rüya gördüm, dinazor gördüm. gerçek sandım.

ne söylemeliyim

amı mamı simsiyah kıllı, azcık da bıyığı var sanki. odada yatıyor öyle. biraz midem bulandı gibim indi ne yapmalıyım

ben aldım, 100 gol attı

doğru söylemiş ama biraz pahalı sanki

bilen bilir, 92 yılından beri piyasaya çıkmış her türlü football manager oyununu oynarım. malum yaş ilerledi fm 2019'u biraz geç aldım ama çok detaylı bir şekilde analiz yaptım. oyundaki tam 12 farklı ligde, tüm alt ligleri de kapsayacak şekilde incelemelerde bulundum ve aradığımı sonunda buldum.

hücum oyuncusu arayanlara tavsiyemdir. bu arkadaş, hem ileri uçta hem de kanatlarda görev yapabiliyor. solak. hızı müthiş, çalımları müthiş, tekniği müthiş ve inanılmaz zeki. yetenek açısından da net şekilde oyunun en iyisi. pasları akıl alır gibi değil. oyun sisteminize de bağlı olarak sezonda 40 golü bulacak potansiyeli var.

transfer etmek isteyen arkadaşlar mutlaka ispanya liglerini açmalı. bu arkadaş fcb kısaltmalı bir takımda başlıyor oyuna. biraz yaşı var ama formdan hiç düşmez kolay kolay da sakatlanmıyor. adı lionel. siz transfer ettikten hemen sonra arjantin milli takımına da çağrılıyor. beni dinleyin, bu adamı bulun, alın. pişman olmayacaksınız.

ya böyle bir şey yok beyler. fm 2018 oynayanlar bu adamı kaçırmayın. kısacık boyu var, sol ayaklı arjantinli. ileriye koy her maç 2-3 golü var. sağda oynuyor solda oynuyor, gol atmasa asisti kesin var. mutlaka alın takımınıza. messi diye biri. barcelona takımında oynuyor. lionel messi yazarsanız çıkar.

elbette devreler yanar

merhaba ben mesud. finansal açıdan zor günler geçirdiğimiz şu dönemde, zihnimize ışık tutması için bazı araştırmalarda bulundum. en çok merak ettiğim konu, tüm bilimsel verilere rağmen ekonomik krizlerin önüne neden geçilemediği hakkındaydı. işte ekonomik krizler niçin çıkıyor'un cevabı olan leo huberman yazısı,

"bu ekonomik krizlerde yalnız varolan ürünlerin değil, daha önce yaratılagelmiş üretici güçlerin de büyük bir kısmı dönem dönem yok olur. bu krizlerde, daha önceki bütün çağlarda akıl-dışı görünecek bir salgın yayılır — fazla üretim salgını. toplum kendini birdenbire geçici bir barbarlık alanında bulur. sanki bir kıtlık, evrensel bir yıkıcı savaş bütün geçim ve beslenme araçları stokunu kurutmuştur; endüstri ve ticaret yok olmuş gibidir. peki, niçin? çünkü, çok fazla uygarlık, çok fazla beslenme aracı, çok fazla endüstri, çok fazla ticaret vardır."

hayır, bu sözler dün yazılmadı.

bu sözler, neredeyse yüzyıl önce, 1848'de marx ile engels'in yazdıkları komünist manifesto'da yer alıyor. çok cüretli bir kehanet sayılmazdı — o dönemde birkaç yılda bir kapitalist toplumun başına gelen bir şeyi anlatıyordu. 1929'da on yaşından yukarı olanlar bunun böyle olmakta devam ettiğini bilirler. alıntı bildik geliyor, çünkü dünyanın gördüğü en büyük ekonomik krizi [yani, 1929'da başlayan ekonomik krizi] yaşıyoruz.

tarihin bütün dönemlerinde krizler olmuştur. ama kapitalizmden önce olanlarla sonra olanlar arasında önemli bir ayrım vardır. onsekizinci yüzyıldan önce en olağan buhran tipi kötü üründen, savaştan ya da buna benzer anormal bir olaydan doğardı; böyle buhranlarla yiyecek ve başka ihtiyaç maddeleri darlığı baş gösterir ve fiyatlar yükselirdi. ama bildiğimiz buhranlar, kapitalist sistemin kuruluşuyla ortaya çıkan anormal olaylardan ileri gelmezler — ekonomik sistemimizin zorunlu parçasıdırlar. bu buhranlar kıtlıktan değil, bolluktan doğar; bu buhranlarda fiyatlar yükselmez, düşer.

