0
2014 yılı içerisinde AKP MYK Üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay’ın Bayburt Üniversitesi’nde konuşmacı olarak katıldığı bir panelde söylediği, “Türk diye bir ırk yoktur” sözleri büyük yankı uyandırmıştı. Aktay, bu sözleri söylediği salonda da daha sonra kamuoyunda da milliyetçi tepkilerle karşı karşıya kaldı.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Asla kabul edilemez. Tarihe ve sosyolojik gerçekliğe aykırıdır” diyerek; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türk yoktur diyen belasını mutlaka bulacak, yediği içtiği boğazına düğümlenecek, hak ettiği cevabı en yakın zamanda Türk milletinden alacaktır.” diyerek tepki gösterdi.
itirazlar, zaman zaman araya tehditlerin de karıştığı bir tonda sürdü ve durum öyle bir noktaya vardı ki Prof. Dr. Aktay, “aslında ne demek istediği”ne dair bir açıklama yapmak durumunda bile kaldı.
T24 haber portalından Hazal Özvarış işte bu tartışmanın izini ‘bilimsel’ bir noktada sürdü ve Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü araştırmacılarıyla birlikte yürüttüğü Türkiye Genom Projesi ile bilinen Yrd. Doç. Ömer Gökçümen ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
Çalışmalarını, Harvard Tıp Fakültesi’nin ardından New York Eyalet Üniversitesi’nde sürdüren Gökçümen’in oldukça çarpıcı yanıtlarından bazıları şöyle:
“Bir biyologa sorarsanız, cevap kısa ve net: insan ırkı yoktur. Elimizdeki bilgiye göre, herhangi bir insan grubunu diğerlerinden ayıracak kadar genetik varyasyon (değişken) yok.
Biyolojik olarak ırklar gerçek olsaydı, şöyle bir durum olacaktı: Birbirlerinden tamamen ayrı iki popülasyon düşünün, bunlardan bir kişinin üç milyar harften oluşan genomlarına (bir canlının genlerinin tamamı) baktığınızda ‘Bu kişi kesinlikle bu popülasyondandır, diğeriyle hiçbir alakası yoktur.’ diyebilmeniz lazım. insanlara baktığımızda ise her şey birbirine girmiş durumda. Karmakarışık birçok varyasyon var ve bunu belirleyen en önemli etken coğrafya.
2014 yılı içerisinde AKP MYK Üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay’ın Bayburt Üniversitesi’nde konuşmacı olarak katıldığı bir panelde söylediği, “Türk diye bir ırk yoktur” sözleri büyük yankı uyandırmıştı. Aktay, bu sözleri söylediği salonda da daha sonra kamuoyunda da milliyetçi tepkilerle karşı karşıya kaldı.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Asla kabul edilemez. Tarihe ve sosyolojik gerçekliğe aykırıdır” diyerek; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türk yoktur diyen belasını mutlaka bulacak, yediği içtiği boğazına düğümlenecek, hak ettiği cevabı en yakın zamanda Türk milletinden alacaktır.” diyerek tepki gösterdi.
itirazlar, zaman zaman araya tehditlerin de karıştığı bir tonda sürdü ve durum öyle bir noktaya vardı ki Prof. Dr. Aktay, “aslında ne demek istediği”ne dair bir açıklama yapmak durumunda bile kaldı.
T24 haber portalından Hazal Özvarış işte bu tartışmanın izini ‘bilimsel’ bir noktada sürdü ve Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü araştırmacılarıyla birlikte yürüttüğü Türkiye Genom Projesi ile bilinen Yrd. Doç. Ömer Gökçümen ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
Çalışmalarını, Harvard Tıp Fakültesi’nin ardından New York Eyalet Üniversitesi’nde sürdüren Gökçümen’in oldukça çarpıcı yanıtlarından bazıları şöyle:
“Bir biyologa sorarsanız, cevap kısa ve net: insan ırkı yoktur. Elimizdeki bilgiye göre, herhangi bir insan grubunu diğerlerinden ayıracak kadar genetik varyasyon (değişken) yok.
Biyolojik olarak ırklar gerçek olsaydı, şöyle bir durum olacaktı: Birbirlerinden tamamen ayrı iki popülasyon düşünün, bunlardan bir kişinin üç milyar harften oluşan genomlarına (bir canlının genlerinin tamamı) baktığınızda ‘Bu kişi kesinlikle bu popülasyondandır, diğeriyle hiçbir alakası yoktur.’ diyebilmeniz lazım. insanlara baktığımızda ise her şey birbirine girmiş durumda. Karmakarışık birçok varyasyon var ve bunu belirleyen en önemli etken coğrafya.
Irk konusunda, özellikle zaman meselesi insanlarda kafa karışıklığına yol açıyor. Modern insanın kökeni 200 bin seneye dayanıyor. Her ne kadar evrimsel olarak bu minik bir zamansa da bir tarihçi için tahayyül etmesi zor. O yüzden bir dilsel grup olarak Türkler veya daha uzun zamandır var olan Fransızca üzerinden ortaklaşan bir grup var gibi geliyor. Ama bundan 3-5 bin sene önce yaşayan Avrupalıların, şimdiki Avrupa topluluklarından nispeten farklı bir genetik yapısı olduğunu biliyoruz antik DNA çalışmalarından. Yani etnik kimliklerle birebir bağdaşan çok eski ve korunmuş genetik işaretlerin varlığı ile ilgili hiçbir şekilde genetik bir kanıt yok.
Etnisitelere dair bildiğimiz en derin genetik temeller belki Yahudi popülasyonlara dair vardır. Kendi içlerinde ilişkilendikleri (evlendikleri) için hızlı evrimleşen, pek bir işe yaramadığı düşünülen genetik işaretlerde bazı ortaklıklarını görüyoruz ama onların bile varlığı sadece birkaç bin sene geriye gidiyor. 2-3 bin sene önce muhtemelen Araplar ve israilliler aynı gruptu, zaten şu anda da bir Arap ve israilli çok benziyor. Coğrafya çok önemli olduğu için istatistik olarak bir Türk ve Arap’a kıyasla, bir israilli ile Arap daha benzerdir, çünkü aynı coğrafyanın, genel olarak Akdeniz havzasının işaretlerini taşıyorlardır. insanlar arasındaki çok küçük temaslar bile önemli. Örneğin bir köyden ayda yılda bir kız gitmesi bile genetik varyasyonun hemen karışmasına yol açıyor. “Isolation by distance” kurdıbına göre, bir gruptan ne kadar uzağa giderseniz, hızlı bir şekilde onlardan o kadar farklılaşıyorsunuz ve yakınınızdakilerle benzeşiyorsunuz. Bu durumda da Türkler ile Azeriler muhtemelen oldukça yakındır, ama Moğollardan nispeten farklıdır."
- Söylediklerinizden yola çıkarak; istanbul’daki bir Türk Kırgızistan’daki bir Türk’ten ziyade yakınlarındaki bir Kürt’le daha mı yakın?
Başka gruplar için bu tip etnik köken ve coğrafyanın öneminin incelendiği için bunu söyleyebiliyorum; yakın. Bu örnek için de yüzde 90 garanti veriyorum, aksi kanıtlanırsa da çok şaşırırım. Ama tabii ki bunu test etmiş direkt bir çalışma yok.
- “Anadolu’da yaşayanlar” diye kategorize edebileceğiniz bir genom var mı?