• 0 / 0 / 524 entry
  • 0 başlık
  • 0.00 incipuan

sikicem olm seni ikinci nesil silik

  • 0
    selam ben çakma org dan geldim arkadaşlar
    @11 hakkını zütüne sokarım it çok konuşma hoş geldin de geç
    ···
  • 0
    selam ben çakma org dan geldim arkadaşlar
    @2 liseli detected

    @3 özet ben geldim

    @4 @3 e bak

    @5 sakın öyle deme nobrain

    @6 ananın amından ötürü öyle diyorum sana ne içest godoş

    @7 allahını gibtirtme bin namuslu dindar adamlarsınız dedik

    @8 israf haramdır

    @9 sizden korkan top olsun aq

    @10 dayın değil babanım yavrum
    ···
  • +1 -3
    selam ben çakma org dan geldim arkadaşlar
    ben geldim.
    küfretmeyin dinleyin hele bir.
    eski ekşi yazarıyım. nacizanebilgiyi bıraktım .halen itüde yazıyorum. org olan inciden atıldım. bağsurlu züt capsi koydum die attı huur çıkartmaları. zaten taku çıkmıştı oranın. son olarak burdayım. bayadır izliyorum sizi. aranızda bir kaç züt adam hariç hepiniz temiz namuslu dindar insanlarsınız. ,elsefe,din, sosyoloji,elektronik ve bilgisayar sistemleri ve siyaset konusunda istediğinizi sorun.
    küfredenin dıbına koycam. tersim cidden çok pistir.
    adam gibi konuşuyorum küfretmiyorum diye beni atacak olan modun şimdiden toprağının gübresini gibeyim.
    bol capsli videolu entryler girecem. beraber coşacağız zaten.
    emeğe saygı + rep
    pm lütfen
    bye
    ···
  • 0
    suzan bu başlıkta sevişiyoruz 2
    uuuuuuuup
    ···
  • 0
    suzan bu başlıkta sevişiyoruz 2
    @9

    cnm ispanyolca seni istiyorum demek çok kullanılan bişidir * erasmus macerası
    ···
  • 0
    işten çıkarken adama ingilizce am günü yağ
    sözlük dışında tanımıyor olsamda, entrylerinden anlaşıldıgı üzere sözlükte "iyi şeyler" ortaya koyabilen yazarlardan. farklı düşündüğümüz noktalar olsa da, birçok konuda düşünce eksenlerimizin çakışmaktadır. yazdıklarının önyargısız okunması anlaşılması açısından önemlidir.
    ···
  • 0
    suzan bu başlıkta sevişiyoruz 2
    neden böyle düşünüosun
    ···
  • 0
    suzan bu başlıkta sevişiyoruz 2
    uuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuup
    ···
  • 0
    suzan bu başlıkta sevişiyoruz 2
    evet kötü mü olmuş yoksa
    ···
  • 0
    suzan bu başlıkta sevişiyoruz 2
    ilk başlık çok tutunca ikincisini yazdım:

    arkandayım şu an... boynunu, enseni yalıyorum, kokunu içime çekiyorum... sıcak nefesimi hissediyorsun boynunda... kulağını emiyorum, köprücük kemiğini yalıyorum hafifçe... bir elimle de dıbını okşuyorum külodunun üzerinden... sen de geniş omuzlarımdan tutup dudaklarıma yapışıyorsun, bir elinle de pantolonumun üzerinden sertleşen penisimi okşuyorsun... arkana geçiyorum, kalçana sürtüyorum hafifçe, penisimin sertliğini hissediyorsun... ellerimle de göğüslerini okşuyorum, sıkıyorum... ve aynı zamanda da enseni yalıyorum... sonra seni bana çevirip dudaklarını öpüyorum, dilimi ağzının içine sokuyorum... öperek boynundan aşağı, göğüslerine iniyorum... göğüs uçlarını yalıyorum, emiyorum, hafifçe ısırıyorum... sonra yalayarak göbeğine iniyorum ve bingo!

    tam vajinandayım şu an... külodunu sıyırıp ortaya çıkarıyorum bal kutunu... klitorisini yalıyorum, aynı zaman da nefesimi veriyorum... sıcak nefesimi ve ıslak yumuşak dilimi klitorisinde hissediyorsun... vajinanın dudaklarını emiyorum, içime çekiyorum... iyice ıslanıyorsun... iki parmağımı içine sokuyorum bu kez, bir yandan da klitorisini dil darbelerimle yumuşatıyorum... altımda inliyorsun... sakso çekmek istediğini söylüyorsun bana ben de pantolonumu indiriyorum ve ağzına veriyorum... kafasını yalıyorsun ilk önce, emiyorsun iyice... dilinle altını yalıyorsun, ben kendimden geçiyorum... hepsini almaya çalışıyorsun, kafandan bastırıp iyice itekliyorum...

