- 1 / 1 / 16 entry
- 3 başlık
- 1 trend
- 125.24 incipuan
the voice of truth oybirinci nesil normal
-
0
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
Bilmiyordum. Sahi neden buradaydım ben. Doğum günü için sürüklenmiştim ezelin peşine ama ortalıkta ezel mezel yoktu. Ayrıca etrafın zifiriliği fiziksel olarak geldiğim mekanda olmadığımı gösteriyordu. Nerdeydim ben? "Bilmiyorum. Nerdeyim ben?" dedim. " Burada olmayı sen seçtin neo. Kırmızı hapı almasaydın bunların hiçbiri olmayacaktı." dedi. "Bana gerçeği göstereceğini söyledin gerçek nedir?" dedim. " insanlar yüzyıllardır bu gerçeği aradılar neo. Bunlardan birkaçı bu gerçeğe ulaştı. insanlara anlatmaya çalıştılar lakin başaramadılar. Çünkü bunu yaparken kendi benliklerinin süzgeçinden geçirmiş, kendi yorumlarıyla gerçeği aktarmışlardı. Bu yorumların peşinden giden milyonlarca insan oldu. Bu yüzden tarihe iz bırakmış önemli insanlar ortaya çıktı. Bu yorumlar uğruna can verenler , kendi düşüncesinin üstünlüğü için birbirleriye mücadele edenler oldu. Aslında gerçek hiçbir şekilde anlatılamayacaktı. Fakat insanlar kendi işlerini başkalarına bıraktı ve düşünmemeyi seçti... "
Uyandığımda etrafımda onlarca insan vardı. Başıma çöküşmüş ayıltmaya çalışırcasına hareketler yapıyorlardı. Sanırım ezelin zütürdüğü kafedeydim ve sırtımdaki ağrıdan anladığım kadarıyla yerde yatıyordum. Uyandığımı belli etmemek için gözlerimi açmadım. Pgibolojik sorunlarım yüzünden gerçekle rüyayı ayırt edemediğimi ve bu gördüklerimin zihnimin bana yaptığı oyunlar olduğumu düşündüm. Belki yalnız hayatım ve içsel çatışmalarım bedenime fazla gelmişti. Morpheusun söylediklerini tekrar düşündüm. Sanırım bu düşündüğüm son şey olacaktı. Bundan sonraki hayatımı sadece mutlu olmak için yaşama kararı aldım. Hayat mutsuz olmak için fazla kısaydı.
Niğdeli Ramazan Yıldızın sesinden bi kız bana emmi dedi nörüyümün nakaratını bir kez daha mırıldandım içimden.
Ve hiç olmadığı kadar gerçekçi açtım gözlerimi.
5 metrekare odamda , yanımda cenırıl mobayl telefonumla...
20.12.16
Enes -
+1
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
Umarım ben etrafı incelerken dışarı çıkmıştı ve biraz sonra gelecekti. Farklı bir senaryo düşünmek nöronlarıma darbe niteliğindeydi. Fırsattan istifade gitarı aldım elime ve J.S.Bach ın air on the G String parçasını çaldım. Bu parçaya da fetişim olduğunu inkar edemem. Gitarın tellerine dokunurken kendimi evrenin bir parçası gibi hissetmeye başladım . Mekan kararmaya başladı. Sol çaprazımda duran iki koltuk ve elimdeki gitardan başka bir şey göremez oldum. Gitarın tellerine de son birkaç parmak darbesi daha indirdim. Kollarım karıncalanmaya başladı. Sahneden düşecek gibi olduğumu hissedince sahneden indim koltuğa oturdum. Kafamı geriye yatırıp gözlerimi kapattım. Bir şeyler ters gidiyordu. Bir şeyler her zamankinden daha fazla ters gidiyordu. Ardından bir gıcırtı sesi duydum. Ezelin geldiğini ve beni bu durumdan kurtarıp evime zütüreceğini düşünerek ümitlendim. Adımlar yaklaşıyordu. Gözümü güçlükle de olsa araladım fakat kimseyi göremedim. Sonrasında laaaps diye bir ses ve alnımda yanma hissi... Parmaklarını ağzımın önünde birleştirip üfle dedi. Arkama geçmiş gavat... Çocukluğumda dnama işlenen yüksek üfleme güdüsü yüzünden üflemek mecburiyetinde kaldım. Bu nöronlarımı harekete geçirmiş ve vücuduma enerji