- 3 / 3 / 15 entry
- 6 başlık
- 68.33 incipuan
muucckk oybirinci nesil normal
-
0
beyler lanetlendim galiba lütfen yardım edin
Git bi gusül al am q cenabetsin bide diyor lanetlendim 😂 -
+1
evladınız olsaydı
Eğer ki evladınız eşcinsel olsaydı ne yapardınız durust olalım ben tam destek çıkardım. -
0
homofobiyi en çok hissettiğiniz yer neresi
Bi kaç yer ben yazayım sizde aklınıza gelenleri eklersiniz.
Maalesef ailemin yanı. En azından başlangıçta öyleydi. Sizi her koşulda sevmesini beklediğiniz aileniz eşcinsel olduğunuzu öğrenince size karşı değişiyor. Daha kötüsü olamaz. Aileden sonra iş hayatında kendimi huzursuz hissediyorum. Çünkü eşcinsel olduğunuzu anladıkları anda hatalarınızın nedeni olarak bunu görebiliyorlar. Sonra sokakta, restoranda… Aslında her yerde hissediyorum. Sevgilimin elini tutarak gezemiyorum, rakı masasında duygulanınca dudağına bir öpücük konduramıyorum. Dolayısıyla her yerde hissediyorum. -
0
lgbtı
Kardeş ip ne eşcinselin orosp.s una denir anladın tüm eşcinseller ip ne olsaydi ozamn kadınların hepsinde orosp. Olurdu -
+1
bir gay in annesine mektubu
Merhaba anne... Dünyaya geldiğimde ne kadar sevinmiştiniz kimbilir, size MERHABA diyemesem de... Babam da çok sevinmiş, kurban kesmiş oğlu oldu diye, sen söylemiştin bunu bana, babam sevmez ya duygusal görünmeyi, o yüzden söylememiştir, yine de bir kez ondan da dinlemek isterdim... Kendimi şanslı hissettim hep, sizin gibi ailem olduğu için, SEN, BABAM ve ABLAM... insanın ailesini seçme olasılığı yok, şanslıyım sanırım... Kötü günlerimiz de olmadı değil, olmalıydı da iyi günlerin kıymetini anlamak adına. Baktığım da geriye, mutluydum sizinle... Belki farketmişsinizdir eski Mert olmadığımı, artık o çılgın, deli-dolu, hayatı umursamayan Mert yok, o gitti, belki bunu ergenlik dönemime bağlayabilirsiniz. Her gençte olurmuş ya... Bilmiyorum anne, ne diyeceğimi, biliyorum da aslında bulamıyorum nasıl söyleyeceğimi, belkide söylememeliyim... Çok savaş verdim anne, kendimle... Pazar günleri mutlu kahvaltılarımızda, balkon sefalarımızda, bir filme kilitlendiğimizde... Her zaman, her yerde savaşıyordum ben, bilmiyordunuz. O kadar kolay değil dile getirmek, onca iç savaşların kolay olmadığı gibi, inan bana susmak da kolay değil... Bakışlarınızı kaçıracaksınız belki benden, sarılmak bile gelmeyecek içinizden, iğreneceksiniz, belki aynı evde yaşamak istemeyeceksiniz benimle... Boynunuzu eğdirecek her zaman gurur duyduğunuz, övündüğünüz oğlunuz... Ben bir EŞCiNSELiM anne... Anneeee n'olursun öyle anlamsız bakma yüzüme, ağlamaya başlama yine, beni dinle... Daha çok küçükken farkına vardım aslında, o zamanlar ne demek olduğunu bile bilmiyordum hiçbirşeyin, oyunlardan ibaretti hayat benim için. ilkokulda sıra arkadaşımdan hoşlanmak bana da garip gelmişti biraz aslında ama çok da ayırt edemiyordum hislerimi. Hayır annee saçmalama, o yaşta ne yaşayabilir ki insan, yaşamın ne olduğunu bile idrak edemezken... O zamanlarda futbolu sevmezdim, belki de beceremediğimden. Oturmalara gittiğimizde ailece, senin