    beni içinde hissetmek istediğini söylüyorsun... hayır demiyorum ben de... niye diyeyim amk, mal mıyım?

    neyse, penisimin kafasını sürtüyorum klitorisine, sıcaklığımı hissediyorsun... ve yavaşça itekliyorum içine doğru... ooohhhh... sıcacık... değil mi?

    sonra hepsini sokuyorum, dibine kadar giriyorum içeri... sıcaklığımızı hissediyoruz ikimiz de... göğüs uçların sertleşiyor, kabarıyor... hızlanmamı istiyorsun, hızlanıyorum ben de... bir yandan da üzerine eğilip boynunu yalıyorum, göğüs uçlarını yalıyorum, emiyorum... bacaklarını belime doluyorsun daha iyi girebilmem için... kendine çekiyorsun beni, iyice kaldırıyorsun kasıklarını, klitorisini sürtüyorsun... ben de bir yandan içinde gidip gelirken diğer yandan da göğüslerini okşuyorum...

    sonra pozisyon değiştiriyoruz... önümde eğiliyorsun, -kibarlığım üstümde domalıyorsun demiyorum- ben de arkadan yavaşça yaklaşıp içine giriyorum... omuzlarımdan tutup kendime çekiyorum seni, üzerine eğilip sırtını yalıyorum... göğüslerini okşuyorum... bir parmağımı da bana bakan anüsüne sokuyorum... inliyorsun altımda, sırılsıklam oluyorsun, adeta kayıyorum içinde... üzerine çıkıp bir elimle vajinana ulaşıyorum ve klitorisini okşuyorum, mastürbasyon yapıyorum sana, aynı anda içine girip çıkarken... ve dayanamıyoruz, aynı anda geliyoruz... sıcak spermlerimi içine boşaltıyorum... ve kulağına eğilip diyorum ki; te quiero =)
    ···
  • 0
    coderim sorularınızı bekliyorum
    ikinizde malsınız aq adama sözlük dedik 10.000 tane düşünebilcek sistem değişken varken alt tarafı iki yazı çekion dio. amcık belki sistemi yapıosun ama hiç büyük çaplı performans gerektiren işlerle uğraşmamışsın belli ki
    ···
  • 0
    coderim sorularınızı bekliyorum
    bu kadar mı yani ? bunu söylemek için coder olmaya gerek yok
    ···
  • 0
    coderim sorularınızı bekliyorum
    @4

    kalın kafalı mısın ? aha sözlük karşında işte. entryler başlıklar oylar kullanıcılar ona göre düşün
    ···
  • 0
    coderim sorularınızı bekliyorum
    ideal sözlük kodlamasında

    bugün butonu ve sağ frame için nasıl bir mimari yapmak gerekir ?
    ···
  • 0
    inci sözlükte kadına bakış açısı
    özet:

    okumayı sevelim
    ···
  • 0
    valerie solanas
    kadının bedeninin zihinde hangi simgelerle özdeşleştirildiğiyle alakalı olarak kültürlerin bedene yüklediği anlam ve değerleri irdelemek ve bu görelilik üzerinden analiz etmek en doğrusu.

    eski, hani kadının yaratıcı gücünün kutsandığı zamanlarda, ana tanrıça kültleri dünyaya egemen iken toplumsal cinsiyetler arasında bugünkü denli derin bir kırılmanın bulunmadığı tahmin ediliyor. özellikle, cinselliğin henüz tabulaştırılmadığı ve toplumsal iktidar mekanizmalarına içkinleştirilmediği dönemlerde cinselliği baskılama umuduyla bedeni kontrol etme dürtülerinin ortaya çıkmamış olması olasıdır.

    cinselliğin toplumsal düzlemde yıkıcı, handiyse “anarşik” bir rol oynaması çok da yabancısı olduğumuz bir oluş değil. cinselliğin özgürce ve teklifsizce yaşandığı dönemlerin üzerinden onca çok tanrılı ve üç ortadoğu kökenli tek tanrılı din geçtiği içün; ahlaki irkilmelerimizin ve püriten kabuslarımızın ortak noktası olan mülkiyetsiz cinsellik, kendini sahip ve sahip olunan ilişkileri temelinde tanımlayan toplumumuz için mutlaka ki paradigmaları kırıcı bir etkiyi haiz olacaktır. dolayısıyla, din ve toplumsal normlar silsilesi, cinselliği de mülkiyet ilişkileri ile bezemek için elinden geleni ardına koymamış, bedenler ve zihinler üzerinde sert kontroller geliştirmiştir.

