- 9 / 30 / 55 entry
- 0 başlık
- 0.00 incipuan
vaeltaja önüncü nesil normal
-
0
dert dinliyorum gelin amına koduklarım
offf beyler derdim var dünyadan büyük ama buraya yazamam.
kafayı yiyecem. -
0
panpikler çikolata isteyen var mııııııı
kırmışsın onları hep, ellerin de pis mi temiz mi nerelere soktun bilemiyoruz, mundar olmuş onlar artık. -
0
üstünüzdekiler kaç para kodumun fakirleriiii
bit pazarından aldım hepsini fiyatını hatırlamıyorum. ama fakir değilim pintiyim. -
+2
dert dinliyorum gelin amına koduklarım
@25 başın sağolsun ne diyeceğimi bilemedim. benim üni'de çok sevidğim bir arkadaşım gözlerimin önünde yavaş yavaş can çekişerek vefat etti kendisi yeni mezun dokturdu yapabileceğimiz hiç bir şey de yoktu sadece bakımını yaptık onun öyle her gün eriyip gitmesini izledik. kişinin vakti dolduysa yapacağımız hiç bir şey olmuyor, olamıyor maalesef. -
+1
panpalar sizce bu kız ne demek istemiş yardım
pampa ikisini de gibtir et el arabasına bin. ne tribi var ne nazı. -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
romanos bir taraftan crispin'e mesajlar yollayıp kendi tarafına çekmeye uğraşır ancak andronikos barbar herife çok daha büyük iltifat göstermiş olduğundan başarılı olamaz. bir yandan da türklerin yardıma yetişeceğini umut eder ve türkler gelecek bizi kurtaracak diye askerlerine moral vermeye çalışır. andronikos adana'yı sıkı bir kuşatma altına alır. kaledekilerin erzakları az olduğundan çok zor durumda kalmışlardır ve kuşatmaya direnecek durumları yoktur. romanos bir süre sonra türklerin geleceğinden umudu keser. o arada yeni imparator 7. michael romanos'a iki piskopos ve bir metropolit ile dostluk mesajı yollar ve teslim olması halinde kendisine en ufak bir zarar verilmeyeceğini garanti eder. 7. michael senatonun da diogenes'e zarar verilmemesi kararına katılmış olduğunu belirtmiştir mesajında. -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
1072 yılının mayıs ya da haziran ayında andronikos'un ordusu zar zor toros yollarından geçip düzlüğe vardığında haçatur bunlara var gücüyle saldırır, ancak andronikos'un ordusu sayıca çok üstündür. haçatur atından düşüp esir alınır ve andronikos'un huzuruna elbiseleri zorla çıkarılıp berbat bir halde getirilir. (kimileri öldürüldüğünü, kimileri de andronikos'un ona iyi davranıp değerli bir taş hediye ettiğini iddia ediyor. haçatur'un bundan sonraki akibeti meçhul). kurtulan askerler ise romanos'un kaldığı adana kalesi'ne kaçarlar. -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
general alyates komutasındaki diogenes güçlerini yenen doukas ordusu, kış geldiği için dağıtılıp evlerine yollanmıştır. romanos kilikya'ya çekilmek yerine yanındaki oldukça büyük orduyla anadolu içlerine gitse, sırf o ordunun boyutu oraları ele geçirmeye yetecek, oradan da yukarı paphlagonia (günümüzde orta karadeniz kıyıları) tarafına kadar çıkıp doukas'ların kendisine karşı ordu toplamasının önünü kesmiş olacaktı. ama ona adam gibi akıl veren attaleiates de artık yanında olmadığı için doğru düzgün plan yapamaz, toros dağlarının zorlu yollarında geçip kilikya'ya gider ve düşmanlarının ordu toplaması için bulunmaz bir fırsat yaratır. (ah be romanos... )
romanos kilikya'da kışı geçirirken fırsatı çok iyi değerlendiren yannis, oğlu andronikos'u başkumandanlığa terfi ettirir. andronikos efendi asi frank lejyoner lideri crispin'in de yardımıyla asker toplar ve kilikya'ya doğru sefere çıkar. tarsus yakınlarındaki bir noktadan kilikya'ya girer, ancak toros dağlarındaki geçitler son derece dar, dik ve çetindir; oradan koca bir orduyu geçirmek epey zor bir iştir. eğer romanos o tepeleri ve geçitleri tutup okçular yerleştirmiş olsa andronikos'un ordusu oraya asla giremeyecektir, ancak romanos nedense bunu bile akıl edememiştir (belki de o daracık sarp geçitlerden koca bir orduyu geçireceklerine ihtimal vermedi, kim bilir... ) -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
yannis doukas ve oğulları uzun zamandır romanos'a kin beslemektedir ve fırsattan istifade olarak bu darbeyi tezgahlamışlardır.* evdokya ise tam bir kahpelik örneği olarak kocasını satmıştır. oysa ki aynı evdokya romanos'la evlenebilmek için zamanında bütün saray erkanını karşısına almış, yannis doukas'tan bile korkmamıştı. belki tahta ortak olmak için, belki de araları bozuk olduğundan ya da romanos feci bir hezimete uğrayıp desteğini kaybettiğinden satıverdi adamı adi kevaşe.
