• 13 / 58 / 58 entry
  • 54 başlık
  • 442.22 incipuan

serkannbalcii oybirinci nesil silik

  • 0
    tuzlayarak yenen şeyler v1
    hıyar
    mısır.
    ···
  • +2 -1
    patlak kadınla evlenen midesiz
    kadın patlatmıştır. ben de çok patlattım. çıkıp da seninle evleneceğim de demedim ama bir kadın kendisini birisine verdiyse, güvenmiştir. bunu her zaman bildim ve farkındayım ve ben bugün öyle bir kadına aşık olmuşsam, bu benim kadının dıbını zütünü ortaya koymadan sevmem gerektiğinin farkındalığına ulaşmış olmamı gerektirir ki ulaşalı çok oldu. bir kadını amıyla zütüyle hesaplamayın. insanlığı ile hesaplayın. hepimiz heyecanlı dönemlerden geçtik. çoğu kişi akışa bıraktı kendini. ben de akışa bıraktım. akış ne zaman duruldu, o gün sevgiye odaklandım. sevgi herşeydir gençler. amın içinde bulunmaz. onu bulduysanız, amın içine sokup da kaybetmeyin. en değerli yerinize koyun.
    ···
  • 0
    şuan rte napıyodur acaba
    miting yada açılış falan yoksa evde eşiyle kahve keyfi yapıyordur.
    ···
  • 0
    ferre sitelerinin türkiyede yasaklanması v1
    birileri, hatta fazlaca birileri demiş ki, türkiye'de sapiklarin azalması icin bu gerekli,

    ya sayın bayanlar baylar, bu siteler yaklaşık 7-8 yıldır engelli zaten. 10 yıl olmuş bile olabilir. hangi sapıklık azaldı acaba? 2005 yılından kesitler hatırlıyorum. bu kadar taciz tecavuz yoktu.

    milletin duygularını bastıra bastıra ne hale getirdiniz. bırakın açın su siteleri, bakmak isteyen milletin neresini görmek istiyorsa görsün. boşalsın su kagiblarinda ki fazla enerji.

    ferre siteleri yasaklanmasında ki sebep hic bir zaman taciz tecavuz olayını azaltmak değildi, sizin o dininiz yüzünden kapandı. suriye'de, iran'da irak'ta nasıl yasaksa kendinizi onlarla bir tuttunuz.

    ve sonuç ; taciz tecavuz arttı
    ···
  • -1
    tanıdığınız en orospu çocuğu insanın ismi v1
    evrim ünal
    firdevs çetin
    fatih doğan
    aysu öztekin
    aleyna tüney
    şükran çerçi
    ipek bayındır
    nazlı barlas
    toprak arda ay
    fatma çelen
    gaye özüpak
    sıla karaboa
    başka bi sıla
    seza gül atay
    büşra diye bi cisim
    cüneyt çiçek
    daha fazla saniyodum.
    ···
  • +1
    hayatınız film olsa yönetmeni kim olurdu
    Cevaplar beyler bayanlar
    Babam
    ···
  • -2
    erkeklerin pantolonuna patlıcan koyup gezmemesi v1
    neden yapmadığımızı anlayamadığım eylem.

    madem ki göğüsleri küçük olan hanımefendiler destekli, pamuklu sütyenlerle dış dünyaya olduğundan farklı bir görüntü veriyor bundan sonra ben de patlıcan koyup gezerim en azından namım yürür.

    öyle zaman oluyor ki bazen, giyinikken vay be yerim o nasıl göğüsler diyorsun, ama sütyen çıkınca göğüsün yarısı sütyende mi kaldı acaba diye kontrol ediyorsun..
    ···
  • +2
    sivrisinek ölünce üzülmeyip
    köpek ölünce üzülmek

    sivrisinek zararlı o zaman ölümleri mübahsa köpekler de zararlı. kabul edin sinekler küçük diye onların ölümünü önemli görmüyor hatta canice katledebiliyorsunuz. halbuki onlar da bir can taşıyor ve benim canım dünyadaki hiçbir canlıdan daha değerli değil. mahkeme-i kübrada katlettiğiniz sinekler önünüze çıkacak.
    ···
  • +1 -2
    tek eşliliğin erkek doğasına aykırı olması v1
    katıldığım önermedir. sözlükteki kadın arkadaşların olası sortilerini safdişi etmek adına hemen söyliyim; bu, gördüğümüz her dişiye atlama hakkı vermez bugün; içiniz rahat olsun. evli bir erkek olarak bildiğim; erkeklerin çok büyük kısmı kendi güdülerini bastırarak tekeşliligi sürdürebilir. birçok kadinla yatma lüksünü feda edip karşılığında daha düzenli bir hayat ve toplumsal denge aldık.

    olaya bulunduğumuz yüzyıl değerleriyle degil sadece döllenme açısından bakalım.
    ben bildiklerimi yazıyorum sadece sesli düşünür gibi;
    şimdi bir kadin, hayatı boyunca, sınırlı sayıda yumurta üretebiliyor ve belli bir yaşta da bu üretim duruyor. erkek ise her gün milyonlarca sperm üretir ve döllenme kapasitesi de teorik olarak ömürle sınırlı. her 4 günde 1 de sperm torbasinin boşalması gerekiyor, cinsel birleşme olmadığında da rüyada boşalma oluyor.

    kadının karşısına 100 erkek dizelim. kadin ne yapar? kadın bu 100 erkekten en iyisini seçip sadece ondan çocuk sahibi olmayı tercih eder bence. ki zaten onunla yattıktan sonra -üreme açısından- 1 sene saha dışında kalır. akıllıca olan da budur zaten. zayıf genlere sahip bir erkekle de beraber olmak iyi genlere sahip bir erkeğin spermlerini safdisi edebilir. çünkü topu topu senede 1 defa çocuğu olacak -üstelik ömrü boyunca olan çocukların da en az yarısı hayata tutunamadan ölüp gidecek-. 40 ında da is bitti yapi paydos. yani iyi düşünüp doğru karar vermesi gerekiyor.

