Onu diyen doktorun ben a.k hasta görmemiş o. Alınganlığında, korkularında, kuruntularında senin atacağın adımlara bağlı şekilde zaman içersinde geçecek. ilerde bugünleri düşünüp kendi haline güleceksin belki eşinle bugünlerin şakasını yapıp güleceksin.
Kendi hayatının merkezinde olan sensin, diğer insanlar değil bunu unutma :D

Her şeyin gönlünce olmasını dilerim. Hayat üzülmeye vakit olmayacak kadar kısa aslında, sağlıklı ol mutlu ol Mustafa Kardeşim.

ABD Irak'ta Türkleri katlederken ben BOP'un eş başkanıyım diyordu bugünkü Türksever vatandaş. Türk yurdu Kerkük'te Türk'ün T'si kalmadı. Gık etmeyi bırak birde eş başkanıyız dediler gururla.

Rusya Kırım'ı gasp etti! Rus muhalifler bile Kırım'da Türklerle anlaşalım onlarında söz hakkı olsun ilerde sıkıntı çekmeyelim dediler, Putin tek başına GASP! etti başka bir Türk yurdunu! Gık etmeyi bırak nükleer santral konuştular Putin ile!

Çin'le bilmem kaç milyar dolar fazla ticaret olacak diye, 90 yıllık Doğu Türkistan bile terörist oldu bunların gözünde 2 gecede.

Son 12 yılda Türklükle, Türklerle ilgili en ufak samimiyet örneği göstermemiş insanlar, sırf kendilerini "malum mevzulardan AKLAMAK!!!" için garibim Bayırbucak Türkmenlerini kullanır oldu ya daha ne diyeyim. Bunlara muhalefet olanda milli mesele bu kılıfına kandı peşlerinden gidiyor ya sonumuz hayırlı olsun.

Çok eski ve gerçekten uzak iddialar * Gazze şeridi olarak adlandırılan bölge Mısır tarafından Yahudilere satılmıştır. israil kurulmadan önce topraklar bir bir satın alınmış, satan da Mısır. israil'i tanıyan 3. ülke de Türkiye(sadık NATO müttefiki) olmuştur şaşırmayacağınız üzere.

Hitler ve Yahudi soykırımına gelirsek; mevcut dönemde nüfusları 2 milyondan fazla olan Hazar Türkleri(musevi) bahsettiğin fakir yahudiler diye lanse edilmiştir mazlum propagandası yapma amaçlı. Hazar Türkleri soykırım sonrası tarih arenasından silinmiştir lütfen araştırın. Soykırım sonrası en çok kayıplar veren yahudilerden çok museviliği benimsemiş farklı soylar olmuştur. Uluslararası hukuk, eğitim sistemleri içersine giren Tarih dersleri konuları savaşı kazanan milletler tarafından belirlenen propaganda malzeme aracı olarak kullanılmış neticede israil kurulmuş, Devir ingiltere eksenli Avrupa ve Sovyetlerden çıkarak ABD eksenli ve Sovyetler dahili olmak üzere yeni düzene oturmuştur.

90'lı yıllar Cahar Dudayev;
Gururla söylemek istiyorum ki, Çeçenler tarih boyunca Türklere bağlı kalmışlar ve tarihin hiçbir döneminde ihanet etmemişlerdir.
Bugün ise, Türkiye'yi yönetenler o yüce değerlerden çok uzaklar. Halbuki Türk milleti maddi ve manevi değerlerine bağlı olduğu sürece yücelmiş ve yükselmiştir. Ve dünya tarihinin akışına yön vermişlerdir.
O yüce değerlerden ayrıldıkça küçülmüşler ve sıkıntılara düşmüşlerdir.
Ne yazık ki bazı islam ülkeleri emperyalist güçlerin oyununa gelerek Türklere ihanet etmişlerdir. Türklere ihanet ederek arkadan vuranlar belasını bulmuştur. Bugn bazı islam ülkeleri bu sebeble çıkmazlar ve sıkıntılar ile boğuşmaktadır. ..

Bizlerde sizleri seviyoruz kardeşim, devletsiz kalmanın verdiği zorlukları, esareti ve bu zorlukların açtığı yaraları taşıyan, yıllarca birbirine destek olmuş kader kardeşleriyiz. Kadirov gibileri yüzünden "Vehhabi" grupların sözü geçmiş ve neticesinde beslan da çocuk öldürmeye kadar varan adice eylemler dahi gerçekleşmiştir. Beslan'da çocuk öldüren bu soysuzlar ile, bizlere kader kardeşliği yapmış şerefli insanları ayırt edebiliyoruz. Cahilliğinden kötü söz söyleyenlere aldırma sen. Şamil Basayev'de zamanında bu vehhabiler için çok uyarılarda bulunmuş ancak davayı sürdürmeye ömürleri yetmemiştir ne yazık ki.

@7 o cümle için direk olarak şöyle kur diyemem kuracağın kişiye göre değişir ama dikkat etmen gereken şey zamanlama. doğru zamanda söylediğinde reddedilme olasılığın yok denecek kadar az olur. ortamı iyi analiz et, saçıyla başıyla çok oynuyorsa kendisini özel hissettirecek bir kaç ekstra hamleden sonra karşındaki insanın karakterine göre kur o cümleyi tek diyebileceğim bu.

@1 Irak'ın kuzeyinde

he pardon onlar gavatlar dı, sen vadisini soruyorsun.

nick6nı gibtir ette soruları güzel sormuşsun.

1: ilgilenmemekle de en güzelini yapıyorsun, kısır döngü boş tartışmaların yuvası siyaset, kimse sana doğru yada yanlış yapıyorsun diyemez bu konuda araştırıp-öğrenip kendince doğruya yönelmelisin.

2: sabahları imkanın olursa koşu yap, mekik çek bol bol.

3: 8 cm uzunluğun normal ölçülerde olduğunu dile getiriyor doktorlar. çoğunlukla kızlar için işlevi daha önemlidir.

4: kızlara hiçbir zaman pat diye sözlü dile getirme duygularını. anlamamış gibi yaparlar salağa yatarlar, kadınların biz erkeklerden farklı olarak çocukça ve aptalca bazı duyguları var bunları tatmin etmek için erkeklerle kendilerince dalga geçme yöntemleri geliştirmişler. şüphesiz onların egolarını tatmin etmek gibi bir görevin var erkek olarak ancak bunu onların ağına düşmeden, duygularını ifade etmek yerine(ne güzel gözlerin var vs.. vs..), gün içerisinde kendisinde yapmış olduğu, ufakta olsa değişimlere dikkat çek. "saçın ne güzel olmuş, bu çantan ne kadar güzelmiş, ayakkabıların ile kıyafetin ne uyumlu olmuş" (iltifat et yani ama gün içerisinde çok kişinin dikkat etmediği yerlerden yakala) tarzı cümleler kurmayı dene. %90'ı kendisini senden zeki zanneder ama esasında şark kurnazıdır kendileri. birde ayakkabılarını sürekli temiz tut, niyedir bilmem, hırsızda olsan dolandırıcı da olsan temiz ayakkabı giyiyorsan, diğer yanlışları zütüren doğru oluyor a.k :=)

5: dilinle, diline masaj yap :=)

hadi kolay gelsin.