psellos'un tavsiyesi üzerine doukas'lar romanos'u gıyabında tahttan indirdikten sonra veliaht michael'i, 7. michael doukas olarak tahta çıkarırlar. psellos, oğlan anasının sözünden çıkmadığı için yannis'e evdokya'yı da saf dışı etmesini salık verir. evdokya'yı saraydan kovup sürgün eder, imparatoriçe esvaplarını çıkarıp siyah rahibe elbisesini giydirir, saçlarını kısacık keser ve manastıra kapatırlar. evdokya, kocasını satmanın bedelini böyle ödemiş olur.
romanos ise armeniac eyaletine vardığında saray darbesiyle tahttan indirildiğini duyar ve bunun üzerine dokeia isimli kaleye yerleşip burada karargah kurar.
öte taraftan sarayda iyice çöreklenmiş olan yannis doukas ve sümsük yeğeni 7. michael, senatörlere türlü çeşit rüşvetler dağıtarak bir çoğunu kendi taraflarına çekerler. bir yandan da yannis ordu toplayıp başına byük oğlu konstantinos'u general tayin ederek romanos'un üzerine yollar. kosntantinos, sümsük kuzeninin mührünü taşıyan imparatorluk fermanını göstererek yolu üzerindeki eyaletlerden de asker toplayıp ordusuna katar. romanos'un saklandığı dokeia'ya varır ve kalenin hemen dışında ordugah kurarlar. o arada bunların ordusundaki frank lejyonerlerin çoğunluğu doukas'a gibtiri çekip romanos'un tarafına geçer.
iki ordu arasında ufak çatışmalar yaşanır ama kayde değer bir savaş vuku bulmaz. o arada romanos da boş durmayıp sağa sola mesajlar yollar ve general theodoros alyates kumandası altında malazgirt'te savaşmış olan kappadokia'lı hemşehrilerini çağırır. romanos'un ordusu düşmanı doukas'lardan daha üstün sayılara ulaşınca dokeia'yı terk edip memleketi olan kappadokia'ya doğru yola çıkar. ancak yeni imparator olan sümsük ergenin askerlerine ummadık bir yerden takviye gelir: isyan çıkardığı için daha önce romanos tarafından sürgün edilen crispin isimli frank lejyoner kumandanı yannis doukas tarafından apar topar geri çağırılmış ve büyük bir frank lejyoner birliğiyle birlikte konstantinos doukas'ın yanına takviye olarak yollanmıştır. takviye gelince doukas ordusu sancaklarını havaya kaldırarak romanos'un ordusunun üzerine yürür.
