tek harfli

atarsa editlerim

daha sonra devam edicem beyler.

bir an tereddüt ettim. hayatımda sek votkayı hiç içmemiştim. giberim ulan dedim, şişeyi kaptığım gibi ağzıma dayadım. tekel votkası gırtlağımdan geçerken müthiş bir yanma hissettim, gözlerim alevlendi. ardı ardına üç büyük yudumdan sonra boğaımdaki o felaket yanmanın mideme geçtiğini anladım. ve felaket bir şeyin olacağını anlamaya başladım. daha bir saat önce kahvaltıda yediğim sucuklu yumurtanın yavaş yavaş genzime hareketlendiğini hissedebiliyordum. o an sanki zaman durdu, çok ama çok yavaşladı. şimdikilerin deyimiyle super slow motion oldu. karşımda aygül vardı hınzırca gülüyor ve bana bakıyordu. etrafımdakiler deli gibi alkış tutuyordu, her şey tam mükemmel gidiyor derken zaman normal akışına geçti ve hatta hızlandı. ben sabah yaptığım sucuklu, yumurtalı kahvaltıyı olduğu gibi aygül'ün bahçıvan kotunun üstüne bıraktım. ve yere kapaklandım.

sonra annesi mal kızı yanına çağırdı. mal kız kendi doğum günü pastasını içeri getirdi, kendi mumlarını üfledi. eli kolu uzansa kendi fotoğrafını bile çekecekti amk. pasta kesme töreninden sonra annesi bize eğlenceler dileyip evden çıktı. o anda klagib okul müsameresi tadında seyreden ev ahalisi bir anda sapıttı. mal kız teypte çalan michael jackson şarkısını durdurdu, yerine tom jones'tan sex bomb'u açtı amk. salonun ortasında üç kız adeta birbirini gibercesine erotik danslar yapmaya başladı. benim arkadaş mal kızı duvar kenarına sıkıştırıp yalamaya başladı. içlerinde en bin görüntüye sahip olan çocuk bir anda koltuğun altından iki şişe votka çıkardı. o güne kadar çok alem ortamı görmüştüm ama kısa bir sürede bu kadar manyak değişen bi ortam daha görmemiştim. lan bu çocuklar daha beş dakika önce kuzu gibiyidi. mal kızın annesi gidince hepsi 180 derece dönmüştü. aygül erotik dans yapan kızların yanından geçerken sendeledi, elindeki kola bardağı yere düşmek üzereydi. hemen yetiştim ve tuttum elinden. göz göze gelince utandı, kızardı. votka alacaktım dedi. hemen çocuğun kucağındaki ikinci şişenin kapağını ağzımla açtım ve aygül'ün ağzına dayadım. gözümün önünde lıkır lıkır sek votkayı içti. sonra da şişeyi bana uzatıp aynısını yapmamı istedi.

inmemiz gereken durağa geldiğimizde beraber ayaklandık, neredeyse kızın üstüne düşecektim zor tuttum kendimi. gideceğimiz ev durağın hemen karşısındaki apartmandaydı. o an aygül'ün elinden tutup onu başka bir yere zütürmeyi çok istedim. böyle baş başa kalıp konuşabileceğimiz, el ele göz göze diz dize olabileceğimiz bir yere. sonra zihnimde kendi kendime temiz bir tokat salladım. lan daha kızla aranızda hiçbir şey yok, en ufak bir flört bile olmadı kendine gel. sakinleştim ve beraber doğum günü yapılan eve gittik. kapıyı mal kızın annesi açtı. içeride 20 kişi falandık salon dedikleri yer 15 metrekare falandı. ben doğum günü olan kızın erkek arkadaşı dışında kimseyi tanımıyordum amk. hemen onun yanına yanaşıp muhabbete başladım. aygül de tam karşımda mal kızla sohbet ediyordu. ara sıra göz göze geliyorduk ve her göz göze gelişimizde adeta benim içimden bir parça kopuyordu.

yine o yüzündeki gülümsemeyle dönüp elimdeki paketi sordu. doğum gününe gittiğimi söyledim, sevindi ben de oraya gidiyorum dedi. ne hediye aldığımızı konuştuk, sonra annesinden bahsetti. lisedeki hocalarından, en sevdiği dizinin süper baba olmasından, yeni aldığı ojeden her bi taktan bahsetti amk. ben bu esnada otobüsün her sallanışında omzunu omzuma, bacağını bacağıma değdirmeye çalışıyordum. kokusunu derin derin içime çekiyor, gülen gözlerine bakmaktan kendimi alamıyordum. ulan 14 yaşından beri evimin dibinde duran kıza bir hafta içinde aşık olmuştum, deli gibi tutkun olmuştum.

doğum günü sahibi diğer mal kıza da bir hediye almak gerekiyordu. ablamın yeni aldığı radio 5 slow hits kasedini paket yapıp evden çıktım amk. otobüs durağına geldiğimde güneş tam tepedeydi. doğru düzgün önümü bile göremiyordum. durak kalabalık değildi en fazla 3-4 kişi vardı ama güneşin yansımasından ben kimseyi fark edemiyordum. otobüs durağa yanaşınca durağa gelen son kişi olmama rağmen öküz gibi en öne geçtim, herkesten önce otobüse bindim. lan bi baktım en arkada ikili koltuk boş hemen oturdum. sonra bi baktım ki en öne geçmek için yana iteleyip önüne geçtiğim hatun meğersem aygülmüş amk. benim yaptığım o ayılığa rağmen gülerek geldi, yanıma oturdu. üstünde bahçıvan modeli bir kot vardı. onun altında da beyaz bir bluz. lan nasıl güzel kokuyordu, adeta yeni açmış bir portakal çiçeğiydi.