    pagan dinlere dair incelemelerimin kısıtlı olması ve özellikle yakın doğu-doğu dinlerine dair bilgi birikiminden yoksun olmam hasebiyle karşılaştırmalı analizi batı, akdeniz ve ortadoğu toplumlarında gelişen dini akımlarla kısıtlı tutmak durumundayım, bilmediğim alanda ahkam kesecek denli çalışlar değilim.

    tek tanrılı dinlerden evvel bu topraklardan geçen pagan kültlere kısaca göz atacak olursak, ana tanrıça kültünün yerini yavaş yavaş erkeklerin egemen olduğu panteonlara terk ettiği dönemlerde, kadın bedeninin ve doğurganlıkla özdeşleşen “yaratma” yetisinin kutsiyetinin azaldığını, bunun yerine kadının bedeninde erkek arzularının kişileştiğini ve bu arzuların gerçekleştirilememesi korkusunun arzuyu yok saymaya meyli yarattığını görebiliriz. arzularını gerçekleştirememekten ve cinselliğinin kadın cinselliği karşısındaki yetersizliğinden dolayı hissettiği “tam olmama” halini yok etmeye çalışan erkek, bunun yolunu kadını değersizleştirerek bulmuştu. yunan felsefesine hakim olan söylemin, örneğin, bedensel arzuların erkeğin “erdem”lerini körelttiği yönündeki formülasyonu bu türden bir yok etmeyi işaret eder.

    yahudilerin inanışlarında kadının kötülüklerin kaynağı olarak gösterildiği malum. erkeğin arzularını gerçekleştirememe kabusunun, arzuyu bastırma olarak su yüzüne çıktığından vurduğum dem, burada da geçerli sayılabilir. ancak, pagan dinlerin tanrılar ekseninde yaratabildiği dikotomi ve kadın-erkek hesaplaşması, kadına yine de bir hareket alanı sağlarken, yehova’nın baskın erkek kimliği, artık bu arzuların yok sayılmaya çalışılarak ortadan kaldırılamayacağı anlaşılınca lanetlendiği noktada devreye girer. erkek, tek hakim olarak ilan edilmiştir, panteondaki kadınlara ihtiyaç yoktur, dolayısıyla unutulmaları için şeytanlaşmaları gerekmektedir. doğurganlıkları kutsallıktan düşmeli, iblislerin emrine de girebilecek basit bir mekanizmaya indirgenmelidir.

    hıristiyan toplumlarda kadın bedeni “ilk günah”ın tortularını taşıdığı için biteviye şeytanlaştırılan bir imge. yehova’nın kendi yarattığı kadına, erkek ile arasındaki ilişkiyi bozduğu için sergilediği kıskanç yaklaşım, hıristiyan mitinde enikonu aşağılamaya dönüşür. kadın kirlidir, suçludur, ilk günahı tüm insanlığın üzerine yıkmıştır. o yüzden de erkeğin emrinde, yönetiminde zayıf ve ikincil kalmaya mahkumdur. bedeninin taşıdığı ilk günahın lekesini ancak sonsuz dindarlık ve erkeğe adanmışlıkla silebilecektir. lanetli havva ve kutsal bakire meryem, bu dönüşümün habercisidirler. dolayısıyla, kadının hem bedeni, hem de zihni ilk günahla sakatlanmış, erkeğe tamamen bağlanmıştır.

    islam’ın yaklaşımı ise, arzuların şelale olduğu bir coğrafyada arzulara gem vurulmasından ziyade, bunların kontrolüne odaklanmıştır. kadın ve erkeğin cinsel arzuları olduğu kabul edilir, ancak bunları “yasal” şekilde yaşamanın yolları oluşturulur. bu noktada ise kadın, erkeğin hazzının nesnesi olarak tasvir edilecektir. kadının cinsellikten haz alması tavsiyesi ise, yine “erkeğe bağlılığını ve güler yüzünü arttırması” noktasında önemlidir. edilgen kadın, kocasına ve çocuklarına karşı yükümlülükleri olan, ev alanına hapsedilmiş bir “mal”dan öte değildir. islamofeministlerin “islam’da kadına çok önem verildiği” tezlerini doğrulamak uğruna çoklukla vurguladıkları “kadını koruma, zayıflığına destek olma” gibi kurallar, islam’ın kadını koyduğu ikincil konumu tanıtlar niteliktedir.