    peki şimdi de erkeğin karşısına 100 kadın çıkaralım. tanıdığınız çoğu erkek ne yapar? tabi ki -tombul memeli ve jennifer kalçalıları öne alip- hepsini sıraya dizer mutlu mesut sevişir hepsiyle. 10 ay sonra da 100 e yakın çocuğu kucaklar. sayı sınırı yoktur çünkü sorumlulugu yok. spermlerini ne kadar yayabilirse o kadar güzel o kadar xoştir.
    burda kadın ve erkeği ayıran kritik mesele şu; erkek, çocuğun kimden olduğunu kesin olarak hiç bir zaman bilemez, emin olamaz. kadın ise; babasını bilmese bile çocuğun kendi çocuğu olduğunu yüzde yüz bilir, içi rahattır bu konuda. yani herifi dışarda kimle sevişirse sevişsin çocuğun kime ait olduğu gibi bir problemle bogusmaz. erkek ise; kadın başka biriyle sevişip geri döndüğünde başka birinin çocuğuna ömür boyu bakma gibi bir riske girer içgüdüsel olarak. bunun gibi onlarca düşüncenin ışığında olaya baktığımda erkeğin kadına göre tekeşlilikten daha uzak olduğu gerçeğini cikariyorum.
    ···
  • +5
    atatürk süz liraları almama kampanyası
    üstten edit: olumlu yorum ve katılımlara teşekkürler. zaten bunu bildiğim için bu konuyu buraya taşıdım.

    olumsuzcu arkadaşlarda 2 tip görüyorum, biri akp'li olup da sinirlenip giydirmeye çalışanlar diğeri de akp'li olup da değil gibi yapanlar. arkadaşım, bir arkadaş başlıkta çok güzel yazmış, bu amacını belli etme yarışıdır. elbette bir ateşi 2 tane para almayarak söndüremezsin, ama senin yaptığın bir hareket cesaret verir, söylenemeyenlerin önünü açar. misal her yanım akp'li olan iş yerimde masamda kocaman bir hayır yazısı duruyor. işten bile atılabilirim, doğru. ama normalde hayır verme fikri olduğunu açıkça beyan edemeyecek yoğun akp'li 2 arkadaşım, gelip bana, ben de hayır vereceğim galiba dedi. bu kişi ki normalde en saçma şeyleri bile savunan biri. yani özeti bu. biz korkmadan ne kadar dik durabilirsek her saçmalığın karşısında, diğer insanlar da cesaret alır. eyyorlamam bitti.

    sadece hatıra para gibi basılıp, sonra da kalıcılaştırılmaya çalışıldığı apaçaık. zaten bakacak olursak, tedavülde en çok kullanılan madeni para da 1 tl.

    bu yüzden haberde de bahsedilmiş bir eylemi geçenlerde ben de gerçekleştirmiştim. mahalle bakkalı, para üstünü gıcır gıcır o 1'liklerden verdiğinde "bu paralar değersiz, atatürk'lü olanından alayım" diyerek iade ettim. önce biraz şaşırdı, sonra kendisi bile şüphe etti.

    bu şekilde ellerindeki 1 tl stoklarını harcatmayarak veya açık şekilde protesto ederek almamaya devam edeceğim. sizi de beklerim, gelsenize.
    ···
  • 0
    türk kızlarının yatakta en çok söylediği sözler v1
    Kizindan kizina degisir
    ···
  • +2
    türk kızlarının yatakta en çok söylediği sözler v1
    şu başlığa yazılanlar okunduğunda türk erkeğinin hem sevişme hem de okuduğunu anlama özürlü olduğu ortaya çıkıyor.

    başlıkta yaklaşık 100 kere falan kadınların acıyor veya yavaş dediği belirtilmiş.

    buna ek olarak en az 50 kere hadi bitir, çabuk ol ve boşal minvalinde şeyler söylediği belirtilmiş. bu da demek oluyor ki bu kadınların da ya canı yanıyor, ya da en iyi ihtimalle zevk almıyor, bitse de gitsek diyor.

    en az 10 kere orası değil, yanlış yerdesin, orayı elleme gibi yönlendirme içeren uyarılar yazılmış.

    bütün bunları okuyan başka erkekler ise "nasıl kezbanlarla birlikte oluyorsunuz", "yazıyoruz ki kendilerini düzeltsinler" ve "ay ben hiç böyle şeyler duymadım, ortalık manyak kadın kaynıyor" gibi yorumlarda bulunmuşlar.

    arkadaş siz duyduğunuzu ve okuduğunuzu anlamaktan da mı acizsiniz? kadınların canını yakıyorsunuz, kadınlar sizinle sevişmekten hiçbir zevk alamıyor, ne yaptığınızdan, ne yapmanız gerektiğinden haberiniz yok.

    milyon defa aynı lafı duymuş, gelmiş buraya "türk kızı hep acıyo diyo yeaa" diye dert yanıyor.

    sorun sende olabilir mi acaba? ben bir yerde hata yapıyorum herhalde demiyor da, gelmiş "türk kızı çok kezban :(" diyor. bu nasıl bir şuursuzluk, nasıl bir ben merkezcilik anlamadım gitti.

