- 0 / 0 / 157 entry
- 0 başlık
- 0.32 incipuan
siksonik birinci nesil normal
-
0
kuranı kerim kevser suresi
kevser suresi\\\' (arapça: سورة الكوثر) kur\\\'an-ı kerim\\\'in 108. suresi.
3 ayet, on kelime ve kırkiki harften ibarettir. i̇lk ayetinde; kevser\\\'den bahsedildiği için, ona bu isim verilmiştir kur\\\'an\\\'ın en kısa suresidir. diğer bir ismi de \\\"nahr suresi\\\"dir.
bu sure, \\\"duha\\\" ve \\\"i̇nşirah\\\" sureleri gibi peygamber muhafazid\\\'e has, onunla ilgili olan bir suredir. kevser suresi\\\'nde allah, müşriklerin çeşitli kötülüklerine, hakaret ifade eden konuşmalarına karşı, peygamberi teselli etmektedir. peygambere çeşitli iyiliklerle vaadlerde bulunmakta, onu, allah\\\'a karşı şükür vazifelerini yerine getirme yoluna sevketmekte ve onun düşmanlarının acı akıbetlerini haber vermektedi -
0
kuranı kerim adiyat suresi
adiyat suresi, i̇slam dininin kutsal kitabı kur\\\'an\\\'ın 100. suresi (bölümü).
mekke\\\'de inmiştir. 11 ayetten oluşmaktadır -
0
kuranı kerim asr suresi
asr suresi, (arapça: سورة العصر ) kur\\\\\\\'an-ı kerim\\\\\\\'in 103. suresi.
3 ayetten oluşmaktadır. mekke\\\\\\\'de inmiştir. asr, çağ, ikindi vakti, uzun zaman demektir. sûrede kurtuluşun imana, iyi işler yapmaya hakkı ve sabrı tavsiye etmeye bağlı olduğu anlatılmıştır. -
+1
kuranı kerim inşirah suresi
i̇nşirah suresi (arapça: سورة الشرح) kur\\\'an-ı kerim\\\'in 94. suresi.
8 ayetten oluşan sure mekke\\\'de nazil olmuştur. bu surenin okunması i̇slam inancına göre insanın sıkıntıların giderilmesini ve kalbine ferahlık lütfedilmesini sağlar.
1-göğsünü açıp seni ferahlatmadık mı?
2-ve yükünü sırtından kaldırmadık mı?
3-ki o yük belini iki büklüm etmişti!
4-ve senin şanını yüceltmedik mi?
5-sözün özü: elbet her zorlukla beraber tarifsiz bir kolaylık vardır;
6-evet, her zorlukla beraber tarife sığmaz bir kolaylık vardır.
7-şu halde, (zorluktan) kurtulduğunda (kolaylıktan) nasibini gözet!
8-ve (yüzünü) yalnız rabbine dön; artık hep (o\\\'na) meyle -
0
kuranı kerim duha suresi
duha suresi, (arapça:سورة الضحى) kur\\\'an\\\'ın 93. suresi.
11 ayetten oluşur. 30. cüzde yer alır. duha, kuşluk vakti anldıbına gelir. adını kuşluk vaktine yemin edilen ilk ayetten almıştır. -
+1
kuranı kerim fecr suresi
fecr suresi,(arapça:سورة الفجر ) i̇slam dininin kutsal kitabı kur\\\'an\\\'ın bir suresi (bölümü).
mekke\\\'de inmiş olan fecr suresi, 30 ayetten oluşmaktadır. kur\\\'an\\\'ın 89. suresidir. i̇lk ayetinde el-fecr sözcüğü geçer; sure ismini bu sözcükten almıştır. surede genel olarak eski kavimlere dair bazı kıssalar (hikâyeler), insanın kötülüğe yönelmesi, bu yöneliminin sonuçları ve ahiret anlatılmıştı -
0
kuranı kerim leyl suresi
leyl suresi (arapça: سورة الليل) kur\\\\\\\\\\\\\\\'an-ı kerim\\\\\\\\\\\\\\\'in 92. suresi.
mekke\\\\\\\\\\\\\\\'de nazil olmuştur. 21 ayetten oluşur. sure ismini ilk ayette geçen ve gece anldıbına gelen leyl kelimesinden alır.