kriz ve bunalımların öteki özelliklerini bilirsiniz: hem emek hem de sermaye için işsizlik, kârlarda düşme, hem üretim hem ticarette, endüstriyel etkinlikte genel bir yavaşlama... bollukta yokluk paradoksu her yerde göze çarpar.

hammadde mi ekgibtir? hiç bile. pamuk üreticileri pamuklarını satmaya uğraşırlar... sermaye ekgibliği mi vardır? hiç bile. fabrika sahipleri sessiz fabrikalarında tezgâhların yeniden çalışmaya başladığını görmek için can atarlar... emek darlığı mı vardır? hiç bile. işsiz tekstil işçileri alamadıkları pamukluyu yapmak için fabrikalara dönmeye fazlasıyla isteklidirler.

hayır. hammadde, sermaye ve emek, yani üretim için gerekli her şey hazırdır. ama üretim yine de olamaz. niçin?

ekonomistler verilecek cevap konusunda anlaşamazlar.

ama bir olgu üzerinde anlaşırlar. zaten bu olguyu başlangıçta kavramazsanız, krizlerin nedeni sizin için kapalı bir kitap olmaya mahkûmdur.

bu çok önemli olgu sadece şudur: kapitalist toplumda metalar kullanım için değil, mübadele için üretilir, yani kârla değiş-tokuş edilmek üzere... toplumumuzda madenlerin topraktan çıkarılması, ürünlerin biçilmesi, insanlara iş verilmesi, endüstri çarklarının işlemeye başlaması, malların alınıp satılması, ancak üretim araçları sahiplerinin —yani, kapitalist sınıfın— kâr etme fırsatını görmeleriyle mümkün olur.

walter lippmann herald tribune'deki köşesinde 13 temmuz 1934'te bunu açıkça dile getiriyordu:

"büyük küçük bütün kapitalistler kâr etmek amacıyla yatırım yapmaya başlamadıkça, bu koşullarda durumun düzelmesi beklenemez. madalya almak için yatırım yapmaz kapitalistler. yurtseverlik adına veya kamuya hizmet olsun diye de kıllarını kıpırdatmazlar. para kazanma fırsatını görürlerse işe girişirler. bu, kapitalist sistemdir. bu sistem böyle çalışır."

umarım faydalı olabilmiş, zihninizde ufak bir parıltı yakalayabilmişimdir ben mesud.

@salon adami bunlar işte hep araştırma merak

@2 dostum kızkardeşinden bahsetmiyoruz.
@3 öyle deme lazım olur. at fava bekle

selamın aleykum dostlarım ben mesudiyeli mesud. babalık çağına gelmiş ve kız bebek bekleyen dostlarıma, ileride faydalı olacak mini bir pgibolojik rehber hazırladım. freudun elektra kompleksine göre, oyun çağına gelmiş bir kız çocuğunun dünyası şu şekilde tasvirlenir;

evde yaşayan insanlardan baba; otoritenin sahibi, kollayan, güçlü, güven veren, sevgisini ailesine paylaştıran erkek. anne; babanın sevgisini alan, ondan olan çocuklarına bakmakla sorumlu, kollayıcı ve evin düzenine yardımcı dişi. kız çocuk ise artık büyümenin verdiği güç ile ailede söz sahibi olmuş, annesinin onu emzirmesine ihtiyacı kalmamış, ne zaman ne yapacağını belirleyen konumda "bireyimiz".

hayatın kız çocuğunun gözünden bu şekilde yorumlanması oyunlarına şöyle yansır;
elinde olan bebeklerden birisi erkek, birisi onun sevdiği kadın konumunda diğerleri ise dış etmenler olur genellikle. kız çocuğunun oyuncaklarına kişilik yükleyişi şöyledir; erkek olana babasını figürleştirir, sevdiği kadın olarak kendisini, dış etmenler (o erkeği çalmaya çalışan birisi) olarak da annesini figürleştirir. bu bağlamda hayal dünyasında babanın sevgisini en çok hak eden kişi olarak kendisini görür ve annesi ile babanın sevgisi için yarışır.

ilerleyen yaşlarda ahlaki ve toplumsal değerlerin öğrenilmesiyle bu kompleks tekrar şekillenir ve annenin babanın sevgisi üzerindeki üstünlüğü kabullenilir ardından ilişki dinamikleri yeni bir boyut kazanır. eğer bu bağlamda gerçekleşen olaylarda bir travma yaşanırsa veya gelişme basamakları ekgib kalırsa, bir çok farklı boyutun yanında "babam gibi adam olsun, seveceğim adam" gibi "ben kadınlarla anlaşamıyorum" gibi cümlelere benzer cümlelerden bilinç altına yolculuk ipuçları ortaya çıkmış olur.

konu bilim olunca kafa karışıyo tabi. tek elle düşünmek zor.