vermişti. Gözlerimi açtım ve doğruldum. "Kimsin sen?" dedim. Birkaç adım attı önümdeki koltuğa oturdu. Rüyalarımdaki tecrübeyle onun morpheus olduğundan şüphelendim. Fakat karıncalanmış beynim ve karanlık mekan yüzünden seçemiyordum. "Benim kim olduğumu çok iyi biliyorsun... Asıl sen kendini tanıyor musun?" dedi bana. Bu lafın ardından sinirlendim "offff manyaaak lafff gizemini gibtiğimin oğlanı" dedim ve sinirimin verdiği gazla " Ben ki sultanlar sultanı hakanlar hakanı... odasının ve cenırıl mobayl telefonunun sahibi... Evinin tostcusu Ezelin komşusu... " derken içimden takunu çıkarma sesleri yankılanıyordu. Ardından yineledim "sen kimsin?" "bense fransa vilayetinin kralı fransuvayım" dedi . Espriden de anlıyordu züt. "neden burda olduğunu biliyor musun neo?" dedi. -
+1
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
Olayın akışına kapılıp kendimi Polat Alemdar gibi hissettim. Ezel " beni takip et" dedi. Kollarımı aça aça yürüyerek Ezelin hafif araladığı kapıdan içeri girdim. içerisi lağım gibi kokuyordu. Etrafı gözlemlemeye başladım. Mekanın kapıya göre sağ tarafında mini bir bar ve iki üç bar taburesi vardı. Tam karşımda iki büyük koltuk karşılıklı olarak yerleştirilmişti. Sol tarafta ise minik bir sahne vardı. Sahnede de bir sandalye ve ona dayanmış bir gitar vardı. "dıbınakoyayım ezel nereye getirdin biz-" diyecektim ki ezelin yanımda olmadığını fark ettim. " ezelll! ezel nerdesin dıbınakoduğumun huursu!" Mekanda benden başka çıt çıkmıyordu. "ismini gibtiğimin kızı nerdesin lan" dedim "huur eyşan!"... -
+1
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
Bu dıbınakoduğumun pgibolojik sorunu yüzünden hayatın gerçekliğini tam olarak algılayamıyordum. Yakın bir tarihte dışarıya çıkmamanın verdiği gafletten olacak ki yarı karıncalı görüyordum çevremi. Bu sorunu gibtir edip ezele biraz ramiz dayı taklidi yaptım ve "gerçi sen daha iyi bilirsin ehehe" dedim. Güldü amk huursu. Akşam olduğundan hava kararmıştı lakin akşamın tonları biraz alacalıydı. Beni nereye zütürüyordu bu kevaşe anlamış değildim. Dışarı çıkmıyor olmam semtimi bilmiyor olacağım anldıbına gelmiyor beyler. Fakat sanki zihnim evrenin bu kompleks yapısı içinde kaybolmuş. Bir tek sıradanlığa sürüklenen bedenim kalmıştı. "Kızım gelmedik mi lan hala?" " beynim gibildi dıbınakoyim" dedim. "Sen de amma sabırsızsın bee " dedi. " Bee mee hayırdır dıbınakoyim" demeye kalmadan " heh geldik işte burası " dedi. Mekana baktığımda kafe mafe yazmıyordu. Silim şeydi hiç yazmıyordu dıbınakoyim. Karanlık ve gizemli bir yapısı olsa da içerden pavyonvari pembe led ışıkları geliyordu. Tabelasında playboy sembolüne benzeyen kocaman bir beyaz tavşan vardı. Ve altında eğik bir puntoyla "gerçek dünyaya hoşgeldiniz... " yazıyordu. -
+1
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
Çocuklar duymasın dizi müziği açıp kalan vaktimi yüksek verimlilikle geçirdim. Kısa bir sürenin ardından kapı çaldı murat gilin damından at- derken kapıyı açtım. Karşımda bir afet görünce layamaadım... diye devam ettim. " Hazır mısın? çıkıyoruz." dedi. "Sen kime emir veriyosun dıbınakoduğumun huursu" diyecektim ki kendimi frenledim. " Hazırım babuşş" dedim ve eyırmekslerimi ayağıma geçirip takıldım bizim beyaz tavşan dövmeli ezelin peşine... -
+2
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