leyl suresi\\\\\\\\\\\\\\\'nde genel olarak cömertlikten ve cimrilikten bahsedilmekte, allah’a iman edip iyilik yapan cömert olan insanlar övülmekte, cimrilik eleştirilmekte, insanlara mallarını ve servetlerini iyilik yolunda harcamaları tavsiye edilmektedir. -
0
kuranı kerim tekvir suresi
tekvir suresi (arapça: سورة التكوير) kur\\\\\\\\\\\\\\\'an-ı kerim\\\\\\\\\\\\\\\'in 81. suresi.
mekke’de nazil olmuştur. sure ismini, ilk ayette geçmekte olan küvviret fiilinin mastar halinden almıştır.[1] tekvir suresi\\\\\\\\\\\\\\\'nde kıyamet günü olaylarından, kur’an’ın özelliklerinden bahsedilir. akustik olarak kur\\\\\\\\\\\\\\\'an-ı kerim\\\\\\\\\\\\\\\'deki en güzel surelerden birisidir. -
0
kuranı kerim fatiha suresi
fatiha suresi, (arapça:سورة الفاتحة) kur\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\'an-ı kerim\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\'deki ilk suredir. i̇slami inanışa göre mekke döneminde inmiş olup, iniş sırasına göre 5. sure olarak kabul edilir. toplam yedi âyettir -
0
kuranı kerim müddessir suresi
müddessir suresi (arapça: سورة المدّثر ) kur\\\\\\\\\\\\\\\'an-ı kerim\\\\\\\\\\\\\\\'in 74. suresi.
mekke\\\\\\\\\\\\\\\'de nazil olmuştur. sure 56 ayetten oluşur. sure ismini ilk ayette geçen ve örtüsüne bürünen anldıbına gelen el-müddessir kelimesinden alır. müddessir suresi\\\\\\\\\\\\\\\'nde allah’ın insanlara emrettiklerinden, allah’ın emirlerine uymayanların durumundan bahsedilir. -
0
kuranı kerim müzemmil suresi
müzzemmil suresi, (arapça: سورة المزمل) kur\'an-ı kerim\'in 73. suresi.
mekke\'de nazil olmuştur. sure 20 ayetten oluşur. sure ismini ilk ayette geçen ve örtünüp bürünen anldıbına gelen el-müzzemmil kelimesinden alır.
müzzemmil suresi\'nde peygamberin nasıl davranması gerektiğinden, allah’ın emirlerine karşı gelen firavun’un uğradığı sondan, kur’an okumanın gereğinden, iyilik yapanların bunun karşılığını allah katında göreceğinden bahsedilir. -
0
kuranı kerim kalem suresi
kalem suresi (arapça: سورة القلم) kur\\\\\\\\\\\\\\\'an-ı kerim\\\\\\\\\\\\\\\'in 68. suresi.
kalem suresi inis sırasına göre ikinci suredir. adını birinci ayetteki “kalem” sözcügünden almıstır. sure 52 ayetten oluşur. bu sure alak suresinin vahyen devamıdır. alak suresinde kısa, öz olarak verilen bazı değinmeler bu surede detaylandırılmıştır. bu surede, abdullah oğlu muhafazide peygamberlik verildiği niye bir başkasının değil de kendisinin peygamber yapıldığı ve bundan sonra nasıl davranması lâzım geldiği anlatılmaktadır bir ara parantezde de karşıtlarının akıbeti ile mümin ve müttekileri allaha saygılı davrananları) bekleyen nimetlere değinilmiştir. -
0
roma medeniyetinde kanalizasyon
romalılar sağlık koşullarında da büyük ilerlemeler yaptılar. romalılar özellikle thermae adı verilen hamamlarıyla bilinirdi. hamamlar hijyen kadar sosyal amaçlı da kullanılırdı. çoğu roma evinde tuvalet, boru tesisatı ve cloaca maxima adı verilen karmaşık bir kanalizasyon sistemi vardı. bazı tarihçiler kanalizasyon ve boru tesisatlarında kullanılan kurşunun doğumlarda azalmaya ve roma toplumunun güçten düşmesine neden olan geniş çaplı bir zehirlenmeye sebep olduğunu, bunun da roma\\\'nın çöküşüne yol açtığını düşünmüşlerdir. ancak su yollarından gelen suyun akışı durdurulamadığından kurşunun içeriği en aza inmiş olmalıydı.[101] -
