@46 lan huur evladı aynı şeyi savunuyoz. ben de amerika da yaşamak isterdim diyorum . sen neye karşı çıkıyon? new jerseyde zenciler mi gibti zütünü, head shot mı yaptılar kafana??

neyin derdindesin gibik???

@1 vay amk o mısrayı sen mi yazdın? kalk beyler kalk! kak! kak! kak!
hocam saygılar.

@36 "türkiye de öyle olsaydı keşke şu an bunları konuşuyor olmazdık."

bu nasıl bi cümle amk? ne alaka? yanında kıvranan, öldüresiye dayak yiyen adama el uzatmayarak mı bunları konuşuyor olmayacaz? türkiye zaten böyle değil mi? özellikle taşrada veya cahil insanların olduğu yerlerde.
bir taraf cahilliğinden, yobazlığından, bağnazlığından hayvanlara ve insanlara zarar veriyor.

öteki taraf da kültürlülüğünden, aşırı (sözde) medeniyetinden, aşırı genişliğinden, modern haytından ve burjuva yaşam biçiminden sıkılarak, farklı olmak antikonformist, nihilist ya da herne gibim düşünceden se işte hayvanlara ve insanlara zarar veriyor!

yani şu an bu tartışmayı yapıyor olmazdık düşüncesi çok saçma dostum...

dünyanın her yerinde iyi ve kötü insanlar , durumlar var.

burada önemli olan size bunlardan hangisinin denk geleceği.

kimine göre new york dünyanın en romantik şehri (woody allan) kimine göreyse en prikopat, suç şehri (martin scorsese).

işte tamamen denk gelinen durumlar ve insanlar belirliyor o şehirle ilgili yargılarımızı.

(kazandığınız para ve buna bağlı yaşam biçimi değerlendirmesini ayrı tutuyorum)

ayrıca bu dediklerimiz , eleştirdiklerimiz şeyler dünyanın her ülkesinde var.

yani her şeyin başı eğitim.

istatistiklere baktığımız zaman dünyanın en yaşanılır ülkeleri veya şehirleri :

Melbourne (Avustralya), Viyana (Avusturya), Vancouver (Kanada), Toronto (Kanada), Calgary (Kanada), Adelaide (Avustralya), Sydney (Avustralya), Helsinki (Finlandiya), Perth (Avustralya) ve Auckland (Yeni Zelanda) gibi şehirler.

ama işte dediğimiz gibi bu şehirler bir new york, l.a. , londra , barcelona , roma değil amk..

bunların sanatı, sanat eserleri ve sanatçılarıyla aynı havayı solumak var amk..

kısaca (the third man) yani üçüncü adam filminde orson welles in oynadığı karakterin söylediği şu meşhur repliklerle bitiriyorum tartışmayı :

" ... italya'da 30 yıl boyunca Borjiyalar hüküm sürdü, bu süre içinde hep kan döküldü, cinayetler işlendi yani hep savaş, kıyım ve terör vardı. Ama Michelangelo, Leonardo da Vinci ve Rönesans'ı da onlar yarattı. Oysa isviçre'de 500 yıl boyunca barış, kardeşlik ve demokrasi vardı, ama buna karşılık ne yaratabildiler? Sadece guguklu saati! "

ulan isveç, norveç,finlandiya, irlanda v.s. hepsi soğuktan, rutubetten, kapalı havadan kafayı sıyırmış, aile, düşene el uzatma , inançlara saygılı olma gibi duyguları çöpe atmış aşırı rahat sosyopatların ülkeleridir.

yani genelleme yapmış gibi olmayım ama geneli böyle amk !

@18 lan bu tartışma "türk sineması mı türkiye sineması mı?" ya dönmesin.

olm sen amerikan sineması, fransız sineması, alman sineması, ingiliz sineması derken iyi de , türk sinemasına neden türk sineması demek ırkçılık?

abartmayın her taku amk. tamam kimse gani rüzgar Şavata nın falan çektiği filmlere türk sineması demiyor. onlar kürt sineması.

ama yılmaz güney in filmlerine falan da kürt sineması demeyin amk. hadi dediniz bari zaza sineması falan deyin. çünkü yılmaz güney zaza dır.

valla avrupa mı amerika mı dersen ben de abd yi seçerdim.

ama gelişmiş yerlerini. öyle ırkçı gibik yerlerini değil.

avrupa da hayat yok enerji yok amk. yorgun kıta ...