    bu başlıkta yazılanlardan çıkarılabilecek tek sonuç şudur ki, türk erkeği seviştiği kadını tecavüz etmişten beter ediyor. kadınların canı yanıyor ve zevk almıyor. sırf erkek istedi diye dişini sıkıp, bu muameleye katlanıyor. bunu da sadece sevdiği erkek mutlu olsun ve ilişkileri devam edebilsin diye yapıyor. bu yüzden de "evleneceğiz değil mi?" diye soruyor, çünkü ayrılacaksanız bu işkenceye daha fazla katlanmayacak. bu kadar basit.
    ···
  • 0
    para kazandıran mafya oyunu 2 000 tl ödül var
    Virus sulalende var yalanci oc
    ···
  • 0
    falına bakmami istermisin v1
    2005 yazında gerçekleşmişti. Ben, bu tarihte Erdek’te bir otelin barında çalışıyordum. Bu nedenle geceleri geç yattığım için öğlen kalkıyordum. Yine böyle gece, geç saatlere kadar çalıştığım bir günün ertesi, öğlen saat 4 gibi kalktım ve her zaman yemek yediğim yer olan otelin karşısındaki büfeye gittim. Orada otelin güvenliklerinden biriyle karşılaştım ve beraberce bir masaya oturduk. Yemeğimizi yerken yanımıza benim arkamdan biri yanaştı ve aynen şu cümleyi söyledi: “Falına bakmamı ister misin?” Ben, bu lafın bana söylenmediğini düşünerek tostumu yemeğe devam ederken sesinden kadın olduğunu anladığım o şahıs aynı soruyu tekrarladı: “Falına bakmamı ister misin?” Bunun üzerine dayanamayıp arkamı döndüm. Ben de herkes gibi, döndüğümde o tipik falcı kılığındaki birini göreceğimi sandığımdan hızlı ve sinirli bir dönüş yaptım -ki bunun bir diğer nedeni o güne kadar fala inanmıyor olmamdı-. Kadınla göz göze geldik ve kadın az önce sorduğu soruyu benim ona herhangi bir şey söylememe fırsat vermeden yineledi: “Falına bakmamı ister misin?” Ben de üzerimde neden olduğunu bilmediğim o bir anlık şaşkınlığı atarak hızlı bir şekilde, “Hayır!” diyerek arkamı döndüm. Bunun üzerine yanımdaki güvenlik arkadaşımın kadına, “Benim falıma bak.” dediğini duydum. “Duydum…” diyorum; çünkü o 3-5 saniye arası, sanki yaşanmamış gibi geliyordu. Arkadaşım, kolumu tutarak benim de baktırmamı, parasını kendisinin vereceğini söyledi. Ben de gayri ihtiyari, sanki bunu yapınca rahatlayacakmışım gibi kafamı olur anlamında salladım. işte tam bu sırada falcı kadın, arkadaşıma onun falına bakmayacağını söyledi ve benim yanıma gelerek sanki bir “Rıdvan” (cennetin bekçisi) gibi tepemde dikildi. Bunun üzerine ben de ne istediğini, istediğinin para mı olduğunu sordum. Falcı kadın, aynen şunları söyledi: “Falına bakıcağım!” Ben de sanki bu bir oyunmuşçasına, “Niye?” dedim. Kadın, buz gibi donuk sesiyle, “Çünkü az önce istediğini söyledin.” dedi. Az önce kaynağını bilmediğim, o irkilme sebebim gibi görünen kadın, bana bir anda çekici gelmeye başladı. Aklımdan “Neden olmasın ki, ne kaybedersin ki zaten.” denen o en tehlikeli düşünce geçti. Falcı kadına, “Tamam.” dedim. Kadın, hiç duraksamadan yanıma oturdu ve kafasını yere doğru eğerek bana sağ elimi uzatmamı söyledi. Ben de biraz yaramazlık olsun diye aklımdan sol elimi uzatmak geçiyordu ki, falcı kadının ağzından beynimdeki tüm kanı donduran şu sözler döküldü. “Sakın ha, yanlış elini uzatmak gibi haylazca bir şey yapma!” işte o an kendimi felç olmuş gibi hissettim. Oradan gitmek istiyordum; ama mümkün değildi. Ayaklarım, sanki yere mıhlanmış gibiydi. Ben, bu korkuyla karışık durumda sağ elimi kadına uzattım. Kadın, parmaklarımın arasına bir bezden sıktığı sıvıyı sürdü ve sağ elimi sol elimle kapattı. Sonra sanki bana acırmışçasına baktı. Ardından elimi açtı ve bir şeyler mırıldanmaya başladı. Bir an sustu ve bana kelimelerine hiç aralık vermeden şunları söyledi: “Bir kağıt alacaksın ve bu seni büyük bir topluluğun içine sokacak. 3 gün içerisinde çok sevdiğin iki insanı kaybedeceksin. Şu an sıkıntıların var; ama yarın bunların hepsi sona erecek. Annen, çok uzaklardan bir haber alacak.” Ve en son söylediği söz ise şuydu: “2 abinden büyük olanı, küçük olanından daha uzak bir yere gidip sizden ayrılacak.” Olayın hikaye kısmını geçerek size o hafta olan olaylardan bahsedeyim. 2 gün sonra üniversite sınav sonuç kağıdım geldi ve ben artık bir kalabalığın içinde olmaya hak kazanmıştım. Bundan bir gün sonra, kuzenimin intihar ettiği haberini aldık ve aynı gün dayım, kalp krizinden öldü. Ortanca abim, aniden askere gitmeye karar verdi ve diğer abim de üniversite için Avusturalya’ya gitti. Ben, bu olayın üzerinden yaklaşık 3 yada 4 ay sonra tesadüfen tekrar Erdek’e gittim. Aklıma bu kadın geldi ve aramaya karar verdim. Ancak tüm aramalarım boşa çıkmıştı ki, son bir kez uğradığım benzin istasyonundakilere sorarken birisi bana, o kadını tanıdığını ancak o kadının yaklaşık 3 sene önce öldüğünü söyledi. Benim o anki halini tarif edemiyeceğim için bu tarifi size bırakıyorum. Daha sonra adama olayı anlattım. Adamın bana inanmamış olduğunu anlasam da, kadının yaşadığı yeri bilip bilmediğini sordum. Bana kadının evini tarif edebileceğini söyledi. Ben, tarif doğrultusunda eve gittim. Ancak gittiğim yer, bir ev değil harabeydi. Yanmış, yıkık dökük içinde, şarap içenlerin olduğu yıkıntı bir yerdi. Ben, evin içine girdim, biraz dolaştım. içerde şarap içen insanlara böyle birini görüp görmediklerini sordum. Kimse görmediğini söyledi. Ben de ümidimi kesmiş evden tam ayrılacağım sırada, az önce çıktığım merdivenlerin üstünde kadının benim elimin üstüne sıktığı bezi gördüm. Diyeceksiniz ki aynı bez olduğunu nerden biliyorsun. Çünkü o günden sonra, sağ elimdeki koku hiç çıkmadı!
    ···
  • 0
    musallla taşı v1
    Köyümüz, iç Anadolunun en eski köylerindendir. Köyümüzün mezarlığı, evimizin tam karşısındaydı. Komşumuzun bize, “Orada garip şeyler gördüm,.” demesi, bizi ne kadar ürkütse de inandırmıyordu. Ta ki Burak arkadaşımın sünnet gecesine kadar. Birden, arkadaşımın hediyesini evde unuttuğumu farkettim. Çevremde, geceleri garip olayların çok olduğundan bahsedildiği için fazlasıyla etkilenmiş olacağım eve gitmeye korkuyordum. Bu korkuyla yola çıktım. Eve yaklaştığımda, bazı çığlık sesleri duymaya başladım. Musalla taşının üzerinde garip ışık büzmelerinin daire biçiminde döndüğünü gördüm ve birden at sesleri gelmeye başladı. ileriye doğru baktığımda, atın üzerine binmiş bir gelinin hızla musalla taşına doğru geldiğini gördüm. Gelin, bir süre musalla taşının etrafında dolaştıktan sonra, mezarlığa girerek ağıt yakmaya başladı. Ben, bu arada korkudan ne yapacağımı şaşırdım. Daha sonra, bir düğün alayının gelip gelini alarak oradan hızla uzaklaştığını gördüm. Ben de düğün yerine koşup olanları dedeme anlatmaya başladım. Dedem, bana inanmadı.