yanında olmayı yeğlerdim, en çok da seni severdim... Belki de budur sebebi ilk sana söylemek isteyişimin... Ben büyüdükçe büyüdü içimdeki duygular, korktum büyümekten de, hep çocuk kalmak isteyişimin sebebi bayram harçlığı almaktan ziyade buydu belki de. Neden diye çok sordum kendime, neden ben böyle hissediyorum diye... Küçük ve masumane temaslar da yaşadım arada sırada. Aşk değildi belki ama cinsellik de değildi... Kimsenin iğrenç tacizlerine maruz kalmadım, böyle birşey geçmesin aklından. Çünkü çok kızıyorum bu durumu aptalca sebeplere bağlayan insanlara... Çok düşündüm... Gecelerce... Ağladığım da çokça... Odama geldiğinde gördüğün zamanlar da olmuştu ağlarken, sormuştun ya sebebini, işte biliyorsun artık... Neden ben anne? Ben bulamadım sebebini, neden ben??? Bir Zeki Müren var sanırdım, bir Bülent Ersoy, bir de ben... Zaten ne kadar büyük bir dünyam vardı ki? Hayır anneee... Tabi ki onlar gibi değilim, ben o zaman öyle sanmıştım diyorum sadece... Şimdi mi? Şimdi mutlu olmaya çalışıyorum anne... Nasıl mı? Onu ben de keşfedemedim henüz... Artık kabul ediyorum kendimi, ben eşcinselim... Senin beni kabul etmeni bekleyemem, benim bile kendimi kabullenişim yıllarımı almışken. Ama beni yargılama anneciğim ne olursun, yada yargıla ama öyle bakma, ağlama... Kıyamam sana... Sevdim anne... Çok sevdim... Söyleyemedim... Hep içimde yaşadım aşklarımı, hep korkarak, çekinerek, sanki her an biri anlayacakmış gibi paranoyak yaşadım. Kendimden korktum, hislerimden ve herkesten... Sevip de söyleyememek ne tür birşeydir belki bilmezsin anne, ben biliyorum çok kötü birşey. Söylesem daha da kötü... Sonra benim gibi olanları duydum, görmek istedim. Gördüm anne... Benim gibi değillerdi... Gittiğim yerde bulamadım kendim gibi birilerini, ama olduğuna inandım en azından... Aşık oldum anne, bu sefer belli ettim de, ama o benim gibi sevmemiş beni masumane, SEV-iştik anne... Kökünde sev-mek fiili vardı diye seviştim... Baktım ki sevgili değiliz, beni sevgili olarak görmedi, göremedi anne. Kadınlar sevilirmiş sadece, erkekler severmiş. Ben de sevmiştim oysa... O zaman anladım ki sevmeler de başka başka... Benim gibi seven birini bulmak istedim... Hep aradım anne... Mutlu olmak istedim ben de... Hep gizlenerek, hep korkarak, hep kaçarak yaşadım. Nasıl imrendim elele gezen sevgililere, belki benim gibi sevemezlerdi ama benden daha mutlu görünüyorlardı. Ben hiçbir zaman sevgilimle elele gezemeyecektim onlar gibi. Ve pazar kahvaltıları, ve balkon sefaları... Ve bana doğumuyla MERHABA diyen, uğruna kurban keseceğim bir evladım olmayacak hiçbir zaman. Evet, olabilir, pes ederim belki ben de birgün aşk arayışında, bir kurban seçerim kendime, evlenirim. Baba olurum, eğer istersem olur, ama ben olamam o zaman... Bekleyeceğim anne, arayacağım, elbet birgün beni gerçekten çok seven bir erkek bulacağım... Neler çıkıyor insanın karşısına bir bilsen... Doğru insanı bulabilmek adına yanlış insanlarla oturup çay içiyorum bazen, hep aynı sorulara cevap veriyorum... Ve hep aynı insanlar yudumluyor