bu manzara karşısında sinir olan general alyates bir çok askeri toplayıp bunlarla çatışmaya girer ancak crispin kumandasındaki franklar kuvvetli bir şekilde direnir. franklar liderleri crispin'in varlığından dolayı gaza gelip alyates'i yenerler. alyates'in askerlerinin bir kısmı kaçar, bir kısmı mızraklarla öldürülür. alyates esir alınır ve franklar gözlerini çadır kazıklarıyla son derece vahşi bir şekilde oyarlar. bu feci olay askerlerin moralini fena halde bozar. romanos, alyates'in başına geleni duyduğunda son derece kederlenir ancak elden gelen birşey yoktur. ordunun geri kalanını toparlayıp kappadokia'ya gider ve tyropoios isimli bir kaleye karargah kurar. buradan yine sağa sola mesaj yollayarak asker toplamaya çalışır.
imparatorluk tahtında oturan sümsük ergen ise amcası yannis doukas'ın direktifiyle antakya dükü haçatur'a -kendisi ermenidir- ferman yollayıp romanos'a saldırmasını emreder. haçatur piyade ve süvarilerden oluşan esaslı bir ordu toplayıp tyropoios'a gider gitmesine, ancak kendisini antakya dükü yapan romanos'a ihanet etmeyi vicdanına yediremez ve giberler ulan deyip romanos'un tarafına geçiverir. doukas'lara sadık olduğunu bildiği askerlerin atlarını ve silahlarını da ellerinden alıp bunları def eder. romanos ve haçatur burada bir süre kaldıktan sonra kışı geçirmek üzere kilikya'ya doğru yola çıkarlar. orada daha da fazla asker toplamayı ve ayrıca sultan alparslan tarafından daha önceden kararlaştırılmış bir zamanda yollanacak olan elçilerle de görüşmeyi -belki de sultandan da takviye kuvvetler istemeyi- planlamaktadırlar. ancak bu yaptıkları aslında çok büyük bir hatadır... -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
erzurum'da bir süre kalan romanos, civar kasabalardan asker toplar, savaştan kurtulup oralara sığınan bazı askerleri de yanına alır. erzurum'dan emperyal kıyafetle ve görkemli bir şekilde ayrılır ve doğudan batıya, koloneia eyaletine doğru yola düzülür. bir tepe üzerine bina edilmiş bir kale olan melissopetrion denen yere vardığında kötü haberler kulağına gelmeye başlar. yanındaki çok güvendiği danışmanlarından biri olan paulos isimli herif bir gece gizlice konstantinopolis'e gitmiştir. (ya ihanet edip kaçtı, ya da konstantinopolis'te ajan olarak takılıp romanos'a olan biteni iletiyor. değişik tarihçilerden çelişkili ifadeler var yani, ben de anlayamadım)
michael attaleiates'in yazdığına göre imparatoriçe evdokya romanos'un serbest bırakıldığını duymasına rağmen ondan umudunu keser ve yannis doukas'la malazgirt yenilgisinin baş mimarı olan oğlu andronikos doukas'ı saraya çağırır. sonra da bunlarla birlik olup bütün eyaletlere mesajlar yollar, alayını romanos'a itaat ve yardım etmekten men eder.
diğer tarihçilerin anlattıklarına göre ise romanos serbest kaldıktan sonra eşi olacak evdokya'ya mektup yazıp vaziyeti anlatır, bu haber sarayda büyük infial uyandırır. evdokya ne yapacağını bilemez ve milleti etrafına toplayıp akıl danışır.* saray erkanı devrin en büyük alimi olan doukas yalakası michael psellos'u çağırıp yardım ister. psellos, romanos'u tahta geri kabul etmemelerini, ondan kurtulup veliaht prens michael'i, tahta çıkarmalarını salık verir.* tarihçi zonaras bu olanlar hakkında 'romanos'u tahttan indirmek ve eyaletlere mesajlar yollayarak bunu ilan etmek psellos'un fikriydi, kendi kitabında da yazdı zaten' diyor.
evet şimdi bu habis karıya cersei lannister ve skyler white'a ettiğimiz küfürleri saydıralım beyler. -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
imparatorun verebildiği tek güvence kuvvetli bir tokalaşma olur ve ayrılır, sultan sarılıp bir sürü iltifat ederek imparatoru memleketine geri yollar. ayrıca savaştan sağ kalan bizanslı esirleri de serbest bırakıp yanına katar, kendi adamlarından da eşlik etmeleri için bir grubu yollar.
