- 0 / 0 / 352 entry
- 87 başlık
- 2,012.96 incipuan
uyeolmadanokuyanadam oybirinci nesil normal
-
-1
ya nedir bu kız düşkünlüğünüzz
Yakışıklıysanız kızlar yazar , kız tavlama taktiklerini anlatıyorum , nasıl alfa olup kızlar çatır çutur gibersiniz anlatıyorum ...
Sıkılmadınız mı amk ? Kız kız kız yeter biz bize yetmez miyiz be hepsi dert tasa iş uğraş bir tek yararları yok amk zütlerini de tavan etmişler zaten hepsi şeytana papucunu tere giydirmede usta olmuş. gibtir edin artık şu amlıları dalgamıza bakalım. -
0
beyler canlıdan iddia oynayanlar
Yardımınız lazım betebet de daha önce para yatırılmış şuan kullanmadı hesabı olan var mı acil lazım -
0
benim şu hayatta en cok utandığım şey
Lise zamanı sabah sabah arkadaşla zil zurna sarhoş olup öğleden sonra din dersine girmemizdi. Hoca derste alkolün zararlarını anlatıp bize bakıp duruyordu. -
0
bilin bakalım bugün kiminnn
Doğum günü herkes bayramımı kutladı ama turkcell hariç kimse doğum günümü kutlamadı.
(bkz: uyeolmadanokuyanadam) -
-1
42 yaşında bir anne olarak siz
Gençlere bir soru sormak istedim. Benim 16 yaşında bir oğlum var ve her banyoya girişinde 5-6 dakika boyunca alkış sesi cıkarıyor. Nedenini bir türlü anlamadık ve kendisine de soramadık. Galiba pgiboloji bozuluyor ve bu bizi çok korkutuyor. Daha önce başına gelen bir kişi var mı yardımcı olabilecek? -
0
işte gerçekler beylerre
Otobüse 18-23 yaşları arası zütü kalkık bir kız biner ve imçiçi kardeşimizin yanında ayakta beklemeye başlar, oturmak ister ve üfflemeye başlar
Kadın: Off kadınlar ayakta bekliyo bu ne yhaaa pfff
Erkek : cevap yok
Kadın: Pfff
Erkek: Buyrun oturun hanım efendi.
Kadın: Hanım efendi değil kadınnnn!!
Erkek>incisözlük>Feminist kıza otobüste verdiğim efsane ayar -
+11 -16
bu kadının mütüş birr
Fotosu var elimde ilgi gelirse atarım linkini hadi gecedi tayfa görelim gücünüzü http://www.imgim.com/img_5681.jpg
(bkz: uyeolmadanokuyanadam)
Alın beyler
http://www.imgim.com/7767incig9885152.png -
+8 -2
bugun avm de taciz edildim
Artık buna bir dur demeliyiz !!
Ben 1.86 boyunda sarışın kaslı bir inci erkeğiyim. Avm de üstüme başıma bir şeyler bakıyordum ve bir kız yanıma yaklaştı. Bana merhaba, size benzeyen bir erkek arkadaşım var, onun için birkaç bir şeyler alacaktım acaba deneyebilir misiniz dedi ? Eline baktığımda dar bir pantalon ve askılı bir t shirt vardı. Resmen beni o halimle görüp sulanmak istiyor huur. Hemen arkamı dönüp uzaklaştım. ERKEKLER SEX OBJELERi DEĞiLDiR. Lütfen duyarlı olalım.