karşımda çayını, kalkıp gidiyorum. Üzülüyorum, umudum kırılıyor, ama bekliyorum... Bazen tamamdır işte budur diyorum, yüreğim kıpr kıpır oluyor, bir adım atıyorum, o da bir adım atıyor, bedenlerimiz buluşunca, bir daha aramıyor... O kadar çok pislik var ki anne, duygularımla oynanıyor, onlardan tiksiniyorum anne, kendimden de... Belki de artık sen de benden tiksiniyorsundur... Yaşamak istiyorum anne, mutlu yaşamak, özgür olmak herkes gibi... El ele tutuşup gezmesem de olur, kimse görmeden de tutabilirim elini, yoksun hissetmem kendimi... Bir de diğerleri çok üzüyor beni... Eşcinselliğin ne demek olduğunu bilmiyorlar, benim neler hissettiğimi, içimde ne savaşlar yaşadığımı zamanında. Ne zaman seçtin diye soruyorlar... Neyi diyorum, eşcinselliği mi? Bu bir seçim midir sence anne? Neden seçtim ki o zaman? Ne zaman seçtim? Ben hatırlamıyorum şıkları. Bizlere hakaret ediyorlar, bizleri kullanıyorlar, bizleri dışlıyorlar, bizlerle alay ediyorlar, bizleri öldürenler de var... Bu bir seçimse eğer, ben niye bu hayatı seçeyim ki anne? Benim ne zorum var mutlulukla? Ağlama n'olursun anne, ben ağlarım... Sen bana bakma... Bizler iki çeşitiz, ağlatanlar ve ağlayanlar... Ben ağlayan olmayı seçtim anne, aşkı aramayı seçtim... Hiç mi bulamadın be oğlum dersen bana, bulduysam da kaybettim... Ama yılmadım birgün ben de aşkı bulacağım anne... Ben Aşkı Arayan Ama Bulamayan Gay'im anne... -
0
bir gay intihar mektubu
Not : Bu bir alıntıdır..!
Saat 3.43
Uyku tutmadı. Uyuyamıyorum. insanlar ne zaman öleceklerini bilmedikleri için rahat rahat uyuyabiliyorlar. Ben uyuyamıyorum. Öleceğimi günü bildiğim için değil, ben zaten hergün ölüyorum.
Saat 3.49
Nedenini hiç bilemedim. Önceden çok merak ederdim: neden böyleyim? diye. Sonra bıraktım merak edip hayatı anlamsızlastırmayı. Anı yaşamaya karar verdim. Olmadı, onu da yapamadım. Bir erkeğin bir başka erkeği sevebilmesini kimse anlamadı çünkü kimse anlatmak istemedi. Çok istedim, çok kez denedim ama olmadı, ben de anlatamadım ki zaten bür süre sonra ben de pes ettim. Olmuyordu.
Saat 4.01
Normalde hemen pes eden biri değilimdir. Bu arada söylemek zorundayım: dün kabataş’ta içtiğim çay çok güzeldi. Şuan kafamda, milyon adet düşünce var.
Saat 4.11
Sessizlik ilk defa manidar. Çalışma masamda annemin resmi var. Kimseye borçlu gitmek istemem. Çekmecede kime ne kadar vermem gerektiği yazıyor. Sadece markete 25 kuruş borcum var. Geçen süt almıştım sokak kedileri için, bozuk kalmamıştı. Mutlaka verin parasını, bırakıyorum buraya. Bir çok kişiden alacağım varmış. isimlerini yazmıyorum. Hepsine helal olsun. Borçluluk hissederlerse bana karşı, sokak kedilerine süt alsınlar yeter.
Saat 4.19
Ölmekten korkmuyorum sadece sevdiklerimi üzeceğim için üzülüyorum. Özellikle de annemi. Bir annenin evladını yitirmesi galiba dünyanın en acı şeyidir. Anneler dünyanın her yerinde aynı şekilde ağlarlar. Doguda veya batıda, hiç fark etmez nerede oldugu, hangi dilde, hangi dinde olduğu. Evlat acısı evlat acısıdır.
Özür diliyorum.
Saat 4.27
Kafam biraz dumanlı.