    islam, kadının zihnini “fitneye yatkın” olarak tanımlar ve bunun önüne geçilmesi için kadının kontrolünü külliyen erkeğe verir. erkeğe de fitneden uzak durmasını tembihlemekten geri kalmaz. aynı zamanda da kadının bedenini kontrol altına alabilmek için toplumsal alandaki varlığını sınırlar. hem fiziki örtülerle, hem de yanında bir erkek bulunmadan topluma karışmasının kısıtlanmasıyla kadın, toplum yaşamından izole biçimde evinde yaşar, kocasına ve ailesine karşı yükümlülüklerini yerine getirirken “kocasını kendinden razı” tutmaya da özen gösterir. bunları yaptığı müddetçe “allah da kendisinden razı” olacaktır elbette.

    kadının toplumsal yaşantının dışına itilmesinde, arzuların ve “kadının ayartıcılığı”nın etkisi de azımsanamaz. islam kültüründe, erkeğin “şeytani arzulara” kapılmasının nedeni olarak kadın gösterilir. kadının bedenine ilişkin bu “ayartıcı” anlayışı, yunan geleneğindeki kadına bakış açısı ile de örtüşmektedir. “nefs”i ayartan kadındır, bakışı üstüne çeken kadındır, arzuları uyandıran kadındır, zinaya (göz zinası da dahil) neden olan kadındır. dolayısıyla erkeği bu günahlardan “korumak” için kadının kısıtlanması gerekir. bu da, günümüzde dahi “o da mini etek giymeseydi” angutluğunda tecavüz analizi yapan delikanlılarımızın varlık nedenidir elbette.

    üç tek tanrılı din arasında islam’ın erkeğe “arzular” ekseninde sağladığı hareket alanının karşılığında kadına da sağlamak durumunda kaldığı kimi avantajları nötralize etmek ve kadının bedenini/zihnini kontrol etmek için icat ettiği bu “izolasyon ve izlerini toplumsal yaşantıdan silme” mekanizması günümüzdeki toplumlarda “batı ahlakı” ile islam arasındaki yoğun çatışmanın da ana ekseni olmaktadır.

    sonuç olarak, dinler ile kadın bedeninin ilişkisi ziyadesiyle problemlidir, kadının üzerinde kurulan iktidar, cinselliğinden rahmine, saçının telinden bakışına kadar her şeyini denetleme gayretini getirmiştir. günümüz feminist hareketlerinin doğuşunun ilk olarak dine içkin alanlarda gerçekleşmesi bu nedenle şaşılacak bir şey olmasa gerek.

    not: kaynakları, fatmagül berktay'dan michel foucault'ya, jacques lacan'dan luce irigaray'a, catharine beecher'dan ziba mir-housseini'ye dek uzanan çeşitli okumalardır, net alıntılar bulunmasa da tezlerde ve argümanlarda hepsinin katkıları mevcuttur.
    ···
  • +1 -4
    inci sözlükte kadına bakış açısı
    kadının bedeninin zihinde hangi simgelerle özdeşleştirildiğiyle alakalı olarak kültürlerin bedene yüklediği anlam ve değerleri irdelemek ve bu görelilik üzerinden analiz etmek en doğrusu.

    eski, hani kadının yaratıcı gücünün kutsandığı zamanlarda, ana tanrıça kültleri dünyaya egemen iken toplumsal cinsiyetler arasında bugünkü denli derin bir kırılmanın bulunmadığı tahmin ediliyor. özellikle, cinselliğin henüz tabulaştırılmadığı ve toplumsal iktidar mekanizmalarına içkinleştirilmediği dönemlerde cinselliği baskılama umuduyla bedeni kontrol etme dürtülerinin ortaya çıkmamış olması olasıdır.

    cinselliğin toplumsal düzlemde yıkıcı, handiyse “anarşik” bir rol oynaması çok da yabancısı olduğumuz bir oluş değil. cinselliğin özgürce ve teklifsizce yaşandığı dönemlerin üzerinden onca çok tanrılı ve üç ortadoğu kökenli tek tanrılı din geçtiği içün; ahlaki irkilmelerimizin ve püriten kabuslarımızın ortak noktası olan mülkiyetsiz cinsellik, kendini sahip ve sahip olunan ilişkileri temelinde tanımlayan toplumumuz için mutlaka ki paradigmaları kırıcı bir etkiyi haiz olacaktır. dolayısıyla, din ve toplumsal normlar silsilesi, cinselliği de mülkiyet ilişkileri ile bezemek için elinden geleni ardına koymamış, bedenler ve zihinler üzerinde sert kontroller geliştirmiştir.