@17 kardeşim yaşın daha genç. azimle sıçan taşı deler.
bak tekrar diyorum şu hayatta en yetenkli olduğun alan ne? şiir mi? hikaye mi?
ya da kendi hayatını yaşadıklarını aynen her gün yaz. günlük tut gizlice. babanın sana dediklerini yaşadığınız durumları aynen yaz aynı gün içinde. annenin dediklerini yaşadıklarını da yaz.

sonra bundan bir senaryo çıkar. valla bak ciddiyim... ama isimleri, yaşadığın şehri falan değiştir.
neyse o senaryoyu önce noterden tastiklettir. ya da kendi face ine mesaj çek. yani yazdığın tarih belli olsun. senin yazdığın belli olsun ilerde başın ağrımasın diye söylüyorum.

neyse o senaryo ile git bağımsız yapımcılara. araştır internetten. bu festivalde ödül alan filmlerin yapımcıları, yönetmenleri kimse git onlara okut.
illaki beğenen birileri çıkar. çünkü birebir gerçek hayat. senin hayatın.

ve en iyi filmler , gerçekçi anları barındıran filmlerdir.

zaten senaryon beğenilip filme çekilirse. sen de hem para kazanırsın, hem bu meslekte tanınırsın,hem gaza gelip yeni yeni senaryolar fikirler üretirsin, hem de baban ve çevren sana yalakalığın kralını yapar.

değerin bilinir. yani bu bir örnek. bir çıkış yolu. ben yapamam senaryo yazımından anlamam dersen eğer bir sürü senaryo yazım kitabı var. işin tekniğini öğrenirsin hiç olmazsa. ya da internetten araştır amk.

olmadı hayatta başka neye yeteneğin varsa onun üstüne git.
araba tamirciliğimi , git onu yap ama elinden geldiğinin en iyi şekilde.
zamanın nasıl geçtiğini anlamadan kendi tamircilik dükkanının başına geçersin.

bir yerlere gelmiş adamlar, hep geçmişinde acılar çekmiş, horlanmış adamlardan çıkıyor.

ufff! lan bunları şimdi bi yerlerde giben erkekler mi var? onlar orada doğmasalardı başka bi yerde doğsalardı bu karıları gibemeyeceklerdi.

ya da ben bu ülkede değilde amerikalı ünlü bi karı kocanın çocuğu olarak doğsaydım, bi şekilde bu karılardan biriyle tanışsaydım da sevgili yapsaydım istediğim zaman gömseydim..

işte bunları düşünmek beni hayattan soğutuyor amk!

bir erkeğin başka bir erkeğin zütünü, zikini arzulamasını aklım almıyor amk!!!

zaten aklım alsa gay olurdum ben de heralde.

sahi bu gay lik nedir lan?

tamam tıp ta deniyor ki doğuştan gelen bir şey çevreyle alakası yok.

ama hiç yetişme tarzından dolayı sonradan gay olan yok mudur amk?

ya da o doğuştan zaten gay veya biciksüeldir de bunu sonradan farkedip çevresine, yetiştirilme tarzına mı bağlamıştır kedisi?

tam bir paradoks amk!!!

@14 evet seviyordur kesin. hangi baba evladını sevmez.
ancak sorun sevdiğini göste-rememek-te. hatta belki bilerek göstermemekte panpa ...

@13 işte onlar hep "aşşağılık kompleksi"n den öyle yapıyolar kardeşim.

ama sen de yok aşağılık kompleksi. eğer sende de olsaydı, dediğin gibi saldırırdın döverdin belki.

ama kendini, kişiliğini geliştirmişsin , bulunduğun topluma fazla geliyorsun işte.
ondan böyle kafayı yiyişlerin sinirlenişlerin. çünkü haklısın. haklı olduğunu bilmem, olayları iyi analiz etmek ve hep düşünmek haklı olduğunu daha fazla düşünmek , insanı daha fazla sinirlendiriyor amk !!!

benim de durum aynı !

panpa sen en iyisi iyi bir meslek sahibi ol.çık kurtul o evden ve hayatını kur. iyi paralar kazan inş.
en yetenkli, bilgili olduğun alan ne ise ona yönel onun üstüne git ve hayatta başarılı ol.

o evden kurtul ve kendi hayatını kur.
ve en önemlisi gariban anneni de yanına al. sahip çık. o herifin yanına bırakma o kadıncağızı...

ahh bu içki içen babalar!!! ah onlar yok mu!! hepsinin yuvası böyle huzursuz. hepsinin çocukları böyle nefret ediyor onlardan ve hepsinin eşleri dertli, çilekeş!

teyzemin kocası da böyle panpa. kuzenlerim ve teyzem çok çekti ondan.
ama hep de sahip çıktılar babalarını hep savundular amk. biz eleştirdik diye biz suçlu olduk.

gerçi senin durum farklıymış. sen bananın kişiliğinden, karakterinden,yaptıklarından tiksiniyosun.
ve şunu ispatlıyorsun. demek ki ebeveynin yetiştirme tarzı, çocuğun ilerdeki yapacağı yanlışların sebebi değil.
yani kıro bi babanın veya ortamın yetişdirdiği adam illa öyle olmak zorunda değil! farklı tam tersi bir kişide olabilir. ve buna gayret edebilir.

demek ki çevre veya genler değil , kişinin doğası kendisini belirliyor.

ya da sen dedene çekmişsin panpa.

galiba hepimiz öyleyiz panpa. babalarımız bizi dünyaya başkalarının çocuklarıyla yarıştırmak için getiriyor.
ya da hayatta yapamadıkları şeyleri bize yaptırmak için.
istemesek bile ...

neyse hoş geldim .

ran andarkan olacak o amk !