(bkz: uyeolmadanokuyanadam) -
+16 -7
mastürbasyon yaparken tüm ailenin
Odaay girmesi buyrun gelin, bana da girin diye bağırasım gelmişti...
cidden ölün daha iyi abi. ha gece tuvaletten çıkarken emmanuel eboue'i görmüşün, ha osbir çekerken tüm aileyi... yani yalan yok, eskiden ben de çok ferre filmi izlerdim. paso asılırdım. zaten 18-25 yaş arası olup ben hiç ferre izlemedim diyen insanlar bana hep samimiyetsiz gelmiştir. artık tüm olanaklar var çünkü.
eskisi gibi 3 film 5 milyon lira tarzı sinemalar yerine; bilgisayarlar, cd ler, dvd ler falan var. her şey bir tık kadar yakında artık.
hani abartmıyorum öyle bir ferre izlerdim ki uyumak için yastığa kafayı koyduğum zaman gözümün önüne yaraklar gelirdi. yıldız gibi uçuşurdu kafamın üzerinde. gece uyanıp uyanıp cd takardım. sanki çişe kalkarmış gibi, sanki su içmeye kalkmış gibi 31 saatlerim vardı benim. her ferre starını çükünden tanırdım. sıfatlarını görmeme gerek yoktu. damarlı, damarsız, eğri, düz, kalın, uzun, doğum lekesi olan herifi bile taşağından tanırdım. aha bu top sakallı elaman derdim. öyle müdavimiydim.
o dönemler baya kaptırmıştım kendimi. hatta pgibolojim bile bozulmuştu. tuvalete girdiğim zaman duvarlardan yarak çıkacakmış gibi hissederdim. çalıştığım iş yerinin tuvaletinde bi tane küçük delik vardı.. bir gün dayanamadım yalvardım patrona ne olur şuraya alçı yaptır, sağlıklı sıçamıyorum diye. tabi anlamadı patron, o bilmez duvarlardan gib çıkan sahneleri...
titreyerek sıçıyordum hep.
yine böyle bi gün 5 tane film aldım. hızlı hızlı eve gidiyorum. insan heyecanlı bi şekilde eve gider mi? gidiyor işte. az daha hızlansam koşacağım sanki. aylardan da ağustos ayındayız, tam öğlen saati. öğlen osbir mi çekilir denmesin, çekiyorum. sabah 5'te kalkıp çeken biriyim ben. tiryakisiyim diyorum. saatim gelmiş krizdeyim...
girdim eve. üst katta kalıyorum, alt katta kimse yok . abim yengem çalışıyor, annem de komşuya gitmiş. abazan bi genç daha ne isteyebilir ki? kapıyı kapatır kapatmaz salonda soyuna soyuna koşuyorum. sanki gerdeğe gireceğim, acayip heyecanlıyım. nihayet düşmeden girdim odaya. ayağımla fırlattım pantolonu, çıkardım filmleri. atletin iç yüzüyle güzelce bi sildim cd yi. şans getirsin diye de öpüp taktım.
şansımı sıçayım.
takar takmaz ohhh yeahh, ohh yeahh diye sesler geldi. hoşuma gitmez böyle sahneler. ferre da olsa giriş-gelişme-sonuç bölümü olması lazım ama bazı yönetmenler giriş bölümünü harbi 'giriş' olarak algılıyor. izleyicinin çükünü düşünen hiç yok. daha ayaktayım ben, çüküm toprağa bakıyor. hele bi yatalım, hele bi ortama alışalım di mi? açar açmaz şak şak şak... başlarım öyle filmi deyip başka cd taktım. bu yüzden 5 tane alıyorum zaten. aralarında dandik çıkar diye...
yattım yatağa, sıyırdım donumu. üzerimde sadece atlet var. muazzam bi film, başrol de rocco reis oynuyor, ormanda tarzan olmuş ceyn'e veriyor ayarı. tam arşivlik. erman toroğlu gibi önemli pozisyonları durdurup durdurup izliyorum. öyle bi kaptırmışım ki, evin kapısının açıldığını bile duymamışım. annem komşudan gelmiş haberim yok. gelirken de gelinini de alıp gelmiş. gelini dediğim, beni evlendirmeye çalıştığı bir kız. o kız da zırt bırt bize geliyor, anneme ev işlerinde falan yardım ediyor, sohbet muhabbet takılıp gidiyorlar. annem yalvarıyor illa evlen bu kızla, çok hamarat diye. aslında benim değil, annemin hoşlandığı bir kız yani. önceden ben de hoşlanıyordum ama baktım çok soru soruyor, hafif çatlak biraz vazgeçtim. defalarca kez dedim anne ümit verme bu kıza diye,
ama dinletemedim işte.