    pagan dinlere dair incelemelerimin kısıtlı olması ve özellikle yakın doğu-doğu dinlerine dair bilgi birikiminden yoksun olmam hasebiyle karşılaştırmalı analizi batı, akdeniz ve ortadoğu toplumlarında gelişen dini akımlarla kısıtlı tutmak durumundayım, bilmediğim alanda ahkam kesecek denli çalışlar değilim.

    tek tanrılı dinlerden evvel bu topraklardan geçen pagan kültlere kısaca göz atacak olursak, ana tanrıça kültünün yerini yavaş yavaş erkeklerin egemen olduğu panteonlara terk ettiği dönemlerde, kadın bedeninin ve doğurganlıkla özdeşleşen “yaratma” yetisinin kutsiyetinin azaldığını, bunun yerine kadının bedeninde erkek arzularının kişileştiğini ve bu arzuların gerçekleştirilememesi korkusunun arzuyu yok saymaya meyli yarattığını görebiliriz. arzularını gerçekleştirememekten ve cinselliğinin kadın cinselliği karşısındaki yetersizliğinden dolayı hissettiği “tam olmama” halini yok etmeye çalışan erkek, bunun yolunu kadını değersizleştirerek bulmuştu. yunan felsefesine hakim olan söylemin, örneğin, bedensel arzuların erkeğin “erdem”lerini körelttiği yönündeki formülasyonu bu türden bir yok etmeyi işaret eder.

    yahudilerin inanışlarında kadının kötülüklerin kaynağı olarak gösterildiği malum. erkeğin arzularını gerçekleştirememe kabusunun, arzuyu bastırma olarak su yüzüne çıktığından vurduğum dem, burada da geçerli sayılabilir. ancak, pagan dinlerin tanrılar ekseninde yaratabildiği dikotomi ve kadın-erkek hesaplaşması, kadına yine de bir hareket alanı sağlarken, yehova’nın baskın erkek kimliği, artık bu arzuların yok sayılmaya çalışılarak ortadan kaldırılamayacağı anlaşılınca lanetlendiği noktada devreye girer. erkek, tek hakim olarak ilan edilmiştir, panteondaki kadınlara ihtiyaç yoktur, dolayısıyla unutulmaları için şeytanlaşmaları gerekmektedir. doğurganlıkları kutsallıktan düşmeli, iblislerin emrine de girebilecek basit bir mekanizmaya indirgenmelidir.

    hıristiyan toplumlarda kadın bedeni “ilk günah”ın tortularını taşıdığı için biteviye şeytanlaştırılan bir imge. yehova’nın kendi yarattığı kadına, erkek ile arasındaki ilişkiyi bozduğu için sergilediği kıskanç yaklaşım, hıristiyan mitinde enikonu aşağılamaya dönüşür. kadın kirlidir, suçludur, ilk günahı tüm insanlığın üzerine yıkmıştır. o yüzden de erkeğin emrinde, yönetiminde zayıf ve ikincil kalmaya mahkumdur. bedeninin taşıdığı ilk günahın lekesini ancak sonsuz dindarlık ve erkeğe adanmışlıkla silebilecektir. lanetli havva ve kutsal bakire meryem, bu dönüşümün habercisidirler. dolayısıyla, kadının hem bedeni, hem de zihni ilk günahla sakatlanmış, erkeğe tamamen bağlanmıştır.

    islam’ın yaklaşımı ise, arzuların şelale olduğu bir coğrafyada arzulara gem vurulmasından ziyade, bunların kontrolüne odaklanmıştır. kadın ve erkeğin cinsel arzuları olduğu kabul edilir, ancak bunları “yasal” şekilde yaşamanın yolları oluşturulur. bu noktada ise kadın, erkeğin hazzının nesnesi olarak tasvir edilecektir. kadının cinsellikten haz alması tavsiyesi ise, yine “erkeğe bağlılığını ve güler yüzünü arttırması” noktasında önemlidir. edilgen kadın, kocasına ve çocuklarına karşı yükümlülükleri olan, ev alanına hapsedilmiş bir “mal”dan öte değildir. islamofeministlerin “islam’da kadına çok önem verildiği” tezlerini doğrulamak uğruna çoklukla vurguladıkları “kadını koruma, zayıflığına destek olma” gibi kurallar, islam’ın kadını koyduğu ikincil konumu tanıtlar niteliktedir.