Bir gibim anlamayarak yüzüme mamut gibi baktı."nerde şu silim şeydi kafe bulamadım dıbına koyim" dedim. "üff boşver sen onuu saat 6 buçuk gibi hazır ol ben giderken seni alırım" dedi. "Tamam." demekle yetinerek eyırmekslerimi çıplak ayaklarımla eve kadar sürüdüm. Eve geldiğimde ezelin bu adresi bana neden söylemediğini düşünmeye başladım. Sonra gibtir edip Günah Benim'in yayınlanma sırasına göre sondan 8. coverını dinledim. 4 görüntülenmesi vardı ama bu onların müzik kariyerine bir engel olamazdı. Ardından biraz ptt 1.lig haberleri okuyup makale arayışına girdim. Bir makalede gerçekliğin sesinden bahsediyordu. Okumaya başladığımda düşüncelerimle paralel ilerleyen bir makale olduğunu fark ettim. Bir bilgiden bahsediyordu. Anlatılamayan yalnızca deneyimlenebilen bir bilgiden. Bunu söyleyerek anlatmış oluyordu dıbınakoduğumun oğlu da her neyse. Saat de bayağı ilerlemişti. Hemen altıma siyah renkte bir kot pantolon ve üzerime vücuduma yapışan beyaz bir tişört giydim. Tamam da bunun benim kaslarımla ne alakası var dedim kendi kendime. Üç fıs parfüm de sıktıktan sonra kendimi trabzonsporun olağanüstü kongresine hazır hissettim. -
+2
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
Uyandığımda saat 12 civarıydı. Rüyanın şokunu atlatmak için başında sızdığım bilgisayardan "bir kız bana emmi dedi nörüyüm " açarak günlük dozumu aldım. Ardından mutfağa gidip 2 dilim antep usulü acılı tostçu erol tostumu yapıp midemin fiziksel gereksinimlerini karşıladım. Aklımda dün gördüğüm rüya ile Ezelin doğum günü eş zamanlı olarak geldi. Tamam da bunun ülke ekonomisiyle ne alakası var dedim kendi kendime. Gugılda bulamadığım mekanın adresini öğrenmek için Ezele ulaşmalıydım. Aşırı üşengeç bedenim üst kata çıkmaya erindiği için rehberden "O" harfine gelip huur ezele bastım. Cenırıl mobayl telefonumu böyle anlarda çok seviyorum. Onunla gurur duyuyorum. Çaldı fakat açmadı. Tekrar aradım. Bu sefer kendi çalarken dinlet servisimi yapıp "tarkan - kuzu kuzu" şarkısınının nakaratını 1 buçuk kere söyledim fakat bu da işe yaramadı. El mahkumdu artık. Açtım kapıyı ve eyirmeks ayakkabılarımın topuklarına basarak Ezellerin katına çıktım. Kapıyı tık tık çalarken içimden "tıık tık atıyor kalbiim" şarkısını mırıldandım. huur ezelin ayak sesleri gelmeye başlayınca şarkıyı uzun havaya çevirdim. Kapıyı açtığında karşımda afet-i devran bir şey vardı. Kapıyı iç çamaşırlarıyla açması beni yaz aylarının güzide günlerine zütürdü. Boynumu hafif yana yatırdım ve "Naaaağber kız" dedim. Her zamanki yayvan ağzıyla "iyilikk senden naaaber?? Geliyorsun dimi bugün??" dedi. "Ben de onun için geldim ama bilim her şeyi açıklamaz." dedim. "Sen bilime laf mı ediyosunn" diyerek boş muhabbetin devamlılığını sürdürdü. Ben de "Sen sevgilinin çayına arsenik atsan ve sevgilin ölse... Hakim sana sorsa 'sevgilinin çayına neden arsenik attın?' diye. Sen de desen ki "vücudumda bulunan enerji sayesinde elektronlarım harekete geçti ve nöronlarımın karar mekanizması çalıştı. Bunun sonucunda beynim kas hücrelerime emir verdi, kas hücrelerim iskeletimi harekete geçirerek kolumu kaldırdı ve arseniği çaya bıraktı." "Bilimin yaptığı tam olarak budur ama hakimin istediği cevap bu değildir." diyerek susturdum. -
+2
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