bu arada savaştan kaçmış olan bizanslıların bazıları malazgirt kalesine ulaşmış ve oraya sığınmıştır, ama romanos geri gelince hepsi çil yavrusu gibi dağılıp kaçarlar. bazıları düşmanın eline geçip zarar görür ama geri kalanları kendi memleketlerine geri dönmeyi başarır. (yüzleri yoktu tabii karşısına çıkmaya. kaçtıklarına göre kesin savaş meydanını terk eden askerlerdi bunlar.) imparator theodosioupolis (erzurum) kentine türk esvabı giymiş halde varır ve orada hürmetle karşılanır. elinin iyileşmesi ve kendini toparlayıp güç kazanmak için burada bir süre kalır. malazgirt destanı da burada biter... (romanos için maalesef mutlu sonla bitmiyor.)
tabii bunun game of thrones'u hiç aratmayacak bir de devamı var ama onu ciddi oranda istek gelirse yazarım artık. ama sonunda çok gore yerleri var ona göre. -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
sohbetlerinden birinde sultan imparatora 'ben senin eline düşmüş olsam bana ne yapardın?' diye sorar. romanos, hiç ikiyüzlülük etmeden ve sahte iltifatlar yapmaya teşebbüs etmeden şu cevabı verir: 'bilesin ki sana çok büyük işkence ederdim.' alparslan bunun üzerine 'ama ben senin sertlik ve haşinliğini taklit etmeyeceğim.' der ve büyüklüğünü göstermiş olur. (bu diyalog aşağı yukarı bütün yabancı kaynaklarda böyle geçiyor ama yerli kaynaklarda bir sürü abartılarla bezemişler.)
ikisi günleri böyle sohbet muhabbetle geçirir ve barış anlaşması yaparlar, ayrıca çocuklarını evlendirerek akraba olma kararı alırlar. (burada bir parantez açayım: yerli kaynaklarda romanos kızını alparslan'ın oğluna verdi diye geçiyor ancak romanos'un kızı yok, üç oğlu ve eşi evdokya'nın müteveffa 10. konstantin'le ilk evliliğinden olan üvey kızları var. alparslan'ın kızı olup olmadığını bilmiyorum, bütün kaynaklar oğullarını saymış ama kızı olup olmadığına dair bir bilgi bulamadım. tahmin yürütürsem romanos üvey kızlardan birini söz verdi.) -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
okuyonuz mu la binler? okumuyorsanız yarın devam ederim okuyorsanız bu gece biraz daha devam ederim. -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
ve alparslan romanos'a bir çadır kurulup emrine hizmetkarlar verilmesini buyurur, daha sonra da kendi masasında yemeğe davet eder ve masanın bir kenarına değil de eşit makama sahip biri olarak kendi yanına oturtur. böylece alparslan romanos'u her gün iki kez ziyaret eder, onunla sohbet edip teselli sözleri ve hayatın iniş çıkışlarına dair vecizelerle moralini düzeltir. romanos sekiz gün boyunca alparslan'a misafir olarak sohbetini ve yemeğini paylaşır, ve bütün bu süre boyunca da sultan en ufak bir kırıcı söz bile söylemediği gibi savaşta yaptığı hataları da yüzüne vurmaktan imtina eder. (türk kaynaklarında ise öyle palavralar sıkmışlar ki, akıllara zarar. alparslan'ın romanos'u ne gürzle dövdüğü kalmış, ne yerlerde süründürüp zincirlere vurduğu. bizans kronikçilerinin tamamı alparslan'ı büyük tevazu ve asalet timsali bir hükümdar olarak tasvir ederken, bizimkiler de kibir ve kompleksten kafayı tozutmuş tam bir barbar olarak gösteriyor. ölür müsün, öldürür müsün?)