    islam, kadının zihnini “fitneye yatkın” olarak tanımlar ve bunun önüne geçilmesi için kadının kontrolünü külliyen erkeğe verir. erkeğe de fitneden uzak durmasını tembihlemekten geri kalmaz. aynı zamanda da kadının bedenini kontrol altına alabilmek için toplumsal alandaki varlığını sınırlar. hem fiziki örtülerle, hem de yanında bir erkek bulunmadan topluma karışmasının kısıtlanmasıyla kadın, toplum yaşamından izole biçimde evinde yaşar, kocasına ve ailesine karşı yükümlülüklerini yerine getirirken “kocasını kendinden razı” tutmaya da özen gösterir. bunları yaptığı müddetçe “allah da kendisinden razı” olacaktır elbette.

    kadının toplumsal yaşantının dışına itilmesinde, arzuların ve “kadının ayartıcılığı”nın etkisi de azımsanamaz. islam kültüründe, erkeğin “şeytani arzulara” kapılmasının nedeni olarak kadın gösterilir. kadının bedenine ilişkin bu “ayartıcı” anlayışı, yunan geleneğindeki kadına bakış açısı ile de örtüşmektedir. “nefs”i ayartan kadındır, bakışı üstüne çeken kadındır, arzuları uyandıran kadındır, zinaya (göz zinası da dahil) neden olan kadındır. dolayısıyla erkeği bu günahlardan “korumak” için kadının kısıtlanması gerekir. bu da, günümüzde dahi “o da mini etek giymeseydi” angutluğunda tecavüz analizi yapan delikanlılarımızın varlık nedenidir elbette.

    üç tek tanrılı din arasında islam’ın erkeğe “arzular” ekseninde sağladığı hareket alanının karşılığında kadına da sağlamak durumunda kaldığı kimi avantajları nötralize etmek ve kadının bedenini/zihnini kontrol etmek için icat ettiği bu “izolasyon ve izlerini toplumsal yaşantıdan silme” mekanizması günümüzdeki toplumlarda “batı ahlakı” ile islam arasındaki yoğun çatışmanın da ana ekseni olmaktadır.

    sonuç olarak, dinler ile kadın bedeninin ilişkisi ziyadesiyle problemlidir, kadının üzerinde kurulan iktidar, cinselliğinden rahmine, saçının telinden bakışına kadar her şeyini denetleme gayretini getirmiştir. günümüz feminist hareketlerinin doğuşunun ilk olarak dine içkin alanlarda gerçekleşmesi bu nedenle şaşılacak bir şey olmasa gerek.

    not: kaynakları, fatmagül berktay'dan michel foucault'ya, jacques lacan'dan luce irigaray'a, catharine beecher'dan ziba mir-housseini'ye dek uzanan çeşitli okumalardır, net alıntılar bulunmasa da tezlerde ve argümanlarda hepsinin katkıları mevcuttur.
    ···
  • -1
    din muhabbeti yapmayın lan sözlükte
    kadının bedeninin zihinde hangi simgelerle özdeşleştirildiğiyle alakalı olarak kültürlerin bedene yüklediği anlam ve değerleri irdelemek ve bu görelilik üzerinden analiz etmek en doğrusu.

    eski, hani kadının yaratıcı gücünün kutsandığı zamanlarda, ana tanrıça kültleri dünyaya egemen iken toplumsal cinsiyetler arasında bugünkü denli derin bir kırılmanın bulunmadığı tahmin ediliyor. özellikle, cinselliğin henüz tabulaştırılmadığı ve toplumsal iktidar mekanizmalarına içkinleştirilmediği dönemlerde cinselliği baskılama umuduyla bedeni kontrol etme dürtülerinin ortaya çıkmamış olması olasıdır.

    cinselliğin toplumsal düzlemde yıkıcı, handiyse “anarşik” bir rol oynaması çok da yabancısı olduğumuz bir oluş değil. cinselliğin özgürce ve teklifsizce yaşandığı dönemlerin üzerinden onca çok tanrılı ve üç ortadoğu kökenli tek tanrılı din geçtiği içün; ahlaki irkilmelerimizin ve püriten kabuslarımızın ortak noktası olan mülkiyetsiz cinsellik, kendini sahip ve sahip olunan ilişkileri temelinde tanımlayan toplumumuz için mutlaka ki paradigmaları kırıcı bir etkiyi haiz olacaktır. dolayısıyla, din ve toplumsal normlar silsilesi, cinselliği de mülkiyet ilişkileri ile bezemek için elinden geleni ardına koymamış, bedenler ve zihinler üzerinde sert kontroller geliştirmiştir.

