Devamı az sonra diye bıraktığımız insanın hikayesi serisine bugün de yukarıdaki resimle devam edelim istedim. Bu resim dostlarım, aslında hemen hemen her insanın malumu olduğu bir resim. Fark edildiğinde insanlığın vicdanının en derinlerine atıp, saklamak istediği o utanç verici olayı anımsatıyor. Hiroşima'ya ve Nagazaki'ye atılan atom bombasının yarattığı etkidir, işte bu.
Bu bombayı, kim ve neden attı? Sorunun cevap cümlesinin öznesinin ABD, zarf tümlecinin de reel olarak tarihte ileri sürülen birtakım sebepler ve Pearl Harbour filminden izlediklerimizle bilmeye yakın olduğumuzu doğrulayabiliriz. Ancak, bana kalırsa bunlar olayın daha çok teknik boyuta indirgenerek insanlık tanımının içini boşaltmak ve "Böyle bir canavarlığı yapabilecek boyuta nasıl gelebilir bir insan veya onun oluşturduğu devlet?" sorusunun sorulmaması için bu olayı gerçekleştirenler tarafından onların güçleri oranında ortaya çıkardıkları iğrenç bir savunma mekanizmasından başka bir şey değil gibi geliyor.
Hani derler ya hep "Tarih, galiplerin kalemlerinden yazılır." diye, bu da tam olarak öyle bir şey işte. Sizce de öyle değil mi? Derslerde anlatırlar ve derler ki işte o bunun gemisine saldırdı, yok diğeri onun tavuğuna kışt dediği için böyle oldu, falan filan... Tamam, iyi, hoş, öğrenelim de ben bu somut olaylardan nasıl çıkarımlar yapmalıyım? Geçmişte ölümlerle neticelenen ve savaş denilen icatlar olmuşsa insanlık olarak bu duruma nasıl gelinmiştir ve insanlar, insanları öldürdükten sonra hayatlarına neleri bahane ederek devam etmişlerdir?
Hadi biraz daha soru sormaya devam edelim, illa cevap bulmaya gerek yok, sorgulama daim olsun yeter. Çok meraklı ya mevcut tarih anlayışı, teknik boyutlu tarih anlamında biz de onlara soralım o zaman: Bu saldırıdan sonra ABD, devlet olarak hayatına nasıl devam etmiştir? Başkan Truman, "Bu zafer iki milyar dolara mal oldu." demiştir. Gazeteler, sadece hava durumu haberi verir gibi bombanın atıldığını söylemekle yetinmişlerdir. Tamam, tüm bunları insan yaptı, ama sonrasındaki bu haberlerde "insan" nerede? Ölen veya öldürülen insanların gerçek ve en "insani" hisleri nerede? Bunlardan bahseden var mıdır bize?
Bir insanın geleceğine kurulan köprü hayalleriyse, geçmişiyle olan bağı da vicdanıdır. Kendi vicdanını geleceği olan hayallerine yanlış ve de canavarca aktaran ve üstüne geçmişteki hatalara meşruiyet addeden bir tarih anlayışının oluşturduğu nesillerden neyi doğru yapmalarını beklemek lazım? Bu bombadan sonra, peki, n'oldu? 1990'a kadar gerim gerim gerilen bir Soğuk Savaş Dünya'sı, bugüne kadar gelen tek kutuplu dünya düzeni... Hala, en ucuz ve kıymetsiz şeyin insan canı olduğu bir dünya... işte, tebrikler... Bu muydu vaad edilen?
Tarih okumalarına tüm gerçekliğiyle devam edeceğiz...
Kaynak :
https://storia.me/@oguz.c...-nasil-yapilmalidir-k2jgr