attaleiates şöyle anlatıyor: 'böylece tanrının iradesinin adil ve şaşmaz olduğu görüldü, sadece diğerleri değil, esir düşen imparator da sultanın zafere layık olduğu fikrine vardı. türklerin (hristiyanlar gibi) düşmanını sevmek üzerine bir kanunu olmasa da, (alparslan) farkında olmadan bu ilahi kanunu erdemli yaradılışı ile icra etmiş oldu. ne de olsa her şeyi gören göz, kudreti mağrurlardan ziyade tevazu sahibi ve merhametli olanlara bahşeder, aziz paul'un dediği gibi tanrı taraf tutmaz.' -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
ertesi günü sultana imparatorun esir edildiğini söylediklerinde hem çok sevinir, hem de bunun doğru olduğuna bir türlü inanamayıp şüphe eder. koskoca roma imparatorunun yenilip bir de esir düşmesi doğru olamayacak kadar büyük bir hadisedir. attaleaites burada şöyle diyor: 'türkler, insanın hataya düşebileceğinin farkındalığı ile zafere sağduyulu bir şekilde tepki verdi, öyle ki ne insanların işler yolunda gittiğinde yaptığı üzere yüksek sesle böbürleniyor, ne de bu işi kendi güçlerine atfediyorlardı; tam tersine bütün olan biteni kendi güçlerini çok aşan bir başarı olarak tanrıya atfettiler.'
imparator, sultanın karşısına alelade bir asker kıyafetiyle getirildiğinde sultan halen onun kimliğinden emin değildir ve ispat arar. diğer esirlerden ve daha önce yolladığı elçilerden karşısındakinin gerçekten de imparator olduğunu öğrendiğinde hemen ayağa kalkar ve romanos'u kucaklar. 'korkma, ey imparator, her şeyden ziyade fiziki bir zarar görmeyeceğine emin ol, bunun yerine yüksek makdıbına yaraşır bir şekilde ağırlanacaksın. talihin aniden dönüp de vaziyeti tersine çevireceğine inanmayan büyük aptallık etmiş olur' der. (alparslan hem tevazu göstermiş hem de karizma combosu yapmış burada, ki her babayiğidin harcı değildir) -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
öte tarafta, türkler romanos ve az sayıdaki askerlerinin etrafını sarmıştır ancak onu kolay kolay ele geçiremezler, ne de olsa imparator bir çok savaş görmüş tecrübeli bir savaşçı ve generaldir. atı oklarla vurulup yerden savaşmak zorunda kaldığı halde saatlerce direnir ve düşmanın bir çoğunu öldürür, uzun bir süre de yanına kimseyi yaklaştırmaz, ama saatlerce kılıç sallamaktan yorgun düşer ve sonunda eline bir kılıç darbesi alıp yaralanınca teslim olmak zorunda kalarak esir edilir. o gece sağ kalan diğerleriyle birlikte utanç ve acı içinde yerde yatar, sıkıntılı düşüncelerinin ve gördüğü elim manzaraların yarattığı sayısız ızdırap dalgaları dört bir yandan üzerine üzerine gelir.
(bu kısmı oradaki duyguyu verebilecek şekilde çevirmeyi beceremediğimi düşündüğüm için orijinal metni de koyuyorum ki ingilizcesi olanlar nasıl trajik bir manzara olduğunu görsün: 'he vigorously defended himself against his attackers and killed many of them, but in the end he was wounded on his hand by a sword. toward dusk he tired, surrendered, and -o to suffer such a thing!- was taken prisoner. that night he lay down on the ground like all the others in shame and agony, buffeted on all sides by the myriad waves of misery that were sent by his troubled thoughts and the grievous sights that he beheld')
... devamı gelecek. -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
diğer kaynaklara göre (skylitzes continuatus, zonaras, bryennios) ise yenilginin detayları şöyledir:
romanos tamamen kitaba uygun bir stratejik planlama yapmıştır: kendisi varangian guard'larla birlikte merkeze kumanda ederken (daha sonra romanos'un yerine tahta çıkan sümsük ergen 7. michael'a isyan bayrağını açacak olan) general nikephoros bryennios sol kanada, theodore alyates ise sağ kanada kumanda etmektedir. her iki kanadın yardımcı kuvvetleri peçenek ve uz hafif süvarilerden oluşmaktadır. andronikos doukas komutasındaki rezerve birikleri de ana sütunun hemen arkasından gelmektedir.