@2 dön madalyanı takayım.

kişinin sigaradan tekrar haz alabilmesi için belirli bir zaman geçmesi gerekiyor.
merak edilen soru, nikotin reseptörlerinin tekrar duyarlı hale gelmesi için ne kadar zaman geçmesi gerekiyor? bu süre ortalama 45 dakikadır. bakıldığında 1 paket/gün sigara kullanan kişi ortalama 16 saat uyanık kalıyorsa 45 dakikada bir sigara kullanırsa toplam 20 sigaraya ihtiyaç duyacaktır.
sigara paketlerinde 20 sigara olmasının nedeni de budur.

doktora, "hangi kanalda oynayacak" dedim
oksijen tüpüyle kovaladı şerefsiz.

Kafa karışık ya canlı yayın derken abd deki yayın başlayacak demek istedim

Az sonra canlı yayın başlayacak nasıl izleyebileceğimiz hakkında fikri olan var mı

link yok mu

link var mı

Çocukken koleksiyona çok meraklıdır; kuşları öldürüp içine saman dolduruyor, tabiatla ilgileniyordu. Büyük babasıysa din adamı olmasını istiyordu. 1825’te tıp fakültesine başladı ama muvaffak olamadı. 1831’de Cambridge’i zarzor bitirdi. Kumar, gece hayatı bütün zamanını alıyordu. 1831-36 Güney Amerika ve Pasifik gezi heyetinde görev aldı. 1838’de Malthus’un “nüfus teorisi“ni okudu ve çok etkilendi. Evrim teorisine temel teşkil etti. 20 sene bu teoriye delil aradı, araştırma sonucunda yazdığı makaleyle birden meşhur oldu. Fakat yaptığı konuşmalardan ve samimi arkadaşlarına yazdığı mektuplardan teoriye kendisinin de inanmakta çok güçlük çektiği anlaşılacaktır. Özellikle canlıların sahip olduğu organlar teoriye en büyük muhaliftir. Özellikle gözler üzerine “Canlıların sahip olduğu gözleri düşünmek beni bu teoriden soğuttu” diyecektir. Darwin’i en çok şaşırtan ve cesaretlendiren, materyalist ve ateist grupların teoriyi inanılmaz şekilde sahiplenmeleriydi. Diğer taraftan yayın organları Evrim Teorisi’ni lanse ediyor, London Times Gazetesinin kampanyası sonucu Kraliyet Cemiyeti madalyayla taltif ediyordu. Bu arada Darwin’in iç ve dış dünyası büyük tezat içindedir. Başarısından ötürü “Neredeyse başım dönecek, biraz mütevazı olmaya gayret etmeliyim!” der.

Ama ayna karşısında “Tabiatta düzen olsa bu çirkin burnun yüzümde ne işi var?” diyecektir. Oğlu Francis, hatıratında “Babam ruhen hasta bir adamdı. Aynadan nefret ederdi. Çocukluk arkadaşlarından duyduğuma göre alın kemiği fazla çıkık olduğu için Maymun Charles diye çağırıyorlarmış. Bu hatıra şuuraltında derin izler bırakmış!” diye yazmaktadır. Meşhur olsa da teorisi ciddî bilim çevrelerince kabul görmedi ve zooloji bölümüne yaptığı başvuru reddildi. Fransız Akademisi’nden bir profesör sebebini şöyle açıkladı: “Damin’e akademi kapılarını kapayan şey, ilmî olduğu ileri sürülen Türlerin Kökeni kitabının ilmî değil, zan-lar ve çoğu yalanlarla dolu asılsız hipotezler yığını oluşudur. Bu tip neşriyat ve teoriler kendine saygı duyan bir kuruluşun desteklemeyeceği kötü misallerdir.” Türevleri de oldu, “Sosyal Danvinistler” gibi. “Hayvan” kelimesi yerine, “insan” ve “toplum” kelimesini koydular. Teorileri şuydu: “Hayat insanlar arasındaki mücadeledir, tabiî ve faydalıdır. Bu Şekilde zayıf insanlar ve toplumlar ezilir, güçlü olanlar kalır.” Darvvinizme dayalı faşizm bazı ırkları ortadan kaldırmak maksadıyla tabiî elenme ve en uygun olanın yaşaması fikrini kullandı. Marksistler sınıf mücadelesinde Danvin’i kullandılar. iş dünyasında büyük şirketlerin küçük şirketleri yemesini bu teoriye bağlayıp haklı göstermeye çalıştılar. Yıllar Danvin’in aleyhine işledi, ne kadar uğraşılsa da teorisi ispatlanamadı. Pilt-down adamı gibi dünyada tebessümlere yol açan sahtekârlıklar yapılsa da. Bilimsel gelişmeler, antropoloji, moleküler biyolojiyle teori tarih çöplüğündeki yerini almıştır.

