• 1 / 1 / 3 entry
  • 3 başlık
  • 38.46 incipuan

shortman "Az yazar, Çok dinler."

  • 0
    ilginç serüvenlerden derleme kısım 3
    Akşam olmuştu çoktan. Aytekin’le bir şeyler karalıyorduk. Doğrusu o karalıyor ben düşünüyordum. Her karalamasına kafamı sallıyordum. Aklımda aldığım mail vardı. Birde öğleden sonra köyün dışında tanıştığım Cevat vardı. ikinci kitap için yeni şiirler yazmam gerekiyordu. Cevat içinde Aytekin’e yardım etmemem. Aytekin yazmakta inatçıydı. Ben düşünmekte, Viski bitmekte. Aytekin son yazdığını bana uzattı, ‘olmuş mu?’ diye sordu. Farklı bir soru geldi aklıma. Sorunun cevabını düşünemedim.
    “Seviyor musun bu kızı?” dedim.
    “Seviyorum.”
    “Neden gidip konuşmuyorsun.”
    “Zamanı gelince konuşacağım.”
    “Cevat’ta seviyor kızı” dedim.
    “Ondan önce seviyordum ben.”
    Peki, kız kimi seviyordu. Sormadılar elbet. Peki, kızı kim hak ediyor. Kim daha çok seviyor. Kim sevmeyi biliyor. Aytekin yazmaya devam ediyordu. Her şeyi bu gecede bitirsem mi diye düşündüm. Kısa bir süre sonra bardak yine viskiyle dolmuştu. Aytekin doldurmuştu. Sarhoş oluyordum galiba. Cevat ne diye sevmişti ki kızı. Aytekin ne diye şiir yazıyordu kıza. ikinci kitap kime hitaben çıkacaktı. Kafam iyice karışmıştı. Kafamı masaya dayadım. Aytekin omzuma dokundu. ‘Beş dakika ver düşünüyorum’ dedim. Neyi düşüneceğimi düşünmeye başladım.
    Uyandığımda ne olup bittiğini çözmeye çalıştım. Masada çeyrek viski. Ajanda kalem. Aytekin yoktu. Gitmiştir diye düşündüm. Viskiyi aldım oturma odasına geçtim. Babaannem kahvaltı yapıyordu. Viskiyi divana attım. Kahvaltı masasına oturdum. Bir güzel kahvaltı yaptım. Divana uzandım. Uyku uzaktan görünüyordu. Gözlerimi yumdum.

    "Devam edecek"
    ···
  • +2
    ilginç serüvenlerden derleme kısım 2
    Sabah olmuştu çoktan. Babaannem yine cızırdayan radyodan bir tanıdık ses çıkarmaya çalışıyordu. Yattığım divandan doğruldum. Kahvaltı standarttı. Üç gündür aynıydı. Dördüncü günde değişmemişti. Kahvaltı masasına oturdum Masa değildi aslında. Yer sofrasıydı tam olarak. Babaannem de sofraya geldi tam karşıma oturdu. Çayı doldurdum. Kuşburnundan yapılan reçelden biraz alıp ekmeğime sürdüm. Çayımdan bir yudum aldım. Böyle tam beş kez tekrarladım çayım bitti. Kahvaltıyı bitirip kalktım masadan. Hırkamı aldım. Ajandaya bakındım bulamadım. Sofranın yanından geçip kapıya yöneldim. Babaannem seslendi.
    “Öğlen ekmek pişirmeye gelecek Ferideler” dedi.
    “Tamam, nine ben çıkıyorum bir şey istiyor musun?”
    “Yok, akşam gelince ekmek ocağını temizle. Başka bir şey yok.”
    “Tamam, ben çıkıyorum” dedim ve evden çıktım.
    Aynı çeşmenin yanından geçip kıraathaneye gittim. Kıraathaneden içeri girer girmez duvardaki eşantiyon saate baktım. Saat on bire geliyordu. Çaycıya ‘kahve’ diye bağırdım. Her zaman oturduğum masaya geçtim tam oturacakken bir çift göz fark ettim. Beni seyrediyordu. Aytek’indi bu. Aldırış etmeden oturdum. Oturur oturmaz Aytek’inin kalktığını gördüm. Elinde ajandam vardı. Masama geldi ve ajandayı masaya koydu. ‘Oturayım mı?’ diye sordu. Kafamla onayladım. Çaycı kahvemi getirdi. Aytekin konuşmaya başladı.
    “Öğret bana.”
    “Öğreteyim” dedim. Neden kabul ettiğimi sorgulamadım. Neden şiir yazmak istediğini de bilmek istemiyordum zaten.
    “Neyle ilgili yazmak istiyorsun?” Niye sormuştum. Cevabı merak etmiyordum.
    “Aşkla ilgili.”
    “Tamam. En iyisini yazacaksın” Neden umut verdiğimi bilmiyordum.
    “Başlayalım mı?” dedi.
    “Şimdi değil. Akşamüzeri bize gel.”
    “Tamam.”
    “Yanında hiçbir şey getirme. Ne kalem ne defter.”
    “Tamam. içecek bir şeyler?”
    “içecek?”
    “Viski.”
    “Tamam olur. Bir de onu getir” deyip kahvemden yudum aldım. Aytekin masadan kalktı. Kıraathaneden çıktı gitti. Kahvemi içmeye devam ettim.
    Okey masalarında ki adamlar her gün neredeyse aynı adamlardı. Keza çay isteyen adamlarda hep aynıydı. Kahvem bitmişti. Parasını boş bardağın yanına koyup kıraathaneden çıktım. Köyün dışına doğru yürümeye başladım.