selçuklu ordusu bizanslıların önünde büyük bir hilal nizdıbını alır. alparslan da savaş meydanına hakim bir tepeden ordusuna kumanda etmektedir. romanos yavaş bir ilerlemeyle harekatı başlatır. selçuklular ok atarak vur kaç yapar ama çatışmaya girmez, iki taraf da kesin bir avantaj elde etmeden ilerler. akşama doğru romanos kovalamacadan bıkar ve kampa doğru düzenli bir geri çekilme hareketi başlatır. bunlar geri çekilirken selçuklular bizans ordusunun kanatlarına hücuma geçer, özellikle de sağ kanada saldırdıklarında karmaşa oluşur. bir taraftan da kampa geri dönmeyi yenilgi sonucu geri çekilme şeklinde yanlış yorumlama sonucu kargaşa çıkınca bizans ordusunun sağ kanadı kaos içinde çöker. bu noktada andronikos doukas komutasındaki rezerve birliklerin yardıma gelip ortalığı toparlaması gerekirken yenilgi söylentileri yayarak savaş meydanından kaçarlar, bu da ortalığın iyice karışıp ordunun dağılmasına neden olur. nikephoros bryennius komutasındaki sol kanat düşmanı yararak düzgün bir şekilde geri çekilmeyi başarır, ancak bunlar da merkezin durumuna bakamadıklarından koordinasyon bozulur ve imparatorun bulunduğu merkez birliklerden koparlar. -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
andronikos kendi adamlarını derhal etrafına toplar -romanos kalbinin temizliği sonucu andronikos'a arka kanattaki takviye kuvvetlerin komutasını vermiştir- ve bütün o takviye kanadını alıp kampa doğru dörtnala kaçar. bir yandan da romanos vuruldu, yenildik, geri çekiliyoruz diye bağırmaktadır. bunların yakınında bulunan askerler arasında söylenti orman yangını gibi yayılır ve hepsi birden savaş meydanını terkedip kaçmaya girişirler. romanos ordunun kaçtığını gördüğünde kendi etrafındaki adamlarla vaziyet alır ve geri çekilen askerleri durdurmaya çalışır, ancak kimse ona kulak vermez.
tepelerde mevzilenmiş olan selçuklular bizans ordusunun başına gelen bu talihsizliği görür ve sultana geri çekilmeyi bırakıp saldırmasını söylerler. alparslan hemen geri döner ve darmadağın olan bizans ordusuna var gücüyle hücum eder. romanos ise etrafında kalan az sayıdaki askere pes etmeyip savaşmaya devam etmelerini söyler. kaçmayıp orada kalanların bir kısmı da imparatora ölümüne sadık olan viking savaşçıları varangian guard birliğidir. kampa kaçmış olan birlikler ise müstahkem siperin dışına varmış ve hepsi birden anlaşılmaz bir şekilde bağırıp çağırmakta, herkes düzensiz bir şekilde koşturmaktadır, ne olup bittiğini kimse bilmemektedir. kimileri imparatorun geride kalan ufak bir birlikle direnmeye devam ettiğini iddia eder, kimileri de şehit düştüğünü ya da esir alındığını söyler. kimileri bizanslıların zafer kazandığını bile söylemekte, her kafadan bir ses çıkmaktadır. romanos'un hemşehrileri olan kapadokyalılar da gruplar halinde savaş meydanından kaçmaya başlar. (michael attaleiates, bu noktada bunların kaçmasına engel olmak için uğraştığını ima etmekte.)