    Ertesi sabah, mezarlığa bakmaya gittiğimde, bir gelin duvağını bir mezara bağlı olarak buldum. Bu duvağı dedeme gösterdiğimde, dedemin ağladığını ve bu duvağın savaşta, gelinken şehit olan ablasına ait olduğunu ve mezarınsa sevdiğine ait olduğunu söyledi. Bir kaç yıl sonra, Akşehir Gölü’nün taşmasıyla köyümüz sel altında kaldı. Bir daha böyle bir olay görülmedi.
    ···
  • -2
    üst komşu sevisirken apartmanı ayağa kaldirdi
    bizim üst komşu var bir tane. kel kafalı, kısa boylu, tıknaz bir şey. apartmanın otoparkında arabasını babama göre "oraya" koyduğu için sevmiyoruz pek adamı, daha doğrusu babam sevmediği için biz de sevmiyoruz. arada apartmanda karşılaşırsak selam veriyoruz o kadar.

    bir gece yatıyorum üst kattan bir bağırış çağırış. koltuklar oradan oraya gidiyor. evde köpekleri var bir tane o havlayıp duruyor. aha dedim eleman karısını dövüyor herhalde. 5-10 dakika sonra kesildi sesleri. sonra ertesi gece bir daha aynı sesler. böyle 3-4 güne bir hep bu seansı duyuyorum. arada karşılaşınca apartmanda karısına bakıyorum bir yerinde morluk, darp izi var mı falan diye, yok. gayet iyi anlaşıyor da gözüküyorlar. böyle şeylerde tam emin olmadıkça araya girersen rezil olduğunla kalıyorsun. bunu bildiğimden temkinliyim ama adamdan da şüpheleniyorum bir yandan.

    yine bir gece sabaha karşı 5-6 civarı yine bağırışlar, ittirilen koltuklar, havlayan köpek, ne dediği anlaşılmayan, ağlamaklı yüksek sesli sözler. uyandım uykudan. artık iyice korktum karısını boğazlayacak hayvan diye. sabah erkenden kalktım, babama anlattım.

    - baba gece üst kattaki sesleri duydun mu?
    + yok, noldu ki?
    - baba herif karısını dövüyor sanırım.
    + emin misin?
    - valla %95 gibi bir şey. bir daha duyarsam kaldırayım seni de dinle. kadını kurtaralım.
    + tamam uyandır.

    2-3 gece sonra yine bir hırgür başladı. ben fırladım yataktan babamın yanına.

    - baba kalk! başladılar kavga etmeye, gel.

    babam kalkınca annem kalktı sonra bizi duyan kardeşim kalktı. evde o aralar misafir olan teyzem kalktı. 5 kişi salonda bağırışmaları dinliyoruz ama bu sefer bir fark var. çünkü ben hep odamdan dinlediğim için anlaşılmayan sesler salondan gayet iyi anlaşılıyordu salonlarındaki koltukları oradan oraya kayıp giderken.

    - hadi hayvan hadi!
    + azgın karı seni!
    - boşal artık lan!
    + ııaaahhhhh!
    - aaaahhhh!
    • havv hav hav!
    + ohhhhhhh!
    - ahh hayvan herif!

    böyle birbirimize baktık. televizyonda sevişme sahnesine denk gelmiş aile gibiydik ama kanalı değiştiremiyorduk. ben ise bildiğin ferre seyrederken tüm aileye yakalanmış gibiydim ama bir türlü alt+tab yapamıyordum sanki. lan evin köpeğini de bildiğin tribünde amigo yapmış pekekentler tempo tutturuyolar kendilerine. yaklaşık 1 dakika daha öyle durduktan sonra adamın "hııııaaahhhhhhhh" kadının da "vuuuuuhhhhhh" diye boşalmasını da dinledik ve sessizliği babam bozdu.

    - yok dövmüyor sanırım başka bir tartışma var herhalde.

    deyip kaçtı, annem de peşinden gitti. teyzem korkudan çoktan yatağına girmiş ağlıyordu. bir tek birader kalmış pis pis sırıtıyordu bana.

    + bizim zütten bacağa bak sen ya zütü yere yakın olandan korkcan haa ehehehe.
    - terbiyesizlik yapma hadi git ya.
    + dümdüz etti haa.
    - hadi yat dedim!

    odama gittim, "çiftler sevişirken bütün apartmanı ayağa kaldıran mal" olmanın ezikliği, tüm aile üst katta dönen hardcore ciksi canlı olarak dinlemenin utancı, "ulan millet ne sevişiyor haa çatur çutur biz hala neyse... " düşüncesinin burukluğu ve en önemlisi o üst katta oturan yerden bitme kelin aslında brazzers'taki kel adam olduğunu öğrenmenin tedirginliğiyle kapımı, penceremi kilitleyip cenin pozisyonunda yattım ağlayarak ve "bu apartmanda anamız bacımız oturuyor lan" diyerek.

    artık ben de gıcığım adama o "oraya" öyle mi konur hayvan?!