0
roma medeniyetinde su yolları
romalılar şehirlere, sanayi bölgelerine ve tarım alanlarına su sağlamak için sayısız su yolları inşa etmişlerdir. roma şehri toplamda uzunlukları 350 kilometre olan on bir su yoluyla besleniyordu.[100] su yollarının büyük bölümü yerin altındaydı. yalnızca ufak bir bölümü kemerlerle desteklenmiş olarak yerin üstündeydi. tamamen yerçekimi gücüyle işleyen su yolları iki bin yıldır aşılamayan bir etkinlikle çok büyük miktarda su taşıyorlardı. bazen 50 metreden daha derin çukurlarda suyu yukarı çıkarmak için sifon kullanılırdı. -
0
roma medeniyetinde yollar
beton, döşemeli ve dayanıklı roma yollarının yapımına imkân sağladı. bu yolların büyük bölümü roma\\\\\\\'nın çöküşünden bin yıl sonra bile hâlâ kullanılmaktaydı. roma i̇mparatorluğu içinde böyle geniş ve etkin bir seyahat ağının inşa edilmesi roma\\\\\\\'nın gücünü ve nüfuzunu çarpıcı bir biçimde arttırmıştı. başlangıçta askerî amaçlarla, roma lejyonlarını hızlı biçimde konuşlandırmak için inşa edilen bu yolların çok büyük ekonomik önemi vardı. roma\\\\\\\'nın bir ticaret kavşağı olarak konumunu güçlendiriyorlardı. romalılar mola yerleri ve gereken yerlerde köprüler inşa etmişler, kuryeler için sevkıyatın 24 saatte 800 kilometre yol yapmasına imkân veren vardiyalı at sistemini kurmuşlardı -
0
roma medeniyetinde mimari
romalılar özellikle mimari çalışmalarıyla ünlüydü. roma mimarisi yunan gelenekleriyle birlikte \\\\\\\\\\\\\\\"klagib mimari\\\\\\\\\\\\\\\" içinde gruplandırılır. ancak roma cumhuriyeti boyunca roma mimarisi üslup bakımından yunan mimarisiyle neredeyse aynı olmuştur. roma ve yunan binaları arasında birçok fark olsa da roma, yunanistan\\\\\\\\\\\\\\\'ın değişmeyen, formule edilmiş bina tasarımları ve orantılarından fazlasıyla etkilenmiştir. i̇ki yeni sütun düzeni ve etrüsk kemerinden alınan kubbe dışında roma cumhuriyeti\\\\\\\\\\\\\\\'nin sonuna kadar çok az mimari yeniliğe imza atılmıştır.
mö 1. yüzyılda romalılar sayısız cesur mimari tasarıma imkân veren betonu kullanmaya başladılar. daha önceleri inşaat işlerinde mermer kullanılıyordu. yine mö 1. yüzyılda vitruvius muhtemelen tarihteki ilk bilimsel mimari inceleme olan de architectura\\\\\\\\\\\\\\\'yı yazdı. mö 1. yüzyılın sonlarında romalılar mö 50 yılı civarında suriye\\\\\\\\\\\\\\\'de icad edilen cam üflemeyi kullanmaya başladılar. mozaik de sulla\\\\\\\\\\\\\\\'nın yunanistan seferinden getirilen örneklerden sonra imparatorluk içinde çok popüler hale geldi -
0
roma medeniyetinde mühendislik
roma mühendisliği roma\\\\\\\'nın teknolojik üstünlüğünde ve mirasında büyük bir paya sahipti. yüzlerce yol, köprü, su yolu, hamam, tiyatro ve arena inşa edilmişti. kolezyum, pont du gard ve panteon gibi birçok anıt roma mühendisliği ve kültürünün mirası olarak hâlen durmaktadır. -
0
roma medeniyetinde teknoloji