imparatorluk süvarilerinin birçoğu atlarıyla beraber kampa varır, attaleiates ve diğerleri bunlara ne olduğunu sorar ancak süvariler imparatoru görmemiştir. kaçabilen herkes kaçmış, türkler kaçanları kovalayıp kimini öldürmüş, kimini atlarının ayakları altında ezmiştir. attaleiates bu korkunç kaos ortdıbını adeta ağıt yakarcasına şöyle anlatıyor: 'bu felaket derecede iç karartıcı bir görüntü idi, ağıdın ve matemin de ötesindeydi. bütün imparatorluk ordusunun, insanlıktan uzak ve acımasız barbarlara yenilip kaçmasından, imparatorun, kumandanların ve askerlerinin çadırlarının bunlar tarafından ele geçirilmesinden, bütün roma devletinin alabora olmasından ve koca imparatorluğun bir anda çökebileceğini bilmekten daha acınası ne olabilirdi ki?' -
0
beyler toplanın malazgirti anlatıyorum
şimdi de zurnaın zırt dediği yere geldik. game of thrones'lu kısmı da bundan sonrası olacak.
26 ağustos 1071'de, türkler barış pazarlığı yapmak isterken imparator savaş borularını çaldırır ve tam bir mantıksızlık örneği sergileyerek savaşa girer. bunun haberi düşmana ulaştığında şaşırıp kalırlar. çabuk toparlanan türkler savaşmayan tedarikçi, hizmetkar gibi kişileri arka taraflara yollar ve silahlarını kuşanıp harp nizdıbına girerler, ancak düzenli ve disiplinli bir şekilde ilerleyen bizans birliklerini görünce savaşa yanaşmayıp arkalara doğru kaçarlar. imparator bütün gücüyle akşama kadar üstlerine gelir. karşısındaki düşmanın savaşa yanaşmadığını gördüğünde, elinde az sayıda asker olduğundan arkada kampa göz kulak olacak asker bırakmadığını ve kamptan da çok fazla uzaklaştıklarını farkeder. askerler de bütün gün süren kovalamacadan yorgun düşmüş olduğu için bu kedi fare oyununa son vermeye karar verir. bir yandan da düşmanın arkadan dolanıp kampa saldıracağından ve her şeyi yağmalayacaklarından korkmaktadır, ayrıyeten kovalamacayı daha fazla uzatırsa gece karanlığı çöktüğünde düşmanın kaçmayı bırakarak üzerlerine ok yağdıracağını düşünür. bu sebeplerden dolayı, askerlerin kampa geri dönmesi sinyali olarak imparatorluk sancağının tersine döndürülmesini emreder. (yani turan taktiğini yemez, tam zamanında uyanıp geri dönme emrini verir.)
ancak ordunun ana kısmından uzak olan tecrübesiz askerler, imparatorluk sancağının ters çevrildiğini görünce imparatorun şehit düştüğünü ve yenilgiye uğrdıklarını sanırlar. tabii bu söylentiyi yayan elebaşı, romanos'u arkadan hançerlemek için fırsat kollayan kanlı bıçaklı düşmanı yannis doukas'ın oğlu andronikos doukas'tan başkası değildir. imparator, konstantinopolis'te oturup kendisine karşı entrika çeviremesin diye andronikos'u malazgirt seferinde kumandan olarak yanında getirmiştir. entrikalarla işi olmayan ve sadece vatan kurtarma derdinde olan romanos, kaybedilen toprakları müslüman türklerden geri almak için yapılan bir savaşın tam ortasında andronikos'un hıyanet edeceğine ihtimal vermemiştir, çünkü andronikos'un orada kendisine hıyanet etmesi, düşmanın eline imparatorluk topraklarını altın tepside sunmak olacaktır. doukas sülalesinin bu kadar ileri gidebileceğine imparatorun görmüş geçirmiş kurmayları dahil kimse ihtimal vermemiştir. gel gör ki vatan millet ve imparatorluğun selameti doukas sülalesi'nin umurunda bile değildir, sülalenin reisi yannis doukas'ın bütün derdi romanos'u saf dışı edip tahtı ele geçirmektir. oğlu andronikos da babası gibi kaypak herifin teki olduğundan, savaş meydanını türklere teslim etme pahasına imparatora ihanet etmekte beis görmemiştir.
(herifler babadan oğula nesil amk) - daha çok