neyse, dudaklarımı kemire kemire bayrağı göğe dikiyorum. felaket asılıyorum yani. rocco reis veriyor küsküyü. o ara nejmi nejmiii diye salondan bi ses duydum. ahan dedim sıçtık şimdi. insan böyle şeylerde panik oluyor. hemen kumandayı elime alıp tv ye geçiş yapmak istedim. bastım çalışmıyor, bastım çalışmıyor, bi daha bastım yine çalışmıyor. şerefsiz kumanda misilleme yapıyor sanki. kalkıp açsam zütüm gözükecek. oha ya zaten gözüküyor çıplağım. bıraktım kumandayı, üzerime pikeyi örttüm. odanın kapısı çaldı. tv de rocco kadının poposunu tokatlıyor. ben kumandayı tokatlıyorum. odada olağan üstü şak şak sesleri var. bir insan anca bu kadar panik olabilir. zaten erkekler salak mk. bu gibi şeylerde hiç sağlıklı düşünemez. bi ara yanımda duran sehpadaki kül tablosunu tv ye fırlatmayı bile düşündüm. malız biz. kırılsın televizyon kurtulayım dedim, anlık bi olay bu ama halen de kapı çalıyor, derken hele şükür açıldı kanal. esra erol'u o yüzden çok severim. tam karşımda evlilik programı var.
üzerimi düzeltip gelll diye seslendim, girdi içeri kız. girdi girmesine ama oturamıyorum, oturursam zütümün lobu gözükecek. hoş geldin dedim, hoş bulduk deyip oturdu karşı çekyata. attı bacak bacak üstüne ve başladı salak salak soru sormaya;
- hasta mısın nejmi, terlemişsin?
+ ağır kaldırdım biraz, belimi incitmişim.
- o sehpadaki tuvalet rulosu ne? neden selpak kullanmıyorsun?
+ nezle oldum filiz, terleyince üşütmüşüm, burnum durmuyor.
- geçmiş olsun, nane limon kaynatayım mı sana?
+ valla çok iyi olur. çok sevinirim. hadi git kaynat.
- bu kadın evlenemez, hiçbir erkeği beğenmiyor.
+ hangi kadın?
- televziyondaki kadın canım, sürekli geliyor programa, esra erol bıktı bundan.
+ kısmet işte.
- o vazelin niçin?
+ hangi vazelin?
- tuvalet rulosunun yanındaki vazelin.
+ şeyy
- ney?
+ dudaklarım çatladı da, iyi geliyormuş sürmek.
- kızdın mı?
+ yok ya hastalık işte, gerginim biraz.
- ne filmi izliyorsun sen?
+ ne ne filmi?
- cd deki film canım, baksana oynuyor hala, 34. dakkaya gelmiş.
+ şeyy o mu? o korku filmi ya, çok saçma ama. yarım saat geçti daha 1 kişi ölmedi.
- açsana.
+ valla izlenmez. çok saçma diyorum. hem gündüz korku sarmıyor.
- dur ben açayım.
+ lan lannnnnnn
• nejmi dayııı
nasıl uzanıp kumandayı elinden kaptım hâlâ şaşarım. en kral basketçi bile böyle top çalamaz. bu arada nejmi dayııı diye bağıran da ablamın 5 yaşındaki küçük oğlu. tam bi afacan. şak ablamla beraber bu da girdi odaya. girer girmez üzerimdeki pikeyi çekiyor '' hadi salıncak yap bana, hadi dayı ' diye bağırıyor. lan olum bi gibtir git işte, çıplağım diyemiyorsun. o çekiyor ben çekiyorum. osbir çekerken böyle terlemedim ama çocuk işte, söz verdik bahçeye salıncak kuracağız diye; yeğen bak bırak şu pikeyi, birazdan beraber kurarız tamam mı? diyorum dinlemiyor bana ne şimdi istiyorum diye çekmeye devam ediyor. ablam da söz verdin yapacaksın diyor. yeğen bağırıyor salıncakkk diye. ona kızarken eniştem de girdi odaya. vay kayınçı naper lan ölüyon mu diye espiri yapıyor puşt. ulan şuradan kalkabilsem öldüreceğim adamı ama yok işte. yeğen yine pikeyi çekiştirirken cimdik attım eline mk. kaşımı indirip kızdım. bu başladı ağlamaya.
o ağlarken pat anam da girdi odaya. hopbaaa!! bi o ekgib.