antik roma dönemin en etkileyici teknolojik becerilerine sahipti. orta çağ\\\\\\\\\\\\\\\'da yok olacak ve ancak 19. ve 20. yüzyıllarda yakalanacak birçok ilerleme kaydetmişlerdi. ancak başka kültürlerin teknolojilerini benimsemek ve birleştirmek konusunda becerikli olmakla birlikte roma medeniyetinin pek yenilikçi ve ilerlemeci olduğu söylenemez. romalıların birçok pratik yenilikleri daha evvelki yunan tasarımlarından uyarlanmıştı. yeni fikirlerin geliştirilmesi pek teşvik edilmezdi. roma toplumu büyük bir aileyi akıllıca yönetebilen belagatı kuvvetli bir askeri ideal kabul ediyordu. roma hukuku fikrî mülkiyet ya da keşiflerin desteklenmesiyle ilgili bir yasa içermiyordu. \\\\\\\\\\\\\\\"bilim adamı\\\\\\\\\\\\\\\" ya da \\\\\\\\\\\\\\\"mühendis\\\\\\\\\\\\\\\" gibi kavramlar henüz yoktu ve ilerlemeler hünerlerine göre yeni teknolojileri ticaret sırrı gibi gizleyen kıskanç zanaatkârlara havale edilmişti. yine de bir dizi hayati teknolojik hamle geliştirildi ve mükemmel biçimde kullanılarak roma\\\\\\\\\\\\\\\'nın hâkimiyetine ve avrupa üzerindeki etkisine büyük katkı sağladı. -
-1
roma medeniyetinde oyunlar
roma gençliği zıplama, güreş, taks ve yarış gibi çeşitli oyun ve egzersizlerle uğraşırdı.[94] taşrada zenginler boş zamanlarında balık tutmakla ve avcılıkla da vakit geçirirlerdi. [95] romalıların, içlerinden biri amerikan hentbolunu andıran çeşitli top oyunları da vardı.[94] zar oyunları, kutu oyunları ve kumar oyunları romalılar arasında oldukça popülerdi. kadınlar bu aktivitelere katılmazdı. zenginler arasında zaman zaman müzik, dans ve şiir okumasının da olduğu akşam yemeği davetleri bir eğlence imkânıydı.[96] her ne kadar eğlence kabilinden yemekler genellikle tavernaları hor görmek anldıbına gelse de plebler de bazen bu tür partilere kulüpler veya tanıdıklar vasıtasıyla katılırlardı.[96] çocuklar oyuncaklarla vakit geçirir ve birdirbir gibi oyunlar oynarlardı.[95][96]
popüler bir eğlence türü de gladyatör dövüşleriydi. gladyatörler muhtelif senaryolara göre muhtelif silahlarla ya ölümüne ya da \\\\\\\"ilk kana\\\\\\\" göre dövüşürlerdi. bu dövüşler imparator claudius döneminde popülerliklerinin zirvesine ulaştı ve claudius dövüşün nihaî sonucunun imparator tarafından bir el jestiyle belirlenmesi kuralını getirdi. filmlerdeki yaygın uygulanışın aksine bazı uzmanlar ölüm için verilen işaretin aşağı gösteren baş parmağı olmadığına inanmaktadır. her ne kadar hiç kimse jestlerin tam olarak neler olduğunu bilmese de bazı uzmanlar imparatorun ölüm işaretini yumruğunu kazanan dövüşçüye doğru uzatıp baş parmağını yukarı doğru kaldırarak verdiğini, kaybeden dövüşçüyü bağışladığında ise yalnızca yumruğunu kaldırdığını düşünmektedir.[97] başka ülkelerden getirilmiş olan hayvanların halka teşhir edildiği veya gladyatör dövüşlerine dahil edildiği hayvan gösterileri de romalılar arasında popülerdi. bir mahkum ya da gladyatör silahlı veya silahsız arenaya atılır ve bir hayvan da aynı arenaya salıverilirdi. dövüşlere katılan gladyatörler senede yalnızca on gün dövüşürlerdi ve tek bir ölümüne dövüşte bugünün parasıyla 500.000 avro kazanırlardı.