    :(
    ···
  • 0
    yıldızlar şahitti kaçışlarına
    Âşık yine dertli idi, feryadını dağlar taşlar duymuş, sevdiğine giden yolda önüne engeller koyan kızın babası duymamış aşklarına engel olmuştu.

    Çobandı ekmeğini kazanır helal yer, harama göz dikmezdi. Ama kızın babası bu çalışmasını hor görerek kızını aşığımıza layık görmedi. Kızda seviyordu aşığını. Aşığın kanayan yarasına sevdiğinden başka merhem yoktu.

    Uzakta gözlerini çevirir sevdiğinin yolunu gözlerdi. Sevdiği kız fırsatını bulurda sevinç neşe ile koşarak gelir, az hasret giderdik den sonra gizlice eve girer babasına yakalanmamak için kırk dereden su getirirdi.

    Karar verdiler kaçacaklardı. Ama nereye nasıl? Düşünmediler karar verdiler. Yoksa her gün dert üstüne dert ekleniyor, hasret büyüdükçe dünyaya sığmaz oluyorlardı.

    Kaçtılar bir gece gizlice, yıldızlar şahitti kaçışlarına, yollarını dağlara sürdüler karanlık yoldaşları oldu.

    Bir kaç saatlik yoldan sonra yükseklerde bir mağaraya sığındılar. Birbirlerine sımsıkı sevgi ile bağlandılar. Çok mutlu idiler. Sevdayı aşkı anlamayanlardan uzak birleştiler bir bedende.

    Kem söz söyleyen basası artık umurlarında değildi. Sabah olmadan ilerdeki nehirde yıkandılar.

    Yine yola düştüler, artık tüm dünya onlarındı küçük bir kasabaya vardılar, kendi hallerinde bir iş buldu aşığımız mutlu yaşamaya başladılar.
    Alalım gönül sazımızı elimize bakalım gönül sazımız ne diyor.

    Gönül feryadı duyulmaz sandım yanıldım
    Perişan halime derman bulunmaz sandım yanıldım
    Yar aşkı hayatı gözlerinde buldum inandım
    Yar sensiz perişan halimden kurtuldum

    Yüreğim aşk ile seni sever
    Sende seversin bilirim aşk ile benden beter
    Yüreğimin karları gülüşün ile erir
    Yar sensiz perişan halimden kurtuldum
    ···
  • 0
    perili köşk gerçektir v1
    Arkadaşıma kahvaltıya gitmiştim. Kahvaltıdan sonra markete gidip abur cubur bişeyler almaya çıktık. Gözümüze eski bir ev çarptı. Birisinin yaşadığından emin değildik. Evin eşyaları hala yerinde duruyodu. Evin bahçesi büyüktü. Zili çalıcaktık fakat ilerlemeye korktuk. Biraz biraz ilerliyor korkup geri dönüyorduk. Bahçede ağaçlardan uzanan ince bağlar vardı. Bahçeye giriş kapısında beklerken arkadaşım keşke bahçe kapısında bir zil olsa dedi. Sonra bi baktık bir zil var. Arkadaşım bu cümleyi söylemeden önce hiç zil görünürde yoktu. Bişeyler olduğunu sonra anladık. Garip çığlığa benzer ve korkunç kuş sesleri gelmeye başladı. Ardından koşarak gitmeye başladık. Arkama bakmaya korkuyordum. Arkadaşım koşarken nefesi kesildi. Biri bizi o eve dönmemizi istiyordu. Ama biz geri dönmedik. Arkadaşım nefes almakta zorlanarak yere düştü. Yolda garip işaretler vardı. Artık gerçekten korkmaya başlamıştık. Arkadaşım nefes nefese can verirken aniden koşarken benimde nefesim kesildi. işaretler gittikçe bizi kendine çekiyodu. Nefese nefese can vererek eve doğru zorla koşmaya çalıştık. Sanki arkamızdan biri bizi o eve çekiyodu. Biz tekrar o eve gidemedik. En yakın arkadaşımdı o. Ona bişey olsaydı bende yaşayamazdım. En yakın zamanda o eve gidip bu sefer girmeyi düşünüyoruz.
    ···
  • 0
    aşk hikayem çok acıklı v1
    BIZIMKISI BIR ASK HIKAYESI