- oğlum bu odanın hali ne? kaç kere dedim burda sigara içme diye, tüllerim sararıyor.
ehhh ulan gibecem tüllerini de, salıncağı da, tv deki kadını da ha. yeterin ulan deyip dal taşak ayağa kalkasım geldi. o kadar pgibolojim bozuldu ki, bağdaş kurup ağlayacağım nerdeyse.
anne tamam, içmem bi daha, siz aşağı inin, gelcem ben. moralim biraz bozuk dedim. öyle derken yeğen çekyattan kalkıp şak bana vurdu. tuttu pikeyi salıncakkkk diye bağırıyor. lan tipini gibtimin çocuğu, nası bi inatsın sen? o çekiyor, ben çekiyorum... annem de oturdu çekyata, neye moralin bozuk oğlum anlat hele diyor. ablam noldu len diyor, eniştem anladı bin bacak bacak üstüne atıp bıyık altı halime sırıtıyor. filiz de kalktı kumandaya doğru geliyor. hani muhabbet olacak ya, sesini kısacak tv nin. eniştemin o sinsi gülüşünü görünce dıbına kodumun kumandasını alıp zütüme sokasım geldi. iyice gerildim. aldım kumandayı. bi elimle de yeğenle pikeyi çekiştiriyorum. filiz öylece ayakta kaldı.
eehhhh dedim, inin aşağıya yalnız bırakın beni, anne inince anlatırım, filiz sen de kusura bakma, abla hadi dedim.
içimden değil de sesli söyleyince gergin olduğumu anladılar. filiz anneme baktı, annem filize baktı, yeğen bana baktı, ben enişteme
ve hele şükür çıktılar odadan. çıkarken salıncakkk diye bağırıyordu yeğen.
şimdi şöyle bir maziye bakıyorum da, ne zor şartlar altında çekiyormuşuz. ev cümbür cemaat. şimdi ise yalnızlık hakim. kapıyı kapatmadan, mouse elde olmadan asılabiliyorum. halen 3-5 ayda bir çekerim. yeni pozisyonlar çıkmış mı diye takip ederim.
bu aralar uyurken sevişmeler revaçta. eskisi gibi tuvalet deliklerinden gib çıkma sahneleri pek rağbet görmüyor. bir de taksi şoförleri arabaya binen kızlarla sevişiyor. masaj yaparak sevişmeler de baya popüler.
tamam lan hadi itiraf edeyim, taksiye binmekten çok korkuyorum. deli gibi korkuyorum hem de. -
0
bu günün nostaljisinde karşınızda
içinde bulunduğumuz ortama rağmen sevdiğim bi komşum var ama. aynı blokta oturuyoruz. bi gün sitenin kafesinde tavla turnuvası vardı çeyrek altın ödüllü, orada tavla oynarken tanıştık. öyle turnuvaymış, yok aktiviteymiş falan pek sevmiyorum çünkü etraf sığır dolu yani kimseyle paylaşacağım bir şey yok ama kafam güzeldi belki de, o yüzden katılayım dedim sanırım. yok lan, belki de o ara bi arkadaşın düğünü vardı, kazanırsam çeyreği alıp takarım diye düşünmüş de olabilirim. amk adam zar atıyor ama kafasına göre oynuyor züt. dedim abi sarhoş değilim, kimse kimseyi gibmesin şimdi burada; hisli adamım ben, içinde bu tarz yavşaklık olan mevzulara hiç gelemem. o anda bi muhabbet koptu. samimi geldim herhalde, başladı anlatmaya. ihtilal zamanında içeri almışlar, biraz marizlemişler. siyasi görüşümüz pek uymuyordu ama muhabbeti sarmıştı. yine yanlış oynuyordu, dayı dedim bak sen bunu alışkanlık haline getirmişsin; kapadım tavlayı, eleyin amk beni dedim turnuvadan, giberim çeyrek altınınızı.