Almanya’da Rhein bölgesinde doğdu. Ana-baba tarafından atalan hahamdır. Küçükken ailesi Hristiyanlığa döndü. Hukuk öğrenimi için Bonn’a gönderilmiş ama tam bir hukuksuz olmuştur. Gece hayatının müdavimiydi, sık sık ayyaş halde gözaltına alınırdı. 20 yıl uğraşarak yazdığı “Das Kapital” için kendisi “ekonomik pislik” ifadesini kullanmıştır. Yahudî olduğu halde Yahudîler’den nefret eder, “israil’in kıskanç tanrısı paradır, o varken başka bir tanrı var olmaz!” derdi. Rakiplerine “Zenci Yahudî… Briyantin ve ucuz mücevherler altında kendini gizleyen yağlı ve pis Yahudî!” derdi. Ahlakçılığı savunurdu. Asil sınıftan son derece ahlâklı bir kızla evlenmek istemiş, tam 5 yıl beklemişti. Yahudi dönmesi olduğu için kızı vermemişlerdi. Ama özel hayatında hizmetçisinden gayrımeşru çocuğu bulunan ve doğumdan sonra babası olduğunu inkar edecek biriydi. ferregrafi düşkünüydü, bütün ferregrafik yayınları bilmekle övünürdü. Dini batıl itikat diye reddeder, “Din afyondur, bütün tanrılara kinim var” derdi. Kendisi “prenelogi” adlı tarikata tabiydi

(Prenelogi: insan ruhunun kafatası şeklinde ortaya çıktığına inanan görüş).
Ekonomiyi iyi bilirdi ama ailesi sefalet içinde yaşamıştır, öldüklerinde tabut bile bulamadığı birçok çocuk sahibi olmuştur. 7 yıl içinde 4 çocuğu bakımsızlıktan ölmüştür. Üç kızından ikisi intihar etmiştir. Marx’ın iddia ettiği kapitalist düzeni ortadan kaldıracak ihtilal Avrupa’da gerçekleşmemiş, Rusya’da yaşanmış ve 15 milyon kişinin hayatına mal olmuştur, 1. ve 2. Dünya Savaşlarında komünizm beklentileri suya düşmüş, hiçbir Avrupa ülkesi komünist olmamıştır.

Nitekim 1980’lerde bu ideoloji başta Rusya olmak üzere bütün ülkelerde iflas etmiştir. Mare’ın fikrinin dünyada büyük taraftar toplamasının sebebi; insan tabiatındaki hırs, kin ve şehvet gibi hissiyattan faydalanarak ekonomik olaylar ve siyasi çalkantıları sınırsız şekilde istismar etmesinden kaynaklanmaktaydı. Dinsiz, maneviyatsız ve milliyetsiz toplum felsefesi; kindar ihtilalci metodu; tarihe karışmış iktisadi tahlil ve tezleriyle ilim dışı çürük bir nazariye olan ve 20. asırda olağanüstü derecede yobaz taraftarların elinde kan dökücü, ateist bir din haline gelen Marksizmin kurucusu Kari Marx belki de dünyayı aldatanlar yazısının ilk sırasında yazılmalıydı.

@6 siz yeterki kültürlenin sayın dıbına kodugum

@2 yok kardeşim yani babanda işe yaramadı. bkz. nevarr

özet geçildi