    Sizin için ne derece önemi var bunu bilmiyorum ama ben bu satırları
    yazarken
    gözümden damlalar akıyor klavye üzerine. Erkekler ağlamaz lafı bana
    göre
    değil. Ağlamaktan hiç utanmadım, duygularım,acılarım beni boğduğu zaman
    hep
    ağladım. Yine ağlıyorum... Sizleri tanımıyorum ama sizlerle paylaşmak
    istiyorum. Lütfen;bu satırlara bir seven olarak sahip çıkın ve lütfen
    yazılı
    satırlar olarak geçmeyin. Okudukça yeryüzünde insanlar neleri yaşarmış
    diyeceksiniz buna eminim. Bir memur ailenin en küçük çocuğu olarak
    babamın
    tayininin çıktığı bir köye taşındık. Huzursuzdum,okulumu bir köy
    okulunda
    okumaktansa ,şehirde medenice okumak istiyordum. kaydımı yaptırdı babam
    okula. ilkokul 4. sınıftan başladım köy okuluna. Beni bir sınıfa
    verdiler.Öğretmen köyde yabancı olduğumu biliyordu ve hangi sıraya
    oturmak
    istiyorsan otur dedi bana.Bir kızın yanı boştu sadece oraya
    oturdum. Hayatımı
    adadığım, gidişiyle beni bitiren insanla ilk o zaman tanıştım. ismi
    Altınay
    idi.Çocuk yaşımda bile onun güzelliği beni çok etkilemişti. Masmavi
    gözleri, gamze yanakları ile arada bir bana dönüp gülüşü, yanlış yazdığım
    notlarımda kendi silgisiyle defterimdeki hatayı silmesi beni o minik
    yaşımda
    ona bağladı.O dönemlerde çocukça bir arkadaşlıktı. Zaman ilerledikçe
    onsuz
    tek saniye geçiremiyordum.ya ben onlara gidip ders çalışıyor, yada o
    bize
    geliyordu. Mükemmel bir paylaşımcıydı. Yüreğini,sevgisini, dostluğunu daha
    o
    yaşta vermişti bana. ilkokulu birlikte okuduk ve aynı sırada
    bitirdik.Hep
    onunla hep ona biraz daha alışarak. Ortaokula geçtiğimizde ailelerimize
    rica
    ettik ve bizi aynı okula yazdırdılar, hatta aynı sınıfa, hatta aynı
    sıraya
    oturmamız için babalarımız öğretmenlere adeta yalvardılar. Başarmıştık.
    Yine
    aynı sıradaydık. Geride kalan ilkokul dönemindeki iki yılda anladım ki
    onsuz
    hayat bana huzur vermiyordu. Yaşımız olgunlaştıkça o beni,ben onu daha
    çok
    seviyordum.Çocukça başlayan arkadaşlığımız sevgiye aşka dönüşmüştü
    ortaokul
    yıllarımız bitmek üzereyken.Şehir merkezinde. Ailelerimiz liseye
    geçtiğimiz
    sırada ortak bir karar aldılar. Buna göre tek ev kiralayacak ikimiz aynı
    evde
    kalacaktık. Annem de bizimle kalacaktı. Allah\'ım o karar bize
    iletildiğinde
    dakikalarca sarmaş dolaş kutlamıştık bunu.Ona aşık olmuştum. Aynı
    duyguları o
    da paylaşıyordu ve bunu fark eden ailelerimiz okul bittiğinde
    evlendirelim
    diye karar almışlardı bile.Ona tapıyordum artık. Haşa Allah\'a şirk koşar
    gibi
    günah işlercesine seviyordum.ilk elini tuttuğumda sakın bir daha
    bırakma
    demiştim. Yanakları kızarmıştı, utanmış ve başını önüne !
    eğmiş, gülümsemiş ve
    elimi sıkı sıkı kavramıştı. Artık her gün elele tutuşup okula gidiyor
    okuldan
    çıkarken elele dolaşıyor geziyor öyle gidiyorduk evimize. Arada bir
    elleri
    terler ve her terleyişte elini elimden kurulamak için çekerdi. Bunu her
    yaptığında kızar elimi bırakma diye azarlardım,hep tamam tamam diyerek
    gülümser ve hızla elini avucuma sokuştururdu. Her şey harikaydı, dünya
    cennet
    gibiydi gözümüzde. Yıllar akıp gidiyordu mutluluk içinde. Nihayet liseyi
    de
    bitirmek üzereydik. karne dönemi gelmişti. Karnelerimizi aldık hiç
    kırığımız
    yoktu. Sevinçle sarıldık birbirimize elimi tuttu. bunu kutlamak için bir
    cafeye gidip cola içerek kutlayacaktık. Okulun az ilerisinden geçen bir
    çakıl
    yol vardı.Her zaman toz duman içinde olurdu. çakıllarla kaplıydı.O yolun
    benim ve ölürcesine sevdiğim insanın ayrılmasında bu kadar rol
    oynayacağını
    bilsem hiç girer miydik o yola. Neler vermezdim o yolu yürümemek için.
    Eli
    yine elimdeydi, ansızın elini çekti, terlemişti yine eli. Sanırım dört
    adım
    atmıştım. Dönüp yine azarlayacaktım.Çünkü hem elimi bırakmış,hem de
    geride
    kalmıştı. Dönüp baktığımda Dünya başıma yıkıldı. Sanki gök kubbenin
    altında
    kaldım. yerdeydi ve yüzünden kan fışkırıyordu.ne yapacağımı bilemedim
    üzerine
    kapandım yüzüne yapışmış saçlarını kaldırdığımda hayatımı bitiren o
    görüntüyle karşılaştım. Başı kesilmiş bir tavuk gibi
    çırpınıyordu. Suratına
    bir taş parçası bıçak gibi saplanmıştı ve bakmaya doyamadığım mavi
    gözlerinden biri akmıştı. Suratının yarısı yoktu. Hırlıyordu bana bir
    şeyler
    demek istiyor kanla kaplı diğer gözünü temizleyerek bana bir şeyler
    demeye
    çalışıyordu. Yoldan geçen bir kamyonun tekerinin altından fırlayan bir
    taş
    suratına saplanmıştı.Ölürcesine bir aşkı, geleceğimizi kibrit
    büyüklüğünde
    bir taş parçasının bitireceğini bilemezdim. Donuk donuk hiç konuşamadan
    yüzüne bakmaktan başka bir şey yapamıyordum. Ellerini tuttum kaldırdım
    başını göğsüme dayadı ve elimi sıkı sıkı tuttu. Akan kan ellerimize
    damlıyordu. Yoldan geçen bir araba durmuş bizi seyrediyordu, hastaneye
    yetiştirelim dediğimde kanlı olduğu için almadı ve kaçtı gitti. Kimse
    arabaya
    almıyordu. çevreme bakıp yardım eden demekten,ona dönüp seni
    seviyorum, beni
    bırakma, dayan demekten başka bir şey yapamıyordum.iki dakikalık bir
    çırpınıştan sonra kucağımda öldü. Cennet olan Dünya 5 dakikada cehenneme
    döndü.Tam dokuz yıl oldu onu yitireli.
    Kendime olan güvenimi yitirdim. Artık kimseyi sevemem, kimsede beni
    sevemez
    korkusundan kurtaramıyorum kendimi. Bitkisel hayatta gibiyim.Tek elimde
    kalan
    bu net.bu net aracılığıyla sizinle paylaşmak istedim. Yitiren,ya da ben
    yitirenle paylaşmak isteyen herkese elleri terlese bile ellerimi
    bırakmamaları şartıyla elimi uzattım. Dost,kardeş, arkadaş ne olursanız
    olun
    ama elimi bırakmayın. Size sesleniyorum, elimi bırakmayın lütfen...