roma\\\\\\\'nın bir başka popüler mekanı circus maximus esas olarak at ve araba yarışları için kullanılırdı ve hipodromu sel bastığında deniz savaşları düzenlendiği bile olurdu. ayrıca başka etkinlikler için de kullanılırdı.[98] 385.000 kişilik kapasiteye sahip[99] bu mekana roma\\\\\\\'nın her yerinden insan gelirdi. birinde yedi büyük yumurta, diğerinde de yedi yunus bulunan iki tapınak circus maximus\\\\\\\'un pistinin ortasında bulunurdu ve yarışçılar bir tur tamamladıklarında ikisinden de birer tane azaltılırdı. bunun amacı izleyicileri ve yarışçıları yarışın istatistiklerinden haberdar etmekti. spor mücadeleleri dışında circus maximus pazar ve kumar alanıydı. i̇mparator gibi yüksek konumdaki yetkililer de circus maximus\\\\\\\'daki oyunları izlerdi zira tersi kabalık kabul edilirdi. onlarla birlikte şövalyeler ve yarışla alakalı birçok kişi, herkesin yukarısındaki özel koltuklarında otururlardı. ayrıca imparatorun bir takım tutması da kabalık kabul edilirdi. bin yıldan uzun süre ayakta kalan circus maximus mö 600 yılında inşa edilmiş ve buradaki son at yarışı ms 549\\\\\\\'da yapılmıştır -
0
roma medeniyetinde sanat
roma resim sanatında yunan etkileri görülür. günümüze kalan örnekler ağırlıklı olarak şehir dışındaki villaların duvarlarını ve tavanlarını süslemek için kullanılan fresklerdir. ancak roma edebiyatında tahta, fildişi ve başka malzemelerin üzerine yapılan resimlerden de bahsedilir.[87][88] pompei\\\\\\\'de roma resim sanatına ait birçok örnek bulunmuştur ve bunlara dayanarak sanat tarihçileri roma resim sanatı tarihini dört döneme ayırırlar. roma resim sanatının birinci üslubu mö 2. yüzyılın başından mö 1. yüzyılın başlarına ya da ortalarına kadar olan dönemde uygulanmıştır. roma resminin ikinci üslubu mö 1. yüzyılın ilk yıllarında başlamış ve üç boyutlu mimari çizgileri ve manzaraları gerçekçi bir şekilde resmetmeyi amaçlamıştır. -
-1
roma medeniyetinde din
roma\\\\\\\'nın eski dini, en azından tanrılar söz konusu olduğunda yazılı anlatımlarla değil tanrılar ve insanlar arasındaki karmaşık ilişkilerle oluşturulmuştu.[82] yunan mitolojisinin aksine tanrılar cisimleşmiş değil numina adı verilen muğlak bir şekilde tanımlanmış kutsal ruhlardı. romalılar aynı zamanda herkesin, her yerin veya her şeyin ebedî bir ruhu olduğuna inanırlardı. roma cumhuriyeti döneminde din, senatörlük mevkisine gelmiş kimselerin görev aldığı ruhban makamlarından oluşan sıkı bir sistemin altında örgütlenmişti.
yunanlarla temas arttıkça eski roma tanrıları da giderek yunan tanrılarıyla ilişkilendirilmeye başlandı.[83] jüpiter zeus ile aynı tanrı konumuna geldi. mars ares ile, neptün de poseydon ile aynı konuma geldi. roma tanrıları aynı zamanda yunan tanrılarının vasıflarını ve mitolojilerini de üstlendi. roma tanrılarının antropomorfik nitelikler kazanması ve yunan felsefesinin iyi eğitimli romalılar arasında yaygınlaşmasıyla eski dinî törenlere ilgi azaldı ve mö 1. yüzyılda eski ruhban makamlarının siyasi nüfuzu devam etmekle birlikte dinî önemi ciddi biçimde azaldı. roma dini giderek daha fazla imparatorluk sarayına temerküz etmeye başladı ve bazı imparatorlar ölümlerinin ardından tanrılaştırıldı.