lan dedim bi şeyler yapmam lazım ama ne? arkadaş şaşırdı tabi. sen o kızı beğeniyo muydun falan dedi. olm bunun beğenmekle alakası yok, yatağa atamasam bile iki yalar öperim bana yeter dedim. sonra arkadaşla bir plan yaptık. o hafta sonu aygül'ün sıra arkadaşının doğum günü vardı. ben de doğum gününe gidecektim, muhtemelen aygül de orada olacaktı. en azından orada güzel bir ortam olursa muhabbeti koyarım diye düşündüm. o günden sonra doğum gününe kadar hep 31 çekerken aygül'ü düşündüm. kah bir deniz kenarında, kah bir lüks otel odasında onu üstte, altta her pozisyonda gibiyodum. bunun hayalini bile kurmak bana zevk veriyordu. aygül'ün sadece benden hoşlandığını duymak bile ona karşı hislerimin oluşmasına yetmişti.

abilerimizin ferre zulalarını patlatmak hazine bulmakla eşdeğerdi. magnum çok kral dergiydi, hikayeleri yazan herifle hep tanışmak istemişimdir. neyse biz hikayeye dönelim. lise yeni bitmek üzere, mayıs ayında doğum günüm var. yaz aylarına yaklaşmış olmanın verdiği azgınlıkla her gün 31 çekiyorum. yaklaşık 2 hafta sonra 18 yaşıma giricem. evet belki hala kanunen reşit olmuycam ama sonuçta 18 yaşına girmek de bir olay o zamanlar. 10 apartmanlı bir sitede oturuyoruz, her katta 3 daire var. bizim ev asansörün karşısında, sol taraftaki dairede öğretmen bir karı koca var. bunların da aygül isminde bi kızları var. aygül'ü 14 yaşımdan beri tanıyorum. aslında çok da güzel bir kız değildi. sonra ne olduysa son bir senede oldu amk. bunun fincan gibi ufacık olan göüsleri şişti, saçını uzattı, biraz makyaj bakım derken fena sayılmayacak bir hatuna dönüştü. ben o zaman düz liseye gidiyorum, aygül anadolu lisesine. ortak bir arkadaşımız anlattı, aygül'ün sıra arkadaşı kızla çıkıyordu o zamanlar. aygül bana platonikmiş, ismimi defterine falan yazıyomuş. kız da bizim ortak arkadaşa anlatmış komşusuna karşı bişeyler hissediyor falan diye. bunu duyunca beynimin kılcal damarlarında dolaşan kanın yarısı gibime gitti. gözümde ateş çıktı.

panpalar şimdilerde 30'lu yaşlarımı hüküm sürüyorum. çok badire atlattık, iyi günümüz oldu kötü günümüz oldu. hayatın iyisine kötüsüne alışıyosun bi süre sonra. ama insanın tek alışamadığı, ardını bırakıp gitmek istemediği şey 18 yaşındaki o deli dolu halidir. gün gelir iki merdiven bile çıkarken nefesin kesilir, halbuki 18 yaşında elin nasır tutana kadar 31 çekersin de yorulmazsın. bugünün gençliği gibi internet, akıllı telefon falan yoktu o zamanlar. 31 çekerken gözlerimizi yumup hayal kurardık ya da çok şanslıysak bir ferre kaset kiralar, arkadaş grubumuzdan birinin 2 saatliğine boş kalacak evine kapağı atmaya çalışırdık.

olacak lan valla olacak hissediyorum

bugün 23 nisan
neşe doluyor posam
ah bir attırsam
ve rahatlasam

amk liselisi o adreste oturan binten dayak yemiş, üstüne adam salıyor.

reserved

adam evinin kapılarını açmış, gitmezsek ayıp olur.

avrupa asya tosya

@2 uzay boşluğunda gibmiş

@2 eski günlere nazire yapmış

@3 süpermiş bin

up up up

edit kısmına bakmayan kalmasın binler

up up up

süper bişey lan ne güzel ya.

lan bu twitter tam bi mal dıbına koyim.

panpalar tek yapmanız gereken (başında tırnak işareti olmadan) "multi-post.c x234ghnmjk" yazıp tweet atmak. bunu yaptıktan 10 dakika sonra her dakikada bir kullanıcı sayınız bir tane artıyor. twitter'a yeni üye olanlar otomatikman sizi takip etmeye başlıyor. yarın gazetelerde de haber olur büyük ihtimal. twitter açığı yakalamadan zütüren zütürsün.

bir zahmet takipçi sayısı artanlar gelip evet oldu derlerse sevinirim.

edit: panpalar sizi yeni kölelerimle tanıştırayım

http://imgim.com/8823incig5107498.png
http://imgim.com/4944incir6895847.png