    Bu yazıyı okurken sizinde eliniz terlediyse o zaman bilin ki sizde sevdiniz….
    duygulandınız hatta ağladınız ama işte kader…
    ···
  • +1
    incisozlugun gururu olmaktan mutluyuz
    Teşekkür ederim güzel yorumun icin
    ···
  • 0
    incisozlugun gururu olmaktan mutluyuz
    Yorumlarınızı Esirgemeyin Arkadaşlar
    ···
  • +1
    incisozlugun gururu olmaktan mutluyuz
    Uzun süren emeklerimizin sonucu ortaya çıkarmış olduğumuz online mafya oyununu sizlere sunuyoruz Tamamen Yerli Ve Türkçe Olması Türk Oyun Sevenlere inanılmaz Bir Heyecan Sunuyor

    Buradan Girebilirsiniz http://www.ejdermafyasi.com
    ···
  • -1
    kendi online oyunumu actim gelin
    http://www.ejdermafyasi.com adresinden girebilirsiniz herşey henüz yeni gelen tüm oyunculara bedava 100TL Degerinden Elmas ve para Hediye Edeceğim Tek Yapmanız Gereken Üye Olduktan SONRA Oyuncu isminizi Buraya Yazmak

    Bugün Açıldı Acele Edin Değerli Arkadaşlar
    ···
  • 0
    sinir eden güldüren sorular v1
    Yüzmek zayıflatıyorsa balinalar neyi yanlış yapıyorlar?

    Süper yapıştırıcı herşeyi yapıştırdığı halde niçin içinde bulunduğu tüpün iç cidarlarını yapıştırmamaktadır?

    Niçin yanlış çevrilen telefon numarası hiçbir zaman meşgul çalmaz?

    Niçin falcıya gitmeden evvel randevu almak gereklidir?
    Geleceğimizi bilemez mi?

    Eger bugün hava sıcaklığı 0 derece ise ve yarın iki kat daha soğuk olacaksa, yarın hava kaç derece olacaktır?

    Niçin "tek heceli" kelimesi diyebilmek için dört hece kullanmaktayız?

    Neden insanlar gökyüzünde 400 Milyon yıldız var denildiğinde inandıkları halde, yeni boyalı yazan yüzeyi elleriyle yoklarlar?

    Niçin limonlu gazozların içerisinde bir sürü suni tatlandırıci varken bulaşık deterjanında gerçek limon suyu kullanılmaktadır?

    Işık 300.000 km/sn hızla yayıldığına göre karanlık hangi hızla çökmektedir?

    Işık hızında giden bir arabada oturduğumuzu varsayarsak, farları yakınca ne olur?

    Niçin fare kokulu kedi maması yok?

    Teflona hiçbir sey yapışmadığı halde teflon tavaya nasıl yapışmıştır?

    Niçin uçaklarda paraşüt yerine can yeleği vardır?

    Eğer uçağın karakutusu kaza anında parçalanmıyorsa neden bütün uçak bu kutunun üretildiği maddeden yapılmamaktadır?

    Bunların tamdıbını akılcı bir şekilde cevaplayabilen kaç deli vardır?
    ···
  • 0
    başımdan geçenler tuyleriniz urperecek
    Sevgili arkadaşlar sizlere başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. ilk önce belirtmeliyim ki bu siteyi seçmemin sebebi uzun zamandır birçok siteye baktım anlatılanların çoğunun abartı olduğunu gördüm. Bu sitede okuduklarım ise daha çok gerçeği yansıttığını gördüm, fazla uzatmak istemiyorum..

    Geçimini ziraat ve hayvancılıkla yapan bir ailenin oğluyum. Her yıl yaz mevsiminde köye gider hayvancılık ve daha çok buğday ve yonca ekimi yapardık. Bir gün ektiğimiz bir tarlanın suyunu kontrol etmek için tarlaya gitmiştim. Gittiğim tarla büyük ve düz bir dağın üzerindeydi köye yaklaşık 2 Km uzakta. Tarlaya vardığımda suyun gelmediğini gördüm gidip bakayım dedim. Tarlaya gelen su ise köyümüzde bulunan en büyük dağın dibinden kaynak suyu gibi gelir.

    Suyun en başından tarlaya gelen su patlak vermişti onardıktan sonra suyun akışı ile beraber tarlaya doğru yavaş yavaş yürüyerek bir sigara yakmak istedim. Hava rüzgârlı olmamasına rağmen yaktığım her kibrit sönüyor. Ya bir gariplik vardı ya da bana öyle gelmişti kibriti bitirmeme rağmen ateş yanmıyor ve arkamdan gerçekten bir enerji hissediyordum. Ben suyun gittiğini düşünürken bir baktım su kesilmiş bir daha patlak verdi diye geçirdim içimden. Geri döndüm bir daha, bir adım atayım derken bana çok çok yakın bir ses adımı telaffuz etti. Etrafıma baktım ıssız dağlardan başka bir şey yok. Bir daha aynı ses ve aynı bu 5 defa tekrarlandı.

