Geçmişte yaşananlar içimdeki hissiyatı öldürmüş. Bunu anlamak için çok bir çabaya gerek yoktu aslında. Hep bildiğim ama kanıtlayamadığım bir şeydi. Birkaç ay önce cenaze için gelmiştim. Aileden diyebileceğim hatta ailemdeki çoğu kişiden daha yakın olan birisi aniden vefat etti. işimin ortasında aradı arkadaşım önce naber nasılsın diye konuştu, sonra dedi ki " duydun mu bilmiyorum ama X kalp krizi geçirmiş bugün, yoğun bakıma almışlar şimdi." ilk önce algılayamadım. Bir gün önce iyi olduğunu bildiğim biri yoğum bakımda. Ama nasıl oldu, bilmiyorum kendi kendime kesin vefat etti dedim. Arkadaşımla konuştuktan sonra hemen uçak biletlerine bakıp aldım. Eve gidip el valizine bir kaç kıyafet attım whatsapp'a baktım X'in yeğeni bir kaç dakika önce paylaşmış "Amcam X'i kaybettik, cenazesi ... " falan filan. Elbette ilk karşılaştığım ölüm değildi. Katılacağım ilk cenaze değildi. Ama uzaktaydım. Başka bir ülkede. Uçakla bir kaç saatlik mesafe ama o an yanında olmam gereken kişilerin yanında değildim. Valizin fermuarı açık elimde telefon bir müddet ayakta dikildim. Ağlamaktan üzülmekten ziyade önce sıcak bastı sonra nefes alamıyor gibi oldum. Odanın içinde hızlı hızlı volta atıp durdum. Ne hissettiğimi ne düşündüğümü bilmiyorum. Valizi kapıp evden çıktım, telefonu almak için geri döndüm. Havaalanı, uçuş vs derken hayatımın en stresli saatlerindendi.
Cenaze evine geldim, dışarıda belediyenin gönderdiği taziye çadırı kurulmuş. Erkekler orada, kadınlar evin içinde. Başka bir şehirde vefat ettiği için cenaze nakil aracı ile naaşı getirilecek, ertesi gün defnedilecek. Oğulları orada, kardeşleri orada. Çocukluğumdan beri tanıdığım ama uzun yıllar görmediğim onlarca kişi orada. Baş sağlığı dileyip oturdum bir sandalyeye. Oğulları ağlıyor, boyunlar bükük. Sinirlendim. Sinirlendim çünkü adam hayattayken çok çektirdiler adama. Alkolik, kumarbaz, avrat azgını takılıyorlardı. Adam ölünce baba olduğu akıllarına geldi. Babam diye ağlıyorlar. 3 gün cenaze evine gidip geldim ama oğulları ile muhatap olmadım. X'in kardeşleri ile oturdum, konuştum. Maddi manevi ne gerekiyorsa yaparım falan konuştum. Cenaze günü, defin ve orada olduğum 3 gün hakkında söyleyecek pek bir şeyim yok. Aslında çok şey var ama değmez. Bazı insanları ölüm bile değiştirmiyor. Alkolden ciğeri gitti, kumar yüzünden karısı gitti, babası belki kahrından öldü ama beyimiz altına 5 serisi çekti. Neyse en azından kırkı çıkana kadar bekledi.
Ölümün ne kadar yakında olduğu bir kez daha hatırıma düştü. Hayatı yarını düşünmeden yaşamak güzel bir his. Gezip tozmak , lezzetli yemekler yiyip iç gıdıklayan şeyler içmek, güzel kadınlarla tanışmak, onları güldürüp hesapsız flörtleşmek, sevmek, sevişmek... Sonra birden ölüm düşüyor aklıma. Ne olacak merak ediyorum. Geçmişte çok yazdım çok konuştum bu konu hakkında ama yine de yetmiyor ya. Anlamaya ve anlatmaya aklım ermiyor gibi hissediyorum. Yanında olan biri, konuşup dertleştiğin biri, bir an sonra yok. Korkunç bir şey. insan hem hiçbir şeyi umursamadan dolu dizgin yaşamak hem de doğru şeyler yapıp iyi anılmak istiyor. Ölümü her gün hatırlamak ne kadar mantıklı ya da insana etkisi ne kadar olumlu olur bilmem. Bu sanırım vicdana bağlı bir şey. Ya da mantığa. Hiçbir fikrim yok. Tek bildiğim şey geçmişi düşündükçe aklıma çoğunlukla yaptığım hataların ve şimdiki aklım olsa yapmam dediğim şeylerin geliyor olduğu.
insan hatalarının toplamıdır, hayat ise sonucu.
Yaptığım hataların toplamında çok s
ikimsonik bir insan olduğum su zütürmez bir gerçek. Duygularımın körelmiş olduğunu biliyorum. Eskisi gibi bir heyecan ya da mutluluk hissedemiyorum. Mutsuz değilim ama mutluluktan havalara uçmam gereken anlarda uçamıyorum. Üzülebiliyorum, üzüntüden ağlamam gereken anlarda sadece gözlerimi yere dikip boş düşüncelere dalabiliyorum. Ama alakasız şeyler gözlerimi doldurup boğazımı düğümleyebiliyor. Bunların sorumlusu kim? Tabi ki benim! Gereksiz yere takılı kaldım. Uzun süre takıntılı bir hayat yaşadım. Aştım zor oldu ama başardım. Başarı denebilirse tabi. Ama kaç yaşına geldim yakın bir vakitte bu dünyadan göçüp gitsem hakkımda hatırlanacak yegane şey o takıntılı hallerim ve kendi kendime hayatımı zehir etmiş olmam.
Üzüldüğüm şey bu.