i̇mparatorluk döneminde romalılar ele geçirdikleri yerlerin mitolojilerini benimsediler ve bunun sonucunda geleneksel i̇talyan tanrı ve tanrıçalarının tapınakları ve rahipleri, yabancı tanrılarla yan yana yer almaya başladı.[84] mısır\\\\\\\'ın isis\\\\\\\'i ve perslerin mitras\\\\\\\'ı gibi birçok yabancı inanç popüler hale geldi. 2. yüzyıldan itibaren hıristiyanlık başlangıçta karşılaştığı zulme rağmen i̇mparatorluk içinde yayılmaya başladı. i̇mparator nero döneminden itibaren roma\\\\\\\'nın hıristiyanlık\\\\\\\'a karşı resmî tavrı olumsuzdu. i̇nsanlar sırf hıristiyan oldukları için ölümle cezalandırılabiliyordu. i̇mparator diokletian yönetiminde hıristiyanlara yönelik zulüm doruğa çıktı. ancak büyük konstantin döneminde hıristiyanlık roma devletinde resmî olarak desteklenen bir din haline geldi ve oldukça popüler oldu. i̇mparator iulianos döneminde pagan inanışın başarısızlıkla sonuçlanan diriltilme çabalarından sonra hıristiyanlık imparatorluğun kalıcı dini haline geldi.[85] 391 yılında imparator i. theodosius\\\\\\\'un bir fermanıyla hıristiyanlık dışındaki tüm dinler yasaklan -
-1
roma medeniyetinde dil
romalıların ana dili latinceydi.[78] alfabede yunan alfabesini temel almış olan etrüsk alfabesi esas alınmıştı.[79] her ne kadar günümüze kalan latin edebiyatının dili mö 1. yüzyılda ortaya çıkan ve yapay, fazlasıyla sitilize edilmiş ve kibarlaştırılmış bir edebi lisan olan klagib latince olsa da roma i̇mparatorluğu\\\\\\\\\\\\\\\'nda günlük konuşma dili klagib latinceden gramer, kelime haznesi ve telaffuz bakımından belirgin bir farklılık gösteren genel latince idi.[80]
roma i̇mparatorluğu\\\\\\\\\\\\\\\'nun yazışma dili latince olmakla birlikte romalıların öğrendikleri edebiyatın büyük bölümü yunanca kaleme alındığından iyi eğitimlilerin arasındaki konuşma dili yunanca idi. doğu imparatorluğunda latince hiçbir zaman yunancanın yerini alamadı ve jüstinyen\\\\\\\\\\\\\\\'in ölümünden sonra yunanca doğu roma i̇mparatorluğu\\\\\\\\\\\\\\\'nun resmî dili oldu.[81] roma i̇mparatorluğu\\\\\\\\\\\\\\\'nun genişlemesiyle latince avrupa\\\\\\\\\\\\\\\'da yayılmış ve zaman içinde genel latince farklı yerlerde evrim geçirerek ve lehçeleşerek farklı roman dilleri haline gelmiştir.
bugün akıcı bir şekilde konuşabilenlerin sayısı oldukça az olmakla birlikte latince roma katolik kilisesi\\\\\\\\\\\\\\\'nin ve vatikan\\\\\\\\\\\\\\\'ın resmî dilidir. ayrıca latincenin lingua franca\\\\\\\\\\\\\\\'nın kullanımında da payı vardır. 19. yüzyılda fransızca, 20. yüzyılda da i̇ngilizcenin yerini doldurduğu latince yine de dinî, hukukî ve bilimsel terminolojilerde yoğun bir şekilde kullanılır. i̇ngilizcedeki bilimsel kelimelerin yüzde 80\\\\\\\\\\\\\\\'inin doğrudan ya da dolaylı olarak latinceden geldiği hesaplanm -
-1
roma medeniyetinde eğitim