    Korkmuştum aldırmamaya çalışıyor şarkı mırıldanıyordum. Su kaynağına ulaştım su aynı yerden patlak vermiş yine onarıp suyun akışı ile beraber gitmeye başladım. Sanıyorsam 10 adım atmadan su yine patlak verdi. Bir gariplik olduğunu biliyordum. Kibrit yanmıyor, su gelmiyor, birileri adımı telaffuz ediyordu, bizim arkadaşların oyunudur diye söylenirken içimden. Tekrar arkamı döndüm suyun kaynağına uzun boylu yabancı kirli sakallı biri oturmuş eliyle su içiyor gözlerini dikmiş bana bakıyor. Acayip ürkmüştüm buda kim dedim kendi kendime gerçekten adamda alışagelmişin dışında garip bir tip vardı. Herhalde halüsinasyon görüyorum sandım. Çünkü suyun kaynağındaki dağda zehirli otlar olduğu için kimse koyun otlatmaya gelmez ve o dağda yol varken kimse başka köye yaya yürümez dedim. Ben suyla ilgileniyor gibi yapıp korkuyla düşünüyorken kafamı kaldırdım ki yok nereye gitti acaba. Biraz öteye baktım dağın diğer ucundan aşağı iniyordu. Ama yürümesi bile çok garip sanki koşuyordu. Ama her bakışımda başka his uyandırıyor inanın tarif edemiyorum. Ne yapacağını izledim, aşağıya vardığında yere eğilip eline tırpan aldığını gördüm. Ohh dedim bizim köydekilerden biri tutmuş bunu ot biçmesi için dedim kendi kendime, eee ama daha ot biçilecek sezonda değil yaklaşık 25 güne yakın bir zaman var peki kim bu o tırpan ne Allah’ım yardım et. Tabanlara kuvvet köye kadar koştum. Korkuyla eve gittim. Korkum geçmişti, bir sigara içtim köyün gençleriyle. 15 dakika falan geçmişti aradan az önce söz ettiğim ot tarlasının sahibi geçti metin amca dedim, sen ne ara amele getirdin daha erken değil mi ne amelesi dedi. Valla dedim demin ben tarla suyu için kaynağa gittim bir adam senin otunu biçiyordu. Yok öyle bir şey dedi, istersen git bak dedim bana sende gel dedi tamam dedim. Atına bindi bende arkasına bindim gittik. Baktı ot falan biçilmemiş her şey normal hatta benim tarlanın suyu bile tarlaya ulaşmış. Hâlbuki en son patlak verdiğinde yapmadan köye kaçmıştım. Metin amca bana baktı hani nerde dalgamı geçiyorsun dedi şimdi anlatsam inanmaz kusura bakma ben öyle gördüm neyse deyip köye gittik. Akşam çıktım dışarı elektrikler kegib gene sigara yaktım arkamdan bir ses la dedi, arkama baksam da karanlıktan başka bir şey yok, dondum kaldım yerimde. inanın bedenimde hissediyordum bir şeylerin bana dokunduğunu. Döndüm kapı kapanmış kibrit yakıyorum sönene kadar. Aydınlığa bakıyorum kimse yok.. la diyor anldıbını bilmiyorum Arapçada hayır demekmiş. O kadar korktum ki gözlerimi açtığımda korkuda ağzımın yamulduğunu tüm köyün başımda olduğunu gördüm. Metin yanıma geldi bana doğru söyle bugün tarlada ne gördün hatırlamak bile istemiyorum korkuyorum geçiştirdim bir şey görmedim boş ver falan dedim. bende gördüm anlat ne gördün dedi kafaya mı alıyor bilmiyorum ama, rahat bırak beni deyip yatağıma gittim uyudum.. Sabah olmuş kalktım dışarı çıktım çeşmede su akıntısı ohh yüzümü yıkayayım dedim elimi suyun akışına bırakıyorum elim ıslanmıyor anlatılamaz kadar korkunç ve garipti kafamı kaldırmamla o şeyi görmem bir oldu çığlık attım uyandım meğer rüyaymış. Dışarı çıktım reenkarnasyon gibi rüyanın aynısı sabah olmuş aynı suyun akıntısı ve suya doğru gidiyorum elimi suya attım merakla ellerim ıslandı güldüm kendi kendime rüyayı unutup yüzümü yıkadım su içtim başımı bir kaldırdım ki ah o gün o anı keşke yaşamasaydım. Aynı rüyadaki adam elleri arkaya doğru uzanmış siyah tenli gözlerine bakmak istemedim sanki dudağı patlamış. Bağırdım ama sesim çıkmıyor bedenime bir kere vurduğunu gördüm yere düştüğümde ayaklarının sanki ağaç kökü gibi olduklarını gördüm. Ben en son gözümü açtığımda Van’da hastanedeyim ortopedi doktoru yanıma geldi alınan yara izlerinde sana vuran at çok kuvvetliymiş şansın var dedi doktor ne atı dedim. Sabah görenler olmuş sana bir atın vurduğunu ama ben gördüklerimden emindim at değildi ve halen vurduğu yerde 3 yıldır iz var isteyen olursa fotoğrafını bile gönderebilirim ve 3 yıldır köye gitmiyorum. O olaydan kısa süre sonra deprem oldu. Pazar günü saat 2 suları müthiş bir sarsıntı camdan baktığımda tüm binalar sanki oyun oynuyormuş gibi sallanıyordu deprem durdu, bizler kaçmaya başladık en son tüm kardeşlerimden emin olmak için odalara bakıyordum. Girdiğim en son odada yine onu gördüm ama sadece gözlerimi açıp kapayana kadar sonra kayboldu. Daha sonra Diyarbakır’daki dayımlara gittik ailecek oradan dayımın yardımıyla çok dindar bir hocaya gittim yalnız başıma olayları anlattım.

    Sana neden böyle bir şey yaptıklarını bilemem ama at konusuna gelince fiziksel dokunuşları olduğu zaman insan gözüyle bile herkes tarafından görülebilirler ve insanlar o garip şeyin sana vurması at vuruyor gibi görmeleri sağlanmış. Senin gördüğünü ise Allah kimseye göstermesin dedi kur-an (a.ş.) dan bir ayet yazıp muska yaptı o günden bugüne hiç görmedim.

    Ayrıca isteyenlere vurduğu yerin fotoğrafını gösterebilirim. 3 yıldır geçmeyen izin fotoğrafını aslında hatırlamamak için çok uğraştım paylaşmam bile bana o anları hatırlattı.

    Ama anlatmamın sebebi hayat bu her an insanın başına her şey gelebilir. Bizi koruyan tek olan Allah’ı (c.c.) unutmamamızı hatırlamak için. Şuan kur-an (a.ş) okuyup tüm namazlarımı kılıyorum ve içimde bir his eğer dinden ayrı kalırsam bana o kötülüklerin tekrar geleceğini söylüyor
    ···
  • daha çok