    "Devam edecek"
    ···
  • 0
    ilginç serüvenlerden derleme kısım 1
    Üç gündür Aynacık köyündeydim. insanları cana yakın. Hemen kaynaşmıştık zaten. Şimdi köy kıraathanesinde oturuyorum. Çoğu herkes okey oynuyordu. Oynamayanlarda oynayanlardan bir bardak daha çay içme peşindeydi. Tek istekleri bir bardak çay olan adamlar, çayın veresiye verildiğini biliyorlardı. Çaycıda çayların parasını alamayacağını.
    Masada tek başıma oturuyordum. Önümde boş bir ajanda var. Kapağında kız kulesi var. ilginç renklerle resmedilmiş. ilk şiir kitabında böyle başlamıştım aslında. Tek fark üç yıllık sevgilim yeni terk etmişti beni. Ajandanın kapağını açmakla açmamak arasında gidip geliyordum. Çaycı geldi, çay isteyip istemediğimi sordu. Bir tane ıhlamur isteyip gönderdim çaycıyı. Ajandaya bakmaya başlamıştım ki muhtarın oğlu Aytekin geldi. Sergilediği hava sanki belediye başkanının oğlunundu. Oturdu boş sandalyeye. Böyle tavırları sevmem. Böyle yetişmiştim. Ters bir şeyde söylemeyeyim dedim. ilk konuşan o oldu.
    “Şairmişsin?” dedi
    “Evet” dedim.
    “Bana bir iki tane şiir versene.”
    Böyle davranışları sevmem demiştim. Bilmiyordur dedim içimden..
    “Şiir verilmez yazılır” dedim.
    “Yaz o zaman.”
    Sinirlenmeye başlamıştım. Uyarmam gerekiyordu. Yumruğumu sıktım. Dişlerim gıcırdaya gıcırdaya konuşmaya başladım.
    “Üslubunu değiştirmezsen şiirden çok dayak yazarım sana. Hem de üç öğün.”
    Neye uğradığını şaşırmıştı. Sinirim hala bitmemişti. Çaycı ıhlamuru getirip masaya koydu. Bardak masayla birleştiği anda bende sandalyeden kalktım. Cebimde ki bozukluklardan bir kaç tanesini masaya bıraktım Kapıya yöneldim. Aytek’inin yanından geçerken “içersin. Hazımsızlığa iyi gelir” dedim. Kıraathanenin kapısından çıktım. Ihlamurun hazımsızlığa iyi gelmediği geldi aklıma.
    Babaannemin evinin yolunu tuttum. Köylü kadınların uğramadığı çeşmenin yanından geçip eve gidiyordum. Çeşme başında oturan delikanlıya gözüm takıldı. Onu izleye izleye yoluma devam ettim. Eve vardığımda yarım yamalak çeken modemi açtım. Bilgisayarın başına geçtim. ilk olarak gelen maillere baktım. Bir kaç gündür beklediğim mail gelmişti sonunda. Maili açtım. Görselin dolmasını bekliyordum.

    "Devam edecek"
    ···