gel zaman git zaman dayıyla ara ara muhabbet eder olduk denk geldiğinde ama tavla oynamadım bi daha hiç. bi akşam, sanırım saat 23:00 sularıydı, kapım çaldı. bi baktım bu dayı, dedi ki okçu sende rakı vardır, dişim ağrıyor bi çay bardağı verir misin?. dedim ki dayı valla rakı kalmadı ama sana daha tesirli bir şey vericem. hava yollarında pilot abilerim var, arada içki getiriyorlar sağolsunlar. absinthe diye bir içki getirmişti biri. böyle yeni yetme özenti bin kurusu muhabbetlerinde çok lafını yaparlar bunun ama tuhaftır ki hiçkimse de içmemiştir. ben birkaç kere denedim ama pek tat alamadım açıkçası. salladı da hani. kafa yapıyor fakat muhabbetle güzel olmadan içmek tarzım değil. neyse, dayı dedim daha tesirli bir şey var. dişimin ağrısı geçer mi diye sordu, kafanı bile hissetmezsin amk dedim. dayıya bi çay bardağı absinthe verip yolladım. ertesi gün adamı süs havuzunda bulmuşlar, olta atıyomuş ucuna ekmek bağlayıp. duydum ve güldüm biraz, sonra iki dilim sucuk attım teflona, bi duble rakı doldurup ulan dedim okçu, iyi ki rakı içiyosun, öbürü bozar bizi cidden -
0
bu günün nostaljisinde karşınızda
özellikle uyuz olduğum zütveren bi güvenlik var. böyle güneş gözlüğü falan takıyor ama tripleri görseniz, sanırsın obama'nın yakın koruması amk. işini çok ciddiye alıyor; siteye girenleri araştırmalar, devriye atmalar, misafirleri binanın içine kadar zütürmeler falan. araştırıp facebook profilini buldum, meslek bölümünde private security yazıyor ahaha, adeta uçmuş amkmun evladı. neyse, bi akşam tekele çıktım rakı almak için, baktım bizim bloğun koridorunda kapıcıya bir şeyler tembihliyor bu sığır. hiç bakmadım yüzlerine, direkt çıktım dışarı. döndüğümde ne göreyim, telsizi binanın girişindeki danışma masasında unutmuş mal, hani geçen eskortları tespit ederken oturduğum masada. telsizi alıp eve çıktım. bi duble rakı doldurdum, bi de sigara yaktım ve geçtim bilgisayarın başına. askerliği çorlu'da 301 kd olarak yapmıştım. telsizlerden anlarım, muhabere bilgim var yani. açtım orhan gencebay'dan hatasız kul olmaz'ı. zeki müren açsam benim olduğumu anlayabilirlerdi çünkü. bastım telsizin mandalına, açtım sesi, hataasız kuul olmaaaz dırıdın dırıdın dırıdın hatamla sev benii stop, 38 anlaşılmadı, dermansız dert olmaaaızz dermanaa saal beniiğğ stop, ne diyosun mustafa?. ilerledi böyle şarkı tabi ve sesi açtım iyice, feryaadaa gücümm yoook, feryatsız duy beniiiğ
dırdırı dırıdırı dı sevenlerin aşkınaaa ne olur sev beniiğ sev beniiiğğğ stop, ananı gibeyim mustafa ananııı