Saat 4.39
Ey insanlar size sesleniyorum. Benim sizden hiçbir farkım yok, olmadı da, olmazdı da. Sadece zevklerimiz farklı hepsi bu. Ben sizin zevklerinizi sorgulamadım, sizler neden benim dünyamı sorgularsınız. Sadece benim değil, benim gibi olan herkesin.
Erkekliğine toz kondurmayanlar, size sesleniyorum.
Ben o kadar erkeğim ki adam gibi adamım hem de! Arkasından vurmadım kimseyi, art niyetli olmadım hiç, kimseyle alay etmedim. Adam gibi adamdım hep. Hiçbir zaman yanlış yola sapmadım, kimsenin namusuna göz dikmedim.
Kendi halimde bir insandım. Vatanıma milletime toplumuma hep iyi oldum. Kalıcı olan şeylerle uğraştım. Ben adamlık naraları atanlardan hep daha fazla adam oldum.
Rakı içtim. Erkeksi görünmek için değil. Sevdiğim için. Sakalım hep vardı. Erkeksi görünmek için değil, erkek olduğum için.
Beni anlamayan dostlarım, size söylüyorum: ben sizleri hep anladım. Beni en iyi anlayanınız bile yanlış anlıyordu. Ben sizi hep anladım. Hepiniz sıkıntılı anlarınızda beni bulurdunuz. Ben sıkıntılı anlarımda hep yalnızdım. Hani Mevlana diyor ya: Yalnızlığım, yanımada hiç kimse olmamasından değildir, beni anlayan birinin olmamasındandır, diye. Benimki de aynı hesap işte. Ama sizlere kızmıyorum. Dünyaya faklı noktalardan bakıyorduık. Ben sadece biraz daha geniş bakıyordum. Siz pencereden, ben ve benim gibiler ise terastan bakar hayata. Ben sizi binlerce kez davet ettim terasa. Olmadı. Fazla geldi size. Ama sorun değil. Hiç değil hem de. Lütfen kimse kendine kızmasın.

Saat 5.01
Erkek erkeği sevebilir.
Saat 5.11
Gölgeler arasında yaşamaktan sıkıldım. Anne sana yalan söylediğim için kendimi hep suçlu hissettim. Aynı şekilde babacım sana da öyle. Kapadokya’ya gittim, Midyat’a gittim, oraya gittim buraya gittim. Kimle gittiğimi sordunuz hep. Arkadaşla deyip durdum ben de. Ama hep benim fotoğraflarımı gördünüz. Arkadaşımla olan fotoğraflarımı hiç görmediniz.
Arkadaşım değildi O, sevgilimdi.
Bütün resimleri bilgisayardımda şifreli bir klasörün içinde gizli bir klasörün içindeki bir başka şifreli klasördeydi. Bilgisayarımın da şifresi vardı. Telefonumunda. Hayatımdaki her şeyin bir kilidi vardı. Bıktım.
Ha bir tek fotoğrafı vardı elle tutulan, o da hep benimleydi zaten. Cüzdanımdaydı. Şimdi masamın üstünde, bana gülümsüyor. Trabzon’da çekmiştim bu fotoğrafı. Bilgisarımdaki bütün resimleri, evrakları vs. hepsini sildim. Hatta hard diski çıkarıp parçaladım. O’na zarar vermenizi istemem. Diğer resmi de birazdan yakacağım zaten.
Saat 5.25
iki gündür telefonlarım kapalı. iki gündür evdeyim. iki gündür ne yapıyorum ben Allah aşkına? Canım şu an ne yapmak istiyor bilmiyorum. Acı bir kahve iyi giderdi ama rakı daha güzel gidiyor şimdilik.
Saat 5.37
insanlar eşcinsellere farklı bir gözle bakıyorlar. Anlamıyorum. Eşcinsel ile muallak aynı şey değil ki kardeşim.Öyle olsa bütün kadınlar da oruspu olurlardı, değil mi?Canımı sıkıyor bu şekilde düşünen insanların düşüncesizliği.