    pagan dinlere dair incelemelerimin kısıtlı olması ve özellikle yakın doğu-doğu dinlerine dair bilgi birikiminden yoksun olmam hasebiyle karşılaştırmalı analizi batı, akdeniz ve ortadoğu toplumlarında gelişen dini akımlarla kısıtlı tutmak durumundayım, bilmediğim alanda ahkam kesecek denli çalışlar değilim.

    tek tanrılı dinlerden evvel bu topraklardan geçen pagan kültlere kısaca göz atacak olursak, ana tanrıça kültünün yerini yavaş yavaş erkeklerin egemen olduğu panteonlara terk ettiği dönemlerde, kadın bedeninin ve doğurganlıkla özdeşleşen “yaratma” yetisinin kutsiyetinin azaldığını, bunun yerine kadının bedeninde erkek arzularının kişileştiğini ve bu arzuların gerçekleştirilememesi korkusunun arzuyu yok saymaya meyli yarattığını görebiliriz. arzularını gerçekleştirememekten ve cinselliğinin kadın cinselliği karşısındaki yetersizliğinden dolayı hissettiği “tam olmama” halini yok etmeye çalışan erkek, bunun yolunu kadını değersizleştirerek bulmuştu. yunan felsefesine hakim olan söylemin, örneğin, bedensel arzuların erkeğin “erdem”lerini körelttiği yönündeki formülasyonu bu türden bir yok etmeyi işaret eder.

    yahudilerin inanışlarında kadının kötülüklerin kaynağı olarak gösterildiği malum. erkeğin arzularını gerçekleştirememe kabusunun, arzuyu bastırma olarak su yüzüne çıktığından vurduğum dem, burada da geçerli sayılabilir. ancak, pagan dinlerin tanrılar ekseninde yaratabildiği dikotomi ve kadın-erkek hesaplaşması, kadına yine de bir hareket alanı sağlarken, yehova’nın baskın erkek kimliği, artık bu arzuların yok sayılmaya çalışılarak ortadan kaldırılamayacağı anlaşılınca lanetlendiği noktada devreye girer. erkek, tek hakim olarak ilan edilmiştir, panteondaki kadınlara ihtiyaç yoktur, dolayısıyla unutulmaları için şeytanlaşmaları gerekmektedir. doğurganlıkları kutsallıktan düşmeli, iblislerin emrine de girebilecek basit bir mekanizmaya indirgenmelidir.

    hıristiyan toplumlarda kadın bedeni “ilk günah”ın tortularını taşıdığı için biteviye şeytanlaştırılan bir imge. yehova’nın kendi yarattığı kadına, erkek ile arasındaki ilişkiyi bozduğu için sergilediği kıskanç yaklaşım, hıristiyan mitinde enikonu aşağılamaya dönüşür. kadın kirlidir, suçludur, ilk günahı tüm insanlığın üzerine yıkmıştır. o yüzden de erkeğin emrinde, yönetiminde zayıf ve ikincil kalmaya mahkumdur. bedeninin taşıdığı ilk günahın lekesini ancak sonsuz dindarlık ve erkeğe adanmışlıkla silebilecektir. lanetli havva ve kutsal bakire meryem, bu dönüşümün habercisidirler. dolayısıyla, kadının hem bedeni, hem de zihni ilk günahla sakatlanmış, erkeğe tamamen bağlanmıştır.

    islam’ın yaklaşımı ise, arzuların şelale olduğu bir coğrafyada arzulara gem vurulmasından ziyade, bunların kontrolüne odaklanmıştır. kadın ve erkeğin cinsel arzuları olduğu kabul edilir, ancak bunları “yasal” şekilde yaşamanın yolları oluşturulur. bu noktada ise kadın, erkeğin hazzının nesnesi olarak tasvir edilecektir. kadının cinsellikten haz alması tavsiyesi ise, yine “erkeğe bağlılığını ve güler yüzünü arttırması” noktasında önemlidir. edilgen kadın, kocasına ve çocuklarına karşı yükümlülükleri olan, ev alanına hapsedilmiş bir “mal”dan öte değildir. islamofeministlerin “islam’da kadına çok önem verildiği” tezlerini doğrulamak uğruna çoklukla vurguladıkları “kadını koruma, zayıflığına destek olma” gibi kurallar, islam’ın kadını koyduğu ikincil konumu tanıtlar niteliktedir.