baya eğlendim ama o dubleyi içene kadar. sonra sessizce inip telsizi bulduğum yere geri bıraktım. o akşam tüm site inlemişti hatasız kul olmaz diye -
0
bu günün nostaljisinde karşınızda
+54
-1
bi keresinde site yönetimi toplantısına katılmıştım makara olsun diye. amk tipleri görüceksiniz ama, sanırsın yaşaran holding'in aylık genel kurul toplantısındayız, herkes takım elbise giymiş. ben şortla gitmiştim oysa ki, üzerimde de the beatles yazan siyah t-shirt ve ikide bir kopan parmakarası terliklerim. yönetimde görev alan biri var, sesi ve konuşması aynı necmettin erbakan'a benziyor adamın. baktım anlatıyor işte sitemizi daha da güzelleştirmek için gayret gösteriyoruz, güvenliğe yatırım yapıyoruz, yok fitness salonuydu, yok süs havuzuydu, yok yüzme havuzuna dökülen klordu vesaire derken beni bi gülme aldı ama nasıl böyle; aklıma necmettin erbakan geliyordu, sanki böyle apartman toplantısına gelmişti bizi ziyarete. karnıma ağrı girdi inanın gülmekten, millet bakıyor böyle tip tip ama kimse de bir şey diyemiyor falan. sonra topladım kendimi, baktım kimse yemiyor, masanın üzerindeki kurabiyeleri yedim meyve suyuyla birlikte ve size kolay gelsin deyip çıktım odadan. eve giderken hala gülüyordum inceden -
0
bu günün nostaljisinde karşınızda
malumunuz aralık ayına girdik, yılbaşı geliyor yani. yılbaşı akşamları dışarı çıkmayı sevmem pek, evde dostlarla takılmayı tercih etmişimdir genellikle. bu yılbaşı için site yönetimine dilekçe yazdım, süslemeleriyle ışıklandırmasıyla birlikte bir noel ağacı istedim sitenin ortasına. dün akşam yönetici yardımcısı aradı ve bu tarz kararların genel istek doğrultusunda alındığından bahsetti. sokayım genelinize dedim, ben mescide gitmiyorum mesela ama benden jut tabanlı mescit halısı, klima, tesbih, abdest terliği vs almak için aidat kesintisi yaparken iyi miydi, aylık faaliyet raporlarını okumuyorum sanma dedim. peki benim hakkım ne olucak? bunu tekrar görüşücez dedi, iyi dedim ve kapattım telefonu suratına. hem, hani filmlerdeki yaşantıya özeniyordunuz muallakler? fitness salonu, hamam, sauna, açık ve kapalı havuz falan. noel ağacı mı girdi zütünüze şimdi ben istiyorum diye. sonra üşenmedim ve bizim bloktaki daireleri tek tek dolaşarak yılbaşı süslemeleriyle ilgili fikrimi ilettim komşulara, destek vermelerini istedim. kimi olumlu baktı mevzuya, olumsuz bakanları da tek tek daire numaralarıyla birlikte kaydettim deftere. ya o arada yaşlı bi komşumuz evladım sende mınçıka mı varmış, ne varmış öyle dedi. teyze mınçıka ne amk, ok o ok dedim. bütün sinirim boşaldı bi anda.