cumhuriyetin erken dönemlerinde okul olmadığından erkek çocukları okuma yazmayı ya ebeveynlerinden ya da genellikle yunan kökenli olan paedagogi adı verilen eğitimli kölelerden öğreniyorlardı.[73][74][75] bu dönemde eğitimin başlıca amacı delikanlıları tarım, savaş, roma gelenekleri ve kamu işleri konusunda eğitmekti.[73] genç erkekler şehir hayatını babalarına dinî ve siyasi görevlerinde eşlik ederek öğrenirlerdi.[74] asillerin oğulları senato\\\\\\\\\\\\\\\'da da babalarına eşlik ederlerdi. asillerin oğulları 16 yaşına geldiklerinde önde gelen bir siyasi şahsiyetin yanına stajyer olarak verilir ve 17 yaşına geldiklerinde orduyla sefere gönderilirlerdi (bu sistem imparatorluk döneminde de bazı asil aileler arasında geçerliydi).[74] eğitim faaliyetleri mö 3. yüzyılda helen krallıklarının fethedilmesi ve sonrasındaki yunan etkisiyle ıslah edilmişti ancak yine de roma eğitimi hâlen yunan eğitiminden oldukça farklıydı.[76][74] ebeveynlerin imkânları elveriyorsa erkek çocukları ve bazı kız çocukları 7 yaşında lüdus adı verilen özel okula gönderilirdi. burada 11 yaşına kadar litterator veya magister adı verilen ve genellikle yunan kökenli olan bir öğretmenden temel okuma yazma, aritmetik ve bazen de yunanca öğrenirlerdi.[77][74][75] 12 yaşından itibaren öğrenciler ortaokula devam ederlerdi. burada grammaticus adı verilen öğretmenden yunan ve roma edebiyatını öğrenirlerdi.[74][77] 16 yaşında bazı öğrenciler belagat okuluna giderlerdi. buradaki hocalar da neredeyse istisnasız yunandı ve kendilerine rhetor denirdi.[74][77] bu okullar öğrencileri hukuk kariyerine hazırlıyordu ve öğrenciler roma yasalarını ezberlemek zorundaydı.[74] dinî günler ve pazar günleri dışında öğrenciler her gün okula giderdi. yaz tatilleri vardı. -
-1
roma medeniyetinde aile
roma toplumunun temel birimleri ev halkı ve ailelerdi.[68] ev halkı evin reisi paterfamilias (ailenin babası), karısı, çocukları ve diğer akrabalardan oluşuyordu. üst sınıflarda köleler ve hizmetkârlar da ev halkının bir parçasıydı.[68] evin reisinin kalan ev halkı üzerindeki gücü (patria potestas, \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\"babanın gücü\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\") çok fazlaydı. aile üyelerini evlenmeye ya da boşanmaya zorlayabilir, çocuklarını köle olarak satabilir, ailesindekilerin mallarına el koyabilir ve hatta aile üyelerini öldürebilirdi (ancak bu sonuncusunun mö 1. yüzyıldan sonra kalktığı anlaşılmaktadır).[69]
patria potestas yetişkin erkek evlatların üzerinde bile geçerliydi. bir erkek babası hayatta olduğu sürece paterfamilias olamadığı gibi gerçek anlamda mülk sahibi de olamıyordu.[69][70] roma tarihinin erken dönemlerinde bir kız evlat evlendiğinde kocasının ailesinin paterfamilias\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\'ının kontrolüne (manus) geçerdi. ancak cumhuriyetin son dönemlerinde kadınların kendi babalarının ailesini gerçek ailesi olarak seçebilmeleriyle bu durum değişmiştir.[71] ne var ki romalılar şecereyi erkeğin soyuna göre tuttuklarından kadının doğurduğu çocuklar kocasının ailesine ait oluyordu.[72]
birbirine akraba ev halkları bir aile (gens) oluştururlardı. aileler kan bağı (veya evlatlık) üzerine dayalıydı ancak aynı zamanda siyasi ve ekonomik ittifaklardı. özellikle roma cumhuriyeti döneminde bazı güçlü aileler, ya da gentes maiores siyasi yaşama hâkim olmuşlardır.
