0
Ben oldum olası meraklı biri olmuşumdur hep. Ulaşabildiğim herşeyi deneyimlemek ayrı bir sevinçtir benim için. Günümüzde artık akla gelebilecek herşeye tanıklık edebiliyoruz gelişen teknoloji sayesinde.
Bu kadar çok bilgi ile içli dışlı oldukça kendini de tanımak istiyor insan.
Bu arayış beraberinde bilim ve dini araştırmayı getiriyor.
Ayrı dünyalarmış gibi görünse de ilk bakışta ,öğrendikçe birbirlerini ne de güzel açmakta olduklarına tanıklık ediyorum.
Dinle ilgili aklımı kurcalayan bi konu vardı ama hep ertelemiştim. Aslında bi gün ilahiyat fakültelerince verilen eğitimleri sorgularken kafama takılmıştı.
islam peygamberi Hz muhafazid,"Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhafaziden abduhu ve rasuluhu"
Cümlesinin islamın anlattığı perspektifle bakmanın yegane yolu olduğunu söylemesi ilgimi çekmişti ama detayını algılayamamıştım hala.
Bir gün bi cümle daha çıktı karşıma :
"Tanrı ve tanrılık kavramı yoktur sadece ALLÂH" vardır ,muhafazid O'nun kulu ve rasuludür."
Ahmed Hulusi'nin o herkesin söylediği kelime-i şehadete bakışı oldukça farklıydı.
"Tanrı diye bişey yok ,varlık Allah ismi ile işaret edilendir !" Şeklindeki bu yaklaşımı beni oldukça şaşırtmıştı.
Çünkü ülkemizde ilahiyat yani tanrı bilim fakültelerini bitirenler din hakkında söz sahibi oluyorlar ve halka islamiyeti anlatıyorlardı ama Hz muhafazid daha en başta Allah'ın bir tanrı olmadığını vurguluyordu... Bu çok ama çok önemli bir tezattı.
Ve sonra ahmed Hulusi'nin "Allah ismi ile işaret edilen " cümlesi çarptı beni.
ihlas süresindeki AhadüsSamed kavramı Allah ismi ile işaret edilenin kendini dile getirişiydi.
Parçalara bölünmez som/sırf tek !
Nasıl yani diye anlamaya çalışırken Ahmed Hulusi bi şok daha yaşatıyordu bana ...
Hz muhafazid'in 'Zerre küllün aynasıdır !" sözünü günümüz bilminin David Bohm ve Karl Pribham'ın ortak çalışması olan Holografik Evren anlayışı ile nasıl örtüştüğünü öyle güzel gözler önüne seriyordu ki...
Peki evren Holografik teoriye göre iki boyutlu bilginin üç boyutlu algı olarak ortaya çıkışı ise ben bu işin neresindeyim ki ?
Noktasına geldiğimde tüm yaşamım boyunca islamiyet denen gerçekten ne kadar uzak kalmış olduğumu anladım.
Allah ismi ile işaret edilen o sonsuz sınırsız som/sırf tek her algı zerresinde kendi özelliklerini bi başka şekilde açıyordu.
Esma'ül Hüsna'daki uzakta bir tanrının güzel isimleridir diye anlatılıp geçiştirilen her özellik ,ihlas Suresi ve Holografik Evren teorisi gerçekliği ışığında ,var olan tek varlığın ortaya çıkan her algıda kendini nasıl bir sistemle dillendirdiğinin keşfine dönüşmüştü.
Ahmed Hulusi ,Fatiha'daki "iyyake nabüdü ve iyyake nestain"cümlelerini ,"yalnızca sana kulluk eder yalnızca senden yardım dileriz "diye çevirerek inanılmaz bir gerçekliğin nasıl da örtüldüğünü bir çırpıda gösterip, açığa çıkan yalnızca AhadüsSamed'in özellikleridir ve O bu özellikleri ortaya koymaya devam ettikçe bu varlık varlığını bu özelliklerin açılımı olarak yaşamaya devam edecektir algısını dünyama entegre ediverdi.
Ben hep bana bi garip gelen dışarda bana kızan ya da beni ödüllendiren Tanrı anlayışından kendisinden başkası olmayan ve oluş adı altında kendi özelliklerini seyreden Allah anlayışına yönelebildim tüm bunların ışığında.
Şimdilerde bu güzelim beynin kendisi için ben yalnızca okur yazarım diye yaptığı tanımlamanın son meyvesi olan Kur'an Çözümü isimli çalışmasıyla Kur'an'a bambaşka bir yolculuk yapıyorum...
Ahmed Hulusi'nin dediği gibi:
insan gibi düşünen Tanrı sanısından Allah gibi düşünen insan anlayışı ile...