Ben sadece birini sevdim, sadece bir kişi. Benim hayatım sizinkinden farksız. Sadece benim hayatım değil, bütün eşcinseller için durum böyle. muallak dediğiniz şey, sizin yarattıgınız bir şey. Anlamadım gitti. Neyse sorun değil.
Saat 5.51
Aslında çok daha derin bir mektup yazabilirim. Hepiniz ömrünüzün sonuna kadar ağlar durursunuz. Benim amacım bu değil. Kızgın olduğum o kadar çok insan ve o kadar çok şey var ki, ama ben yazmıyorum, gerek yok. Ben kimseye hesap sormam ki. Sordum mu? Sormadım.
Saat 6.13
Hüseyin, canım dostum. Oğlun olacakmış. Şimdiden söylüyorum: inşallah hayırlı bir evlat olur. Senden ricam, adını Umut koy. Bak vasiyet felan değil ha bu, sadece rica. Adı Umut olsun. Dünyadaki en güzel kelime.
Umut.
Ben çok umutluyum. Bir çok şey düzelecektir. Ben gidiyorum ama umudumu kaybettiğim için değil, sadece canım sıkıldığı için. Bu çok saçma. Bence şu an rakının etkisi ile ne yazdığımı bilmiyorum. Bu arada yazım amma da güzelmiş bea! Sevdim. Daha önce hiç bu kadar güzel yazmamıştım. Rakının bu kadar işe yarayan bir şey olduğunu bilmiyordum. Enteresan valla.
Saat 6.31
Uykum geldi ya da zamanı geldi bir şeylerin.
Herkese ve her şeye sonsuz teşekkürler. Kimseye kırgın değilim, ama bir şartla: diğer eşcinsellere de böyle davranırsanız eğer, hakkımı helal etmem haberiniz olsun.
Hep güldüm, hep güldürdüm. Ağlamanızı istemiyorum ya da ne yapmak istiyorsanız onu yapın, ağlar mısınız zırlar mısınız umrumda değil. Zaten ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar… Bilirim bir de O ağlar…
Anne beni affet diyeceğim ama desem ne yazar demesem ne yazar. Ben yasak olan her şeyi yaşamış ve en yasak şekilde ölüyorum işte. Yaratmadığım bir canı alıyorum. Ne büyük bir gaflet. Ama sorun değil, hem de hiç sorun değil.
Hepinize sonsuz sevgiler.
Bırakın güneş herkes için doğsun.
Oğlunuz, kardeşiniz, dostunuz…
Sevgilin.
5 yıl sonra buldum bu mektubu. Okuyup okuyup güldüm. Neler neler yazmışım ben öyle. En depresif halimde bile hayat doluymuşum. Zaten belliymiş hiç bir zaman canıma kıyamayacağım. Deli miyim ben? Her şeyin her zaman bi çaresi vardır. Biraz sabret yeter.
Tahminimce hemen hemen her insan evladı hayatında en az bir defa bir şeyler karalamak istemiştir buna benzer, yani intihar mektubuna benzer…
Bazıları bu yanılgıyı gerçekleştirme gafletine düşerler. Asla bu hatayı yapmamalı insan. Neden onca şeyden vaz geçsin ki insan.
Rakı içmek varken, sevdiğine sarılmak varken, anneni görmek varken, sinemaya gitmek varken, sevişmek varken, istiklal caddesi varken, yüzmek varken, maç izlemek varken, dondurma yemek varken, yürümek nefes almak varken… Her şeyi geçtim, gülmek varken, umut varken neden kendinden vaz geçsin ki insan…
Bu arada çocuğun adını Umut koydular ama ben söylediğim için değil, harbiden de Umut koyacaklarmış zaten.
Umudunuz ekgib olmasın, kendinizden asla vaz geçmeyin…
Bırakın güneş herkes için doğsun, gerekirse savaşın ama pes etmeyin.
Şarkılar herkes için. Tüm güzellikler hak edenlerin olsun.
Kardeşiniz, abiniz, arkadaşınız…
Yoldaşınız,