Tam kırmızı hapa uzanıyordum ki yanımda Ezel belirdi. Yavaşca dizime oturdu ve kollarını boynuma doladı. "Morphy tavşan deliği dediğin bu muydu lan yoksa ehehe" dedim fakat pek giblediği de söylenemezdi. Replik okuyordu sanki ruhsuz oç. Tekrar elimi kırmızı hapa doğru zütürdüm ve brutal vokal yaparcasına "unutma! sana vaat ettiğim tek şey gerçek fazlası değil... " dedi. Viagra olduğundan şüphelendiğim hapı aldım ve yuttum. -
+2
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
Morpheus beni kafa kilidine almıştı. Napıyordu yine bu dıbınakoduğumun oğlu. "morpheus giberim belanı hea yavşak" dedim. Kolunu gevşetti sırtını döndü ve ileri doğru 1-2 adım attı. Eş zamanlı olarak "hiç adab-ı muhaşeret kalmamış... " "zamane gençlik şakadan da anlamıyor... " diyerek söylendi. Tam karşımda oluşan koltuğa oturdu ve hafif öne eğildi. "Bu senin son şansın. Bundan sonra artık geri dönüş olmayacak." dedi ve cebinden biri mavi biri kırmızı olmak üzere iki hap çıkardı. "mavi hapı alırsan hikaye sona erer, yatağında uyanırsın ve istediğin her neyse ona inanırsın. Kırmızı hapı alırsan harikalar diyarında kalırsın. Ben de tavşan deliğinin gittiği yerleri gösteririm." diye ekledi. -
+2
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
bilgisayarın sandalyesine oturdum ve eminem- my name is şarkısını açtım. Bu şarkı beni tahrik ediyor. Elimi bir kulağıma zütürüp diğer elimle de sıkreş atmaya başladım bu sırada "hay may neym is vatt may neym iss" diyerek fenafillaha ulaştım. Tam bu sırada kendi kendime "ben ne diyorum ya bu fındık ne diyo be" " ulan gibik olayın ciddiyetini kavra lan" dedim. Müziği kapatıp nöronlarımı etkisiz hale getirdim. Gugılı açıp slim shady cafe yazdım bir gibim çıkmadı. Bizim huur ezelin bulacağı cafeden de ne beklenirdi zaten. Ayrıca "slim shady diye kafe mi olur dıbınakoyim" dedim kendi kendime. Kafamı iki kolumun arasına aldım düşünmeye başladım. Bu sırada etraf yine kararmaya başladı. Dirseklerimi dayadığım masa yavaş yavaş yok oldu. zütümdeki sandalye yerine yumuşacık bir koltuk hissi geldi. Fakat boynumda acıyla karışık bir baskı vardı. Nefes alırken güçlük çekiyordum. -
+4
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
Ezelle geçen yaz vuruştuk beyler. Kendisi gizli huurdur. Fakat kafama takılan bu idealizm sorunu yüzünden hiçbir şeyden tat alamaz olmuştum. O gün çektiğim gibtirden sonra tekrar kapımda görünce şaşırdım. Kapıyı açar açmaz "Naaberr???" dedi ve kafasını hafif sola yatırdı. Onu taklit ederek "iyiidirr dıbınakoduğum senden naaber?" dedim. "ben de iyi napıyorsunn" dedi ve içerden gelen öpüceeem öpüceem dedim sana kuplesine eşlik etti. Sorusunu giblemeden "hayırdır ne işin var burda dedim". Beyler bu muhabbet sırasında sanki kızla kendimi uzaktan izliyormuşum gibi oluyordum. Bu bana sürekli olan bir durum. Pgibolog buna depersonalizasyon demişti lakin bence bu bilincimizin bu evrende olmadığının kanıtı beyler. Ezel "yarın doğum günüm var da gelmek ister misin diye soracaktım" dedi. Bunu söylerken ellerini ortada birleştirdi ve zütünü maria sharapova misali geri çıkardı. Hassgibtir. Bu kadarı bana fazlaydı . zütünü geri çıkartınca açılan göbeğinde minik bir beyaz tavşan dövmesi vardı. Zihnimi gibeyim hayal mi görüyordum acaba. Bu işte bir takluk vardı. Bu kadar şeyin üst üste gelmesi imkansızdı. Bozuntuya vermeden " nerede olacak bu doğum günü" dedim. Ağzını yaya yaya "Slim Shady Cafe akşam 8 dee" dedi. " Ora nere dıbınakoyim neyse bulurum gelirsem " dedim. "ne demek gelirseeem" dedi. Olayın şokunu hissettirmeden " düşüneceğim" dedim. "bekliyorum" dedi ve ardından kapıyı kapattım. "Kauzz aym slim şeydii yes aym dı riıl şeydii" diye mırıldanarak bilgisayara yöneldim. -