antik roma\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\'da evlilik özellikle üst sınıflarda romantik bir ilişkiden ziyade çoğunlukla malî ve siyasi bir ittifak olarak görülürdü. babalar genellikle kızları on iki, on dört yaşlarına geldiklerinde koca arayışına girerlerdi. koca neredeyse istisnasız olarak gelinden daha yaşlı olurdu. üst sınıfa mensup kızlar çok genç yaşta evlenirken daha alt sınıftan kızların onlu yaşlarının sonlarında veya yirmili yaşlarının başlarında evlendiklerine dair kanıtlar vardır. -
0
roma medeniyetinde sınıfsal yapı
roma toplumu son derece hiyerarşik bir yapıya sahipti. toplumun en alt kesiminde köleler (servi), onların üstünde azledilmişler (liberti) ve en üstte de özgür doğmuş vatandaşlar (cives) vardı. özgür vatandaşlar da kendi aralarında sınıflara ayrılmıştı. en net ve eski ayrım şecerelerini şehrin 100 kurucu atasına dayandırabilen patriciler ve bunu yapamayan plebler arasındaydı. siyasi, adli, iktisadi ve dini sahada imtiyazlı olan patriciler, devletin yüksek memuriyetlerine ve rahipliklere seçilebiliyor; yazılı olmayan örf ve adete göre iş gören toprakların bir kısmını işliyor, roma mahkemelerinde yargıçlık vazifesini yine yalnız onlar görüyordu. devlet kullanmadığı toprakları vatandaşlarına ufak bir ücret karşılığında satıyordu ki, bundan asıl faydalananlar yine particiler oluyordu. böylece elinde gayet az bir toprağı olan pleb bir vatandaş askere giderken, (silah, elbise)gerekli bütün masrafları kendisi karşılamak zorunda olduğu için, durumu büsbütün bozuluyor ve bunu düzeltmek için, durumu iyi olanlardan aldığı borcunu vaktinde ödeyemediği zaman, köle oluyordu. cumhuriyetin sonraki dönemlerinde bazı pleb sınıfına mensup ailelerin zenginleşerek politikaya girmeleri ve bazı patricilerin darboğaza düşmeleriyle bu ayrım daha önemsiz hale geldi. patrici olsun, pleb olsun sülalesinde bir konsül bulunan herkes asil (nobilis) sayılırdı. marius ve cicero gibi geldiği ailenin çıkardığı ilk konsül olan kişiler novus homo (yeni adam) olarak bilinirdi ve torunlarına asil sıfatı kazandırırdı. yine de patrici kökenli olmanın hatırı sayılır bir itibarı vardı ve dinî görevlerin çoğu yalnızca patricilere açıktı.
kökeninde askeri hizmete dayalı bir sınıf ayrımı daha önemli hale geldi. bu sınıfların mensupları belirli aralıklarla yargıçlar tarafından mülklerine göre belirlenirdi. en zengin olanlar siyasete hükmeden ve orduya kumandanlık eden senato mensubu sınıftı. ardından başlangıçta gücü savaş atı edinmeye yeten ve bir tüccar sınıfı oluşturan equestrianlar (atlı sınıfı ya da şövalyeler) gelirdi. ardından edinebildikleri askerî teçhizatlara göre bir dizi sınıf gelirdi. en altta ise hiçbir mülkü olmayan vatandaşlardan oluşan proletarii vardı. marius\\\\\\\'un reformlarından önce orduda görev alma hakları yoktu ve zenginlik ve itibar bakımından azledilmişlerin bir basamak üstündeydiler.
cumhuriyet döneminde oy verme yetkisi de sınıflara göre değişiyordu. vatandaşlar seçmen \\\\\\\"kabilelerine\\\\\\\" kayıtlıydılar. zengin sınıfların kabileleri yoksul sınıflara oranla daha az üyeye sahipti. proletarii\\\\\\\'nin tamamı tek bir kabileye kayıtlıydı. oy verme işlemi sınıf sırasıyla yapılırdı ve kabileler çoğunluğu elde eder etmez tamamlanırdı, dolayısıyla yoksul sınıflar çoğu zaman oy bile kullanamazlardı.
müttefik yabancı şehirlere genellikle latin hakkı verilirdi. bu vatandaşlarla yabancılar (peregrini) arasında bir statüydü. bu hakla söz konusu şehrin önde gelen magistraları roma vatandaşı olabiliyordu. latin haklarının farklı seviyeleri vardı ancak esas ayrım con suffrage (\\\\\\\"oy veren\\\\\\\"; bir roma kabilesine kayıtlı ve comitia tributa\\\\\\\'da yeralabilen) ile sans suffrage (\\\\\\\"oy veremeyen\\\\\\\"; roma siyasetinde yer alamayan) arasındaydı. roma\\\\\\\'nın i̇talya\\\\\\\'daki müttefiklerinden bazılarına mö 91-88 arasında yaşanan sosyal savaş\\\\\\\'tan sonra tam vatandaşlık verilmişti. 212 yılında ise tam roma vatandaşlığı caracalla tarafından imparatorluktaki tüm özgür doğmuş kişilere verilmiştir. kadınların bazı temel hakları vardı ancak tam vatandaş sayılmıyorlardı, dolayısıyla oy vermeleri ya da siyasette yer almaları söz konusu değildi - daha çok