neyse, bu iş olmazsa eğer, bizim bloğun önündeki akasya ağacına yukarıdan cereyanı basıp kendim kurucam düzeneği. sitenin içine hindi salmayan okçuyu da gibsinler. görücez bakalım -
0
bu günün nostaljisinde karşınızda
bir öğleden sonra sitenin dışındaki şarküteriye uğradım biraz tulum peyniri alayım diye. çatalcalı bi çocuk varmış, her gün köy sütü geliyormuş o taraflardan, abi alsana dedi. ulan dedim ne işim olur sütle kompostoyla. en azından yoğurt falan yaparsın, çok güzel olur dedi. o an düşündüm, hayatımda hiç yoğurt yapmamıştım. iyi amk dedim, enteresan olabilir, alalım bakalım. 5 lt'lik pet şişeye doldurup verdiler büyük bidondan. siteye girdim, baktım bloğun önünde 3 tane zibidi oturuyor yere çömelmiş, biri hatun ama. hani gibtiğimin emo tipleri var ya, sözlükte de çok var bu amkmun evlatlarından. tiksiniyorum adeta. iyi çocuklar da var sitede ama bunların o özentiliği midemi bulandırıyor. hepsinin üzerinde kurt cobain'in bunalım hırkasından var. bitanesinin elinde dandik lumix fotoğraf makinesi, hayır yani dört köşe beton, neyini çekiyorsa artık amkmun evladı; diğer kevaşenin kucağında yavru kedi, birinin saçlar dana yalamış gibi yapışmış alnına. napıyosunuz lan burada dedim, hiieeç dedi sığırlardan biri. zaten başka bir şey beklemezdim diyip çıktım yukarı. valideyi aradım, nasıl yoğurt yaparım öğreneyim diye. sütü tencerede ısıt dedi, hafif ısınmışken içine iki üç kaşık yoğurt koyup karıştır dedi. eyvallah, sonra? sonra tencereyi yünlü bir şeylere sarıp bir kenara koy ve 1 gün bekle dedi. 3 tane hırka yeter mi dedim sarmak için, yeter dedi. indim aşağı, zibidilerin yanına gidip hırkalarınız lazım bana 1 günlüğüne, çıkarın dedim. ama abi falan, çıkarın amk çarpıcam şimdi dedim. çıkardılar. yarın akşam gelin alın evden diyerek çıktım yukarı, sardım tencereyi iyice, koydum bir kenara. ertesi gün tencereyi açıp baktım, yoğurt olmuştu cidden. tadı da gayet güzeldi. akşam emolardan biri geldi, yau ağbie bisim hırqalarımızh ne olhdu diye sordu. bekle dedim, getirdim hırkalarını, verdim bine. tam gidiyordu ki, dur dur dedim, içeri gidip zaten hafif sıvımsı olan yoğurttan (evde yapılan yoğurt hazırları gibi olmuyor, daha sıvımsı, katı ayran kıvamında) bir bardağa döküp getirdim, al lan iç dedim. ama ağbie falan, iç ulan dedim. zorla içirdim yoğurdu bin kurusuna. öğrenin dedim bunları, ecdadınızı bilin, yoğurt yiyin biraz dedim ve içeri girdim. o akşam rakı içerken cidden içimde tuhaf bir mutluluk vardı, sonra biraz cacık yaptım ve uzun zamandan beri ilk defa erkenden uyudum -
0
bu günün nostaljisinde karşınızda
insanları anlamak gerçekten zor. bazen bana laf eden, bana sorunlu diyen zütverenlerin nasıl tipler olduğunu görmek gerçekten hoşuma gidiyor. mesela 30'lu yaşlarının sonlarını yaşayan ve hafif kaçıktan bi hatun olan alt komşum var. tam alt katıma denk geliyor ve arada gürültü olduğunda, ciks olduğunda sopa gibi bir şeyle yukarı vuruyor, uyarı hesabı kevaşe. ama bu cidden hastalık boyutunda. hani osursak tavanına vurup bize uyarı gönderiyor ama bugüne kadar yönetime şikayet ettiğine şahit olmadım. neyse, bi gün saat 16:00 sularında baktım alt kattan tartışma sesleri geliyor. karının sesinden anladım zaten, bizim evde kalmış meymenetsizdi kesin ama diğer sesi çıkaramadım. merak edip alt kata indim. asansörle indim ama, üşendim merdivenlerden inmeye. sonuçta bloğumda olan şeyler beni de dolaylı yoldan ilgilendiriyor. hayır yani o kaltağa bir şey olsa belki beni de suçlayabilirler pgibopat bildikleri için, hayatta insanın başına her şey gelebilir bu amkmun yerinde. asansörün kapısını aralayıp kafayı uzattım, bi baktım bizim karı adamın biriyle tartışıyor. meğersem iç oda kapısı yaptırmış anladığım üzere, aman neden şöyle neden böyle oldu, şikayet edicem diyor. hayırdır bayan dedim sonra yaklaşarak, bi sorun mu var? gelin bi bakın allasen dedi, şu kapıların kollarına bakın. insan üzerine naylon koyar, bi koruma yapar; şimdi ben bu adamların dokunduğu şeye el sürmek zorunda mıyım dedi. allah belanı versin dedim içimden, uğraştığın şeye bak. ama böyle tiplerin derdi bellidir az buz. ulan adamlar zaten gariban, bana bakıyorlar kedi yavrusu gibi çaresizce. karıya dönüp dedim ki, bakın bayan, siz bu kapı kollarını tutamıyorsunuz şimdi başkası dokundu diye, yarın öbür gün evlenseniz gibi nasıl tutucaksınız?