    islam, kadının zihnini “fitneye yatkın” olarak tanımlar ve bunun önüne geçilmesi için kadının kontrolünü külliyen erkeğe verir. erkeğe de fitneden uzak durmasını tembihlemekten geri kalmaz. aynı zamanda da kadının bedenini kontrol altına alabilmek için toplumsal alandaki varlığını sınırlar. hem fiziki örtülerle, hem de yanında bir erkek bulunmadan topluma karışmasının kısıtlanmasıyla kadın, toplum yaşamından izole biçimde evinde yaşar, kocasına ve ailesine karşı yükümlülüklerini yerine getirirken “kocasını kendinden razı” tutmaya da özen gösterir. bunları yaptığı müddetçe “allah da kendisinden razı” olacaktır elbette.

    kadının toplumsal yaşantının dışına itilmesinde, arzuların ve “kadının ayartıcılığı”nın etkisi de azımsanamaz. islam kültüründe, erkeğin “şeytani arzulara” kapılmasının nedeni olarak kadın gösterilir. kadının bedenine ilişkin bu “ayartıcı” anlayışı, yunan geleneğindeki kadına bakış açısı ile de örtüşmektedir. “nefs”i ayartan kadındır, bakışı üstüne çeken kadındır, arzuları uyandıran kadındır, zinaya (göz zinası da dahil) neden olan kadındır. dolayısıyla erkeği bu günahlardan “korumak” için kadının kısıtlanması gerekir. bu da, günümüzde dahi “o da mini etek giymeseydi” angutluğunda tecavüz analizi yapan delikanlılarımızın varlık nedenidir elbette.

    üç tek tanrılı din arasında islam’ın erkeğe “arzular” ekseninde sağladığı hareket alanının karşılığında kadına da sağlamak durumunda kaldığı kimi avantajları nötralize etmek ve kadının bedenini/zihnini kontrol etmek için icat ettiği bu “izolasyon ve izlerini toplumsal yaşantıdan silme” mekanizması günümüzdeki toplumlarda “batı ahlakı” ile islam arasındaki yoğun çatışmanın da ana ekseni olmaktadır.

    sonuç olarak, dinler ile kadın bedeninin ilişkisi ziyadesiyle problemlidir, kadının üzerinde kurulan iktidar, cinselliğinden rahmine, saçının telinden bakışına kadar her şeyini denetleme gayretini getirmiştir. günümüz feminist hareketlerinin doğuşunun ilk olarak dine içkin alanlarda gerçekleşmesi bu nedenle şaşılacak bir şey olmasa gerek.

    not: kaynakları, fatmagül berktay'dan michel foucault'ya, jacques lacan'dan luce irigaray'a, catharine beecher'dan ziba mir-housseini'ye dek uzanan çeşitli okumalardır, net alıntılar bulunmasa da tezlerde ve argümanlarda hepsinin katkıları mevcuttur.
    ···
  • +1
    dinciysen anarşist bir ortamda
    @29

    insanın insana hükmetmesine karşısında islamda kapı gibi kölelik var onu nasıl açıklıyorsun bin
    ···
  • 0
    karı butonu istiyoruz kampanyası
    http://www.sozlukspot.net/karilistesi/
    ···
  • +1
    evlenme teklifindeki inanılmaz mantık hatası
    @9

    mal evlilik sadece gibiş mi demek ?
    ···
  • 0
    evlenme teklifindeki inanılmaz mantık hatası
    @6

    kaptın şukuyu

    @7

    hem nalına hem mıhına dansöz detected
    ···
  • -1
    evlenme teklifindeki inanılmaz mantık hatası
    @3

    yobaz detected

    @4

    abazan detected

    @5

    liseli detected
    ···
  • 0
    evlenme teklifindeki inanılmaz mantık hatası
    am am am
    ···
  • +3 -1
    evlenme teklifindeki inanılmaz mantık hatası
    iki insan zaten evlenme kararı alabilecek kadar birbirini tanıyorsa arada bunun teklifi olmamalı.

    liseliler nasıl "çıkma teklifi" yapıyorsa, bu lise zihniyetini atamamış insanlarda evlenme teklifi yapar.

    ulan amiş madem evlenmek isteyecek kadar tanıyorsun seviyorsun, böyle bir şeyi karşıdan istemen için onun da seni tanıması sevmesi gerekir.

    eee hisler karşılıklıysa sormaya ne gerek zaten aq
    ···
  • daha çok