+9
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
Aklıma direk gördüğüm rüya geldi. ikisi arasında bi bağlantı olabileceğini düşündüm fakat pek de giblemedim. Bu konu üzerinde durduğumu bilen bir arkadaşın şakasıdır diye düşündüm. Yüksek olasılıkla bunu bizim pekekent bekir yapmıştı ve birkaç güne "korktun mu la it" diyecekti. Kendi kendime koy dıbına dedim ve athenanın öpücük şarkısını açtım. Nöronlarım tekrar hareketlenmişti. Makale okumak ve evrenin sahteliği hakkında düşünmek için her şey hazırdı. Bir yazıda pi sayısından bahsediyordu. Evren içindeki her şeyin bu sayının içinde var olduğundan bahsediyordu. Evet haklıydı. Evren bir senaryoysa ve ben kendi isteğimle buradan kurtulamıyorsam elbette ki buranın bir düzen içinde olması gerekiyordu. Ovırdoz athena almaya devam ederken düşünmeyi bırakıp ritme kapılmıştım. Pam pamm trip yapmaa yapm- derken kapı çaldı. Müziği kapatmadan kapıya yöneldim. Gelen üst komşum Ezel'di...
not: Ezel kız beyler. -
+6
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
Telefonumu şarja takıp makaleye kaldığım yerden devam etmek için bilgisayarı açtım. Bilgisayar açılırken içeri gittim, kendime tostçu erol usulü 4 dilim tost yaptım ve kendi kendime " yakın çekim alabilir miyiz turan bey" dedim. Bir bardak da fanta koyup bilgisayarın başına geçtim. Geçmemle " hassgibtir ordan" demem bir oldu. Ekranın sol üst köşesinde Splendid 66 yazı tipiyle "follow the white rabbit." yazıyordu. -
+54 -1
beyaz tavşanı takip ettim olanlar oldu
5 metrekare odamın içinde her gece olduğu gibi cenırıl mobayl telefonumdan felsefi makaleler okuyordum. Bu aralar da şu kant muallaksinin idealizmine takılmıştım. Arka fondan açtığım "niğdeli ramazan yıldız-bir kız bana emmi dedi nörüyüm" nöronlarımı öylesine harekete geçiriyordu ki evrenin bu kompleks yapısını çözmeme çok az kalmıştı. Fakat hep bir şeyler ekgib kalıyordu. Sanki bu evren bir yazılımmış da kodlamada bazı hatalar yapılmış gibi hissediyordum. Sonra bu ekgibliğin sebebini fark edip ramazan abimizin sesini biraz daha açtım. Odam soğuk olduğundan yorganımı kafama kadar çektim. Nefesim tüm bedenimi ısıtırken makaleyi okumaya devam ettim. Sonra bi anda her yer kararmaya başladı. Elimdeki telefon yavaş yavaş yok oldu. Bir kız bana emmi dedi nörüyümün nakaratı kısılarak son buldu. Kendimi karanlığın ortasında bir koltukta otururken buldum. Ardından laaps diye bir ses ve ensemde yanma hissi... Kafamı çevirip bakmaya kalmadan önüme geçti. ilk bakışta tanıyamasam da bu matrixteki morpheus'tu beyler. Adam albinoydu ve peluş tavşan şapkası vardı. Onu ciksi siyah gözlüklerinden tanıdım. O gözlüklere fetişim var. Bu tip ne dıbına koduğ- demeye kalmadan... "Kadere inanır mısın Neo?" dedi bana. Ben de ona " Kaderin üstünde bir kader vardır." dedim. Birkaç adım attı ve arkasını döndü "Ne demek istediğini çok iyi biliyorum." dedi ve tekrar bana dönerek " Göklerden gelen bir karaaar vardır." dedi ve uyandım. Bu ne taktan bi rüyaydı dıbınakoyim dedim kendi kendime. Uyuya kaldığımı %2 kalmış şarjıma bakınca bir kez daha anladım.