kafamı çevirip çıktım yukarı ne cevap vereceğini beklemeden, zaten bir şey de demedi. hiçkimse bir şey demedi. çok derin bir sessizlik oldu, blok sessizlikten yıkılacaktı sanki. sonra eve girdim, dünden kalan bi duble kadar rakı vardı, onu doldurup fondip yaptım ve üzerine bi erik yedim. konu kapanmıştı sanırım, bugüne kadar herhangi bir şikayet de olmadı zaten -
0
bu günün nostaljisinde karşınızda
bu yaz sonu bir cumartesi akşamı sitenin havuzbaşında yaza hoşçakal partisi verildi. ahaha isme bak, yaza hoşçakal. amk bir şey sanmayın ama öyle deyince, yönetici yardımcısı olacak zütveren güzel çiğköfte yapıyormuş da, işte geceye katılım bedeli kişi başı şu kadar olacak diye blok koridorundaki panoya yazı asmışlar 1 hafta öncesinden. sanırsın reina'ya tiesto'yu getirecekler. sığırlar hep televizyonda gördükleri şeylere özeniyorlar diye geçirdim aklımdan ama makara olsun diye gitmek de istiyordum. iki tane hatunu ve üç tane erkek arkadaşı davet edecektim, kalabalık olalım istedim çünkü biraz daha çekilebilir olacaktı her şey. yönetimi aradım eve çıkınca, malın biri var aylık maaş alıp evrak işlerini halleden, o açtı telefonu. katılım bedeli kişi başı 10 tl demişsiniz, bu fiyata dahil olan ne acaba öğrenmek istiyorum dedim. salata, çiğ köfte, küçük çapta meze, ayran ya da meşrubat dedi. djahgsdjhdsg meşrubat ne amk dedim, işte kola, gazoz, meyve suyu falan gibi bir şey diye cevap verdi. 5 kişi gelicez ve kendi içkimizi getiricez, ben meşrubat falan içemem dedim, ona göre fiyatta bir şeyler yapın. valla menü bu dedi, zaten maliyetine yapılıyor, herhangi bir şey yapamayız ücret hususunda dedi gibtiğimin zangocu. öyle mi dedim, öyle. tamam amk. cumartesi gecesi arkadaşlar geldi, evde biraz demlendik. sonra dışarı çıktım, ünlü bir çiğköfte markasından 1,5 porsiyon çiğköfte aldım ve tekelden de büyük rakı aldım yanına. zaten fazla katılım olmamıştı, hava esiyordu biraz. tekrar yukarı çıktım ve arkadaşlarla hazırlığımızı yapıp aşağı indik. bana fiyat 10 tl, zaten maliyeti bu diyen zütvereni gördüm orada, hiç oralı olmadan geçtim boş masalardan birine. zütü yemedi bir şey demeye çünkü ticari bir olay değil demişti ya, sadece maliyetini alıyoruz baabında. yok oturamazsınız ya da dışarıdan havuzbaşına yiyecek getiremezsiniz dese, burası lale hotel değil, biz de yarım pansiyon konaklamıyoruz, sokarım oku zütüne dicem. dedim ki, bak hayri bey ben şu görmüş olduğun çiğköfte ve büyük rakıya 50 tl verdim; sizin istediğiniz paraya çiğköftenin kralını yiyip kafamız da otursun istedim. yanımdaki saplardan biri ney çalıyordu, gelirken getirmesini de tembihlemiştim. içtikçe çal oğlum dedim, içtikçe daha bir güzel oldu her şey. en azından bazılarının keriz olmadığımızı anlamış olması gayet güzeldi. - daha çok